BOP eş başkanlığını üstlendi…
Emperyalizmin Irak’ı ve Suriye’yi işgâlini destekledi…
TSK’ya kurulan kumpasların “savcısı” oldu…
Yunanistan’ın Ege’deki adalarımızı işgâl etmesine göz yumdu…
PKK ve FETÖ’ye “ne istedilerse verdi”…
Varımızı yoğumuzu satıp ülkeyi “göçmenistan”a çevirdi…
İşte tüm bunların sonucudur ki, ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya kaldı.
Ama dönüp “milli ve yerli” bir kurtarıcı olarak bu seçimi de kazandı!..
Dün seçim zaferinden sonra yaptığı konuşmalarda kazananı “Türkiye” ve “millet”, kaybedenleri de, “ülkemizle ilgili kirli senaryoların sahipleri ile onların aparatları olan terör örgütleri ve tefeciler” diye tanımladı.
7 Düvelden Kutlama
Erdoğan medyasının bugünkü manşetlerinden birisi şu: “7 düvele karşı Erdoğan’ın zaferi”.
Peki o “7 düvel” ne yaptı? Kutlama mesajı yağdırdı.
İşte; aylardır muhalefetle birlikte “Erdoğan’ı sandıkta devirme” planları yaptığı anlatılan ABD Başkanı Biden’ın mesajı:
“NATO Müttefikleri olarak ikili meselelerde ve paylaşılan küresel zorluklarda birlikte çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum.”
Şunlar da diğer “küffarlar”ınki:
“Birlikte çalışmaya devam ederek Türkiye ve İsrail arasındaki iyi ilişkileri daha da ileri götüreceğimize inanıyorum.”
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog
“Fransa ve Türkiye’nin birlikte üstesinden geleceği büyük sınamalar var. Avrupa’ya barışın geri gelmesi, Avrakdeniz İttifakımızın geleceği, Akdeniz denizi. Başkan Erdoğan ile birlikte, ilerlemeye devam edeceğiz.”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron
“Ülkelerimiz arasındaki güçlü işbirliğini, ticareti arttırmaktan -NATO müttefikleri olarak- güvenlik tehditleriyle mücadeleye kadar sürdürmeyi dört gözle bekliyorum.”
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak
“Ortak meselelerimizi yeni bir ivme ile ilerletmek istiyoruz.”
Almanya Başbakanı Olaf Scholz
“Birlikte çalışmayı sürdürerek Temmuz’daki NATO Zirvesi’ne hazırlanmayı sabırsızlıkla bekliyorum.”
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg
“Yeniden seçildiğiniz için tebrikler Recep Tayyip Erdoğan. Ortak güvenliğimiz, gelecekteki bir önceliktir.”
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson
“Önümüzdeki yıllarda AB-Türkiye ilişkilerini derinleştirmek için sizinle yeniden çalışmayı dört gözle bekliyorum.”
AB Konseyi Başkanı Charles Michel
“AB-Türkiye ilişkisini geliştirmeye devam etmeyi dört gözle bekliyorum.”
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen
“Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşmesi için birlikte çalışmaya devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.”
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan
Erdoğan’ın kazanması ile güya “kaybettiği” söylenenlerin bu kadar sevinmesi nerede görülmüştür?!
Sevinen birisi daha oldu.
Daha 14 Mayıs’taki birinci turun ardından, “Reis” diye hitap ettiği Erdoğan’ı arayıp kutlayarak ikinci turda başarı dileyen ve Kılıçdaroğlu’nu mağlup edeceğine dair inancını dile getiren Neçirvan Barzani, dün de şu mesajı yayımladı:
“Kürdistan Bölgesi adına, yeniden Türkiye Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ediyorum. Türkiye ile Kürdistan Bölgesi ve Irak arasındaki bağları daha da ileriye götürmek için birlikte çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum.”
Dikkat ettiniz mi; hemen hepsi “dört gözle bekliyor”muş… Acaba neyi? Örneğin, şunu olabilir mi?!
Hem Cumhuriyet’in Hem Lozan’ın 100’üncü Yılı
Hem Cumhuriyet’in, hem tapu senedimiz Lozan’ın “parantezini kapatma” sevdası peşinde koşanları biliyoruz, değil mi?
Ve bu yıl hem Cumhuriyet’in hem Lozan’ın 100’üncü yıldönümü.
Biz seçimlere gömülmüş, içerde “meydan savaşına” düşürülmüşken, bakın ne oldu:
Ay başında Barzanilere yakınlığıyla bilinen Kürt Diaspora Konfederasyonu (DİAKURD) adlı bir kuruluş, Lozan’da “Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının gaspedildiği” iddiasıyla yargı yoluna başvurma kararı aldı.
Dikkat buyurun; bu kapsamda da, sözkonusu talebin karşılanması için, evvela Erdoğan’a dilekçeyle müracaat edildi. Olumlu cevap alınmadığı takdirde ise iç hukuk yollarına, ardından BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvurulacağı bildirildi.
Lozan’da Toplandılar
Dahası var.
Biz yine seçim savaşındayken; önceki gün, üstelik bu antlaşmanın imzalandığı yer olan Lozan’da bir konferans düzenlendi.
İki gün süren ve bilumum Barzaniciler ile PKK’lıların katıldığı konferansın açılış konuşmasını yapan Lozan Belediye Başkanı Grégoire Junod, “Lozan Antlaşması’nda Kürtlerin yanı sıra Orta Doğu’daki birçok halkın haklarının gözardı edildiğini” söyledi.
DİAKURD Başkanı İsmail Kamil, Barzani’nin Rûdaw’ına şu açıklamaları yaptı:
“Bu konferansa davet edilen herkes, Lozan Antlaşması’nda Kürtlerin haklarının ihlal edildiğinden haberdar. Kürtlere çok büyük bir haksızlık yapıldığını görüyorlar. Millet olarak Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı var. Kürtlerin kendi dili, toprağı ve çok zengin bir kültürü var… Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının Kürdistan’ın 4 parçasında reva bir hak olduğunu dünyaya ulaştırabilmemiz adına önemli bir konferans. Dış ülkeler ve dış ülkelerin bakanlıklarıyla ilişkilerimizi bu temele göre belirliyoruz.”
Bu konferansı takip eden Barzani’nin medyası da Lozan’ın ve Sevr’in hükümlerini hatırlatırken şu ifadeleri kullandı:
“Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Kürdistan devletinin kurulmasını öngören Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetti… Böylece Sevr Antlaşması doğmadan öldü.”
“AKP’nin Gururu” Barzani Lozan’a “Felaket” Dedi
ABD’nin Irak’ı işgâliyle özerkliğe kavuşan ve adım adım bağımsızlığa yürülen yönetimin asli patronu Mesut Barzani’nin, 2012’de AKP Kongresi’nde, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları, 2013’te ise Diyarbakır’da “Megri megri” türküleriyle ağırlandığını herhalde hatırlarsınız.
İşte dün Neçirvan Barzani Erdoğan için kutlama mesajı yayımlarken, Mesut Barzani de Lozan’da düzenlenen o konferansa bir kutlama mesajı gönderdi. Bu önemli toplantıyı düzenleyenlere teşekkür edip, “çok sayıda Kürt siyasetçi ve şahsiyetin bu tarihi mekanda tarihi bir olaya ilişkin görüş alışverişinde bulunulmasının önemli ve gerekli olduğunu” vurgulayan Barzani, önce şunları anlattı:
“Lozan Anlaşması’nın Kürdistan halkının kaderi üzerindeki etkisi ve sonuçları sayılamayacak kadar felaket, hak mahrumiyeti, ötekileştirme ve inkârla doludur. Bu anlaşmanın asıl mağduru Kürdistan halkı olmuştur, çünkü binlerce yıldır köklerini bu topraklarda ve coğrafyada salmış bir halkın temel hak ve iradesi dikkate alınmamıştır. Lozan Anlaşması, Kürtlerin hafızasında her zaman zulüm, mahrumiyet ve karanlık bir dönemin başlangıcı anlamına gelmektedir. Lozan Antlaşması’ndan üç yıl önce Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Kürtlerin her millet için meşru ve mutlak hakkı olan bağımsızlık hakkından yararlanmalarına izin vermiş, ancak Lozan Antlaşmasında Kürtlere kısıtlamalar konularak umudu söndürülmüştür.”
“Maalesef Devletleri Yıkamamış”lar
Devamını şöyle getirdi:
“Lozan sonrası ortaya çıkan gerçeklik, çok karmaşık bir jeopolitik durum yarattı ve bölgede uzun süreli istikrarsızlığa kapı araladı. Yeni sınırların çizilmesi ve Kürdistan’ın bölünmesi, Kürdistan’ın her parçasına kendine has özellikler kazandırdı. Maalesef hiç bir parçada Kürtlerin meşru hakları tanınmamış ve varlıkları inkâr edilmiştir. Bölge devletlerinin bu yanlış politikası sonucunda Kürtler kendilerini ve kimliklerini savunmaya başlamış ve günümüze kadar devam eden uzun bir mücadeleye girişmiştir. Bu çatışma içerisinde ne devletler Kürt halkını yok edebilmiş ne de Kürtler Kürtlerin üzerinde bölündüğü devletleri yıkabilmiştir… Kürt halkı bu baskı karşısında sessiz kalmamış ve Kürdistan’ın farklı parçalarında devrim, ayaklanma ve protestoların yolunu tutmuştur.”
Bölge Devletlerinin Lozan’la Yüzleşmesini İstedi
Mesajının sonunda ise şu çağrıyı yaptı:
“Yüz yılın tahribat ve istikrarsızlığa yol açan bu sağlıksız gerçeği bize her iki tarafın da (hem bölge devletleri hem de Kürt tarafının) programlarını ve stratejilerini gözden geçirmesi gerektiğini söylüyor. Savaş ve gerilim yerine demokratik ve barışçıl bir çözüm düşünmeliyiz. Bu doğrultuda her bir parçanın sorunları kendi özelliklerine ve koşullarına göre diyalog çerçevesinde, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir… Kürdistan halkının temel sorunu bölgedeki milletlerle değil rejimlerle, diktatörlerle, yanlış politika ve baskıya karşı olmuştur. Unutmayalım ki, Lozan’ın kötü sonuçlarıyla yüzleşmek ve hataları düzeltmek sadece Kürt halkının değil, bölge devletlerinin ve uluslararası denklemlerde söz sahibi olan ülkelerin de omuzlarındadır.”
Son bir hatırlatmayla bitirelim.
Erdoğan 2016’da, “Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı.” demiş; 2017’deki Yunanistan ziyaretinde de, “Lozan’ın güncellenmesinden” söz etmişti.
Nasıl büyük bir dönemece sürüklendiğimizin, bilmem, ne kadar farkındayız!..
Müyesser YILDIZ
29 Mayıs 2023