İktidar medyasının büyük bölümü Suriye’nin “fethi” kutlamalarını sürdürürken, satır aralarında gidişata dikkat çekenler de var.
Onlardan birisinin şu üç cümlesi tam olarak halimizi anlatıyor:
“Emperyalizmin tuhaf bir stratejisi var. Kaybettirmek istediklerine evvelâ kazanmış hissi veriyor. Emperyalizm şişirdiği balonları patlatmakta çok hünerli.”
4-5 Temmuz 2017’de beşinci Astana Zirvesi’nde Suriye’deki çatışmasızlık bölgeleriyle ilgili ortak çalışma grubu oluşturulup İdlib konusunda uzlaşmaya varıldığında Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli; İdlib, HTŞ ve ÖSO için şunları söylemişti:
“Sınırlarımızın hemen dibindeki İdlib’te huzuru sağlamak ancak ve ancak terörün buradan sökülüp atılmasıyla mümkün olacaktır. Konu sadece Özgür Suriye Ordusu unsurlarıyla halledilecek cesamet ve seviyede değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri muharebe maksadıyla İdlib’e girmeyecekse de, her ihtimal ve saldırıya hazırlıklı ve tedbirli olması hayati önemdedir… İdlib’te geri duramayız, Afrin’deki fitne ve düşmanlıklara sessiz kalamayız. Bölgemizde servisi yapılan Bizans entrikalarına, konusu ölüm ve vahşet olan dehşet verici kapışmaya Türkiye milli gücüyle, birlik ruhuyla karşı durmalıdır. HTŞ, IŞİD, FETÖ, PYD-YPG, PKK ve benzeri katil ve cinayet örgütlerine Türk milletinin gazabı, Türk devletinin kudreti gösterilmelidir. İdlib operasyonu kolay olmayacak, zaman alacaktır. Gelişmelerin seyri buna işaret etmektedir. Ama sabırlı, akıllı, stratejik davranmak; gerektiği yerde silahlı mücadeleden de kaçınmamak lazımdır.”
7 yıl sonra ortaya çıktı ki, meğer HTŞ ile kol kola girmekle kalmamış, liderini şoför koltuğuna oturtmuşuz!..
İkinci “Ateşkes Vakası”
Yine iktidar medyası Şam’ın fethinin ardından Suriye’nin kuzey ve doğusundaki PKK/YPG’yi süpürmek üzere harekete geçerken Ankara ve Washington arasında ikinci bir “ateşkes” krizi çıktı.
İlkini hatırlarsınız; Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı üzerine dönemin ABD Başkanı Trump Erdoğan’a önce “Aptal olma, akıllı ol… Ekonominizi mahvederim” şeklindeki o rezil mektubu, ardından Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo’yu gönderdi. Yapılan görüşmelerden sonra da ABD tarafı Türkiye ile PKK/YPG arasında “ateşkes” sağlandığını duyururken, Ankara, harekâta “ara verildiğini” açıkladı. O sözde 5 günlük “ateşkes” veya “ara verme” ise bugüne kadar sürdü!..
Bugünün “ateşkes”ine gelirsek; milletimizin büyük bölümü konudan Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının önceki gün yaptığı açıklama sayesinde haberdar oldu.
Medyamız; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün, “Türkiye ile PKK/YPG/SDG arasında ateşkes konusunda uzlaşı sağlandı” şeklindeki sözlerine Bakanlık kaynaklarının, “Türkiye olarak herhangi bir terör örgütü ile görüşmemiz söz konusu değildir. Yapılan açıklamayla ilgili bir dil sürçmesi olduğunu düşünüyoruz.” cevabını verdiğini bildirdi.
Anlaşılan Herkesin Dili Sürçmüş
Önceki gün 19 Aralık’tı. Şimdi gün gün süreci anlatalım.
16 Aralık’ta ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Rojava’da yeni bir çatışma yaşanmaması için Türkiye ile temasta olduklarını, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve Türkiye destekli ile Suriye Milli Ordusu arasında Münbiç civarında sağlanan ateşkesin hafta sonuna kadar uzatıldığını belirtip, Washington’ın ateşkesin mümkün olduğunca uzatılmasını istediğini kaydetti. Miller, “DSG ile, Türkiye ile ileriye dönük bir yol haritası hakkında görüşmeye devam ediyoruz… Hiçbir tarafın mevcut istikrarsız durumdan yararlanarak kendi tek taraflı çıkarlarını Suriye halkının çıkarları pahasına genişletmesini istemiyoruz.” diye de ekledi.
17 Aralık’ta Şam’dan ilk kez BM Güvenlik Konseyi toplantısına hitap eden BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, ülkenin önündeki fırsatlar ve zorluklara dikkat çektikten sonra Suriye Milli Ordusu (SMO veya ÖSO) ile DSG arasında yaşanan çatışmalara değindi ve “Türkiye ve ABD’nin arabuluculuğu ile sağlanan beş günlük ateşkesin sona erdiğini” söyleyip olası askeri tırmanışın yıkıcı sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.
Ve aynı gün ABD Dışişleri Bakanlığı, “ÖSO ile YPG arasındaki ateşkesin hafta sonuna kadar uzatıldığını” bildirdi.
18 Aralık’ta Hürriyet’ten Sedat Ergin şunları yazdı:
“SMO birliklerinin Münbiç’i almalarından sonra geçen haftanın ikinci yarısında Fırat havzası üzerindeki Teşrin barajına gelmeleri ve burada SMO ile YPG arasında çıkan çatışmalar da ikinci bir basınç alanını yarattı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçen perşembe akşamı Ankara’ya ayak basmasından kısa bir süre önce geçici bir ateşkes anlaşmasına varıldı.”
Aynı gün Pentagon’daki günlük basın toplantısında Sözcü Tümgeneral Patrick Ryder, SDG görünümlü PKK/YPG’nin IŞİD’le mücadelede “önemli bir ortak olmaya devam ettiğini” belirtirken, “ateşkes görüşmeleriyle” ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtmekle yetindi.
Önceki güne gelelim.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, Şam’da düzenlediği basın toplantısında; yeni Suriye’nin önündeki en büyük zorluklardan birisinin “Rojava’da devam eden çatışmalar ve ABD destekli DSG ile Türkiye destekli silahlı gruplar arasındaki artan gerilim olduğunu” anlatıp, “Ateşkesin yenilenmesinden memnunuz ve uygulanmasını umuyoruz. Ancak bu soruna kalıcı bir siyasi çözüm bulunması gerekiyor.” derken Milli Savunma Bakanlığı’nda haftalık basın bilgilendirme toplantısı vardı ve “ateşkes” iddialarına ilişkin yukarıda aktardığımız “dil sürçmesi” cevabı verildi.
Aynı gün, bizimkilerden sonra Pentagon’da da günlük basın brifingi yapıldı. Gazeteciler Sözcü Tümgeneral Ryder’dan, “Fırat’ın batısında SDG ile Türkiye destekli güçler arasındaki ateşkes konusunda güncel bilgi vermesini” isteyip bunun uygulanması veya sürdürülmesi konusunda Pentagon’un herhangi bir rolü olup olmadığını sordu.
Tümgeneral Ryder da şu karşılığı verdi:
“Bildiğiniz gibi, Dışişleri Bakanlığı elbette Türk ortaklarımızla, müttefiklerimizle istişarede bulunuyor. Anladığım kadarıyla, ki Dışişleri Bakanlığı daha fazla ayrıntıya girebilir, [ateşkes] devam sürüyor. Uzatıldı, uyulmaya devam ediliyor. Yine, biliyorsunuz, Suriye’deki güçlerimiz IŞİD’in yenilgiye uğratılmasına odaklanmış durumda. Elbette, Suriye’de SDG ile Türkiye destekli güçler arasında çatışma görmek istemiyoruz. Biliyorsunuz, güvenlik ve istikrar inanılmaz derecede önemli, özellikle de Suriye’nin içinde bulunduğu bu hassas dönemde. Bu nedenle bir kez daha tüm tarafları Suriye halkına destek vererek bu barış ve istikrarı korumaya teşvik ediyoruz.”
ABD’nin tümüyle algı çalışması yürüttüğünü varsayalım. İyi, ama BM Suriye Özel Temsilcisinin açıklamaları ne; o da mı bu oyunun parçası?
Asıl önemlisi; MSB kaynaklarının, “Türkiye olarak herhangi bir terör örgütü ile görüşmemiz söz konusu değildir.” şeklindeki ifadesi.
Zaten ABD, doğrudan Türkiye ile PKK/YPG arasındaki bir “ateşkesten” söz etmiyor ki; “DSG ile Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu arasında” diyor.
Ha, Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu ile hiçbir ilişkisi yok veya kalmadı ise mesele yok!.. Bunu da başka bir yazıda ele alalım.
Müyesser YILDIZ
21 Aralık 2024
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/dili-surcen-kim-amerika-mi-turkiye-mi-65276