İçeriğe geç

“Ailevi” Değil Türkiye’nin Meselesi!..

Önceki gün bölücü terör örgütü PKK, “arkası yarın” havasında, sözde kongresini topladığını açıkladı.

Nerede toplandılar, “tasfiye ve silah bırakma” için ne şartlar belirlediler, İmralı’daki teröristbaşı o toplantıya nasıl ve hangi mevuzatla katıldı gibi onlarca soruya cevap verilmesi gerekirken, aynı akşam bir televizyona çıkan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Örgütün tarihi çağrıya cevabını duymak için anlaşılan bir müddet daha bekleme durumunda olacağız.” demekle yetindi.

Bu arada örgütün silah bırakmasının yeterli olmayacağını, illegal yapıların da tasfiye edilmesi gerektiğini belirtirken, şu benzetmeyi yaptı:

Nasıl ki, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları hesap verebilir bir şekilde faaliyet gösteriyorsa, aynı şekilde örgütlerin de bu modele geçmesi gerekir.”

Yani bölücü terör örgütünü bugünden siyasi parti ve STÖ seviyesine terfi ettirdi!..

Fidan’ın önem ve özelliği şu: Oslo’dan bu yana PKK ile müzakerelerin mimarı. MİT Başkanı İbrahim Kalın konuşamayacağına göre, kafalardaki tüm soruları onun cevaplaması gerekirdi. Ancak o genel ifadelerden sonra ne yaptı?

Kalktı, 4-5 sene önce, yani MİT Müsteşarı’yken “ağır arsenik ve cıva” ile suikast girişimine uğradığını ifşa etti.

Yıllar, günler torbaya girmiş gibi, bu ifşa için o günü niye seçti bilinmez; ama haliyle suikast işi PKK’nın sözde kongresinin önüne geçti, bu daha çok konuşuldu.

Lozan’ı Çiğneyen “Dost”

Bakan Fidan, suikast gibi çok ciddi bir konuyu açıkladığına göre, biz de daha önemsiz bir olayı gündeme getirelim.

Hatırlanacaktır; 10 gün önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis ve Yardımcısı Aleksandra Papadopulu üç günlük özel bir ziyaret için İstanbul’a geldi. Yunan medyası bile şaşırıp, “İstanbul ziyaretinin süresi çok uzun. Gerapetritis, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile buluşup kahve mi içecek?” diye yazdı.

Gerapetritis 30 Nisan’da başlayan ziyaretinde; Lozan’a göre bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi ile kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu’na gitti ve İstanbul’daki Rum cemaatiyle buluştu.

Özel ziyaretin” önemli kısmı şunlardı:

İstanbul’a “Konstantinopol” dedi… Lozan’a aykırı şekilde Fener Rum Patriği Bartholomes için “Ekümenik” unvanını kullandı… Patrik Bartholomeos’la Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasını görüştüklerini bildirip her zaman Patrikhane’nin destekçisi olacaklarını söyledi…

Yani A’dan Z’ye Lozan’ı çiğnedi!..

Atina’dan Gelen İfşa

Özel ziyaret” olsa da birbirlerine “kıymetli dostum”, “sevgili dostum” diye hitap eden Hakan Fidan ve Yorgo Gerapetritis’in Ankara veya İstanbul’da buluşup en azından bir kahve içmesi gerekirdi, değil mi?

Hayrettir, böyle bir buluşma gerçekleşmedi. Daha doğrusu 6 Mayıs’a kadar öyle sanıyorduk. Çünkü ne Dışişleri Bakanlığı’nın ne de Fidan’ın sosyal medya hesabından Yunan Bakanla ilgili herhangi bir paylaşım yapılmadı.

Meğer buluşmuşlar da bizimkiler, nedense Türk Milleti’nin bilmesine ve öğrenmesine gerek duymamış.

Nasıl mı?

6 Mayıs’ta Yunan To Vima Gazetesi bir forum düzenledi, devletimizin Anadolu Ajansı da Gerapetritis’in burada yaptığı konuşmaya ilişkin geniş bir haber geçti. Haberde ise Yunanistan Dışişleri Bakanının Türkiye’nin savunma sanayisini övdüğü ve “ilişkilerin iki yıl öncesine göre çok iyi olduğunu”, “ticari ilişkiler, Kıbrıs meselesi gibi konularda olumlu adımlar atıldığını” söylediği aktarıldı.

Evet, Gerapetritis bunları söyledi, ama başka şeyler de anlattı.

Örneğin; Türkiye’nin Avrupa savunma yapısına katılımı için “uluslararası hukuk kurallarına ve müttefik devletlerin bütünlüğüne saygı duyduğunu göstermesi” gerektiğini vurguladı…

Kıbrıs için, “1974’teki yasadışı işgâl” deyip, Türkiye’nin Ada’nın bölünmesini savunması halinde Avrupa savunma sistemine katılmasının mümkün olmadığını kaydetti…

Ne Özeli?.. Genel… Genel…

Asıl kısma gelelim. Gazeteci, şunu sordu:

Geçen gün mevkidaşınız Hakan Fidan ile özel olarak nitelendirilen bir yemek yediniz. Bildiğiniz gibi, bu nitelendirmeler gazetecilerin ilgisini çekiyor. Bu konu hakkında konuşmadınız. Ne görüştünüz? Gündemde, mahremiyetin daha özgür bir tartışmayı da destekleyebileceği zor konular var mıydı?”

Gerapetritis önce şu karşılığı verdi:

Gayrı resmi akşam yemeği ile ilgili olarak; [bir] gazetecinin hayal gücünü harekete geçirecek çok daha önemli konular olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz gibi gayrı resmi bir ziyaret için Konstantinopol’deydim. Bir dizi temasta bulunma fırsatım oldu. Ekümenik Patrik ile Rum diasporası ile Roma kurumlarını, tarihi Heybeliada Ruhban Okulu’nu bizzat ziyaret etme ve önemli kişilerle temas kurma fırsatı buldum.”

Konstantinopol, “Ekümenik Patrik” ifadelerini geçtik; demek ki, Fidan’la “gayrı resmi bir akşam yemeği” yemişler. Biz de bunu ancak Yunan gazeteci ve Bakan’dan öğrenebiliyoruz!..

Peki ne konuşmuşlar?

Gerapetritis, devamını şöyle getirdi:

Sizin de söylediğiniz gibi, Türkiye Dışişleri Bakanı ile gayrı resmi akşam yemeği daveti vardı. Bu görüşmede, sizin de anlayacağınız üzere, her şeyin ötesinde güncel konular, yani uluslararası ve bölgesel meselelerle ilgili olan, dahası Yunanistan ve Türkiye için ortak zorluklar teşkil eden konular ele alındı. Kıbrıs konusunu görüştük. Yunanistan’ın, esaslı bir ilerleme kaydedilmesi önünde caydırıcı bir unsur olarak işlev görecek olan hiçbir oldubittinin (fait accompli) yaratılmaması gerektiği yönündeki tutarlı tutumunu her şekilde ifade ettim. İkili ilişkilerimizi ilgilendiren konuları, yani bir sonraki Yüksek Konsey’in belirlenmesi konusunu ve Siyasi Diyalog ve Pozitif Gündem ile ilgili diğer ikili konuları önümüzdeki haftalarda resmi bir formatta ele alma fırsatımız olacak.”

Halimize bakın. Yunanistan en çok sorunumuz olan ülke; arkasına ABD ve AB’yi almış, adım adım Türkiye’yi çevreliyor. Bu arada iki bakanın buluştuğunu Yunan gazeteciler biliyor, Bakan’a soruyor, o da enine boyuna cevap veriyor.

Bizim ise ruhumuz duymuyor ve yetkililer en azından bu buluşma duyulduktan sonra dahi herhangi bir açıklama yapma gereği duymuyor.

Ha gerçi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Kasım’daki basın toplantısında, Yunanistan’la görüşmeler hakkında açıkça şunu söylemişti:

Biz, Ege’deki sorunlar, Doğu Akdeniz’deki meseleler, Türk azınlığa dair meseleler dahil tüm sorunları bir paket olarak ele almayı tercih ediyoruz. Bunları hep birlikte ele almayı, imkan dahilinde de kamuoyunun gözünden uzakta tartışmayı tercih ediyoruz. Meselelerin aşırı politize edilmesini doğru bulmuyoruz.”

Malum; Fidan, Türk Cumhuriyetlerinin AB’nin 12 milyar Avroluk fonu karşılığında Kıbrıs Rum kesimine büyükelçi atadığında da, “Aramızı bozmak isteyen bazı çevreler, bu sorunu bizim açıktan kamuoyunda tartışmamızı istiyorlar. Biz prensip olarak ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz.” demişti.

Ne o; Yunanistan’la ilişkiler de mi “ailevi konu” sayılıyor ki, böylesi önemli bir buluşma milletten gizlendi?!

Müyesser YILDIZ
11 Mayıs 2025

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/ailevi-degil-turkiyenin-meselesi-85294

Kategori:Uncategorized