İçeriğe geç

ABD Ordusu İçin Büyük Endişe!..

Bilumum emperyalist güçler, bu coğrafyadaki yegâne güvencemiz TSK’dan rahatsızdı.

Adını, askeri vesayet koyup bu “vesayeti” ortadan kaldırmak için kâh “reform” kâh “demokrasi” kâh bağırsakları temizleme adı altında TSK’nın kolunu bacağını budamaya başladılar.

Bir gördük ki, CIA aparatı olan “FETÖ” TSK’yı ele geçirmiş!..

15 Temmuz felâketi yaşandı. Bu defa da FETÖ’yle mücadele gerekçesiyle, aslında yine yıllardır emperyalistlerin ajandasında yer alan reformlar hayata geçirildi. Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı.

Cumhurbaşkanı’nın, gerekli gördüğünde sadece Genelkurmay Başkanı’ndan ve kuvvet komutanlarından değil, bağlılarından doğrudan bilgi alması ve bunlara doğrudan emir vermesi, dahası verilen emrin herhangi bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirilmesi kararlaştırıldı.

Tayin, terfi ve emekliliklere karar veren Yüksek Askeri Şura’da sivillerin hâkimiyeti sağlandı.

1 saatlik YAŞ toplantılarında “siyasi yaklaşımlara” göre karar alındığı dillendirildi, teamüllerin alt üst edildiği görüldü.

TSK’da yeni “tarikat/cemaat” yapılanmaları çokça konuşulur oldu. “Cübbeli amiral” vakası üzerine yetkilileri uyaran emekli amirallar hakkında, “Anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçlamasıyla dava bile açılıp kendilerinin 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.

Şunu da ekleyelim; eski Genelkurmay Başkanı, “Yeni Türkiye”nin Savunma Bakanı Hulusi Akar her cümlesine, Cumhurbaşkanımızın emir ve direktifleriyle diye başlıyor. Normal; ama Erdoğan’ın aynı zamanda bir siyasi partinin Genel Başkanı olduğu unutuluyor!..

İşte bu ahval ve şerait içinde bir gece Suriye’ye, Yunanistan’a, hatta her yere gitmeye hazırlanıyoruz.

ABD’de Yayımlanan Açık Mektup

Bunlara değinmemizin sebebi şu:

Yıllardır TSK’nın tümüyle sivil iradeye tabi olmasını isteyen ABD’de geçen hafta 8 eski Savunma Bakanı ile 5 eski Genelkurmay Başkanı, kamuoyuna Sivil kontrol ilkeleri ve sivil-asker ilişkilerinin en iyi uygulamaları başlıklı bir açık mektup yayımladı. İmzacılar arasında Bakan Hulusi Akar’ın yakın arkadaşı, eski Genelkurmal Başkanı Joseph Dunford da var.

Bizim emekli amirallerin “Montrö” ve “cübbeli amiral” açıklaması gibi… Ama ABD makamları, sivil toplum örgütleri ve seçmenler onları henüz darbeci ilân edip haklarında dava açılmasını, rütbelerinin sökülmesini istemiş değil.

Mektuba dönersek; evvela özetle şu tespitler yapıldı:

Son derece zorlu bir kamu-asker ortamındayız. Kamu-asker ilişkilerini şekillendiren etkenlerin birçoğu son yıllarda aşırı derecede zorlandı. Jeopolitik olarak; Irak ve Afganistan’daki savaşların sona ermesi ve büyük güç çatışmasının hızlanması, ABD ordusunun, [kendisine] neredeyse denk düzeydeki rakipleriyle daha göz korkutucu bir rekabete hazırlanırken, tüm hedefleri tatmin edici bir şekilde gerçekleştirilmeden sona eren savaşlarla uzlaşmak zorunda olduğu anlamına geliyor… Siyasi olarak, askeri profesyoneller, bir yüzyıldan fazla bir süredir siyasi gücün barışçıl aktarımının kesintiye uğradığı ve şüpheli olduğu ilk seçim ile doruğa ulaşan duygusal kutuplaşmanın bölücülüğü ile karakterize edilen, son derece olumsuz bir ortamla karşı karşıya. İleriye baktığımızda, tüm bu etkenler daha iyi hale gelmeden önce daha da kötüleşebilir. Böyle bir ortamda, kamusal ve askeri profesyonellerin sağlıklı Amerikan kamu-asker ilişkilerini geçmişte yürüttükleri -ve ihtiyatlı ve dikkatli olmaları halinde [bugün de] sürdürebilecekleritemel ilkeleri ve en iyi uygulamaları gözden geçirmek faydalıdır.”

Ardından dikkat edilmesi gereken hususlar 16 maddede sıralandı. Bunlardan bazıları şöyle:

– Ordunun kamusal kontrolü, Amerikan demokrasisinin temelinin sarsılmaz bir parçasıdır. Demokratik proje, kamusal ve askeri liderler -ve onların önderliğindeki tabanlar- etkin bir kamusal kontrolü benimseyip uyguladıkları sürece, güçlü ve sürekli bir ordunun varlığı tarafından tehdit edilmez.

– Kamunun kontrolü, hukukun üstünlüğü ile anayasal bir çerçevede işler. Askeri memurlar, bir bireye veya bir makama bağlılık yemini değil, Anayasa’yı desteklemek ve savunmak için yemin ederler. Yemin etseler de etmeseler de, tüm siviller de aynı şekilde en yüksek görevleri olarak Anayasa’yı desteklemek ve savunmakla yükümlüdürler.

– Operasyonel emirler için yürütme organı içinde kamusal yönetim, başkandan sivil olan savunma bakanına ve muharip komutanlara kadar uzanan emir-komuta zinciri ile yürütülür. Sivil denetim, yürütme organı içinde politika geliştirme ve uygulama için kurumlar arası süreç ile de yürütülür; bu, başkanın isteğine uyarınca görev yapan sivil politik atananlar ve kamu hizmetindeki profesyonel görevlileri, planların ve seçeneklerin ordunun tavsiyesi ile başkanın karar vermesi için geliştirilmesini şekillendirmek için yetkilendirir. Genelkurmay Başkanı resmi komuta zincirinde değildir; ancak en iyi uygulama, Genelkurmay Başkanı’nı emirler ve politika geliştirme için iletişim zincirinde barındırır.

– Belirli davalarda veya ihtilaflarda, askerin dahil olduğu politikaların, emirlerin ve eylemlerin yargısal denetimi yoluyla yargı erki içinde kamusal kontrol uygulanır. Pratikte, bir politikayı/emri/eylemi yasadışı veya anayasaya aykırı ilan etme yetkisi belirleyicidir; çünkü ordu, yasadışı veya anayasaya aykırı bir politikayı/emri/eylemi uygulamayı reddetmekle (kanunen ve meslek etiğine göre) yükümlüdür.

– Süreç ne olursa olsun, Başkandan aldıkları herhangi bir emrin yasal olmasını sağlamak üst düzey askeri ve sivil liderlerin sorumluluğundadır.

Ordu, akıllı ve etik yönergelerin geliştirilmesinde hem yürütme hem de yasama organlarındaki sivil liderlere yardımcı olmakla yükümlüdür; ancak bunları, yönergelerin yasal olması koşuluyla uygulamak zorundadır. Başkana bir emrin olası sonuçlarını da içeren görüş ve tavsiyelerini sağlamak kıdemli askeri ve sivil liderlerin sorumluluğundadır.

Askeri görevliler, akıllıca oluşundan şüphe duydukları kanuni emirleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Sivil yetkililer, şüphelerini uygun yollarla ifade etmeleri için orduya bol bol fırsat vermelidir. Sivil ve askeri yetkililer, kamuya açık askeri tavsiyeleri uygun biçimde tanımlamaya da özen göstermelidir. Sivil liderler, yönettikleri eylemlerin sonuçlarının sorumluluğunu almalıdır.

Askeri ve sivil liderler, orduyu partizan siyasi faaliyetlerinden ayrı tutmak konusunda gayretli olmalıdır.

AKP’nin En Sevdiği Komutanın Uyarıları

İşte bu mektup, sadece TSK’daki dönüşümü değil, AKP’nin en sevdiği Genelkurmay Başkanlarından olan Necdet Özel’in kimi açıklama ve uyarılarını da hatırlattı.

2011’de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile 3 kuvvet komutanının kumpaslara tepki için istifasının ardından göreve getirilen Özel’den TSK reformlarını 2015’e kadar bitirmesinin istendiği, ancak bunların bazılarını yapamadığı veya yapamayacağı için görev süresinin uzatılması teklifini kabul etmediği, hatta bu yüzden zona olduğu öne sürülmüştü.

Özel’in sözlerine gelirsek;

Örneğin PKK’yla yürütülen çözüm sürecine ilişkin şunları söyledi:

Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Kırmızı çizgilerimiz aşılırsa gerekeni söyleriz. 30 yıldır bu mücadeleyi biz yürütüyoruz.”

Göreve geldiğinde verdiği ilk röportajda; “Genelkurmay Başkanlığı’nın MSB’ye bağlanması” önerileri için; T.C. Devletinin bekası için çok iyi düşünülüp değerlendirilmesi gereken, siyasi ve askeri boyutları bulunan bu çok önemli ve hassas konuda, basın aracılığı ile görüş açıklamamın uygun bir yöntem olmadığını düşünüyorum.” dedi.

Darbelerin dayanağı olduğu öne sürülen TSK İç Hizmet Kanunu’nun Cumhuriyeti koruma ve kollama görevine ilişkin 35. Madde’nin değiştirilmesi veya kaldılmasına şöyle karşı çıktı:

[Bu madde] Ulu Önder Atatürk döneminde yürürlüğe giren 1935 tarihli Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun 34’üncü maddesinin tekrarından ibaret olup, yönetime karşı askeri müdahalelere zemin oluşturulması maksadıyla konulmamıştır. Bu maddenin düzenleniş amacı, 1935 tarihli Ordu Dahili Hizmet Kanunu’nun 34’üncü maddesinin gerekçesinde de belirtildiği şekilde, TSK’nin genel görevini belirlemek ve ordunun vazifesinin daha iyi anlatılması ve öğretilmesidir. Ayrıca, kurumların görev, yetki ve sorumluluklarının anayasa ve özel kanunlarında açıkça düzenlenmesi demokratik yönetim ilkesinin doğal ve gerekli bir sonucudur.”

1 yıl sonra da kendisine ziyaret eden BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve arkadaşlarını kabulde; Genelkurmay’ın MSB’ye bağlanmasına soğuk bakıp aksi takdirde ordunun içine siyasetin gireceğini ve kamplaşmalar olacağını anlatarak, “Genelkurmay, 1949-1960 arası Milli Savunma Bakanlığı’na bağlıydı. 27 Mayıs’a kadar olan dönem iyi incelenmeli.” dediği öne sürüldü.

15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının MSB’ye bağlanmasıyla orduya siyasetin girip girmediği hususunu takdirlerinize bırakıp şunun altını çizelim:

Amerikalı eski bakanların ve askerlerin kendi ordularının gidişatıyla ilgili endişeleri ortadayken; ABD-AB talkınlarının Türk Ordusu’nda hayata geçirilmesinin sonuçlarının çok iyi incelenmesi gerekmez mi?

Müyesser YILDIZ
11 Eylül 2022

Kategori:Uncategorized