Yakın zamana kadar sadece Emniyeti ve yargıyı değil, kimi siyasilerin adının geçmesi nedeniyle iktidarı da sallayan Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davasındaki gariplikler bitmiyor.
O garipliklerden bazılarını hatırlatalım.
Davanın iki numaralı sanığı Serdar Sertçelik’in aynı zamanda M7 kodlu gizli tanık olduğu, ev hapsindeyken yurtdışına firar ettiği ortaya çıktı. Sertçelik, yurtdışından yaptığı açıklamalarda, Bora Kaplan operasyonunu yapan polisleri suçlayıp kendisinden bazı siyasilerin ismini vermesini istediklerini öne sürünce bu defa o polislere operasyon düzenlendi. Sertçelik Temmuz’dan beri Macaristan’da tutuklu; ama nedense Türkiye’ye iadesi için çok da çaba harcanmıyor.
Sertçelik’in ardından dosyanın Ü5 kodlu diğer gizli tanığı başta olmak üzere çok sayıda tanık daha ifadelerinden, müştekiler de şikâyetlerinden vazgeçti. Tüm bu gelişmeler ise Bora Kaplan’ın “gücünün” devam ettiğine yorumlandı.
Mahkemedeki İfadesinden Önce
Konumuz, iddia olunan suç örgütünden şikâyetini geri almayan Erkan Doğan.
Bora Kaplan’ın arkadaşlarından AKP’nin eski Ankara İl Başkan Yardımcısı ve Çankaya Belediyesi Meclis üyesi Barış Kurt’un yanında çalışırken, alacağını istediği için Kaplan ve Kurt tarafından kaçırılıp bir plazaya götürülerek dişlerinin kerpetenle söküldüğünü iddia eden Erkan Doğan, Bora Kaplan’ın yurtdışına gitmek üzereyken Esenboğa Havaalanı’nda gözaltına alınmasını ve bu dosyanın açılmasını sağlayan isim oldu.
20 Mayıs’taki duruşmada dinlenen ve iddialarını tekrarlayıp sanıklardan şikâyetçi olan Erkan Doğan, Barış Kurt’un yakınlarının televizyonlara çıkmaması için aradığını, hatta duruşmadan önce kendisine bazı meblağlar sunduğunu, kendisinin bunları kayda aldığını, istenirse mahkemeye sunabileceğini de söyledi.
İşte Erkan Doğan’ın söz ettiği o kayıt, davaya bakan Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yanı sıra Bora Kaplan operasyonunu yapan polislerin yargılandığı Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ulaştı.
Pervasızlık mı Saflık mı Film mi?
Biz de bu kaydı avukatlar kanalıyla temin edip izledik. Gördüğümüz şunlar:
20 Mayıs’taki duruşma öncesinde bir kişi Erkan Doğan’ı arıyor, o da WhatsApp üzerinden yaptıkları bu görüntülü konuşmayı kaydediyor. Konuşmalardan, Erkan Doğan’ın, arayan bu kişiyi yakından tanıdığı anlaşılıyor. Arayan kişi, önce dolar dolu bir çantayı açıp gösteriyor, ardından da şu diyaloglar yaşanıyor:
E. Doğan: Ney o babacan?
Arayan: Ne olduğunu biliyon.
E. Doğan: Miktar?
Arayan: Dolar halinde ayarlamışlar.
E. Doğan: Sizinkilerde fırıldak, film bitmiyor ki.
Arayan: Diyorlar ki, ‘İfadenin aynısını versin, parayı senden alsın’. ‘Vermeden vermeyiz.’ diyor. Para burada.
E. Doğan: Tamam, sıkıntı yok. Herkes işine. Ben kimsenin memuru değilim, pire için yorgan yakarım. Ben öyle paraları da çok gördüm valizlerin içinde Barış’tan dolayı. Parayla pulla teslim olacak adam değilim. Bizim parayla pulla işimiz oldu mu? Bana kimse bir şey dayatamaz. Ben onların ne emir eriyim ne de uşağıyım. Eğer bir şeyler isteniyorsa, benim dediğim gibi olması lâzım, onun dediği gibi değil. Öyle millete kumpas kurmaya benzemez benimle olan diyalog.
Arayan: Gidip ifadeni başka bir şekilde verirsen, bunun işine yaramaz ki.
E. Doğan: Yarar, yaramaz; onun bir dünya avukatı var. Ben bunların yapmak istediğini biliyorum. Ben hayata parmak attım, mastırımı da Barış Kurt’un yanında yaptım gardaş. Ben gemileri yakmışım zaten, hasmım bir tane olsun bin tane olsun.
Görüşmenin devamında, arayan kişi Erkan Doğan’dan sadece 2016 yılında verdiği ilk ifadesini vermesinin istendiğini belirtip kendisine ulaştırılan ifade örneğini satır satır yazdırıyor. Erkan Doğan da yazıyormuş gibi yapıyor ve zaman zaman araya girerek şöyle konuşuyor:
“Onu kim yazdı, Cengiz mi? Zaten ilk ifadeyi de o yazdırdı bize… Barış Kurt kendi ifadesini güçlendirmeye çalışıyor, çakallar ya…”
Erkan Doğan’ın mahkemede vermesi istendiği iddia olunan ifadenin son bölümünde ise operasyonu yapan polislere yönelik şu suçlamalar yöneltiliyor:
“Barış Kurt’tan alacaklarımı almak için 1.5 yıla yakın uğraştım. Beni sürekli oyaladı. Harçlık verdi. Alkole resmen bağımlı hale geldim. Büfemi kaybettim. Ekonomik olarak çok zor duruma düştüm… Organize Şube’den beni çağırıp Ayhan Bora Kaplan ve ismi geçen kişiler hakkında vermiş olduğum önceki ifadelerimi önüme koydular. Ben olayın gerçeğini anlattım, ancak onlar beri savcıya götüreceklerini, orada Ayhan bora Kaplan, Barış Kurt ve ismi geçen diğerleri hakkında yeniden ifade verdireceklerini, bunların suç örgütü olduğundan korktuğum için şikâyetçi olmadığımı söylememi, bu işin bir devlet meselesi olduğunu, aksi durumda hakkımda birçok suçlama yaparak operasyon kapsamında tutuklanacağımı, 2018’de savcılığa verdiğim ifadem üzerinden birlikte kurgu yapacağımızı söylediler. Bu kapsamda telefonumu da incelemeye aldıklarını birtakım HTS’lerle kurgulayacaklarını, ifademi destekleyeceklerini söylediler. Ben de muvafakat ettim… Benim o dönem Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporumda dişlerimle ilgili yapılan tespitleri sordular. Hastalığa bağlı olarak dişlerimle sorun yaşadığımı, yaptırdığım birkaç dişimin düştüğünü söyledim. Ancak onlar bana, ‘Biz yeniden rapor aldıracağız. Sen savcıya ifade verirken Ayhan Bora Kaplan’ın senin dişlerini kerpetenle söktüğünü söyle’ diye ifade ezberlettiler. Beni 7 Eylül 2023 günü savcıya götürdüler. Onların dediği şekilde ifade vermeye çalıştım. İfadeden çıktıktan sonra, ‘Eksik söyledin, yanlış söyledin.’ diye bana kızdılar. Beni yeniden Emniyete götürüp tekrar ifade hazırladılar. Kendi kurguladıkları ifadeye göre de doktordan rapor aldılar. Emniyet tarafından, ‘Bundan sonra sen bizim korumamız ve gözetimimiz altındasın. Maddi, manevi tüm zararlarını gidereceğiz. Biz ne diyorsak öyle yapacaksın. Bizden habersiz kimseyle görüşmeyeceksin. Bazı televizyon kanalları ile röportaj yapacaksın. Hepsinden bizim haberimiz var. Sana söylediğimiz şekilde hayatın kurtulur’ dediler. 10 gün öncesine kadar beni sürekli kontrol edip, irtibat kuruyorlardı. İçişleri, Adalet Bakanlığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın bu şahıslar hakkındaki iddia ve soruşturma haberlerini izlediğimde ne kadar büyük tehlikeye atıldığımı görüp doğrusunu anlatmaya karar verdim. Beni kendi amaçlarına alet eden görevliler hakkında şikayetçiyim.”
“Şu Yeşilleri Bir Göstersene”
Bu son bölümün okunması ve yazdırılması sırasında da şu dikkat çekici konuşmalar yapılıyor:
E. Doğan: Tam bir şeytan.
Arayan: Emniyetten o kadar kişi gitti. Bak şimdi nereye bağlıyor. Külliye’den ayağı… şeytana papucu…
E. Doğan: Şeytanlık bu. En son yaptığı planı görmüyon mu, emniyet müdürlerini aldı ya. Plan yapmayı sever.
Arayan: Neyi beklediler?
E. Doğan: En sona beni bırakmış. Onun için fiyat artabilir, söyleyeyim. Eeee şimdi ne olacak?
Arayan: Abi döneceğiz, çıkacağız.
E. Doğan: İfade nasıl ilmek ilmek hazırlanmış, herkesin kuyruğu birbirine bağlanmış, herkesin. Hem de ben bu ifadeyi verdiğimde çamur oluyorum, çaput oluyorum… İçerden hiç haber göndermedi mi, ‘Şöyle olacak, böyle olacak.’ diye?
Arayan: Ne gibi? Senin hakkında mı? Ona sarılırsın.
E. Doğan: O kim ki sarılacağım, yüzünü şeytan görsün.
Arayan: Birbirinize dokunmayın yeter.
E. Doğan: Nasıl olacak?
Arayan: Bilmem ki, güvence veriyor.
E. Doğan: Şu yeşilleri bir göstersene.
Arayan: Bizimkiler evde yokken sakladım.
E. Doğan: Sence ne olur? Emniyet müdürlerine ne oldu?
Arayan: İfadende seni zora sokacak şey yok.
E. Doğan: En fazla yalan beyandan şey yapar. Bir de benim durumum farklılaştı, bi’ dünya tazminatım var daha.
Hiç böyle kayıtlı, kuyutlu rüşvet teklifi gördünüz mü?
Doğruysa; pervasızlık, cüret veya rahatlığa bakar mısınız?
Değilse de; bu ne iş, anlamak mümkün değil.
Haliyle, olayı Barış Kurt’un avukatlarına sorduk.
Av. Doç. Dr. Sinan Kocaoğlu, böyle bir gelişmeden haberinin olmadığını söyledi. Av. Nazmi Kobal ise, sözkonusu kaydın UYAP’a yüklenmediğini, kendisi İstanbul’da olduğu için mahkemeden alma imkanının da bulunmadığını belirtip, “Erkan Doğan’a biz ulaşmadık. Kimseyi de yönlendirmedik. Altı boş çıkar. Kendi uydurması. Barış Kurt’u daha çok yakmaya çalışıyor. Tümüyle kendi organizasyonu.” iddiasında bulundu.
Müyesser YILDIZ
21 Ekim 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/boyle-rusvet-teklifi-gorulmedi-56348