Göz göre göre 41 canımız daha gitti. Ahlâkını ve vicdanını kaybetmemiş, sermayenin değil emeğin, alın terinin yanında olan, insanca yaşamı ve yaşatmayı paradan, itibardan üstün tutanların acısı da öfkesi de çok büyük.
Bakın, iktidar medyasının bir yazarı bile nasıl isyan etmiş:
“Çocukluğumdan beri bu şahit olduğum, haberini üzülerek izlediğim kaçıncı grizu patlaması bilmiyorum… ‘Kader’ diyecek bazıları. Soracağım ben de. Kader ama söyleyin bakalım bana, mutlak kader mi? Tedbirle, tertibatla, elbette duayla, elbette niyazla önüne geçilebilir miydi bu kaderin? Tam otomasyon mümkün değil mi mesela madenlerde? Mümkünse niçin mümkün hale getiremiyoruz bunu? İstihdam zorunluluğu yüzünden mi, ucuz maliyetten mi, kârlılık hırsından mı? Gerçekten mi hiçbir yolu yok şu grizu denilen patlama biçiminde insanımızı kaybetmemenin?.. Cidden mi yok? Kusuruma bakmayın. ‘Yok’u bir cevap olarak kabul edemiyor kalbim. Çünkü oğlunu bekleyen babanın, babasını bekleyen oğlun iki keder çukuruna dönüşmüş gözlerini görüyorum. Bir kez daha ‘kader’ diyecekseniz bilin ki kader o demek değil. Çünkü kaderin âşık olduğu tek bir şey varsa o da gayrettir… Yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızdan emin olamıyoruz ya bir türlü. Üzgünlüğümüz ve yılgın öfkemiz en çok ondan. Yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızdan emin olabilsek üzgünlüğümüz de azalacak, yılgın öfkemiz de dinecek.”
Evet aynen öyle oldu; Erdoğan, “kader” dedi!..
Sırasıyla aktaralım.
Erdoğan’ın, grizu patlamasında hayatını kaybeden iki çocuk babası 33 yaşındaki Selçuk Ayvaz’ın ailesine taziye ziyaretinde aileye Kur’an-ı Kerim ve Türk Bayrağı takdim edildi.
Erdoğan, 22 yaşındaki Rahman Özçelik’in cenaze töreninde şu “kısa hitapta” bulundu:
“Rabb’imize hamdolsun ki, kendileri inşallah şehadet makamına ulaşmak suretiyle, Rabb’imizin sevgili habibine komşu oluyorlar. Tabii bu işin bir güzel yanı daha var, o da bütün aile gerek eş gerek baba, anne hepsi kendileriyle inşallah haşr-u cem olacaklar. Bizim de temennimiz ‘Ya Rab, bizleri sevgili Habibinin Livaü’l hamd ismiyle müsemma sancağı altında buluştur ve inşallah o izde yürümeyi de bizlere nasip eyle.’… 24 saati bulmadan neticeye varmış olmamız bizleri bu noktada rahatlattı. Çünkü Soma’da biliyorsunuz çok uzun sürdü, ama burada 24 saati bile bulmadan 41 şehidimize hamdolsun ulaştık.”
Gürdal Serinli’nin cenaze töreninde de, “İnşallah başta aile olmak üzere bizleri de Rabbim sevgili Habibi’ne bu şehitleriyle beraber komşu eder.” dileğinde bulunup, “Onun için de tabi birliğimizi, beraberliğimizi hiçbir zaman kaybetmeyelim. İşte dünya bu, görüyorsunuz. Bu dünyada birbirimizi kırmak, birbirimizi gücendirmek asla bunlar bizde olmamalı. Bir Müslüman bu noktada tüm hassasiyetini ortaya koymalı. Zira Müslüman o kimsedir ki elinden, dilinden diğer Müslümanlar da emindir, sadıktır. İnşallah bu şekilde hayatımızı sürdürürüz.” dedi.
Son olarak maden ocağında incelemelerde bulunup facia sonrasındaki çalışmalarını anlattı ve evvela şunları söyledi:
“Her konuda olduğu gibi, çalışma hayatında da ‘önce insan‘ diyoruz. İnsan hayatının güvende olmadığı hiçbir faaliyet bizim için muteber değildir. Bu anlayışla maden ocaklarımızda hâlâ önemli sayıda ölümlerin olduğu kazaların yaşanıyor olmasını tabii ki kabul edemeyiz. Artık madenlerimizde hiçbir eksik, hiçbir gereksiz risk görmek istemiyoruz. Gerek Bakanım gerek Sendika Başkanım ve bu alandaki sendika kolunda faaliyet gösteren arkadaşlarımız son bir ay içerisinde ocağa indiler. Orada yerinde tetkiklerini yaptılar.”
Ardından mevcut ocaklar içinde Amasra Kömür İşletmeleri’nin şu anda en ileri imkânlara sahip olduğunu belirtip şöyle konuştu:
“Tabii birileri bununla dalgasını geçebilir, önemli değil. Biz, kader planına inanmış insanlarız. Kader planına da inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman ne yapmayacaktır? Olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır. Bunu da bilmemiz lâzım.”
Eski Bahçeli Olacaktı ki!..
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin Lideri Devlet Bahçeli ise Amasra faciasıyla ilgili olarak sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; üzüntülerini ve başsağlığı dileklerini bildirip, “Elbette dayanışmanın, yardımlaşmanın ve kenetlenmiş ortak bir iradenin eşliğinde bu zor ve çetin günlerin yaraları Allah’ın izniyle sarılacaktır… Rabbim’den niyazım, ebediyete irtihal eden işçilerimizi cennetiyle ve cemaliyle buluşturmasıdır.” dedi.
Ülkemizin en büyük maden faciası olan Soma’nın üzerinden tam 8 yıl geçti. Şimdi herkes Soma ile Amasra’ya karşılaştırıp o zaman yaşananlara, verilen sözlere, Soma’nın sorumlularının nasıl kurtarıldığına dikkat çekiyor.
Biz de bu karşılaştırmaya, Soma faciası sırasında iktidara muhalif olan Bahçeli’nin yaptığı ağır eleştirileri hatırlatarak katılalım. Soma’da 301 madencimizi kaybettikten 1 hafta sonra ana başlıklarıyla dedi ki;
“Maden sahasının Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından Soma Kömür İşletmeleri isimli yüklenici firmaya rodövans usulüyle kiralandığı bilinmektedir… Aslında hükümet hukuken oldukça kuşkulu ve tartışmalı bir uygulamanın tarafı olmuştur. Sırf siyasete kömür torbasıyla yön vermek, mağdur ve muhtaç vatandaşlarımızın aklını çelmek için mevzuata alenen aykırı işlemlere imza atılmış, toprak altında faaliyet gösteren işçilerimize ek külfetler yüklenmiştir.”
“Soma’daki ölümlü iş kazasının nasıl ve ne şekilde gerçekleştiği ise henüz tam manasıyla vuzuha kavuşmamıştır. Maden ocağını işleten özel firma ve olay mahallindeki diğer yetkililer ilk başta trafo patlamasından çıkan yangının ağır kayıplara neden olduğunu ileri sürmüştür. Ancak birkaç gün geçmeden kazın ayağının hiç de öyle olmadığı netleşmiştir.”
“Maden ocağını işleten özel firmanın, ‘biz denetledik, her şey iyiydi‘ demesi tam anlamıyla traji komik bir beyan olarak akıllarda kalmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın, ilgili madenin Mart ayındaki denetimlerinde herhangi bir sorunun belirlenmediğini söylemesi ise akla ziyan bir açıklamadır. Madem müfettişler bir sorun bulamamıştır, madem teftişlerde her şey normal çıkmıştır; o halde 301 işçimizin ölümüne neden olan hatalar yığını nasıl izah ve telafi edilecektir?”
“Başbakan ve hükümetide,yandaş medya vasıtasıyla suçu tamamen üzerinden atmaya kalkışmamalıdır. Çünkü Soma faciasının sorumluluğu, alınmayan güvenlik tedbirlerinden dolayı Soma Kömür İşletmeleri’nde, sağlıklı ve objektif yapılmayan denetimlerden dolayı hükümette, çalışma hayatıyla ilgili üzerine düşen görevleri yapmayan sendikalardan başkasında değildir… Kamu kuruluşlarını verimsiz diyerek uzun süreli kiralama ve özelleştirme yöntemleriyle elden çıkarmak, kârdan başka gözü bir şey görmeyen aymazların ekmeğine yağ sürmüştür… Önce güvenlik, önce sağlık, önce insanca çalışabilecek şartları inşa etmek asıl olmalıdır. Bunu da temin edecek ve sağlayacak siyasi sorumluluk taşıyan hükümetten başkası değildir.”
“Fıtrat”a Tepki
“Başbakan Erdoğan’ın yaşanan maden faciasıyla ilgili; ‘bunlar olağan şeylerdir, bunun yapısında, fıtratında bunlar var, hiç kaza olmayacak diye bir şey madenlerde yok’ demesi acımasız ve kalpsiz bir şahsiyetin zırvasıdır. Başbakan benzer ifadeleri, 17 Mayıs 2010’da, Zonguldak Karadon’daki bir maden ocağında kaybettiğimiz 30 kardeşimizin arkasından da söylemişti. Bu nasıl bir fıtrattır ki, sürekli olarak madencilerimizi bulmaktadır? Bu nasıl bir olağan şeydir ki, sadece emeğiyle geçinen vatan evlatlarını vurmaktadır?”
“Başbakan’ın fıtratında hortumlayarak zenginleşmek; Somalı madencinin fıtratında toprak altında can vermek vardır. Başbakan’ın fıtratında koruma ordusuyla gezmek, önüne gelene tokat atmak, suçsuz günahsız vatandaşlarımıza galiz küfürler savurmak; Somalı madencinin fıtratında kömürden rızkını çıkarırken zehirlenmek vardır. Başbakan’ın fıtratında aşağılık müşavirlerinin yerde kıvranan insanlara tekme vurması; Somalı madencinin fıtratında ödenmeyen banka borçları ve hayat pahalılığı altında ezilmek vardır. Başbakan’ın fıtratında milyarlarca lirayı götürmek; Somalı ve Zonguldaklı kardeşlerimizin fıtratında madene gömülmek vardır. Bu nasıl bir fıtrattır? Bu nasıl bir talihtir? Bu nasıl bir düzendir?”
“Başbakan Erdoğan Soma’ya gitmiş ve terör estirmiştir… Neredeyse ulu orta vatandaşlarımızla yumruk yumruğa kavga etmeye bile niyetlenmiş, ringe çıkan boksörler gibi gardını almıştır. Başbakan Erdoğan’da merhamet, anlayış, tolerans kalmamıştır. Her tepkiyi hükümetine ve kendisine darbe olarak gören ucube bir fıtrata mahkûm olmuştur. Hükümet ve yandaşları utanmasa, Soma’daki maden felaketini paralel örgüte dahi havale edecek, iş kazasını sabotaj olarak yorumlamayı arttırarak sürdürecektir. Başbakan Erdoğan manen bitmiş, aklen tükenmiş, kalben iflas etmiştir.”
“Başbakan Erdoğan Soma’daki kayıpları normal gösterebilmek için 1862, 1866, 1899’da İngiltere’de; 1906’da Fransa’da; 1914, 1963’de Japonya’da; 1942 ve 1960’da Çin’de; 1965 ve 1975’de Hindistan’da yaşanan maden kazalarıyla ilgili örnekler vermiştir. Bu misallerin veriliş ve anlatılış şekli Türkiye’yi nasıl bir kafa yapısının yönettiğini göstermektedir… Başbakan hangi çağda, hangi yılda yaşadığını unutmuş, zamanda yolculuk yapayım derken yanlış butona basmış ve duvara toslamıştır.”
“Açıkça söylüyorum; Başbakan’ın fıtrat dediğine, gelişmiş ülkeler cinayet demektedir. Tedbir olmadan tevekkülün yararı olmayacaktır. İşte Başbakan’ın anlamadığı da budur.”
“Yaşanan acıyı istismar etmek için hazır kıta bekleyenler Somalıların hayatını zehir etmiştir. Soma’nın karantinaya alınması, giriş ve çıkışların kontrollü yapılması ganimet avcısı fırsatçıların eseri, sonra da hükümetin korkaklığıdır.”
Tüm bunlardan sonra, “Acaba Bahçeli şimdi ittifak ortağı olmasa, Erdoğan’ın ‘kader planı’ sözüne ne cevap verirdi veya verir mi?” diye sormakla yetinip Amasra faciasıyla ilgili soruşturmaya geçelim.
Erdoğan, “Elbette bu patlamanın nasıl yaşandığı, varsa sorumlularının kimler olduğu, yürütülecek idari ve adli soruşturmayla ortaya çıkacaktır. Bu soruşturmalara çok yönlü olarak zaten başlanmıştır.” dedi. Erdoğan’dan önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da, “Amasra Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturma başlattığını”, “hadisenin bütün boyutlarıyla soruşturulacağını” açıklamıştı.
Devletin başı “kader planı” hükmünü verdikten sonra neyin soruşturması?
Ayrıca dün şunu gördük:
Facia bölgesine gitmek isteyen bazı avukatların aracı Ankara çıkışında polis tarafından durdurularak, “Bartın Valiliği’nin kendilerine izin vermeyeceği” bildirildi ve geri dönmeleri istendi. İtiraz edince arabaları Emniyet’e çekilen avukatlar, ancak tutanak tutulup kesilen cezayı ödedikten sonra yola çıkabildi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tepkisiyle bitirelim. “‘Önlem alacağız’ diyorlar. 20 yıldır neredesiniz ya? Bu ailelere kim hesap verecek?” sorularını sorup, “Hayat Türkiye’de bu kadar ucuz mu?” dedi.
Evet, öyle… Yeni mi anladınız?.. Bu ülkede zamlanmayan, en ucuz kalan yegâne şey maalesef insan hayatıdır!..
41 madencimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Müyesser YILDIZ
16 Ekim 2022