İçeriğe geç

Bu ABD Heyeti İstanbul’da Ne Yaptı?

1 ay kadar önceydi; ABD’li üst düzey temsilciler, Erdoğan’ın Suriye’ye operasyon sinyali vermesinin ardından bir bildiri yayımlayıp Türkiye’ye çağrıda bulundu.

O üst düzey temsilciler; ABD Senatosu ile Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komite Başkanları ve kıdemli üyelerdi.

Yaptıkları çağrı şuydu:

Türkiye’nin kuzey Suriye’ye yeni bir askeri operasyon başlatmaya yönelik devam eden tehditlerinden son derece endişeliyiz. Önceki Türk operasyonları, ABD ve ortak güçlerin DEAŞ’a karşı operasyonlarını aksattı ve Suriye’nin korkunç insani krizini şiddetlendirdi. Başka bir Türk operasyonu aynı feci sonuçlara yol açacaktır, buna savunmasız durumdaki sayısız Suriyeliyi uzaklaştırmak da dahil. Türk hükümetini ve ilgili güçleri herhangi bir askeri operasyondan kaçınmaya çağırıyoruz, böylece kuzey Suriye’ye odaklanmak, DEAŞ’ın kalıcı yenilgisini gerçekleştirmek ve daha fazla insani felaketin önlenmesini sağlamaya devam edilebilir.”

Türkiye’nin olası operasyonunu tehdit sayan ve buna karşı çıkan isimler arasında Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komite Başkanı, aynı zamanda Kongre’deki ABD-Türk Dostluk Grubu’nun üyesi olan Gregory Meeks de vardı.

Önce Atina’ya Gittiler

Sözkonusu çağrıdan 20 gün kadar sonra, 5 Temmuz’da ABD Dış İlişkiler Komitesi, Başkan Meeks’in başkanlığında bir heyetin, Doğu Akdeniz bölgesindeki mevcut siyasi ve güvenlik ortamını incelemek, NATO işbirliğini, enerji sorunlarını, insan haklarını ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ışığında gıda güvenliğini hükümet yetkilileri ve sivil toplum gruplarıyla görüşmek üzere Yunanistan ve Türkiye’ye hareket ettiğini duyurdu.

Görebildiğim kadarıyla bu açıklama Türk medyasında sadece Habertürk’te yer buldu. “ABD Kongre heyetinden Türkiye ve Yunanistan’a kritik ziyaret” başlığıyla verilen haberde; Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Gregory Meeks’in 4 Mayıs’ta Defence News’e verdiği demeçte Rusya’ya karşı bizimle birlikte çalışan Türkiye ve diğer ülkelerle konuşmamız ve çalışmamız gerekiyor. Türkiye doğru yönde bazı hareketler gösteriyor. Bazı konular ise bizi hala zaman zaman rahatsız ediyor.” dediği, ayrıca Kongre’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarma sürecinde Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komite Başkanı olduğu hatırlatıldı.

Heyetin temaslarına gelelim; 7-8 Temmuz’da Atina’dalardı. İlk olarak Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros’la görüştüler. Bu görüşmeye ilişkin şu mesaj verildi:

Güçlü bir ABD-Yunan stratejik ortaklığı ve birleşik bir NATO, bölgenin güvenliği ve başarısı için zorunludur. Heyet, bu öncelikleri Atina’da Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve Genelkurmay Başkanı General Konstantinos Floros ile görüşmekten memnuniyet duymuştur.”

Heyet, ertesi gün de Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le bir araya geldi. Bu defaki mesaj da şu oldu:

Yunanistan, Birleşik Devletler Kongresi’nin değerli bir dostu ve hayati bir müttefikidir. Heyet Atina’da Başbakan Miçotakis’le görüşme ve demokratik değerlere ve kalıcı transatlantik bağlara olan ortak bağlılığımızı yeniden teyit etme şansı buldu.”

Sonra İstanbul’a Geldiler

ABD’li heyet Atina’daki bu temaslarının ardından, 9 Temmuz Cumartesi günü İstanbul’a geldi.

Ne beklersiniz?

Erdoğan veya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmasa bile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Akif Çağatay Kılıç’la, o da olmadı en azından TBMM Türk-ABD Dostluk Grubu Başkanı Mehdi Eker’le görüşmelerini değil mi?

Hayır, Meeks ve heyeti bu isimlerden hiçbiriyle bir araya gelmedi. Geldiyse de gizli tutuldu!..

ABD’li heyet, İstanbul temaslarında sadece iki paylaşım yaptı.

Bunlardan biri; ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nu ziyaretleri hakkındaydı; “Büyükelçi Flake ile ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu ve Türkiye Büyükelçiliği ekiplerine, Kongre heyetini İstanbul, Türkiye’de karşıladıkları için” teşekkür edildi. ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu da, aynı konulu paylaşımında, “Temsilcilerin, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı göz önüne alarak bölgedeki siyasi ve güvenlikle ilgili hususları incelediklerini” bildirdi.

Bir Tek Onu mu Muhatap Alıyorlar?

İkincisi ise şuydu:

Heyet, İstanbul’da “Ekümenik Patrik Bartholomeos’la buluşmaktan ve onunla dünya genelinde yerli ve marjinal toplulukları orantısız bir şekilde etkileyen yoksulluk ve iklim değişikliği konularını görüşmekten onur duymuştu“.

ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nun yaptığı paylaşımda da yine “Ekümenik Patrik Bartholomeos” ile bir araya gelindiği belirtilirken, heyetin ayrıca Aya Yorgi Kilisesi’ni ziyaret ettiği, “ABD’nin Türkiye’de ve dünyada din özgürlüğü ve Doğu Ortodoks topluluğuna desteğini bir kez daha teyit ettiği” vurgulandı.

Fener Rum Patrikhanesi’nden yapılan açıklamada ise; Ekümenik Patrik Bartholomeos’un, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Gregory Weldon Meeks başkanlığındaki resmi delegasyonunu kabul ettiği duyurulup şu bilgiler verildi:

“Toplantı sırasında ABD Temsilciler Meclisi üyeleri, Kutsal Hazretleri ile karşılıklı çıkarları ilgilendiren konuları tartışma fırsatı buldular. Ekümenik Taht’ın, Yaratılış’ın korunması ve doğal çevrenin korunması gerekliliği konusunda dünya kamuoyunda farkındalık yaratmak için yaptığı girişimlere özel olarak atıfta bulunulurken, Hazretleri, geçen sonbaharda Amerika’ya yaptığı, ABD Başkanı Sayın Joe Biden, Dışişleri Bakanı Sayın Antony Blinken’ın yanı sıra Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Nancy Pelosi ile görüştüğü ziyarete de değinildi.”

ABD resmi heyetinin Türkiye temaslarıyla ilgili tablo ortada. Üç ihtimal var:

Ya Ankara’dan kimseyle görüşmeye gerek duymadılar… Ya -çok zayıf ihtimal ama- randevu alamadılar… Ya da, yukarıda da belirttiğimiz gibi, gizlice görüştüler!..

Her halükarda, garip ötesi bir durum.

Fatih Kaymakamı Aracılığıyla İzin Aldı mı?

Lozan’a göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’ne gidip yine bir Türk vatandaşı olan -ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi tezlerini reddedercesine ekümenik dedikleri- Patrik Bartholomeos’la görüşmelerine gelince; öncelikle şunu hatırlatalım:

Geçen ay Erdoğan, tüm yetkililerin yabancı ülke ve kuruluş temsilcileriyle görüşmek için Dışişleri Bakanlığı’ndan izin alması talimatı verdi. İstanbul Valiliği de bunu hemen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tebliğ edince, Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:

Bu hamlelerin sadece merkezi idarenin toplum nezdindeki çürümüşlüğünü göstermek dışında anlamı yoktur.”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise İmamoğlu’na şöyle tepki gösterdi:

“Bu bize geldi. Biz de dağıtım yapmamız gereken yerlere gönderdik. Biz çadır devleti değiliz de bulunduğu yeri çadır kurumu olarak nitelendirenler var. Bu bir şımarıklıktır. Devletin bu bütüncüllüğünü, devletin hassasiyetini çürümüşlük olarak değerlendirmek de cehalettir. Cehalet olur mu? Hazreti Adem’den beri insanoğlunun dönem dönem kendi menfaati ile ilgili bulunduğu yerden bakarak dünyanın merkezini kendi bulunduğu merkez zannederek yaptığı değerlendirmelerden maalesef ayıplar da cehaletler de çıkar. Bizim görevimiz, bu görevlerde bulunduğumuz sürece devlet kaidesini ayakta tutmaktır. Ne bulundukları kurumlar çadır kurumlarıdır ne bu devlet bir çadır devletidir. Kurallara hepimiz uymak zorundayız. Yani her şeyden kendisine bir siyasi menfaat devşirmeye çalışan zavallılar, elbette olacaktır. Kifayetsizler elbette olacaktır. Bazen niteliksizliklerini ve iş yapma kabiliyetlerinin yoksunluğunu kavga ile örtmek isteyenler her daim olacaktır. Bugün de olmuş dün de olmuş yarın da olmaya devam edecektir. Ayinesi iştir kişinin, lafa hiç ihtiyaç duyulmaz.”

Madem öyle; Fener Rum Patrikhanesi’nin Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir kurum olduğunu belirtip şunları soralım:

– Patrik Bartholomeos, ABD heyetiyle görüşmek için, Kaymakamlık ve İçişleri Bakanlığı aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı’ndan izin aldı mı?

– Sonrasında da görüşmeyle ilgili olarak Kaymakamlığa bilgi verdi mi?

Değilse, tek başına şu örnek bile çadır devleti olduğumuzu ispatlamıyor mu?

Müyesser YILDIZ
12 Temmuz 2022

Kategori:Uncategorized