Mayıs başında, Erdoğan’ın ülkemizdeki azınlık temsilcilerine verdiği iftara Fener Rum Patriği Bartholomeos’un katılmadığına dikkat çekerken şunu yazdım:
“Hem AKP’ye hem Patrikhane’ye yakın önemli bir isimden duydum; uzunca bir süredir Saray’ın Bartholoemos’a davetleri de, ne yazık ki, ‘Ekümenik’ sıfatı kullanılarak yapılıyormuş. Bu iddia doğruysa; acaba sözkonusu unvan bu defa kullanılmadı da Bartholomeos o yüzden mi iftara katılmadı? Yoksa, artık sadece İstanbul’daki bin 500 Rum azınlığın değil, 300 milyonluk Ortodoks aleminin ‘lideri’ olduğunu Ankara’ya da kabullendirdiği için Erdoğan’ın davetini önemsemedi mi?!”
Yetkililerden, “Saray’ın Bartholomeos’a davetleri ‘Ekümenik’ sıfatıyla yapılıyormuş“ iddiasına herhangi bir tepki gelmezken, üç gün önce AKP’nin önemli bir ismi bu konuda önemli açıklamalar yaptı.
“Bundan Rahatsız Olmamak Düşkünlüktür”
O AKP’linin söylediklerini aktarmadan önce, Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Ekümenikliğe“ ilişkin bazı değerlendirmelerini hatırlatalım:
“AKP hükümetinin Yunanistan’ın ve AB’nin bu dayatmasını kabul etmesinin hukuki ve siyasi anlamı ve sonuçları şu olacaktır: Bir Türk kurumu olan Patrikhane’nin başındaki Patriğin tüm dünya Ortodokslarının ruhani lideri olarak her türlü idari ve siyasi tasarrufları Türkiye tarafından resmen tanınacak, bu tasarrufların Türk iç hukuku bakımından yansımaları ve doğuracağı hukuki sonuçlar kabul edilecek; Patrikhane tüzel kişilik kazanarak Lozan’da belirlenen çerçeve dışında her türlü faaliyetlerde bulunacak ve böylece Lozan Antlaşması delinerek Patrikhane siyasi bir statüye kavuşacaktır.”
29 Ocak 2008
“Ekümenik Patrikhane tanımından rahatsızlık duymamak, Heybeliada Ruhban Okulu’nu açma teşebbüsleri, cemaati bile olmayan tarihi Ermeni kiliselerini onarıp ibadete ve ayine açma hevesleri, tarihi hadiselerde ecdadı faşizan olmakla suçlamak bu düşkünlüğün yapı taşlarıdır.”
25 Mayıs 2010
“Başbakan Erdoğan, aradan geçen süre içinde ABD’ye taahhüt ettiği gibi; Ermeni açılımını başlatmıştır. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, Patrikliğin ekümenik olması için mesai harcamıştır.”
21 Mayıs 2013
“Dinler arası diyalog ve ılımlı İslâm gibi defolu kavram ve sinsi projelerle üzerimizdeki operasyonun şekil ve muhtevası çoktan deşifre olmuştur. İstanbul’da Fatih Kaymakamlığına bağlı olan Fener Rum Patriğinin Ekümenik sıfatını kullanması bu kapsamda ele alınmalıdır… Bilinmelidir ki, Fener Rum Patriğinin sözde Ekümenik unvanı devletimizin kurucu anlaşması Lozan’a tamamen aykırıdır… İstanbul’un Vatikan benzeri bir minyatür veya şehir devleti haline getirilerek ele geçirilmesi amacının ısrarla sürdürüldüğünü görmemek için de kör olmak gerektiği kanaatindeyiz… Bizim, kalbinde kilise, ağzında cami olanlara verilecek vatanımız, feda edilecek insanımız, heba edilecek değerimiz olmayacaktır… Biz; Ekümenik’i bilmeyiz, Papaz okulundan anlamayız, son yurdumuzda meydanı boş bulan misyonerlerin, diyalogcuların, görünmez kilise havarilerinin tezgahına katiyen düşmeyiz.“
2 Aralık 2014
ABD Büyükelçisi Patriği Nasıl Takdim Etti?
Bahçeli’nin bu tespit ve uyarılarına rağmen; özellikle Cumhur İttifakı döneminde Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “Ekümenik“ sıfatıyla yurtdışına yaptığı resmi ziyaretleri, yaptığı kabulleri defalarca gündeme getirdik.
Onları tekrarlamayıp son bir olayı anlatalım.
Patrik Bartholomeos 16-19 Haziran arasında Atina’daydı. Sebeb-i ziyareti; Helen Üniversitesi’nin kendisine fahri profesör unvanı vermesiydi.
Atina Havaalanı’nda Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Panagiotis Pikrammenos tarafından karşılandı… Fahri profesörlük unvanı verilmesi törenine ise Türkiye’ye düşmanlıkta Başbakan Miçotakis’le yarışan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu başta olmak üzere çok sayıda yetkili katıldı.
ABD’nin Atina Büyükelçisi George J. Tsunis de Bartholomeos onuruna bir resepsiyon verdi. Yunan asıllı ABD Büyükelçisi Tsunis buradaki konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Temel bir insan hakkı olan din özgürlüğüne verdiğimiz desteği bu gece gururla kutluyoruz. Ülkemiz kısmen, yalnızca dinlerini özgürce yaşamak istedikleri için Birleşik Devletler’e gelen insanlar tarafından kuruldu. Din özgürlüğü, Anayasa’mızın Haklar Bildirgesi’nde yer alan ilk özgürlüktür. Din özgürlüğüne saygı da önemli bir dış politika önceliğidir. Patronum, Dışişleri Bakanı Blinken’in geçenlerde dediği gibi, ‘Her insanın inancını yaşama veya bir inancı izlememeyi seçme konusundaki temel hakkına saygı duyulduğunda insanların, topluluklarının başarılarına en fazla katkıyı yapabildiklerini biliyoruz, tüm toplumları daha iyi duruma getiren biçimde.’ Bugün kritik bir dönemeçteyiz. Değerlerimize yönelik, benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıyayız. Demokratik değerler ile tiranlık ve otoriterliğin sesleri arasındaki mücadelenin ön saflarındayız. Birliğimiz her zamankinden daha önemli. Bugünkü kolektif yanıtımız, yarın dünyamızın geleceğini belirleyecektir. Kolektif güvenliğimizin ve refahımızın dayandığı uluslararası kurallara dayalı düzeni devirmeye çalışan bu karanlık güçlere, birlikte karşı koyma yükümlülüğümüz var.”
“Bir Türk kurumunun başı ve Türk vatandaşı olan Bartholomeos onuruna verilen resepsiyondaki bu, ‘demokratik değerler’, ‘tiranlık’, ‘otoriterlik’ mesajları acaba kime veya nereye yönelikti?” diye sormakla yetinip, ABD Büyükelçisi’nin son sözlerini aktaralım. Aynen şöyle dedi:
“Büyük onur duyarak sizlere Konstantinopolis, Yeni Roma’nın Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik Hazretleri Bartholomeos’u takdim ediyorum.”
Evet, Bartholomeos “resmi“ yazışmalarında tam olarak bu unvanı kullanıyor; ama bakar mısınız, ABD de onu sadece “Ekümenik“ değil, aynı zamanda “Konstantinopolis ve Yeni Roma’nın Başpiskoposu“ sayıyor!..
Emperyalizm nezdinde işin hangi noktalara geldiğini görüyor musunuz?!
“Devlet Zaten Ekümenik Kabul Ediyor”muş!..
Ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti nezdinde?
İşte bunu da AKP kurucusu, eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Hüseyin Çelik’ten öğrendik.
Üç gün önce KRT’de Semra Topçu’nun “Haftanın Panoraması” programına katılan Çelik, kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Ruhban Okulu’nun açılması için olağanüstü gayret sarf ettim. Bugün de sarfediyorum. Ve çıkıp bana diyorlar ki, ‘Eğer açılırsa, Patrik ekümenik olur.’ Kardeşim, Patrik zaten Ekümenik Patrik. Yani kendinizi aldatmayın. Cumhurbaşkanlığı’ndan şu anda yazılan yazılarda Sayın Bartholomeos’a ‘Ekümenik Patrik’ sıfatıyla yazı yazılıyor, bunu biliyor musunuz? Biz devlet olarak zaten bunu ekümenik olarak kabul ediyoruz. Adamların bize ‘açın’ dediği okulu açmıyoruz, ‘kapatın’ dediğini kapatmıyoruz. Bu hangi zihniyetin sonucudur? Ben bir AK Partili bakan olarak bunu söyledim, defalarca; ama o statükocu devleti aşamadım. Ben parti sözcülüğüm esnasında da bu gayretleri sarfettim ama yine aşamadım.”
Çelik’in bu iddiası doğruysa, bizatihi Devletimiz Lozan’ı çiğniyor demektir.
Devamını getirmeden; Yeni Şafak’tan iki yazarın son iki gündeki yazılarına da dikkat çekelim.
Dün eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden İsmailağa Cemaati Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun “hizmetlerini“ överken, “Patrikhane üzerinden Türkiye’yi kuşatma girişimine karşı Türkiye’nin bağımsızlığının korunmasında kilit rol oynadığını“ vurguladı.
Bugün ise eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner, “Ölen Patrik Olsaydı“ başlıklı yazısında; Millet İttifakı liderleri ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesine katılmamasını eleştirirken, “Ortodoks cemaatinin ekümenik ruhani lideri“ ifadesini kullandı.
Her ikisi de iktidarı destekleyen isimler ve Patrikhane konusunda böylesine taban tabana zıt görüşteler.
Onlar arasındaki bu görüş farklılığını bir yana bırakıp Hüseyin Çelik’e ve MHP Lideri Bahçeli’ye dönelim.
Çelik’in açıklamalarının üstünden üç gün geçti. Ne Saray’ın Bartholomeos’a gönderdiği yazılarda “Ekümenik” dendiği ne de “Devletin zaten ekümenikliği kabul ettiği” iddiaları yalanlandı.
Oysa Bahçeli, MHP’nin geçen haftaki Meclis Grup Toplantısı’nda şöyle konuşmuştu:
“Türkiye’miz üzerinde hesabı olanlardan kim varsa, Rum’u, Ermeni’si, eşkıyası, teröristi, haçlısı, Müslüman katili, Türk düşmanı, insanlık kasabının hepsi zillet ittifakının arkasında sıraya girmiştir. Milletimizden ve coğrafyamızdan intikam almak isteyenlerin tamamı Kılıçdaroğlu’nun arkasında kuyruğa dizilmiştir.”
Açıkçası MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bugünkü Meclis Grup Toplantısı’nda, en azından KRT’deki o programda Bülent Arınç’ı destekleyip “Kral çıplak” dediği ve iktidarı eleştirdiği için Hüseyin Çelik’i hedef alacağını, bu arada birkaç cümleyle dahi olsa “Ekümeniklik” meselesine değineceğini düşündüm.
Yanılmışım; tek kelime etmedi!..
İhtimaller şunlar:
Ya Netflix dizilerinden bile haberdarken Hüseyin Çelik’in bu açıklamalarını duymadı… Ya Çelik’i ciddiye almadı… Ya Cumhur İttifakı’nın “bekası“ adına sustu… Ya da Patriğin “Ekümenliğini“ de kabul etti!..
Müyesser YILDIZ
28 Haziran 2022