Bu acı haberlerin büyük bölümünün sebebi de “taciz ateşi” veya önceden tuzaklanan “el yapımı patlayıcının infilak etmesi” olarak açıklanıyor.
Operasyon bölgelerinde sahra hastanelerimiz var mı, varsa burada harp cerrahisinde uzman sağlık personeli mi görev yapıyor, ilk yardım hangi seviyededir – bilmiyoruz; ama MSB’nin yaptığı açıklamalardan, yaralı askerlerimizin genelde Hakkari, Diyarbakır veya Hatay’da kaldırıldıkları hastanelerde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit düştüğünü öğreniyoruz.
Sorunun ana sebebi belli.
15 Temmuz’dan sonra “FETÖ’cülerin eline geçtiği” için askeri hastanelerin kapatılıp işin Sağlık Bakanlığı’na havale edilmiş olması. Bu mantıkla, başta TSK ve Emniyet teşkilâtı, çok sayıda kurumun da kapatılması gerekmez miydi?
Demek ki, dert başka!..
“Vahim Durumdayız”
Hatırlar mısınız; iki yıl kadar önce TBMM Milli Savunma Komisyonu toplantısında Milli Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay şöyle konuşmuştu:
“Hakikaten çok kritik: askeri tabip olarak kadro 2 bin 23 kadro, mevcut 347, karşılama oranı yüzde 17; çok vahim durumdayız.”
Şuay Alpay – 2 Temmuz 2020
“Hakikaten çok kritik: askeri tabip olarak kadro 2 bin 23 kadro, mevcut 347, karşılama oranı yüzde 17; çok vahim durumdayız.”
Durum hakikaten vahim olduğu için, sadece muhalefet partileri değil, Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin sözcülerinin bile, “Savaş cerrahisi özel bir konudur. Askeri hastaneler yeniden açılmalı.” demesine karşın kimse parmağını oynatmadı.
Son olarak önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Edirne’de gerçekleştirdiği grup toplantısında, “Dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuz. Askeri hastaneleri yeniden açacağız, GATA’yı tekrar şanlı ordumuza teslim edeceğiz.” diye konuştu.
Ölmeyeceğine İnanır
Kılıçdaroğlu’nun bu açıklaması üzerine Cumhuriyet’ten sevgili kardeşim Çağdaş Bayraktar, uzmanlardan görüş almış. O haberden birkaç cümleyi paylaşalım.
Eski GATA Komutanı emekli Tümgeneral Dr. Tarık Özkut, ordusu, askeri olan her ülkenin askeri sağlık sisteminin bulunduğunu, ülkemizde ise 2016’dan beri olmadığını belirtip bir an önce bu yanlıştan dönülmesini isterken şu sarsıcı ifadeyi kullandı:
“Çatışma koşullarındaki asker yaralanırsa, gene bir silah arkadaşı tarafından en uygun tedavi yerine kadar taşınacağından emin olarak görevini yapar. Yarası ne kadar ağır olursa olsun, asker hastanesine ulaşınca ölmeyeceğine inanır.”
GATA’da bölüm başkanıyken, yaptığı buluşlar sebebiyle “FETÖ”nün kumpasına maruz kalıp 9 ay hapis yatan Prof. Dr. Tayfun Uzbay da şunu söyledi:
“Türkiye, etrafındaki tehditleri ile diken üstünde bir ülke. Bu yüzden ordusu güçlü olmak zorunda. Çünkü askeri sağlık sistemi güçlü bir ordunun vazgeçilmezidir.”
Libya’da Var Ülkemizde Yok
Sorunun çözümü için sadece uzmanların değil tüm yetkililerin, hepimizin acilen bir şeyler yapması gerektiği ortada.
Hâl böyleyken, neler olduğuna ilişkin iki çarpıcı örneğe dikkat çekmek istiyoruz.
Haziran sonuydu. iktidarın gazetesi Sabah’ta, “Mehmetçik Libya’da hastalara şifa oluyor” başlıklı şöyle bir haber yayımlandı:
“Türk Silahlı Kuvvetleri Libya Görev Grubu Komutanlığı (LGGK) tarafından idare edilen başkent Trablus’taki askeri hastane, binlerce hastaya hizmet sundu. Mitiga Rol 2 Hastanesi Baştabibi Hava Tabip Albay Hasret Topaç, hastanede 14 farklı branşta hekim ve yardımcı sağlık personeli ile 7 gün 24 saat esasına göre sağlık hizmeti verdiklerini söyledi. Hastanenin 28 Ocak 2020’de faaliyete başladığını hatırlatan Tabip Albay Topaç, yaklaşık 30 bin kişinin ayakta 600 kişinin yatışı yapılarak tedavi hizmeti aldığını ifade etti. Topaç, 385 hastanın ise başarılı bir şekilde ameliyat yapıldığını kaydetti.”
Güzel!..
Libya’da olsun, böyle hizmetler verilsin; de, niye ülkemizde yok? Engel ne veya kim/kimler?
Özbekistan’la Askeri Tıp İşbirliği
İkinci örneğimiz epey karmaşık ve ilginç.
Bilindiği gibi, askeri hastanelerin kapatılmasından sonra Ankara’daki GATA, Sağlık Bilimleri Üniversitesi oldu, başına da Erdoğan’ın doktoru, eski AKP Milletvekili Cevdet Erdöl getirildi.
Daha önce Türkiye ve Özbekistan Milli Savunma Bakanlıkları arasında bir mutabakat sağlanmıştı. İşte bu mutabakat kapsamında, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde görevli askeri hekimler geçtiğimiz günlerde Taşkent’teki askeri hastanede görevli Özbek hekimlere eğitim seminerleri vermeye başladı.
Konuya ilişkin olarak Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hava Tabip Tuğgeneral Prof. Dr. Mustafa Gerek de Anadolu Ajansı’na bir açıklama yaptı.
Özbekistan Savunma Bakanlığı’nın talebi ve beklentisi kapsamında, “Özbek askeri sağlık sisteminin yeniden kurulması ve kurgulanması, daha fonksiyonel ve etkin bir biçimde çalışabilir hale gelmesini sağlamaya katkıda bulunacaklarını” anlatan Prof. Gerek, “Dost ve kardeş ülke olan Özbekistan’ın sağlık alanında Türkiye ile yapacağı iş birliği sonucunda ülkenin askeri sağlık sistemi modern ve hizmet düzeyi kaliteli bir aşamaya ulaşmış olacaktır.” dedi.
Prof. Gerek, Özbekistan’da yeni kurulan ve yakında resmi açılışını Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in yapacağı askeri hastanenin çok modern tıbbi cihazlarla donatıldığını, bilgi ve deneyimin bu modern cihazlarla birleşmesi durumunda verimli sonuçlar ortaya çıkacağını belirterek, “Açılış törenine kadar hastanenin bazı eksik alanlarını tamamlamak ve hastalara daha üst seviyede sağlık hizmetlerinin sunulmasını sağlamak için destek olacaklarını” da kaydetti.
Kardeş ülke Özbekistan için gösterilen bu çabalara da teşekkürler; ama yine aynı soruyu sormak durumundayız:
“Aynı çabalar ülkemizin askeri sağlık sisteminin yeniden kurulması için neden gösterilmiyor?”
Suç Değil mi?
Niyetimiz asla şahsını hedef almak değil; sadece -nasıl bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu görebilmek için- Prof. Mustafa Gerek’in önemine ve özelliklerine bakmamız gerekiyor.
Hava Tabip Tuğgeneral Prof. Dr. Mustafa Gerek sadece Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı değil.
Aynı zamanda kapatılan Genelkurmay’daki Sağlık Komutanlığı yerine kurulan Milli Savunma Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü‘nün başındaki isim…
Aynı zamanda GATA Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı…
Aynı zamanda GATA Cami Yaptırma Derneği Başkan Yardımcısı…
Aynı zamanda OYAK Yönetim Kurulu üyesi…
Ve de idari görevde bulunanlar için yasak olmasına rağmen kendisinin muayenehanesi var…
Bir koltukta bu kadar karpuz taşıyan birisinin, askeri sağlık sistemimize katkılarını takdirlerinize bırakıp son notumuza geçelim.
Özbekistan Askeri Tıp Akademisine Kimin Adı Verildi?
Özbekistan’da Askeri Tıp Akademisi kuruluyor.
Peki bu dost ve kardeş ülkenin o akademiye kimin ismini vermesini beklersiniz?
Mustafa Kemal Atatürk’ün ya da İbni Sina’nın, değil mi?
Ya kimin ismi verildi dersiniz?
Prof. Dr. Mustafa Gerek’in!..
Sözkonusu karar üzerine Prof. Gerek, Instagram hesabından şu paylaşımı yaptı:
“Özbekistan’da kurulmakta olan Askeri Tıp Akademisine adımın verileceğini bugün Taşkent’te yapılan törende öğrendim. Kendim ve ülkem adına onur duydum. Bu ülkenin askeri sağlık sisteminin kurulmasına bir süredir yaptığım katkılara gösterilen bu alicenap davranış iyiliğin hala karşılık bulduğunu göstermesi bakımından çok değerli idi. Özbek askeri hekim, Özbekistan Savunma Bakanlığı ve Özbekistan Devletine çok teşekkür ederim. Adımı aileme, gelecek Türk nesline ve Özbek halkına hatıra bırakmak en büyük nişan ve onur olarak kimliğime eklenmiş bulunmaktadır.”
Vatana, millete hayırlı olsun efendim!..
Müyesser YILDIZ
11 Ağustos 2022