Suriye hem bölücü terör hem sığınmacılar anlamında ülkemizin en can yakıcı konularının başında geliyor. Haliyle diğer dış politika konularına nazaran seçimlere etkisi de büyük olacak.
Aralık’ın ilk haftasıydı; Erdoğan Suriye konusunda şöyle konuştu:
“Çıkmış birileri diyor ki, ‘Kobani’yi şöyle yapamazsınız, böyle yapamazsınız.’ Kobani bitti, neyi yapamazsınız? İdlib’de, Kobani’de bütün buralarda gereken tedbirlerimiz neyse, bu tedbirlerimizi her an alıyoruz, aldık ve bundan sonra da alacağız.”
Erdoğan’ın bu sözleri, yaklaşık 8 ay önce verdiği “Bir gece ansızın gelebiliriz.” mesajının devamı olarak algılandı. Nitekim iktidarın bir gazetesi hemen “Kobani senaryoları” yazdı.
10 gün sonraydı; Putin’in bir kara operasyonuna karşı çıktığı hatırlatılınca; Erdoğan, Suriye ile önce istihbarat örgütleri, ardından savunma bakanları, son olarak ise liderler düzeyinde görüşmeler yapılmasının planlandığını söyledi. O günlerde ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ülkesinin Esad’la görüşmeye olumlu bakmadığını açıklamıştı. Bu konudaki görüşü sorulunca da Erdoğan şu karşılığı verdi:
“Siz demek ki, hâlâ Cumhurbaşkanınızı tanıyamadınız. Ben kiminle, ne zaman, nasıl görüşeceğimi birilerinden izin alarak yapmam. Ben Mısır Cumhurbaşkanıyla Katar’da bir görüşme yaptım. Kimseden izin almadım. Suriye konusunda atacağımız adımlarda belirleyici husus da ulusal çıkarlarımız olacaktır.”
Erdoğan’ın bu sözlerinden 15 gün kadar sonra da Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan, Moskova’da Rus ve Suriyeli mevkidaşlarıyla bir araya geldi. Bakan Akar, Moskova buluşmasında mülteci sorunu ve Suriye’deki tüm terör örgütleriyle mücadele konusunda bilgi ve görüş alışverişinde bulunduklarını bildirdi. Erdoğan-Esad görüşmesi için, “Şartlar oluşursa üst düzey liderler arası görüşmeler gündeme gelebilir.” diyen Akar şunları da kaydetti:
“Bizim Türkiye’de ve Suriye’de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin aleyhine bir şey yapmamız hiçbir şekilde söz konusu değildir. Onları zora sokacak bir davranış içinde hiçbir zaman bulunmadık, bulunmayız.”
Suriye’nin O Şartı
Ankara’nın açıklamalarına karşın Suriye medyası ilginç bir iddiada bulundu. Buna göre, Moskova görüşmesinde “Türkiye, Suriye’deki tüm askerlerini çekmeyi kabul etmişti”.
Ankara sessiz kaldı. Konunun, o sırada Brezilya’da olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na sorulduğu, cevabı “off the record” (kayıt dışı) verdiği için yayımlanmadığı, “Suriyeli muhalifleri satmayız” cümlesinin ise Bakanlığın kontrolünden geçen deşifre metninden çıkartıldığı öne sürüldü.
Oysa Akar’ın yukarıda aktardığımız ifadeleri, tam olarak olmasa bile “Suriyeli muhalifleri satmayız.” anlamına gelecek nitelikteydi.
Her neyse; Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Brezilya gezisinden evvel Şam’la ikinci aşamaya geçip Suriyeli ve Rus mevkidaşı ile biraraya geleceklerini açıkladı. Görüşme için de 11 ve 14 Ocak tarihleri telaffuz edildi.
İki Yeni “Dost” da Normalleşmeye Karşı
ABD ise tepkiliydi. Önce Dışişleri Sözcüsü Ned Price, ardından Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, “acımasız dikatör” “Esad hükümetine yönelik politikalarının değişmediğini” ve Ankara-Şam arasında ilişkilerin normalleşmesini desteklemediklerini açıkladı.
Beraberinde İngiltere merkezli Ortadoğu’nun ünlü Gazetesi Şarkul Avsat, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Erdoğan-Putin-Esad görüşmesine ev sahipliği yapmak ve görüşmelere dördüncü taraf olarak katılmak istediğini, bunun da “Türkiye-Suriye arasındaki normalleşme görüşmesinin Arap dünyasını ikiye böldüğünü” gösterdiği bildirirken şu iddiaları sıraladı:
– 11 Ocak’ta Moskova’da yapılması planlanan üç ülkenin dışişleri bakanları düzeyindeki görüşmeden sonra Mevlüt Çavuşoğlu’nun 16 Ocak’ta Washington’a gideceği ve Beşar Esad’ın tutumuna ilişkin ABD yönetimi ile görüş alışverişinde bulunacağı kaydedildi.
– Batılı bir diplomatın verdiği bilgiye göre, Türkiye ile Kürtler arasında arabuluculuk çabalarının bir parçası olarak üst düzey bir ABD’li yetkili önümüzdeki saatlerde Ankara’yı ziyaret edecek. ABD, Rojava Kürtleri ile Ankara arasında bu yılın ortasında Türkiye’de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesinde yeni bir saldırıyı önleyecek “uzlaşmacı çözümler” aramayı amaçlıyor.
Normalleşmeye karşı çıkan Arap ülkelerinin hangileri olduğunu, Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani’den öğrendik. Kobani, Riyad’da bir araya gelip, “Suriye topraklarını etkileyen herhangi bir askeri tehdidi reddettiklerini” açıklayan Suudi Arabistan ve Mısır Dışişleri Bakanlarına “memnuniyetini” bildirdi.
O ABD’li Rojava’dan Önce Ankara’ya Geldi mi?
Şarkul Avsat’ın yazdıklarının mürekkebi kurumadan şu da oldu: ABD’nin “Kuzey doğu Suriye temsilcisi” Nikolas Granger, beraberindeki bir heyetle sözde “Rojava özerk yönetimi” temsilcileri ile görüştü. Görüşmede, Suriye-Türkiye arasındaki görüşmenin de değerlendirildiği vurgulandı. Tabii, “Önümüzdeki saatlerde Ankara’yı ziyaret edip Türkiye ile Kürtler arasında çözüm arayacak” denilen “ABD’li üst düzey” bu isim miydi ve Ankara’ya geldi mi; bilmiyoruz!..
Hemen devamında Ankara’nın bir vakitler işbirliği yapıp ağırladığı PYD eş başkanı Salih Müslim’in görüşlerini aktaralım.
Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi girişimleri için, “Rusya’nın ihtiyacı olarak… Türkiye’nin seçimleri… Bir şeyleri aceleye getirip bir şey yapabiliriz… Erdoğan ile Esad’ın bir karede görülmesi, bunun faydası olacaktır diye; ama tutmuyor, dikiş tutmuyor.” diyen Müslim, “Çavuşoğlu 16 Ocak’ta Washington’a gidiyor. Suriye Dışişleri Bakanı’yla görüşmeden önce Washington’a gidiyor; orada tartışacaklar, kulağını çekecekler.” iddiasında da bulundu.
Bu arada Suriye tarafı normalleşme şartlarını tekrarladı. Suriye Devlet Başkanlığı, Esad’ın, “Suriye topraklarındaki işgâlin sona ermesi ve teröre desteğin kesilmesi” gibi somut sonuçlar beklediğini duyururken, Çavuşoğlu’yla bir araya gelmesi beklenen Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad açıkça şunları söyledi:
“Türk tarafıyla yapılacak herhangi bir görüşme, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, işgâlin sona erdirilmesi ve teröre desteğin durdurulmasına bağlı. Cumhurbaşkanı Esad ile Türk liderliği arasındaki görüşmeden önce anlaşmazlıkların nedenlerinin ortadan kaldırılması şart… İşgâl kaldırılmadan Türkiye ile ilişkilerin yeniden normalleştirilmesinden söz etmek mümkün değil.”
Ve iddia edildiği gibi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Suriyeli mevkidaşıyla görüşmeden/görüşemeden Washington’a gitti. Bu duruma iktidarı destekleyen Vatan Partisi’nin gazetesi Aydınlık, şu ifadelerle tepki gösterdi:
“Moskova davet etti, Şam ‘olur’ dedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘gidin’ talimatı verdi. Ancak 14 Ocak’ta düzenlenmesi planlanan Suriye görüşmesi, Çavuşoğlu yüzünden ertelendi… Moskova’dan önce Washington’a gitmeyi tercih eden Çavuşoğlu, süreci savsakladı. 14-17 Ocak tarihlerinde Türkiye’de bulunmasına rağmen, Suriyeli mevkidaşı ile görüşmeye yanaşmadı. Anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan da ikna edildi. Böylece Suriye fırsatı bir kez daha tepilmiş oldu. Peki; ‘Rusya’nın bir tarih önerisi oldu ama o tarihlerde biz uygun değiliz.’ diyen Çavuşoğlu, 14 Ocak’ta ne yaptı dersiniz? Cumhurbaşkanı’nın Muğla gezisinde boy gösterdi. Sonra da görüşmeyi ‘şubat başında yapabiliriz’ diye demeç verdi. Oysa şubat başı için de henüz bir tarihin belirlenmediği öğrenildi.”
Çavuşoğlu Washington’dan Ne İstedi?
Geçtiğimiz Çarşamba Washington’da gerçekleşen Çavuşoğlu-Blinken görüşmesine gelirsek; öncesinde iktidar medyası, masada “terör örgütü YPG/PKK’y verilen destek, FETÖ’cülerin ülkedeki varlığı, Türkiye-Suriye ilişkilerinde normalleşme adımı ve F-16 alımı” olduğunu yazdı.
Görüşmeden sonra; F-16 işi Kongre’ye havale edilirken, “PKK ve FETÖ’ye verilen desteğin” esamesinin bile okunmadığı görüldü.
Suriye meselesi mi? Bakan Çavuşoğlu, ABD ile Suriye’de işbirliği için karşılıklı tekliflerde bulunduğunu belirtip, “ABD’nin şu an bir Suriye temsilcisi bile yok. Washington’ın Suriye’deki siyasi sürece daha fazla önem vermesi gerekiyor. ABD’nin daha önce başta Menbiç Yol Haritası olmak üzere Türkiye’ye verdiği bazı sözleri tutmaması güvenimizi zedelemiştir. YPG/PKK’ya silah desteğinin sonlandırılmasını gerektiğini söyledik.” açıklamasını yaptı.
Çavuşoğlu’nun bu talepleri için bir parantez açalım; ABD ile işbirliğinin, “Kandırılmak ve PKK’ya silah sevkiyatına devam” dışında ne sonuçları, keza daha önceki Suriye Özel Temsilcileri James Jeffrey ve Brett McGurk’un ne faydası olduysa?!.. Ayrıca McGurk şimdi ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu ve Afrika Direktörü olarak zaten bu işi de sürdürmüyor mu? ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Ethan Goldrick neredeyse ayda bir Suriye’de değil mi? Ve dahi yukarıda ismini zikrettiğimiz Nikolas Granger bizatihi ABD’nin “Suriye özel temsilcisi” değil mi? Çavuşoğlu’nun bunlardan haberi yok mu veya başka nasıl bir temsilci istiyor ki?!
ABD cenahının açıklamalarına bakalım. Dışişleri Bakanı Blinken, “Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması kapsamında Bakan Mevlüt Çavuşoğlu ile birçok önemli konuyu görüştük. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı sebepsiz savaşına NATO’nun yanıtı, Suriye ve diğer birçok konuda koordinasyonu sürdürmeyi umuyorum.” dedi.
Ankara Büyükelçisi Jeffrey Flake de, Çavuşoğlu-Blinken buluşmasının son derece olumlu geçtiğini belirtip ülkesinin Türkiye’nin Suriye rejimiyle normalleşmesine karşı olduğunu vurguladı.
Rusya Bir Taşla Kaç Kuş Vurdu?
Ankara ile Şam’ın arasını bulmaya çalışıyor gözüken Rusya’nın, değil YPG/PYD’yi, PKK’yı dahi terör örgütü saymadığını, ayrıca her fırsatta “İdlib” şartını araya sıkıştırdığını hatırlatıp sadede gelelim.
Bu girişmi ile Rusya, ABD’nin de karşı çıktığı Türkiye’nin olası Suriye operasyonunu durdurmuş, Suriye’nin ağzından “çözüm” için şartlarını masaya koymuş ve Ankara-Washington ilişkilerini bir kez daha teste tabi tutmuş oldu.
AKP iktidarı ise Suriye ve Suriyeliler konusunda artan tepkilere karşı seçim öncesinde, “Çözdük, çözüyoruz, çözeceğiz” mesajı verme imkânını buldu.
Özetle Türk Milleti dışında şimdilik herkes halinden memnun.
Peki Suriye ile normalleşme ne zaman ve nasıl olur? Ne zaman olur bilemeyiz; ama Suriye’nin şartlarına bakınca, Esad’ın Erdoğan’la olası görüşme yeri için Emevi Camii’ni seçebileceği tahmininde bulunabiliriz!..
AKP’nin, Suriye’de çözüm için ABD ile işbirliğine odaklanmasına kızan Vatan Partisi’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Doğu Perinçek, “Biz Sultanahmet Camii’nde Sayın Beşer Esad ve Sayın İran yöneticileriyle, Reisi’yle namaz kılacağız. O Biden ile namaz da kılamaz.” dese de!..
Müyesser YILDIZ
23 Ocak 2023