İçeriğe geç

Neredeyse Merhumu Suçlu Çıkaracaklar!..

İktidar ve medyası, 85 yaşındaki emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde ölümü karşısında adeta dilini yuttu.

Sadece malûm bir gazete, müjde verircesine Bir 28 Şubat cuntacısı daha öldü.” başlığını attı. Aynı gazetenin bir yazarı da birkaç gün üst üste; adaletsiz bir yargılama sonucu verilen hükümler üzerinden merhum Avar’ın “suçlarını” sıraladı!..

Birkaçı ise sadece Kocatepe Camii’ndeki cenaze törenini haberleştirdi. Niye öldü, nasıl öldü, sağlık durumu neydi; bunların lafını etmeksizin…

Oysa vicdanları kanatan bir ölümdü. Haliyle tepkilere yol açtı.

Avar’ın vefatından -beş gün- sonra iktidar cenahından konuşan tek isim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ oldu. Bozdağ, rahmet ve başsağlığı dileğinde bulunduktan sonra Erdoğan’ın, özel af yetkisini kullanmak için ne gibi çalışmalar yaptıklarını anlattı. Bozdağ’ın şu sözleri önemli ve tartışmalara yol açacak nitelikteydi:

Sayın Cumhurbaşkanımız Vural Avar’la ilgili özel af yetkisini kullanmak istediğini bana söyledi ve süreci başlatmamızı da istedi. Biz merhum Avar’a bu dileği ilettik. Çünkü müracaat etmesi gerekiyor sürecin başlaması için. Fakat başlangıçta müracaat etmedi. Rahmetli oluşundan, yani çok az bir süre önce müracaatı oldu. Biz hemen işlemleri başlattık. Ve süratle işlemlere tekemmül ettirmeye sürdürürken bu arada rahmete kavuştu. Yani bu noktada yapılan eleştiriler tabii bilmeden yapıldığı için onlara bir şey demiyorum. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız bundan 3 ay önce talimat verdi. Yani biz kendi ilettiğimiz vakit ilgili görevli arkadaşlarımız kendilerine ilettiler bunu. Yani muhterem eşinin de bu olaydan bilgisi olduğunu tahmin ediyorum… Ve o dönemde 3 ay yaklaşık diyorum yani süreç işlemiş olsaydı bu sürede işlem tekamül ederdi. Ama maalesef süreç başlamadı. Tabii neden başlamadı, kendi neden böyle bir yol izledi onu bilemiyorum. Fakat sonunda müracaat etti. Biz ilettiğimizde müracaat etmedi. Ama daha sonra müracaat etti, ama müracaat ettikten sonra da biz süreci hızlıca başlattık. Fakat daha süreci bir hafta olmadan kendisi rahmete kavuştu. Yani bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyeti en üst noktadadır.”

Tartışmalara yol açtı; çünkü 3 ay önce merhum Vural Avar’dan, o kabul etmeyince de ailesinden af için dilekçe istendiği kısmı doğruydu; ama Avar’ın rahmetli oluşundan çok kısa bir süre önce müracaat ettiğinden kimsenin haberi yoktu.

Ailesi de, doğal olarak, Avar’ın böyle bir müracaatta bulunmadığını açıkladı.

Alzheimer’lı Birisinden Dilekçe Almak!..

İşte Bakanlık bundan ne kadar rahatsız olduysa; dün evvela adeta harflerin titrediği, Vural Avar imzalı, Anayasası’nın 104/2-b maddesinden yararlanmak istiyorum.” şeklindeki bir dilekçe medyayla paylaşıldı. Ardından da şu açıklama yapıldı:

Hükümlü Vural Avar, 16.12.2022 tarihli dilekçesi ile Anayasanın 104. maddesinden yararlanma talebinde bulunmuş ve bu dilekçe derhal işleme konulmuştur. Söz konusu dilekçe ve bu dilekçenin verildiğine ilişkin tutanak dosyada yer almaktadır. Bunun dışındaki iddialar gerçek dışıdır.”

Lütfen tarihe dikkat; 16 Aralık, yani Avar’ın hayatını kaybetmesinden sadece dört gün öncesine ait.

Bunu gören eşi Tuna Avar ve avukatı Ümit Kara önce inanamadı, sahte olduğunu düşündü; çünkü Cuma günü alınan bu dilekçeden hiçbir şekilde haberdar edilmemişlerdi.

Sonrasında bu işin nasıl gerçekleştiğini, merhum Avar’ın koğuş arkadaşları Erol Özkansak’ın ve Hakkı Kılınç’ın avukatı Aykanat Kaçmaz’dan öğrendiler. Kaçmaz’ın bugün Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’a da anlattığı gibi; Cuma günü infaz memurları koğuşa gidip –durumunun iyice ağırlaştığına dikkat çekereksözkonusu dilekçeyi vermesini istemişler. Vural Paşa yine reddetmiş. Bu defa Özkasnak ve Kılınç’tan onu ikna etmelerini istemişler. İki silah arkadaşının ısrarı üzerine Vural Paşa, “Tamam.” demiş; ama sağ eli tutmadığı için yazamamış. Bu defa da dilekçenin üst kısmını Erol Özkasnak’a yazdırmış, sonra Avar’a imzalatıp gitmişler.

Ancak üst yazı ile imza arasındaki bariz farkın sorun yaratacağı düşünülünce, bu defa Vural Paşa’yı koğuştan alıp Müdür odasına götürmüşler ve infaz memurlarının ifadesiyle, Bir cümlelik af yazısını ancak yarım saatte yazdırabilmişler.”

Aile bu durumu öğrendikten sonra dün gece, Avukat Ümit Kara aracılığıyla bir açıklama yaptı. Açıklamada hem o dilekçenin ardından dört gün boyunca ne yapıldığı (örneğin merhum Avar’ın neden bir hastaneye kaldırılmadığı) hem de “sağlık raporuna ve Anayasa’nın açık hükmüne rağmen bu durumdaki bir insandan illa dilekçe almanın hangi hukuk ve vicdana sığdırıldığı soruldu.

Evet, duayen hukukçu Turgut Kazan’ın da dün vurguladığı gibi; Anayasa’nın 104’üncü maddesinin uygulanması “talebe” bağlı değil iken, Vural Avar’ın veya eşinin dilekçe vermesinde son ana kadar böyle ısrar edilmesinin sebebi neydi?

Efendim, yetkililerin söylediğine göre zorunluymuş

Neye göre, zorunluymuş; Bakanlığın gizli iç yönergesi böyleymiş

Doğruysa; demek ki yönerge, Anayasa’nın üstündeymiş. Bunu da gördük!..

Meleklerin Yanına Gidiyorum Benimle Gelir misin?”

Vural Paşa’nın durumuna ilişkin birkaç örnek vereyim.

Daha tutuklanıp cezaevine konmadan Alzheimer başlangıcındaydı. Sağ eli zangır zangır titriyordu…

Hastalık cezaevinde hızla ilerledi. Detaylarını yazmayayım; ziyaretlerde özellikle eşi Tuna Hanım’a karşı -rahmetli annemden çok iyi bildiğim- tüm Alzheimer belirtilerini sergilemeye başladı. Orada yaşananlar ilgili savcıya da anlatıldı…

Son üç aydaki hemen tüm görüşlerde, bu defa sol kolunu kavisler çizerek yukarıya doğru kaldırıp, Ben meleklerin yanına gidiyorum.” demeye başladı. Bir defasında bunu tekrarlayınca eşi Tuna Hanım, Önce eve gel, sonra beraber gideriz.” karşılığını verdi. Vural Paşa, mütebbessim, Benimle gelir misin? diye sordu…

Vural Paşa’ın eşiyle son görüşmesi o dilekçeden iki gün sonra, telefonla gerçekleşti. Uzun süredir telefona infaz memurlarının kolunda geliyor, numaraları bile onlar çeviriyordu. O gün de öyle oldu. Tuna Hanım göz ameliyatı için Antakya’ya gitmişti; “Biliyorsun, gözlerim iyice kötüleşti. Muhtemelen bu hafta seni görmeye gelemeyeceğim.” dedi. Vural Paşa, “Daha iyi ya, beni görmeyeceksin.” karşılığını verdi. Büyük ihtimalle farkında bile olmadığı için, Cuma günü kendisinden alınan dilekçeden ise hiç söz etmedi

İşte bu durumdaki bir insandan af dilekçesi alındı ve o insan son nefesine kadar cezaevinde tutuldu!..

Vazgeçtim yetkili ve sorumluların “Yanlış yaptık, özür dileriz.” demesinden; merhumu “suçlu” çıkarmasalar iyi!..

Müyesser YILDIZ
28 Aralık 2022

Kategori:Uncategorized