AKP Başkanı Erdoğan dün Partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, Yunanistan’a “Ne yapıyorsun sen? Kendine gel. Tarihten hiç ders almıyor musun?” uyarısında bulunduktan sonra konuyu İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine getirdi.
Bu iki ülkenin üye olması için yoğun bir diplomasi trafiği yaşandığını belirten Erdoğan, “Arayan arayana. Niçin bu ülkelerin üyeliğine karşı olduğumuzu örnekleri ve gerekçeleriyle anlattık. Şu ana kadar da önümüze bizim ihtirazı kayıtlarımızı izale edecek somut herhangi bir belge konabilmiş değildir. AB üyeliği sürecimiz başta olmak üzere pek çok acı tecrübeyle belgeye bağlanmamış sözlere inanmamız asla mümkün değildir.” dedi.
Yani bir anlamda Batı’yla ilişkilerde “tarihten ders çıkardıklarını” vurguladı.
Devamında, yine İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütlerine yaklaşımlarından yakınıp özetle şunları söyledi:
“Ortak güvenlik şemsiyesi içindeki samimiyetin yolu evvelemirde terörle mücadeledeki samimiyetten geçer… Hani biz koalisyon güçlerinde beraberdik. Ne oldu? Böyle bir beraberlik var mı? Yok. Bu sorulara tatmin edici, kesin, net cevaplar bulmadan ve bağlayıcı belgeler görmeden tavrımızı değiştirmeyeceğiz… Ümit ediyoruz ki, hem bu iki ülke hem de onların üyeliği için canhıraş uğraş gösterenler Türkiye’nin güvenlik hassasiyetlerini anlar ve gereğini yapar. Böyle bir durumda bugüne kadar NATO içindeki yükümlülüklerini bihakkın yerine getiren bir ülke olarak biz de üzerimize düşeni yaparız.”
NATO Genel Sekreteri Devrede
Erdoğan’ın o sözlerinin mürekkebi kurumadan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’den ses geldi. Bu ses de iktidarın “amiral gazetesi” Sabah’ın internet sayfasında “Türkiye’nin kararlı duruşu meyvelerini vermeye başladı: NATO 2 ülkeye rest çekti” başlığıyla duyuruldu.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’le görüşen ve birlikte basın toplantısı düzenleyen Stoltenberg’in söyledikleri; “Türkiye’nin kaygılarını gidermek için birlik içinde bir yol bulunacağına emin olduğu”, “Erdoğan, Finlandiya ve İsveç liderleriyle yakın temasta bulunduğu” ve “bu üç ülkenin üst düzey yetkililerini önümüzdeki günlerde Brüksel’de bir araya getireceği” idi.
Sorunu NATO Zirvesi’nden önce çözme niyetinde olduğunu açıklayan Stoltenberg, “tüm NATO üyelerinin, PKK tehdidi dahil Türkiye’nin kaygılarını görüşmek üzere masaya oturmaya hazır olduğu” mesajını da verdi.
Asıl önemlisi, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, “süreçte ilerleme kaydedebileceklerinden emin olduğunu” vurgulamasıydı.
Besbelli, NATO’nun patronu ABD, Genel Sekreteri’i Türkiye’yi “ikna” ile görevlendirmişti.
2.5 Yıl Önce Nasıl “İkna” Etti?
Mademki, “Arabulucu” Stoltenberg ve mademki, Erdoğan, “tarihten ders aldı”; sadece 2.5 yıl önce yaşanan şu meşhur “Baltık Planı” konusunu bir daha hatırlayalım.
NATO’nun kuruluşunun 70’inci yılının kutlanacağı Aralık 2019’daki Londra Zirvesi öncesinde şunlar oldu:
– YPG/PYD/PKK’nın da tehdit olarak yer aldığı NATO’nun Türkiye ile ilgili güvenlik planının yayımlanmasına ABD başta olmak üzere 8 ülke itiraz etti.
– Türkiye de NATO’nun Rusya’yı çevreleyecek Baltık ülkeleri ve Polonya ile ilgili güvenlik planının yayımlanmasına karşı çıktı.
– Bunun üzerine “Türkiye-NATO ilişkilerinin gerildiği” ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in sorunun daha da büyümeden çözülmesi için yoğun bir diplomatik trafik yürütüp ortak bir dil bulmaya çalıştığı bildirildi.
– Stoltenberg, Türkiye’yi ziyaret etmeden önce Türk yetkililerle toplantı yapmak istedi. Türk heyeti toplantıya gitti, ama ABD heyeti katılmadı.
– Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, Stoltenberg ile telefonda görüşürken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Türkiye, içinde en büyük ikinci orduyla NATO’nun güçlü bir üyesi ve AB’ye tam üye olarak katılmak istiyor. Ancak müttefikler, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri ciddiye almalı ve üstesinden gelmek için ortaklıkla çalışmalıdır.” dedi.
– O günlerde de; Türkiye’nin, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşünü sağlayan “Rogers Planı” ve 2009’da Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne seçilmesi konusunda yaşanan gerilim konuşuldu.
– Türkiye’nin bu tavrıyla; Batılı ortaklarına “Gerçek müttefik olacaksak, artık elinizdeki sopayı bırakın.” mesajı verdiği, “Bazı İttifak üyelerinin Türkiye’ye saldıran terör örgütleriyle iş birliği yapmaya devam etmelerinin açıklanabilecek bir tarafı olmadığını izah etmeye çalıştığı” anlatıldı.
– Beraberinde iktidarın düşünce kuruluşu SETA’nın yayınlarında bile, “Bugüne kadarki tecrübe gösteriyor ki, Batılı ‘müttefikleri’ Türkiye’nin taleplerini kabul etmek yerine yoğun bir siyasi baskıyla Ankara’yı geri adım atmaya zorlayacaklar.” tespiti yapıldı.
– Nihayetinde bizzat Erdoğan, Zirve için Londra’ya hareketinden önce, “Bizim terör örgütü olarak telakki ettiğimiz ve kendileriyle terör mücadelesi verdiklerimizi, bizim NATO’daki dostlarımız eğer terör örgütü olarak kabul etmezse, kusura bakmasınlar, orada atılacak her türlü adımın karşısında oluruz.” restini çekti.
Sonuç?
– Zirve öncesinde NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, soruna çözüm bulunacağı konusunda emin olduğunu belirtip, “Dün gece bu sorunu Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de görüştüm. Konuştuğumuz bu dakikalarda sorun üzerinde çalışıyoruz.” dedi.
– Stoltenberg, zirveden sonra da Baltık Planı’nın onaylandığını açıklayıp, “YPG’nin terör örgütü olarak kabul edilmesi konusunda farklı görüşler olduğunu” ve “bunun toplantıda özel olarak ele alınmadığını” söyledi. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda ise Türkiye’nin Baltık Planı’nı desteklemek için herhangi bir talepte bulunmadığını öne sürdü.
– Ankara cephesinin izahı mı? Erdoğan, “Orada konsey komisyon meselesi var. Bu konsey komisyon toplantısı ile ilgili o döneme kadar zaten bu işin şu anda geçerliliği adeta yok gibi. Süreç başlamıştır. Daha sonra 6 aylık periyodu var. Bu 6 aylık süreç işlerken böyle bir olay vuku bulduğu anda da burada başta NATO Genel Sekreterimiz olmak üzere hepsi devreye girerek bu işi tekrar yoluna rayına sokma şanslarına sahipler. Bu noktada bizi aşırı derecede bağlayıcı bir şey yok.” açıklamasını yaptı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Türkiye’nin taviz verdiği” şeklindeki yorumların doğru olmadığını kaydedip, “bizim plan (YPG/PYD/PKK’nın tehdit olarak nitelendiği) yayımlanmadan o planın da (Baltık) kesinlikle yayımlanmayacağı” teminatını verdi. Savunma Bakanı Hulusi Akar da NATO planlarını bloke etmek gibi bir niyetleri olmadığını, “Baltık Planına kısa süreli rezerv koyduklarını”, YPG’nin terörist olarak tanımlanması ile Baltık Planı’nın eş zamanlı açıklanmasını beklediklerini, “bundan herhangi bir şekilde vazgeçilmesinin asla söz konusu olmadığını” anlattı.
– Ve Zirveden 7 ay sonra Türkiye’nin “YPG vetosunu” kaldırmasıyla, NATO’nun Baltık Planı’nın hayata geçirildiğini duyduk!..
Ez cümle; o dönem “YPG/PYD’nin terör örgütü olarak tanınması” için parmağını oynatmayan, aksine Türkiye’yi “ikna” eden;
Veya daha geçen ay Yunanistan’ın ev sahipliğinde yapılan NATO’nun “Tiger Meet-Kaplan Buluşması” tatbikatında, hava sahasının 10 mil olarak belirlenip “gayrı askeri statüdeki” 23 adanın da tatbikat alanına dahil edilmesine ses çıkarmayan Stoltenberg, şimdi İsveç ve Finlandiya’yı “YPG/PYD konusunda ikna edecek” öyle mi?
Öyleyse, Stoltenberg’e güvenelim, gerisini merak etmeyelim!..
Müyesser YILDIZ
2 Haziran 2022