Çok değil, 10-15 yıl önce “FETÖ” yargısının ağır tahribatını yaşadık, büyük bedeller ödendi.
Bu acı tecrübeden sonra gelinen nokta daha ağır oldu; adaletsizlik ana gündemimize oturdu. Yeri göğü “haksızlık” feryatları kapladı, düzen daha beter bozuldu.
Göz göre göre bunca kötülük, yanlışlık niye?
“Menzil” deyip duruyorlar ya; birilerinin o “menzil” için 31 yıl önce söylediklerinden birisi şuydu:
“Hazmettire hazmettire geliyoruz… Şimdi artık millet sadece aktörleri değil, senaryoyu değiştirmeye talip. Bu senaryonun değiştirilme çalışmalarıdır bu çalışmalar… Biz onun için geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız, mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar.”
Adeta tam da bunu yaşıyoruz.
İkinci Soma Vakası mı?
Duymuşsunuzdur; geçen hafta Yargıtay’ın en önemli dairelerinden birisi olan 3. Ceza Dairesi’nde bir deprem yaşandı. Dairenin 4 üyesi başka dairelere gönderilirken, yerlerine 8 üye atandı.
Sebep?
İktidarın gazetesi Sabah’a göre, “skandal” bir karara imza atıp; “FETÖ” üyeliğinden yargılanan ve örgüte maddi destekle suçlanan eski ANAP milletvekili Halit Dumankaya’ya ait holdinge verilen mahkûmiyet kararını bozmuştu.
Bozma gerekçesi de; “3 tanık duruşmada dinlenmediği için eksik araştırma yapıldığı”, “gizli tanık ifadelerinin tek başına delil olamayacağı” gibi dikkat çekici sebeplerdi.
Olayın devamını önce Now TV’den Alican Uludağ, ardından Cumhuriyet’ten Barış Terkoğlu getirdi.
Alican Uludağ; Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimleri pazarlığı sonucunda geçtiğimiz Ekim’de Başsavcılık görevine getirilen 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk’ün yerine seçilen yeni Başkan Mustafa Kurtaran’ın, “Artık bu daireden operasyonel kararlar çıkmayacak.” diyerek dairenin “hukuk sınırları içerisinde” görev yapması yönünde bir politika geliştirmek istediğini ve bunu kararlarına yansıttığını hatırlatırken, dairenin aritmetiğinin değiştirilmesinde verilen kararlardan rahatsızlık duyan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yanı sıra TMSF’nin de etkili olduğunu, Dumankaya kararından sonra Saray’da bir zirve yapıldığını bildirdi.
Barış Terkoğlu ise TMSF-Dumankaya Holding bağlantısının detaylarını aktarıp; yıllardır kayyum olarak holdingin 17 şirketini yöneten TMSF’nin, bunları satmak için Yargıtay’ın el koyma kararını onamasını beklediğine, hatta satış için bazı anlaşmalar yaptığına, ama Yargıtay’ın o kararının her şeyin baştan başlamasına neden olduğuna dikkat çekti.
Biz de Yargıtay kulislerine kulak kabarttık ve şunları duyduk:
Dumankaya kararından sonra Saray’da yapıldığı belirtilen toplantıya katıldığı söylenen isimler doğruysa, adeta konu “devlet ve milli güvenlik” meselesi haline gelmiş. Ama çağrılmayan birisi olmuş; o da 3. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Kurtaran!..
İddiaya göre, 3. Ceza Dairesinin üyelerinin değiştirilmesi kararı bu toplantıda alınmış. Değişiklik Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu’nda görüşülürken bazı üyeler, “Niye değiştiriyoruz?” diye sormuş. Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez de, “Öyle olması gerekiyor. Bana güvenmiyor musunuz?” karşılığını vermiş.
Şimdi Yargıtay’da Dumankaya kararının nasıl değiştirileceği, yani geri alınacağı konuşuluyor.
Dosyanın Ceza Genel Kurulu’nda görüşülmesi süreci uzun olacağı için de büyük ihtimalle “Soma formülünün” uygulanacağı öne sürülüyor.
Ne olmuştu, 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma davasında?
Yine bunu ilk duyuran Barış Terkoğlu’na müracaat edelim. İstinafın onadığı dosya Yargıtay 12. Ceza Dairesi’ne gitti. Daire, aralarında maden ocağının patronunun da bulunduğu dört sanık için, “olası kastla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama” suçundan ceza verilmesi yönünde hüküm kurdu.
“Ankara’da hakimler var. Katliam hak ettiği cezayı buldu” denmek üzereyken; önce dairedeki üç üye görevden alınıp yerlerine iktidara yakınlığıyla bilinen yeni isimler getirildi. Ardından Yargıtay savcısı, önceki karara itiraz etti. 12. Ceza Dairesi, değişen heyetle daha önce verdiği kararı yeniden ele aldı. Sonuçta karar değişti; Soma’ya “kaza” dendi ve sanıklar da tahliye edildi.
Ölen madencilerin gönüllü avukatlığını yapan Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı’nın başına gelenleri biliyorsunuz. Atalay Gezi’den tutuklandı. Milletvekili seçilmesine ve Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tahliye edilmedi. Terörden hapse giren Kozağaçlı ise geçtiğimiz günlerde infazını tamamladığı için bırakıldı, ama savcılığın itirazı üzerine 24 saat geçmeden yeniden tutuklandı.
Dairenin Önemli İsmi Emekliliğini İstedi
Yargıtay kulislerine dönelim.
Mayıs’ta yapılacak Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) seçimleri için adeta aday patlaması yaşanıp Yargıtay’dan tam 48 üye aday olurken, 3. Ceza Dairesi’nin çok önemli ismi Yusuf Hakkı Doğan emekliliğini istedi.
Kısaca Yusuf Hakkı Doğan’ın kim olduğunu hatırlatalım.
Hakkari, Antalya, İstanbul gibi illerde savcılık yaptığı dönemde; “Yüksekova çetesi, Fırtına, Ahtapot, Kasırga, Savarona, Telekulak” başta olmak üzere çok önemli soruşturmaları yürüttü.
Son olarak Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin ihmali olup olmadığını soruşturan ekipte yer aldıktan sonra 2014’te Yargıtay üyeliğine seçildi. Kuruculuğunu yaptığı 16. Ceza Dairesi’nin 2021’de 3. Ceza Dairesi’ne dönüşmesiyle birlikte de görevini burada sürdürdü.
İşte 37 yıllık hukukçu olan bu isim Dumankaya operasyonundan sonra cübbesini çıkarmayı tercih etti.
Rivayet muhtelif. Kimi, operasyona tepki için ayrılma kararı aldığını iddia ediyor. Kimi de, emekliliğe aylar önceden karar verdiğini söylüyor.
Ama birleştikleri nokta şu; 3. Ceza Dairesi’ne yapılan operasyon, Temmuz’da hayata geçirmeyi planladığı bu kararı öne çekmesine yol açmış.
Bundan sonraki hukuk mücadelesini avukatlık cübbesiyle sürdüreceğini öğrendiğimiz Yusuf Hakkı Doğan, emeklilik kararını aldıktan sonra meslektaşlarına yaptığı değerlendirmede, “Hukuk güvenliği herkese lâzım.” demiş.
Şunu da kaydedelim:
Sadece Yusuf Hakkı Doğan’ın değil, Yargıtay’ı hâlâ “son kale” görüp gelişmelerden rahatsızlık duyan büyük bir sessiz çoğunluğun bulunduğu belirtiliyor.
Müyesser YILDIZ
21 Nisan 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/cubbesini-cikardi-82628