İçeriğe geç

Gençler Polisin Üzerine Araba Sürdü Sanki!..

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından düzenlenen protesto gösterilerine katılan 301 genç tutuklanıp Silivri’ye gönderildi.

Bu gençlere yöneltilen suçlamalardan bazıları şöyle:

Anayasal hak çağrısı yapılması… Hakaret içermese de slogan atılması… mitinge, eyleme katılmak… Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet…”

Nasıl gözaltına alındıklarını da ifadelerinde anlattılar:

Yolda yürürken çağrılıp gözaltına alınanı mı ararsınız, polisin birisini dövdüğünü görünce vurmamasını söylediği için Silivri’yi boylayanını mı?!

Vizeleri, sınavları başladı; ama onlar hapiste. Üniversiteler, gençlerin hak kaybına uğramaması için parmağını oynatmıyor. Aileler ders notlarını, gözlüklerini içeri ulaştıramıyor.

Üstüne savcılık, çoğunluğu öğrenci olan 139 kişi hakkında hazırladığı iddianamede, “siyasi yasak” istemez mi?!

Gençlerin eylemlerinin ilk günlerinde, eğitimcilerle iftar programında buluşan Erdoğan, “Gözünü hırs, rant ve para bürümüş olanların oyunlarının farkındayız” diyerek, “Allah’ın izniyle hiç kimsenin, yarınlarımızın güvencesi olan gençlerimizin hayallerini çalmasına, umutlarını karartmasına izin vermeyeceklerini” söylemişti.

İyi ki izin vermiyorlar!.. Ya bir de izin verselerdi, kimbilir daha neler olurdu…

Erdoğan’a da O Kanundan Soruşturma Açıldı

Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenlerden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşadıkları hatırlandı.

Onun hakkında da aynı yolsuzluk suçlama ve soruşturmalarının yapıldığı, ama tek bir gün bile gözaltına alınmadığı, tutuklanmadığı…

Keza Siirt’te okuduğu şiir nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten” 10 ay hapis cezasına çarptırıldığında infazı iki kez ertelettiği, sonra kendi seçtiği Pınarhisar Cezaevi’ne mitinglerle, konvoylarla gittiği ve cezaevinde 4 ay krallar gibi kaldığı…

Pınarhisar demişken; cezaevine teslim olmadan önce burada yaptığı, miting havasındaki konuşmadan ötürü, hakkında bir de “toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet suçundan” soruşturma başlatılmıştı. Acaba o soruşturma nasıl sonuçlandı, kendisi herhangi bir cezaya çarptırıldı mı?!

Tayyip Bey’in Gözleri Önünde Coplamasın mı?

Bu karşılaştırmayı bir de Erdoğan’ın polisle sınavı üzerinden yapalım.

Erdoğan AKP’yi kurduktan sonra il başkanlığı açılışlarına başlar. Bunlardan birisi de Bursa’dır. Orada akşamüstü yaşananları “R. Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu” adlı kitaptan aynen aktaralım:

İl açılışı güzel bir mitingle tamamlanmıştı. AK Parti otobüsü ağır ağır il binasına doğru ilerlerken, evlerden konvoyun üzerine çiçek ve konfetiler serpiştiriliyor, Tayyip Bey yüzünden hiç eksik etmediği tebessümüyle yol boyunca kendisine sevgi gösterisinde bulunan insanları selamlıyordu. Tam ‘Her şey masalsı bir güzellikte akıp gidiyordu.’ diye başlayabilecek böyle bir hikâyenin orta yerinde otobüsün biraz ilerisinde ve üstelik Tayyip Bey’in gözleri önünde nereden çıktığı belli olmayan Çevik Kuvvet polisleri çoluk çocuk, genç yaşlı demeden ahaliyi coplamaya başlamasın mı? Her şeyin çok güzel gittiği bir anda durduk yere ortalık birden karışmıştı. Belli ki, daha dün kurulan bir partiyi ve onun Genel Başkanı’nı halkın böylesine yoğun bir ilgiyle karşılayıp bağrına basması, şehrin siyaseten ileri gelenlerini, iktidar sahiplerini ve ‘Nihayetinde biz de birer emir kuluyuz.’ dercesine boyun büken mülki amirlerini kıskançlık krizine sokmuş, Çevik Kuvvet marifetiyle halkı sıra dayağından geçiriyorlardı.”

Tam bu noktada Erdoğan ne mi yapıyor? Şunları:

Mikrofonu eline alıp, ‘Bursa polisine sesleniyorum’ diye bağırdı. Sakin gözükmeye çalışsa da polisin bu umulmadık tavrı karşısında öfkesini zapt etmekte ne kadar zorlandığı ses tonundan kolayca anlaşılıyordu. ‘Bunu bir emirle yaptığınızı biliyorum; ama siz de biliyorsunuz ki, hatalı bir emre uymak suçtur!.. Bu kanunsuzluğa son vermeniz için sizi uyarıyorum!.. Polisler saldırılarını kesip durmuşlardı. Tayyip Bey devam etti: ‘Bu planlı bir yürüyüş değildir. Bir maç çıkışı yapılan sevgi gösterisi neyse, bu da aynı hükümdedir. Biz yolumuza devam edeceğiz, açın yolu.’. Polislere yaptığı ikazın ardından otobüste bulunan milletvekillerine seslendi: ‘Siz de lütfen inin ve otobüsün önünden yürüyün’.”

Kaş-Göz İşareti: “Arabalarınızı Sürün”

Benzer bir olay 2002 seçimleri öncesinde Elazığ’dan Malatya’ya giderken yaşanır. Aynı kitapta yer alan olayı, Erdoğan’a yakın isimlerden M. Şafi Öztekin’in ağzından dinleyelim:

Malatya’ya girmek üzereydik. Ben kendi arabamla otobüsün önünde eskortluk yapıyordum. Arkamdaki konvoy oldukça uzundu. Şehrin girişinde polisleri gördük, kol kola girip barikat oluşturarak yolu kapamışlardı. Hemen arabadan inip İbrahim’le birlikte amirlerinin yanına gittik. Şehirde başka bir partinin mitinginin yeni bittiğini, henüz tam olarak dağılmamış olabileceklerini ve herhangi bir çatışma ihtimalini göz önünde bulundurarak bizi durdurduklarını söylüyordu. Önceki mitingin çoktan dağılmış olduğunu, kaldı ki, konvoyumuz çok ağır ilerlediği için meydana ulaşıncaya kadar epey zaman geçeceğini söyledik, ama nafile; polis ikna olmamakta kararlıydı. Çaresizlik içinde Mücahit Bey’e baktım, otobüsün ön tarafından Tayyip Bey’le birlikte bizi izliyordu. Kaş göz işaretiyle, ‘Arabalarınıza geçin ve sürün.’ dedi. Koşarak gelip araçlarımıza bindik ve hiç gaz kesmeden polislerin üstüne doğru sürdük. İstemeyerek de olsa yolu açmak zorunda kalmışlardı.”

Bu satırların ardından yapılan yorum mu?

İl açılışlarında olsun, 3 Kasım seçim çalışmalarında olsun; o günkü iktidarın polis marifetiyle tezgâhladığı her türlü baskı, engelleme ve provokasyon girişimiyle karşılaşmak, neredeyse sıradan ve gündelik bir hal almıştı. Polisin verilen emre körü körüne itaat ettiği durumlarda çatışma riski artıyordu.” deniliyor.

Devamında ise “çok sık olmasa da polisin kendi inisiyatifiyle hareket ettiği zamanlarda herhangi bir sorunun daha kolay çözüme kavuşturulduğu” belirtilip Ağrı İl Başkanlığı binasının açılışında karşılaşılan benzer bir sorunun nasıl çözüldüğü, 1970’lı yıllardan itibaren kaymakamlık, emniyet müdürlüğü, valilik, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı, nihayetinde İçişleri Bakanlığı yapmış olan AKP’li Abdülkadir Aksu’nun ağzından şöyle aktarılıyor:

Emniyet Müdürü, ‘Bu açılış töreni çok kalabalık oldu, hatta mitinge dönüştü. Oysa siz miting için herhangi bir başvuruda bulunmadınız.’ diyerek toplantı yasağı getirmişti. Müdür Bey yerinde değilmiş. Neyse, çok geçmeden buldum. ‘Oğlum kim öğretti sana bunları, hangi mevzuattan çıkardın bu itirazları?’ diyerek, anlayacağı dilden durumu izah ettim: ‘Her şeyden önce bizim parti olarak yazılı veya sözlü herhangi bir miting çağrımız var mı? Yok. Biz buraya il açılışımız için geldik. Kim gelirse gelsin, onlarla yaparız merasimimizi. 10 kişi de gelebilir 10 bin kişi de. Kendiliğinden kalkıp gelen insanlarımıza, ‘Çok kalabalık oldunuz, emniyet müdürümüz kızıyor, gelmeyin.’ mi diyeceğiz? Müdür diyecek bir şey bulamadı. Güvenlik tedbirleri ve toplantı mevzuatını bana öğretecek hali yoktu ya? Sonuçta, ‘Buyurun, yapın açılışınızı.’ diyerek, bizi daha fazla uğraştırmadı.”

Bu vesileyle; Atatürk’e, Cumhuriyet’e, millete bağlı, Anayasa ve yasalara saygılı Türk polisinin 10 Nisan Polis Günü’nü kutlayıp şunu soralım:

Hem dünü hem de bugünü çalınan gençlerimizin yarınlarının da çalınmasının sebebi, tüm nifaklara rağmen kindar bir nesil olmamaları ve Atatürk’ün, en büyük eseri olan Cumhuriyet’i onlara emanet etmesi midir?!

Müyesser YILDIZ
9 Nisan 2025

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/gencler-polisin-uzerine-araba-surdu-sanki-81132

Kategori:Uncategorized