İçeriğe geç

“Devletin Aklını Tamamen Yitirmesi”!..

Ülkeyi yönetenler eliyle yapılanlar karşısında, milletçe kafamızda huniyle dolaşacak hâle geldik.

Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’ne karşı başlattığı savaşta öyle garip iddialar dillendiriliyor ki, Rabbim aklımıza mukayyet olsun.

O iddialardan evvel 11 ay önce yaşananları hatırlatalım.

14 Mayıs’taki seçimlere aylar vardı; Yüksek Seçim Kurulu’nda 5 üyenin görev süresi dolmuştu. Bunların yerine Yargıtay kontenjanından 3, Danıştay’dan iki isim seçilecekti.

Danıştay seçimleri hızlıca bitti. Ancak Yargıtay’da onlarca tura rağmen salt çoğunluk sağlanamadığı için seçimler bir türlü yapılamadı. O günlerde Yargıtay’daki “milliyetçi ve muhafazakâr gruplar” arasındaki anlaşmazlıktan söz edildi. Bu, bir kez daha yargının nasıl siyasallaştığının göstergesiydi.

Nihayetinde nasıl bir anlaşma sağlandıysa, Ocak sonunda 3 üye peş peşe seçildi ve YSK seçime hazır hale geldi. Seçilenlerin ortak özelliği, hükümetle yakın çalışmış olmalarıydı.

Ancak o günlerde kulislerde konuşulan bir başka iddiaya göre; diğer yüksek yargı mensuplarının maaşlarını Anayasa Mahkemesi üyelerinin maaşlarıyla eşitleyecek zam yapılması pazarlığına girişilmiş, bunun sözü alınınca da seçimler hızla tamamlanmıştı. Yine iddialara göre; sözkonusu görüşmeleri yürütüp bu sözü alan, sonradan YSK’ya seçilecek bir Yargıtay üyesiydi.

Bu Kadar “Duygusallık” Olur mu?

Bu söylentiler ne zaman mı ete-kemiğe büründü?

Ülke Kahramanmaraş merkezli depremin acısını yaşarken; 30 Mart’ta TBMM’de kabul edilen torba kanuna konan üç özel maddeyle, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarına 15 bin liraya varan zam yapılması kararlaştırıldı.

Bu da yüksek yargıda görevli olmayan birinci sınıfa ayrılmış tüm hakim ve savcılar arasında rahatsızlık yarattı. Tepki için Yargıda Birlik Derneği üyeliğinden istifalar başladı.

Sonuçta bir hakim, önce kurumuna başvurarak kendisinin de bu zamdan yararlandırılmasını istedi. Talebi kabul olmayınca dava açtı. Davaya bakan mahkeme, sözkonusu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verip yasanın iptali için AYM’ye başvurdu.

Ve AYM geçtiğimiz 11 Ekim’de Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarına ek zam yapılmasını öngören kanun hükmünü iptal etti. Sözkonusu iptal kararı, gerekçenin Resmi Gazete’de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek.

Deprem acısı ve seçim telaşıyla dikkatlerden kaçtı; bu iptali sağlayan hakimin, “FETÖ”yle mücadelede ön plana çıkan ve halen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı görevini yürüten Hâkim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu olduğunu kaydedelim.

Bugüne gelirsek; neler konuşuluyor?

Efendim bu iptalden sonra Yargıtay ve Danıştay üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin düzenlediği çalıştayı protesto etmiş

Yok, Yargıtay’la Anayasa Mahkemesi arasındaki gerilimi işte bu iptal kararı iyice arttırmış…

Allah aşkına; devlet işleri böyle “duygusallıkla” yürütülebilir, mülkün temeli adalet böyle tesis edilebilir mi? Olamayacağına göre, bizatihi şu söylentilerle yargı itibarsızlaştırılmıyor mu?

Görevini Yapma AYM’yi Suçla

Can Atalay dosyası üzerinden başlayan savaşın ardından gelinen nokta malûm; iktidar, AYM’ye bireysel başvuruları sınırlama görüntüsüyle yeni anayasa yapma peşinde.

Erdoğan geçtiğimiz günlerde Riyad’dan dönerken bireysel başvurularla ilgili şöyle bir ifade kullandı:

Şu anda bir öğrendim. Dedim ne kadar bireysel başvuru var? Yanıt 130 bin. Demek ki, Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandırma hedefini sağlamamış maalesef.”

Erdoğan, AYM’nin önünde 130 bin başvuru olduğunu yeni mi öğrenmiş?!

Oysa biliyoruz ki, AYM Başkanı Zühtü Arslan hemen her toplantıda, önlerindeki dosyaların sayısını söyledi. Örneğin 1 Kasım 2022’de 123 bin, son olarak da geçen ay, bireysel başvurunun 11’inci yılı konulu uluslararası sempozyumda 130 bin sayısını verdi.

Asıl önemlisi, geçtiğimiz 25 Nisan’da, Erdoğan’ın da katıldığı AYM’nin 61. kuruluş yıldönümü töreni dahil tüm toplantılarda sorunun çözüm yollarını gösterip yasama ve yürütmenin hak ihlallerinin kaynağını kurutacak düzenlemeleri yapması, yargı organlarının da “ihlal kararlarında ortaya konulan temel ilke ve esasları uygulaması gerektiğini” anlattı.

Yıllardır görevini yapmayanlar, şimdi tüm faturayı AYM’ye kesiyor. Oh ne âlâ!..

AYM de “Terörist” Oldu Ya

Erdoğan’ın Riyad dönüşündeki açıklamasında önemli bir bölüm daha vardı. Dedi ki;

Bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil. Bütün iş Cumhur İttifakı’nın alacağı karara, atacağı adıma bağlı. Fakat bireysel başvuruyu hallettikten sonra iş bitmez. Bundan sonra bu bireysel başvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesi’nin buna hazır hale gelmesi lâzım. Zira birçok yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa Mahkemesi’nde tersyüz ediliyor. Burada da parlamento böyle bir kararı alır ama bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından tersyüz edilirse bu, zaman kaybından başka bir şeye yaramaz.”

Bu sözlerin Türkçesi; yeniden yapılandırılma veya kapatma kararından önce AYM’nin halli gerekiyor!..

İyi de nasıl?!

İttifak’ın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, partisinin dünkü Meclis Grubu Toplantısı’ndaki konuşmasına müracaat edelim.

Başkan Zühtü Arslan’ın, “Kandil’e gitmesini” istedi… AYM’nin, “zulmün yanında, milletin ve devletin karşısında sivrilen bir mihrak olduğunu”, “dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başı ezilen hainlerin sırtını sıvazladığını” söyledi

Ez cümle; AYM’yi resmen “terör örgütü” ilân etmediği kaldı!..

İki ortağın açıklamalarını birleştirirsek; acaba bu söylemlerle AYM Başkanı ve üyeleri istifaya mı zorlanıyor?.. Veya haklarında “terör” soruşturması açılarak mı bertaraf edilecekler?..

Erdoğan iki hafta önce İsrail için, “Devlet aklını tamamen yitirdiği görülüyor.” demişti.

Şu yaşananlara bakınca insan sormadan edemiyor; sadece İsrail mi?!

Müyesser YILDIZ
15 Kasım 2023

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/devletin-aklini-tamamen-yitirmesi-6207

Kategori:Uncategorized