Montrö Antlaşması’na sahip çıkılması ve TSK’da yeni tarikat yapılanmalarına izin verilmemesi yönünde açıklama yaptıkları için “Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç için anlaşma” suçlamasıyla yargılanan 103 emekli amiralden 91’inin beraatına karar verilip aralarında emekli bir Tuğgeneralin de bulunduğu 12 ismin ise cezalandırılması istendi.
Savcının beraatlarını istediği 91 isim arasında, açıklamanın hemen ardından koruma kararları değiştirilip lojmanlarından çıkarılan üç eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu, Eşref Uğur Yiğit ve Murat Bilgel de var. Savcı cezalandırılmalarını istediği isimlerin ise “seçilmiş hükümeti hedef aldığını ve bunun için Montrö’yü bir araç olarak kullandığını” öne sürdü.
91’i “Düşüncesini Açıkladı”
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü celsesinde Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Savcı, emekli amirallerin yaptığı açıklamayı okuduktan sonra; “yapılan yargılama neticesinde toplanan delil ve belgelere göre” 91 isim için şu mütalaada bulundu:
“Sanıkların isnat edilen suca yönelik kasıtlarının bulunmadığı, cezalandırılması istenen diğer sanıkların eylemlerine iştirak iradelerinin bulunmadığı, sanıkların düşünce açıklaması kastıyla hareket ettiklerinin değerlendirildiği anlaşıldığından beraatlarına karar verilmesi…”
12’si “Hükümeti Hedef Aldı”
Mütalaasının devamında emekli amirallerin kurduğu WhatsApp grubunun yöneticisi Ergun Mengi başta olmak üzere bazı isimlerin yazışmalarına yer veren Savcı, özetle şunları kaydetti:
“Suça konu metnin dili, temas ettiği konular, yayımlandığı saat itibarıyla gece vakti dolaşıma sokulması, en üst rütbede emekli amirallerin imzalamaları/onaylamaları, bir başka deyişle isimlerinin metin altına geçirilmesine rıza göstererek geçmişteki emir-komutaetkisini kullanma niyetlerinin varlığı, sanıkların toplumdaki karşılıkları, meslek geçmişleri, emekli olmadan önceki rütbeleri, askeri kültür ve gelenekten gelen otoriteleri nazara alındığında, ‘Amiral bildirisi’ olarak kamuoyuna yansıyan metnin yasal olarak kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı geçmiş yıllarda olduğu gibi muhtıra metni tarzında toplu bir bildiri ile muvazzaf TSK mensuplarını hükümete karşı illegal bir şekilde harekete geçirmeye çalışma amacı güttüğü, sanıkların seçilmiş hükümeti hedef aldıkları ve muvazzaf askeri personel ile toplumun muhalif kesimlerini birlikte harekete geçirmek üzere anlaştıkları, bildiride geçen Montrö vurgusunun araç olarak kullanıldığı sabittir.”
Savcı; davanın tek emekli general sanığı olan, TESUD Başkanı iken yapılan açıklamayı kınamadığı gerekçesiyle bu görevinden alınıp yerine kayyum atanan Namık Kemal Çalışkan’la ilgili olarak da şu mütalaada bulundu:
“Sanık Namık Kemal Çalışkan’ın koordinesinde hazırlanan ve iddianamede bahsi geçen ikinci metin ile ‘Amiral bildirisi’ adı altındaki metne destek olduğu, sanığın diğer sanıkların eylemlerine iştirak ettiği, aynı amaç ve kasıt birlikteliğiyle muvazzaf askeri personelin bulunduğu derneğin başkanlığını da kullanarak harekete geçirmeye çalıştığı, sanığın amiral bildirisinden haberdar olduğu, ilk bildiriye dahil olmasa bile genel başkanlığını yaptığı dernek adına ikinci bir metinle sanıkların eylemlerine iştirak ettiği…”
Tüm bu iddialarının ardından Savcı’nın, “Devletin güvenliğine ve anayasal düzenine karşı suç işlemek için anlaşma” suçunu işlediklerinin sabit olduğunu bildirip 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını, ayrıca “seçme ve seçilme, velayet, vesayet ve kayyumluk, vakıf, dernek, kooperatiflerde görev almak” gibi haklardan mahrum edilmelerini istediği isimler şunlar oldu:
“Atilla Kezek, Cem Gürdeniz, Atilla Kıyat, Ergun Mengi, Mustafa Özbey, Türker Ertürk, Alper Çetin Tezeren, Arif Vehbi Alpman, Işık Biren, İlker Güven, Osman Metin Açımuz ve Namık Kemal Çalışkan.”
Üç eski Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın yanı sıra beraatları yönünde mütalaa verilen isimlerden bazıları ise şöyle:
“Abdullah Gavremoğlu, Can Erenoğlu, Alaettin Sevim, Ali Sadi Ünsal, Bülent Olcay, Deniz Cora, Engin Baykal, Engin Heper, Erdem Caner Bener, Gündüz Alp Demirus, Hayati Bilgiç, Mücahit Şişlioğlu, Kadir Sağdıç, Mehmet Otuzbiroğlu, Serdar Dülger, Turgay Erdağ”
Salonda Gerginlik
Savcının mütalaasını açıklamasının ardından söz alan sanık avukatları, beraat kararının “kasıt yok” gerekçesine dayandırılmasına itiraz edip, “Yapılan eylemin suç teşkil etmemesi sebebiyle beraat kararı verilmesi gerekirdi. Ortada suç ve suçlu yok.” diyerek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma için süre talebinde bulundu.
Cezalandırılması istenen sanıklardan Arif Vehbi Alpman’ın avukatı ise müvekkili ile Ergun Mengi arasında geçen yazışmanın Montrö açıklaması değil, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı aleyhine hazırlanan bir video ile ilgili olduğunu tekrarlayıp bu konuda Feyyaz Öğütçü’nün çağrılıp tanık olarak dinlenmesini istedi.
Avukat Ömer Faruk Eminağoğlu da ortaya çıkan tablonun bir yönüyle yetersiz, çok yönüyle hukuka aykırı olduğunu belirterek, “Şu gerçek ortaya çıktı: soruşturma ve yargılama sürecinde yaşananların sonuca etkili olmadığını gördük. İlk anda gözaltına alınan 10 kişinin neden gözaltına alındığı bilinmezken, şimdi aynı isimlerin cezalandırılması isteniyor. O zaman soruşturma niye sürdürüldü, yargılama niye yapıldı?” diye konuştu.
Bunun üzerine Savcı, Eminaoğlu’na cevap vermek isteyince Mahkeme Başkanı, polemik istemediği uyarısında bulundu. Ancak Savcı, “Gözaltına alınanlardan 8’i hakkında beraat istendi.” dedi. Bu arada sanık avukatları da Savcı’ya tepki gösterince, Mahkeme Başkanı kollarını iki tarafa açıp, “Lütfen, polemik istemiyorum.” dedi.
Davaya katılımı kabul edilen Cumhurbaşkanlığı’nın avukatının beyanı sırasında da salonda gerginlik yaşandı.
Cumhurbaşkanlığı avukatı bu bildirinin basit, yaşlı, emekli, etkisiz amirallerce hazırlanan bir bildiri olarak değerlendirilemeyeceğini, hükümetten öte devletin varlığına karşı bir eylem olduğunu söyleyince hem sanık avukatları hem de izleyiciler, “Daha neler… İdam, idam!..” sözleriyle tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı yine, “Maksimum saygı. Polemik, saygısızlık istemiyorum.” diye müdahale etti.
Ancak sözlerinin devamında Cumhurbaşkanlığı avukatı, “bildiriyle, ‘Acaba orduyu harekete geçirebilir miyiz’in amaçlandığını” belirtip sanık avukatlarını eleştirince izleyiciler, “Hayal görüyorsunuz.” sözleriyle tepki gösterirken Av. Mustafa Güler de, “Cumhurbaşkanlığı makamını temsil etmeye layık bir avukat olmalıydınız.” dedi.
Tartışmaların ardından geçen celse davayı bu ay içinde bitirmeyi hedeflediklerini söyleyen Mahkeme Başkanı, sanıkların esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarının alınmaya başlanması için önce 17 Ekim’e gün verdi. Avukatlar, sürenin çok kısa olduğunu bildirip bu tarihe itiraz edince de duruşma 12 Aralık’a bırakıldı.
Müyesser YILDIZ
7 Ekim 2022