İçeriğe geç

Teröristbaşı AKP’ye Kanun Çıkarttırmadı mı?

On yıllarca PKK’nın siyasi uzantılarıyla, İmralı ve Kandil’le kanka olan AKP, 14 Mayıs öncesi tüm stratejisini CHP ile PKK’yıl yan yana gösterme üzerine kurdu. Öyle ki, dün Erdoğan’ın itiraf ettiği üzere Kılıçdaroğlu ile Kandil’deki teröristbaşını yan yana gösteren “montaj” görüntüler dahi kullanıldı.

Sonuçta da bir tarafta delilli, ispatlı, hepimizin gözleri önünde yaşanmışlıklar varken, geleceğe ilişkin senaryolara dayalı bu politikanın tuttuğu görüldü.

CHP ise, beceriksizliğinden mi PKK’nın ağa babalarını ürkütmemek -veya gerçekten onlardan oy alacağı- zannıyla mı, bilinmez, AKP’nin İmralı-PKK arşivini hatırlatmaktan kaçındı.

AKP, “Beka sorunuyla karşı karşıyayız” derken çıkıp da millete şunlar bile anlatılmadı:

“Evet, beka sorunuyla karşı karşıyayız. Peki ülkeyi bu noktaya kim getirdi? PKK, İmralı’daki teröristbaşının yetkililer önünde verdiği talimatlarla Suriye’de de yuvalanmadı mı? Yapılan açılım-saçılımlarla sadece terör değil, bölücülük azdırılmadı mı? PKK-HDP ile aynı bölücü hedefleri savunan HÜDA-PAR, AKP listelerinden Meclis’e taşınmadı mı? Daha geçenlerde yeri tespit edilen Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani’nin vurulmasından ABD korkusuyla vazgeçilmedi mi? Türkiye’yi, YPG/PYD’ye ‘kara gücüm’ diyen ve sözümona IŞİD’le mücadele gerekçesiyle terör örgütünü silahlandıran ABD’nin başını çektiği IŞİD’le Mücadele Koalisyonu’nda tutan ve bunun için İncirlik’i kullandıran AKP değil mi?”

Eski Defterler Bugünün Temeli

Erdoğan’ın, “[Gereğini] yapıyor bak.” diye örnek gösterdiği, Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan dün şöyle buyurdu:

Çözüm Süreci’ni eleştirebilirsiniz. Hem de kıyasıya. Fakat unutmayın ki Çözüm Süreci’nin şöyle bir amacı vardı: PKK silah bırakacaktı. Terör kökten bitecekti. Analar ağlamayacaktı. Amaç bu olduğu için de halkın büyük bölümü, olayı ‘teröre taviz’ olarak algılamadı. Barış umuduna bağlandı. Ve Erdoğan’ı ‘Terörle işbirliği yapıyorsun’ diye suçlamadı. Sonuçta olmadı. Olmayınca da eleştirildi Erdoğan. ‘Başaramadın’ dendi. ‘Amacına ulaşamadın’ dendi. ‘Yanlış adımlar attın’ dendi. Ama hiç kimse Erdoğan’a… ‘Siyasi kariyer hevesin için HDP ile işbirliği yaptın’ da demedi, diyemedi. Yani ‘Megri Megri’ falan diye eski defterleri karıştırmaya hakkınızın olması için… Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmek için HDP ile işbirliği yaptığına dair bir kanıt sunmanız gerekiyor.”

Teröristbaşı: “Biz AKP’yi Peşimizden Sürüklüyoruz”

Öyleyse, terör ve bölücülüğün bugünkü noktaya gelmesinin temeli olan o eski defterleri karıştırıp sadece iki örnek verelim.

İlki İmralı pazarlıklarından.

HDP heyetinin Mayıs-Haziran 2014’teki İmralı ziyaretlerinde şunlar konuşuldu:

Sırrı Süreyya Önder: Aslında son yaptığımız görüşmede Beşir [Atalay] ve Efkan [Ala] Beyler çözüm süreci adına Başbakanın da katıldığı toplantıdan yetki ve güven aldıklarını, bundan sonra görüşmelerimizin artacağını, Hakan [Fidan] Beyin de bir takvimlendirme, yol haritası çözüm paketiyle size geleceğini aktardılar. Hakan Bey bahsedilen konuları size aktarmadı mı?
Teröristbaşı: Hakan Bey henüz gelmedi, gelmesi gerekir. Geldikten sonra bakıp karar vereceğiz. Sanırım on gün sonra sizin tekrar gelme durumunuz olur.
Önder: Beşir Bey belirli konularda çalışmaların yoğunlaştığı bir dönemde bölgede tansiyonun giderek arttığını, bu durumun çözümü istemeyen güçlerin devreye girmiş olabileceği kaygısını dile getirdi.

Teröristbaşı: Cumhurbaşkanlığı meselesine gelince; bağımsız adayla gireceğiz. İkinci turda duruma göre bakacağız. Türkiye’de iki temel sınıf var. Biz demokratik emek bloğunun bileşeniyiz. Birinci turda azami oy almalıyız. Emekçi halklarımızın burjuvazi karşısında müzakere pozisyonunu güçlendirmek önemlidir. Cumhurbaşkanlığı ve yeni anayasa meselesini AKP ile de yapabiliriz. Yasa ve anayasaya giderken müzakere gerekir. Ancak otoriter bir Erdoğan’ı ve hegemonik bir AKP anlayışını kabul etmeyiz. Bazıları bize “AKP’nin kuyrukçuluğunu yapmayın” diyor. Aslında durum tam tersidir. AKP bizi takip etme durumundadır. Biz AKP’yi peşimizden sürüklüyoruz. CHP’yle de görüşün. Onlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.

Önder: Başkanım, burada yol haritası, takvimlendirme ve çözüm önerisiyle size bazı sunumların olması gerekiyordu. Onlarla ilgili bir gelişme var mı?
Teröristbaşı: (Dosyadan iki kağıt çıkardı) Elimde belge var, size okuyayım. Bu belge hayata geçmeli. Eğer uygulanırsa, bu çerçeve yasadır, devrim niteliğindedir. Ortadoğu devrimine de kapı arayalacak, o kadar önemlidir. Bana doyurucu geldi. Size okuyup ayrı ayrı fikirlerinizi alacağım.

Teröristbaşının söz ettiği belge; “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Yasa Tasarısı”dır.

Bu kanunun amacı terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için başlatılan çözüm sürecinin işleyişine ilişkin esasları düzenlemektir.” şeklindeki ilk maddeden başlayarak 5 maddenin tamamını okur.

Yeniden İmralı’daki diyaloglara dönelim.

Teröristbaşı: Bu taslak size nasıl geldi, ayrı ayrı düşüncelerinizi almak istiyorum.
Önder: Sizin de değiniz gibi ilk bakışta doyurucu bir taslak. Yalnız bir sorun var, muhataplık meselesi tarif edilmemiştir. Bu bir eksiklik gibi duruyor.
Teröristbaşı: O husus 5. maddede düzenlenecek.

Meclis Kapanmadan Çıkmalı Yoksa Ben Bilmem”

HDP heyetindekiler ayrı ayrı görüşlerini dile getirip olumlu bir başlangıç metni olduğunu, önerilerle geliştirilebileceğini söyledikten sonra konuşma şöyle devam etti:

Teröristbaşı: Evet, bu taslak sizinle de tartışılır. Bence de MİT yasasıyla birlikte müzakerenin çerçevesini tamamlıyor. Yalnız sizden istediğim başka bir şey var. Bunlara takılmayın, daha önemli olan şey bunun zamanlamasıdır. Bizim bunu aylarca beklemeye tahammülümüz yok. Meclis ne zaman tatile giriyor?
Pervin Buldan: Bu ay sonu gibi.
Teröristbaşı: Yani 20-25 gün var şurada. Şimdi siz hemen buradan çıkar çıkmaz Ankara’ya gidip Beşir Bey, Efkan Bey ve diğer muhataplarınızla görüşeceksiniz. “Apo ile oyun olmaz, bunu aylarca bekleyecek halimiz yok” diyeceksiniz. Bu haliyle bile kabul edebiliriz, ama Meclis kapanmadan bunun çıkması lazım, yoksa ben bilmem.
Yetkili: Sayın Başkan, bu süre konusunu bu şekil sınırlandırmasanız, bunu muhataplarıyla görüştüken sonra ifade etseniz daha yerinde olmaz mı?
Teröristbaşı: Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadan öncesinde çıkması lâzım. Bunu Kandil’e de söyleyin, azami Haziran sonuna kadar çıkması lâzım. Çıkmazsa ben garanti veremem. Siz bunu görüşün ve bakanların bu konudaki düşüncesini alın. AKP tekrar uyduruk nedenlerle karşı çıkar ve bunu kabul etmezse tam bir savaş çıkar. Kandil’e de söyleyin: Bu son Lice olayları benzeri hadiseler durumu zorluyor. Biz ciddi bir çalışma içerisindeyiz…. Bu yasayla bütün sorunlar çözülecek, muhataplık falan hepsi çözülecek… AKP bunu da oyalamaya dönüştürürse demek ki hile vardır. Bu olaylar yasallaşma şansını da bitirir. Ateşkes içinde ateşkes ilan edilecek… Bu konuları CHP ile de görüşün. Kılıçdaroğlu’na da anlatın. “Devlet bir dönüşüm geçiriyor, bunun dışında kalırsanız başarma şansınız yoktur” deyin. İzah edin. Ona deyin ki, bu sizin için son şanstır, bu son şansı iyi kullansın.
Önder: Kılıçdaroğlu bir görüşmemizde dedi ki; “Biz süreç başladığında bir araştırma yaptık, ortaya şöyle bir şey çıktı: İnsanların yüzde 70’i Kürt komşu istemiyor.” Ben de kendisine, “Tam da bu yüzden kenarda durmak yerine inisiyatif almalısınız.” dedim.

Teröristbaşı: Muhtemelen on gün içinde tekrar geleceksiniz. Bu kanun bir günde çıkar. Çıktıktan sonra Cumhurbşkanlığı meselesini bütün yönleriyle ele alacağız. Bütün yaşam için bir bloklaşma olur, demokratik cephe kurarız. AKP ile de CHP ile de görüşürüz. Hangisi demokratikleşmeye geliyorsa ona göre karar veririz. Şunu da tekrar söyleyeyim: Ortadoğunun kaderi değişiyor. Bu düzenlemelerle sadece yeni Türkiye’nin değil, yeni Ortadoğunun temelini atacağız.

Devlete Yasa Çıkarttırdınız”

Şunlar da 24 Haziran 2014’teki ziyaretin diyalogları:

Teröristbaşı: Dün izledim. O şerefsiz Oktay Vural, “Apo istedi onlar yapıyor.” diyor. Benimle ne alakası var? Devlet kendisi için yapıyor! Bu MHP’nin paralel devlet olduğu da çok zaman geçmeden ortaya çıkacak. Hem de dış güçlerin denetiminde olan bir yapı olduğunu göreceksiniz… MHP açık bir CIA projesidir.

Önder: Bugüne kadar kimsenin başaramadığını siz burada başardınız. Müzakere ile devlete yasa çıkarttırdınız. Bence bu yasa tarihidir. Meclis’e de geldi. Bu topraklarda eşi benzeri yok. Ne Müslümanlar ne Aleviler ne de sosyalistler bunu başarbildiler. Siz başardınız.
Teröristbaşı: Benim için çok basit bir yasadır. Önemli olabilir, ama bana göre bir devlet kendisini bu hale düşürmemeli, bir yasa çıkarmayı bu kadar farklı tablo içerisine koymamalıdır…

Teröristbaşı: Bu yasa devletin hayrı içindir, benim için değil. Ama onlar anlamıyorlar. Anlamadıkları için de bu yasayı çıkarırken bile Hakan Beyi de heyeti de çok zorlamışlar...
Önder: Bu yasa çıktıktan sonra bize sayfalar dolusu sövseler bile bence önemsememek gerekir. Bugüne kadar kim hangi mücadeleyle devlete neyi kabul ettirmiş, buna bakmak gerekir.

Teröristbaşı: Müzakere pozisyonumuz önemlidir. Bundan sonra siz de yasayı uygulatmak için çabalayın. Hakan ve Beşir’le görüşün, yasayı uygulatın.

İşte bu pazarlıklar ve tehditlerden sonra o yasa 10 Temmuz 2014’te TBMM’de kabul edildi ve de Erdoğan rejimine geçildiği Temmuz 2018’e kadar yürürlükte kaldı.

Habur Çadır Mahkemesiyle Serbest Bırakılanlar

Şu seçim döneminde AKP’nin CHP’ye yönelttiği suçlamalardan birisi de, malûm, Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması.

Kılıçdaroğlu kazanır mı, kazanırsa Demirtaş’ı serbest bırakabilir mi bilinmez; ama geçmişte AKP’nin başardığı bir serbest bırakma var.

Bunun örneği de hepimizin canını yakan Habur çadır mahkemesi rezaleti.

FETÖ yöneticiliğinden” yargılanan dönemin HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un duruşmalarını izledim. Okur hakkındaki suçlamalardan birisi, “Habur’da cemaatle birlikte hareket edip gelen teröristlerin tutuklanmasını istediği” iddiasıydı.

Yargıtay’da görülen davada tanık olarak dinlenen ve maalesef şimdi CHP listesinden Ankara-Çankaya’dan milletvekili seçilen, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin şunları söyledi:

O dönem MİT’in organize ettiği bir yurt dışından geliş işi vardı. Tabi ki orada teknik alt yapının oluşturulması gerekiyor, ifade alınacak. İfade alınması için asgari bir teknolojik alt yapı kurulması gerekiyor. Bu işleri organize etmek üzere biz o zaman Zeki (Yiğit) Bey’i görevlendirmiştik, ama daha sonra aksayan birtakım şeyler olunca İbrahim (Okur) Bey’den katkısını istedik… İbrahim Bey o süreçte MİT’in ve hükümetin hazırladığı formül üzerinden bir çalışma yapılması ve netice alınması için olumlu katkı verdi.”

O vakitler Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olan İbrahim Okur da şunları anlattı:

Olay günü yurt dışından gelmiştim, Habur olayından haberim yoktu. Sadullah Ergin, Cemil Çiçek, Beşir Atalay ve Emre Taner beni Bakanlığa davet ettiler, olayı anlattılar. Zeki Bey’in başsavcıyla görüştüğünü ancak başsavcının Habur’a mahkeme kurulmasını değil de şüphelilerin Diyarbakır’a getirilmesinde ısrar ettiğini, benim başsavcıyı arayıp ikna etmemi söylediler. Ben de Zeki Bey’i arayıp ne olduğunu sordum, o da yerleşik uygulamalarına göre, ‘Diyarbakır’da ifadeleri alıp durumu değerlendirmek istiyorlar’ dedi ve telefonu Durdu (Kavak) beye -Dönemin Diyarbakır Başsavcısı- verdi. Durdu Bey aynı görüşünü bana da ifade etti ve Habur’a gitmeye sıcak bakmadıklarını söyledi. Ben de Bakan beylerle aramızdaki konuşmaları özetleyip Habur’a gidilmesinin iyi olacağını söyledim. Durdu Bey, ‘Siz öyle istiyorsanız öyle yapalım sayın müsteşarım’ deyince de ‘Ben öyle istemiyorum, ben de kişisel olarak sizin gibi düşünüyorum, ama bu devlet meselesi, devlet öyle istiyor’ dedim. Bunun üzerine Durdu Bey o zaman, ‘En azından valilik güvenlik nedeniyle getirilemediklerine dair bir yazı yazsın, biz de o yazı üzerine savcıları gönderelim’ dedi. Ben de bu görüşmeyi bakan beylere aktardım. Beşir Atalay, valiye güvenlik sebebiyle getiremediklerine dair bir yazı yazdırdı ve konu böylece halloldu.”

Bu beyanlarda adı geçen Zeki Yiğit’in şimdi Danıştay Başkanı olduğunu belirtip sadede gelelim.

AKP’nin terör üzerinden yürüttüğü propagandalar bir yana; bugüne kadar hemen hemen tüm seçim ve referandumlarda “tarafsız” kaldıklarını açıklayan HDP-PKK’lıların bu seçimde her Allah’ın günü Kılıçdaroğlu’na destek mesajları vermesi çok ilginç değil mi?

Ve de bunun gerçekte kime yaradığını/yarayacağını bilmezler mi?

Hâl böyleyken; dün tercihini Erdoğan’dan yana kullanan Sinan Oğan, “Türkiye’nin cumhurbaşkanını HDP belirlememeli.” demez mi?!

Sözün özü: HDP-PKK da biliyor ki, Kılıçdaroğlu istese bile bu millet ona izin vermez… Ama Erdoğan, dün olduğu gibi, yarın da bir şekilde yeni “açılımları” millete kabul ettirir!..

Müyesser YILDIZ
23 Mayıs 2023

Kategori:Uncategorized