İçeriğe geç

Teğmenlerin Komutanlarının “Suçu”!..

30 Ağustos’taki Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi kısmı bittikten sonra bir araya gelerek kılıç çatıp Subay Andı’nı okuyan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen 5 teğmenden sonra Okul’daki üç komutan da TSK’dan ihraç edilmek üzere Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın peş peşe yaptığı açıklamalardan; teğmenlerin “suçunun”, kılıç çatıp Subay Andı’nı okumak ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demeleri değil, “disiplinsizlik” yapmaları olduğunu öğrendik.

Bu arada teğmenler sayesinde MSB’den; “TSK’nın Atatürk’le ilgili hiçbir sorunu olamaz” cümlesini duymak nasip oldu ya… Bir de olsaydı!..

25 Kasım Tarihi Nereden Çıktı?

Teğmenlerin “suçunu” anladık. Ya komutanlarının?

İşte bunu anlatmadan önce bir ayrıntıyı netleştirelim.

Olaydan yaklaşık 2.5 ay sonra ilk kez konuşan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, teğmenlerin akıbeti için 25 Kasım’ı işaret edince herkes Pazartesi’yi beklemeye başladı. Dahası bazı büyük (!) yazarlar, komutanların akıbetiyle ilgili sonucun da bu tarihte açıklanacağını öne sürdü.

Pazartesi ne mi olacak? Hiçbir şey. Çünkü teğmenlerin dosyası Cuma günü itibarıyla daha Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderilmemişti. Pazartesi ulaştığını varsayalım; teğmenlerin avukatları bunları alacak, savunma için süre isteyecek. Ancak ondan sonra teğmenlerin durumu görüşülecek; o da toplu değil, tek tek.

Komutanlara gelince; onların akıbetine Kara Kuvvetleri Komutanlığı değil, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Bilal Durdalı başkanlığındaki MSB Yüksek Disiplin Kurulu karar verecek. Yani iki ayrı süreç işleyecek.

Özür Değil Bunu Beklerdim

Altını çizmek istediğimiz ikinci ayrıntı şu:

Teğmenlerin o gayrıresmi töreninin medyaya yansımasından üç gün sonra, haklarında idari tahkikat başlatıldığı ve kıdemli teğmenlerin okula çağırıldığı bilgisini paylaştık.

Hem Milli Savunma Bakanlığı hem Cumhurbaşkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bunu yalanladı.

Biz de bu yalanlamayla birlikte hem iddiamızın kaynağını sunduk hem de şöyle dedik:

Harp Okulu’nda resmi bir tahkikat yapılmamış olabilir; ama bu açıklama, bundan sonra EDOK veya Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından teğmenler hakkında herhangi bir tahkikat başlatılmayacağı anlamına da gelir mi? Hatırlayalım; geçen yıl 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda bir teğmenin Atatürk fotoğrafı takmaması üzerinde yaşanan olayların ortaya çıkmasından sonra da MSB, önce ‘dezenformasyonun bariz bir örneği’ demişti. Ardından idari ve adli tahkikat başlatıldığını açıklamış, nihayetinde olaylarda adı geçen tüm teğmenler TSK’dan atılmıştı. İnşallah bu defa da öyle olmaz!..”

Tabii fırsatı kaçırmayanlar oldu!..

Bir büyük (!) yazar; “Bu tiplerin ince algı operasyonu artık gına getirdi… Siz siz olun özellikle Atatürk istismarcısı bu tiplere dikkat edin.” tavsiyesinde bulundu

Kimi, “kıdemli teğmen diyerek olmayan bir rütbe uydurdu” diye dalga geçti…

Buyurun; teğmenlerle ilgili tahkikat raporunda, “Geçici Görevli Harbiyeli Alay Komutanı teğmen” olarak geçen ve TSK’dan ihracı istenen Talip İzzet Akarsu “kıdemli teğmen” değil mi?

Tabii gelinen nokta itibarıyla bu tiplerden özür bekliyor değiliz. En azından, sadece hem MSB hem de Cumhurbaşkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi yalanladıktan sonra işin neden ve nasıl bu noktaya geldiğini araştırmalarını isterdik.

Düğmeye Bahçeli Değil Erdoğan Bastı

Kendilerine servis edilenleri yazmakta mahir olanlar, bu saatten sonra hiç yorulmasınlar; tahkikat sürecinin nasıl ve neden başladığını da biz araştırdık.

Büyük ihtimalle raporlara yansıtılmamıştır, ama edindiğim bilgiler şöyle:

Resmi törenden sonra alandan ayrılan Erdoğan, aracına binmeden önce Karabağ Savaşı’nda şehit olan Azerbaycan askerlerinin aileleriyle görüşürken, teğmenlerin sesini duydu. Hemen yanındaki Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Erhan Afyoncu’ya, “Ne oluyor?” diye sordu. Prof. Afyoncu, aynı soruyu Kara Harp Okulu’nun sivil Dekan Yardımcısı’na yöneltti. Ne olduğunu anlamak için koşarak tören alanına dönen Dekan Yardımcısı, bu arada Okulun kamerasıyla görüntüleri kaydettirdi.

Ve aynı günün akşamında Okul birincisi Teğmen Ebru Eroğlu ile Kıdemli Teğmen Talip İzzet Akarsu’ya bunu niye yaptıkları soruldu. Sonrasında ise -konu Erdoğan ve diğer yetkililere nasıl intikal ettirildiyse- işte bu süreç başladı.

7 Değil 3 Başvuru Var

Birileri teğmenler ve komutanlarının ihracını kafasına koymuş ya; adeta gerekçe bulma yarışına girmişler.

Efendim, teğmenler Subay Andı’nı okumak için tam 7 kez başvurmuşlar; ama reddedildiği halde “bildiklerini okuyup”, korsan eylem yapmışlar!..

Böylece de “apaçık disiplinsizlik, emre itaatsizlik” suçu işlemiş, hatta komutanlarına “başkaldırıda” bulunmuşlar.

Kaç başvuru var; hemen söyleyelim.

Teğmenler, “Askerlik yeminini, bu ocağa adım atarken en başta ettik. TSK’dan çıktık da yeniden mi giriyoruz ki, mezuniyet töreninde yine aynı yemini edelim? Bunun yerine Subay Andı’nı okuyalım.” diye Kıdemli Teğmen Talip İzzet Akarsu’yu bunaltınca, Akarsu konuyu bir kez Bölük Komutanı’na iletmiş. Bölük Komutanı, Alay Komutanlığı’na bilgi vereceğini belirtmiş; ama bir dönüş yapmamış. Bunun üzerine Teğmen Akarsu, sivil olan kara Harp Okulu Dekanı ile görüşmüş. Dekan olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermemiş. Nihayetinde Teğmen Akarsu, Dekanlık Yazı İşleri Müdürlüğü’ne bir dilekçeyle başvurmuş. Ona da cevap gelmemiş.

Şimdi şunları soralım:

Bu 7 başvuru iddiası nereden çıktı?

Teğmenlerin isteğinden bir şekilde haberdar olan Tabur Komutanı Halit Türkoğlu, önce Ebru Eroğlu’na, ardından tüm tabura anonsla Subay Andı’nı okumayacakları talimatını vermiş, onlar da resmi törende okumamış. Yani amirlerinin emrine itaat etmiş. Bu sürecin neresinde gizli-saklı iş çevirme var?

Ayrıca, komutanlar peşinen suçlanırken sivil Dekanlık yönetimine ve Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Erhan Afyoncu’ya neden kimse bir şey sormuyor, dahası Afyoncu’yu, “kurban” gösteriyor?

Asıllara Terfi Vekillere Ceza

Komutanların “suçuna” gelelim.

Aslında birileri daha en baştan “Takım-Bölük-Tabur-Alay Komutanlarını” hedefe koymuştu. Alay Komutan Vekili Alper Topsakal, Tabur Komutanı Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanı Murat Öztürk’ün Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesiyle de bu muratlarına büyük ölçüde ermiş oldular.

Örneğin; ilk olarak Bölük Komutanı Murat Öztürk günah geçişi ilân edildi. Adı “M” diye yazılıp üzerine gidilince emekliliğini istediği öne sürüldü.

Sonrasında Binbaşı Murat Öztürk’ün ailevi sebeplerden dolayı 30 Ağustos itibarıyla TSK’dan ayrılacağını aylar öncesinden bildirdiği, hatta sivil yaşamdaki işini kurduğu ortaya çıktı.

Binbaşı Öztürk’le ilgili son durumu şu:

30 Ağustos’ta TSK’dan ayrılma dilekçesini verip izne çıktı. Tahkikat başlayınca Ankara’ya o da çağrıldı, onun da savunması alındı. Bu arada 3 ay geçtiği halde dilekçesi işleme konulmadı; bunun yerine YDK’ya sevk edildi. Herhalde, “Sen ayrılamazsın, biz ihraç ederiz.” denmek istendi.

YDK’ya sevk edilen diğer isimler olan Alay Komutan Vekili Alper Topsakal’ın, özellikle de Tabur Komutanı Halit Türkoğlu’nun durumuna gelmeden evvel şunları belirtelim:

Kara Harp Okulu’nda 5 yıldır komutanlık yapan isim, törenin öncesinde gerçekleşen Ağustos Şura’sında terfi ettirilmiş ve ayrılmış. Alay Komutanı değişmiş, yenisi gelmiş; ama yeni olduğu için mezuniyet tören programı dışında kalmış. Yerine, Alay Komutan Vekili Topsakal tören programında yer almış. Tabur Komutanı Halit Türkoğlu, Okula geleli sadece 17 gün olmuş. Bölük Komutanı Murat Öztürk zaten aylar öncesinden gitmeye karar vermiş. Dekanlık ise mezuniyet töreniyle ilgilenmediği için hiçbir işe karışmamış.

Ortada koskoca bir yönetim boşluğu yok mu? Düşünün, üç önemli komutan aynı anda değişmiş; fatura yeni gelen vekillere kesiliyor. Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi mezuniyet töreni örneğiyle açıklayalım. Bu akademide, komutanlar -terfi etse veya tayinleri çıksa da- görevlerinden, o yılın mezuniyet törenini yaptıktan sonra ayrılıyorlar. Haliyle, geçiş döneminde bu gibi bir karmaşa yaşanmıyor.

Komutanlar Bunu Yapsa TSK’nın İtibarı Ne Olurdu?

Tabur Komutanı Halit Türkoğlu’na ayrı bir başlık açmamızın sebebi şu:

Hayatında disiplin cezası almamış, Harp Akademileri’ni birincilikle kazanmış ve devrelerinden 4 yıl önde giden, Kara Harp Okulu’ndaki tek kurmay subay.

En önemli özelliği; geçtiğimiz Şubat ayına kadar Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun emir subayıydı. Bizzat Orgeneral Bayraktaroğlu tarafından bu göreve getirildi. Komutanın yanından Şubat’ta, Silahlı Kuvvetler Akademisi kursuna gitmek için ayrıldı. Sonrasında 13 Ağustos’ta Kara Harp Okulu’ndaki görevine başladı.

Şimdi medyamızın meşhur kalemleri, bu komutanların teğmenler kendi aralarında o töreni yaparken niye engel olmadığını sorguluyor.

Öğrendiğimiz kadarıyla; soruşturmayı yapanlar da hem öncesinde bunun duyumunu alıp almadıklarını hem de sonrasında teğmenlere niye müdahale etmediklerini sormuş.

Bu sorulara verilen cevaplar özetle şöyle:

Tören provaları sırasında teğmenlere Subay Andı’nı okumayacakları talimatı verildi. Onlar da talimata uydu. Sonrası için hiçbir duyum alınmadı. Çünkü bir gece önce saat 01.00’de kendi WhatsApp gruplarında paylaşmışlar. Bu grupta da hiçbir komutan yok. Sonrasında teğmenler bu töreni yaparken kameralar önünde onları susturmaya, hatta fiziki müdahale ile engel olmaya çalışsak sizce ortaya nasıl bir görüntü çıkardı?”

Komutanlara iki ilginç soru daha yöneltilmiş.

İlki şu: “Tören provaları sırasında da böyle bir sevinç provası yapıldı mı?”

Komutanlar, “Provalarda aileler olmadığı için böyle bir prova yapılmadı.” karşılığını vermiş.

İkincisi de şu: “Mezuniyet töreni ne zaman bitmiş sayılır?”

Bunun Tören Programı Yönergesi’nde yazdığını hatırlatan komutanlar, “Tören bitmiştir Sayın Cumhurbaşkanım. Arz ederim.” anonsu yapıldığı anda törenin bittiğini kaydetmiş.

Anlaşılan o ki, teğmenlerin kendi aralarındaki kutlama da “resmi programa” dahil edilmek istenmiş; ama bu olmayınca teğmenlere, “askeri mahalde program dışı ve izinsiz eylem gerçekleştirme” gibi bir suçlamada bulunuldu.

“Acaba komutanlar istenen cevapları verse, defalarca ifadeleri alınır ve son hafta ihraç listesine eklenir miydi?” gibi bir soruyla bitirelim!..

Bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “Nükleer savaş riski var, bu bir şaka değil.” dediği, Barzanilerin Mahmur’dan PKK’lıları getirerek Kerkük’e el koymaya hazırlandığı, ABD’nin Kıbrıs’a yerleştiği bir sırada TSK nelerle uğraşıyor, uğraştırılıyor; bakar mısınız?!

Müyesser YILDIZ
24 Kasım 202
4

Kategori:Uncategorized