İçeriğe geç

Devletimiz Ne Kadar Büyük?!

İktidar ve medyası iki gündür, “FETÖ” iddiasıyla yargılanan bir öğretmen hakkında verdiği “hak ihlali” kararı nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) ateş püskürüyor.

Öyle ki, bugün bir yazar, “Allah aşkına, ortada meşru hükümeti devirmeye teşebbüs etmiş, masumların kanını dökmüş, devletin iliklerine kadar sızarak legal görünümlü illegal yapı inşa etmiş bu yapının, terör örgütü kimliği ayan beyan ortada iken AİHM neyi savunuyor, anlamak mümkün değil!” diye yazdı.

Yani bu “FETÖ” meselesi o kadar hayati önemde.

Amerika’da Ne Yaptılar?

Bu AİHM kararının önünü, arkasını daha sonra ele alacağız. Sorumuz şu:

İçeride iktidara mensup olmayanların tepesine dahi “FETÖ’cü” diye çökülürken, bu örgütün başı Fetullah Gülen hakkında ne yapılıyor?

Malûm, kendileri ABD’de ve halen “hizmet hareketi” sayılıyor.

Hemen Erdoğan ve heyetinin geçen hafta BM Zirvesi münasebetiyle gittikleri New York temaslarına bakalım.

Erdoğan; Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin günden güne geliştiğini, Başkan Biden ile dostluk ve işbirliğimizin güçlendirilmesi hususlarında mutabık kaldıklarını, ikili ticaret hacmimizin rekor düzeye ulaştığını anlatıp, “Devletler arası ilişkilerde görüş ayrılıkları her zaman olabilir, bu normaldir. Ancak biz ortak paydaların daha fazla olduğunu, bu minvalde açılacak çok sayıda fırsat penceresinin olduğunu da biliyoruz.” ve “Sayın Biden’la yaptığımız görüşmelerde tıkanıklıkların önemli kısmını aştık, pozitif gündem çerçevesinde temaslarımızı artırma kararı aldık. Her iki ülke için de tehdit kaynağı olan terör konusunda iş birliğimizi güçlendireceğiz.” dedi.

Sekizi uluslararası toplantı olmak üzere toplam 40 görüşme gerçekleştiren eski MİT Başkanı, yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise ABD Dışişleri Bakanı Blinken’le buluşması hakkında özetle şu bilgileri verdi:

Samimi ve yapıcı bir görüşme oldu. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha üst bir seviyeye çıkarılması için önümüzdeki dönemde atılabilecek somut adımları ele aldık. Yani sır değil, Amerika’yla anlaşmazlıklarımızın olduğu bazı konular var, bunları ciddi müttefiklik ilişkisi içerisinde ve karşılıklı saygı temelinde ele almaktayız.”

Görüldüğü üzere en hayati meselelerimiz olan ne FETÖ’nün ne PKK’nın adı var. Fidan’ı izleyen gazetecilerimiz de bunlar hakkında soru sormaya gerek duymadı. Ama Bakan Fidan onlara ve kamuoyuna hitaben, “Buradan bir kez daha tekrarlamak isterim. Türkiye olarak PKK, YPG ve DEAŞ dahil tüm terör örgütlerine ve bu tür maşalar üzerinden bölgemizde emperyal tasarımlar yapan çevrelere asla alan ve zemin bırakmayacağız.” kaydını düştü.

Erdoğan 6 Yıl Önce Bugün Ne Söylemişti?

Usta Gazeteci-Yazar Necati Doğru dün Sözcü’deki “Fetullah’ı istemeyi unuttular ve unutturdular” başlıklı yazısında haklı olarak, ABD temaslarında her şeyi akıl ettiler Fetullah’ı unuttular. Geri istemediler. Niçin?” diye sordu.

Evvela şunu hatırlatalım: Erdoğan tam 6 yıl önce bugün, Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde Fetullah Gülen için ABD’ye şöyle rest çekmişti:

400 dönüm arazi Amerika onlara tahsis etmiş, orada beraber ‘Dünyada 160 ülkeyi buradan idare ediyoruz.’ diyorlar. Ama Amerika’nın bir sesi çıkıyor mu? Çıkmıyor. Defaatle görüşmemize rağmen, 85 koli dosyayı bunlara göndermemize rağmen ses çıkıyor mu? Çıkmıyor. Burada ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Birileri bizi bir yerlerden idare etmeye çalışıyor. Birileri bizi bir yerlerden bölmeye, parçalamaya çalışıyor. Fakat bu milleti de bu ülkeyi de bölemeyecekler, parçalayamayacaklar. Ondan sonra kalkıyorlar, ‘Filanca papazı bize verin.’ Bir papaz da sizde var, siz de onu bize verin. ‘Sen onu karıştırma’ ne demek? Siz de yargı var bizde yok mu?”

Bizdeki papazdan kastı Rahip Brunson’du. Dönemin Başkanı Trump, “Derhal serbest bırakılmazsa Türkiye’ye geniş yaptırımlar uygularım” tehdidi savurunca Brunson gönderildi, Fetullah Gülen ise halen ABD’de!..

Unuttular mı Unutturdular mı?

Necati Doğru’nun, “Unuttular mı unutturdular mı?” sorusunun cevabını bulmak için Ankara’nın Gülen’in iadesi için ABD nezdinde yaptığı girişimleri özetleyelim.

– 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sadece 4 gün sonra, Gülen’in iadesine ilişkin 4 ayrı dosya gönderdi. 3 ay sonra da dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu konuyu görüşmek üzere ABD’ye gitti. Giderken yaptığı açıklamada; Gülen dosyasının altı en dolu dosya olduğunu, ABD için Usame Bin Ladin ne ifade ediyorsa Türkiye Devleti için de Gülen’in o anlamı ifade ettiğini, kaçmaması için talep ettikleri geçici tutuklama talebini yenileyeceklerini vurgulayıp, “ABD’de Fetullah Gülen’in yaşıyor olması, Türk halkının ABD’ye bakışını çok olumsuz etkiliyor… Bunun bu şekliyle devam etmesi, iade edilmemesi veya iade sürecinin zamana yayılması Türkiye ABD arasındaki ilişkileri elbette olumsuz etkileyecektir. Bizim dileğimiz Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin bir terörist yüzünden olumsuz bir noktaya gelmemesidir.” dedi.

– 7 ay geçip yaprak kıpırdamayınca Bozdağ, Mayıs 2017’de bir kez daha ABD’ye gitti. Bu defa yanında önemli FETÖ soruşturmalarını yürüten üç savcı da vardı. Bozdağ ve heyetin, ABD’ye “FETÖ” hakkında yeni deliller sunacağı bildirildi.

– Yine bir gelişme olmadı. Bu defa Bozdağ’dan 10 gün kadar sonra ABD’ye giden Erdoğan, Başkan Trump’tan Gülen’in iadesini istedi.

– Bozdağ’ın ardından Adalet Bakanı olan Abdulhamit Gül de ABD’li mevkidaşlarıyla gerek yüz yüze gerekse telefonda yaptığı görüşmelerde yeni deliller sundu, dosya sayısını 7’ye çıkardı.

Uzatmayalım; çok sayıda girişim oldu. Bunları Anadolu Ajansı’nın Kasım 2018’de yayımladığı yandaki tablodan görebilirsiniz.

Sonuç ortada. ABD oralı olmayınca umudu kesip “unutmak” zorunda kaldılar. Dahası bu hayati konuyu, devletler arası ilişkilerdeki normal bir görüş ayrılığına” indirgediler!..

Ama içerde amansız bir mücadele yürütülmüyor, hatta AİHM’e savaş açılmıyor mu? Kendi ifadeleriyle, “Gülen, oradan örgütü yönetmeye devam ediyormuş”; ne önemi var ki?!

Ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarı, ağırlığı?!

Bakın İran Ne Yaptı

Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerde çizdiği pempe tablo üzerine geçen hafta; güvenliğimiz konusunda en büyük tehdit olan ve yine Amerika’nın himayelerinde askerimizi, polisimizi, korucularımızı, insanlarımızı şehit etmeye devam eden PKK konusuna değinip önce, “Anlayış bu oldukça, daha uzun süre terör belasından kurtulamayacağız demektir. O halde, galiba başımızın çaresine bakmamız gerekiyor.” tespitini yaptık.

Ardından Suriye ve Afanistan’daki terör saldırılarında ölen veya yaralanan Amerikalı askerler ve aileleri adına 151 müştekinin Halkbank ve Rıza Zarrab’a tazminat davası açmasından hareketle şunu önerdik:

Binlerce şehit verdik, binlerce gazimiz var. Müsebbipleri delilleriyle ortada olduğuna göre; Türkiye’nin dört bir yanında, geçmişteki Başkan ve yöneticiler dahil, Pentagon’undan CENTCOM’una tüm ABD yetkilileri hakkında tazminat davaları açılıp kendileri teröre yardım ve yataklıktan mahkûm edilseler… Hatta ‘yerli ve milli’ iktidarımız da buna öncülük etse, etkili bir mücadele yöntemi olmaz mı?”

Bildiğimiz, gördüğümüz kadarıyla oralı olan çıkmadı.

Ama, bakın, dün komşumuz İran’dan nasıl bir haber geldi.

İran yargısı, 3 Ocak 2020’de eski Kudüs Gücü Komutanı Süleymani’ye düzenlenen suikastle ilgili olarak başta dönemin ABD Başkanı Trump olmak üzere 73 ABD’li hakkında iddianame hazırladı.

İran yönetimi bundan önce de Trump’la birlikte dönemin Dışişleri ve Savunma Bakanları ile CIA Direktörü gibi çok sayıda ABD’li yetkiliyi, “Kasım Süleymani ve çevresine karşı terör eylemleri gerçekleştirmek, terörizmi teşvik ve temel insan haklarını ihlal” gerekçesiyle yaptırım listesine almıştı.

Fetullah Gülen’in iadesine dönersek; 15 Temmuz’da yüzlerce vatandaşımız şehit edildi, binlercesi gazi oldu, ama iktidar aynen PKK’da olduğu gibi, bu konuda da “Durmak yok, ABD’yle yola devam” diyor.

Haliyle “FETÖ’yle mücadeleden” de geriye, Düzce’deki 15 Temmuz Şehitleri Anadolu Lisesi’ne eski adının (Düzce Lisesi) verilmesine tepki gösterip hemen bunu düzelttirmek gibi hassasiyetler kalıyor!..

Müyesser YILDIZ
28 Eylül 2023

Kategori:Uncategorized