
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en çok eleştirilen Diyanet İşleri Başkanı herhalde Prof. Ali Erbaş oldu. Bu yüzden de açtığı “hakaret” davalarının sayısı hesaplanamaz hale geldi. Ki, 10 ay önce bizzat kendisi 3 bin kişiye hakaret davası açtığını açıklayıp, “Tazminatları Filistin’e, Gazze’ye gönderiyorum.” diye övünmüştü.
Prof. Erbaş’ın bu davalarından birisini ve hatların nasıl karıştığını anlatalım.
Emekli kadın emniyet personeli olan G.G., yaklaşık 5 yıl önce Ali Erbaş’ın kardeşiyle ilgili sosyal medyada yer alan bir haberin altına kendi hesabından şu yorumu yapar:
“Aman Allahım bunların hepsi yalancı sahtekâr utanmaz ahlaksız Allahtan korkmaz kuldan utanmaz yaratıklar…”
İşte Erbaş veya avukatları bu yorumu 5 sene sonra fark eder ve 65 yaşındaki G.G. hakkında “kamu görevlisine alenen hakaret” suçlamasıyla dava açıp hapisle cezalandırılmasını talep eder.
Ankara 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada G.G., suçlama konusu paylaşımı üzerinden uzun zaman geçtiği için hatırlamadığını, Ali Erbaş’ı hedef alıp bilerek ve isteyerek hiçbir yorum yapmadığını söyler.
Avukatlarından Kazım Farımaz, söz konusu paylaşımın yapıldığı tarihte G.G.’nin yurt dışında olduğunu belirterek şunları anlatır:
“Türkiye’deki gündem ve kişilerden habersizdir. Paylaşım incelendiğinde, bir sosyal medya paylaşımının altına yapılan yorum gözükmektedir. Ancak bu ekranın bir bölümüdür, müvekkilin paylaşımından önce ve sonra pek çok paylaşım mevcuttur. Müvekkilin emniyette alınan beyanından anlaşıldığı üzere Ali Erbaş’ı hatırlaması bile mümkün değildir. Bilmediği ve hatırlamadığı birine karşı hedef alarak yorum yapması söz konusu değildir. Ayrıca iddia konusu yorumun doğrudan Ali Erbaş’a yönelik olduğu yönünde herhangi bir tespit yapılması mümkün değildir. Yorum içeriğinde kullanılan ‘bunların hepsi’ şeklindeki ifade doğrudan bir kişiyi hedef almamaktadır. Hakaret suçunun oluşabilmesi için hedef gösterilen kişinin açıkça belirlenebilir olması gerekir.”
Papa’yı Hatırlattı
Av. Farımaz, Ali Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanı olduğunu hatırlatırken de şu ifadeleri kullanır:
“Diyanet İşleri Başkanı sıfatı sadece kamu otoritesini değil, aynı zamanda İslâm dininin hoşgörü ve tahammül ilkelerini de temsil etmeyi gerektirir. Dolayısıyla da kendisi hakkında dile getirilen eleştiriler ve söylemler karşısında, bu makamın sorumluluğu çerçevesinde daha anlayışlı, soğukkanlı ve tahammül sahibi bir yaklaşım sergilemesi beklenir. Bu noktada Papa II. Ioannes Paulus’un kendisine suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’yı affederek hapishanede ziyaret etmesi, bir dini liderin hoşgörüsüne ve barışçıl yaklaşıma çarpıcı bir örnektir. Bu örnek doğrudan kabul anlamına gelmemekle beraber, dini temsil makamında bulunan kişilerin tahammül sınırlarının yüksek olması gerektiğine işaret etmektedir.”
G.G.’nin diğer avukatı Alper Kaan Farımaz ise, “Söylemin müştekiyi hedef alarak yapıldığı kabul edilse dahi, içeriği itibari ile yine hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır. Söylem ifade özgürlüğü kapsamındadır.” der.
Ali Erbaş’ın avukatının, sanığın cezalandırılması talebinde bulunmasının ardından mütalaasını veren Savcı, “iddiaya konu söylemin kime yönelik olarak söylendiğinin belirlenebilir olmadığı ve paylaşımdaki ifadelerin tekil kişiyi değil çoğul kişiyi kastettiği” gerekçeleriyle G.G.’nin beraatını talep eder.
Mahkeme de aynı gerekçelerle G.G.’nin beraatına karar verir.
Diyanet Suç Uydurur mu?
Ancak Ali Erbaş’ın avukatı, karara İstinaf nezdinde itiraz eder. İtiraz gerekçelerini G.G.’nin avukatları Kazım Farımaz ve Alper Kaan Farımaz’ın karşı dilekçesinden aktaralım.
Erbaş’ın avukatı, G.G.’nin kamu görevlisine alenen hakaret ettiğini savunur.
G.G.’nin avukatları, “Katılanın 5 yıl sonra öğrenmesi, iddiaya konu fiilin aleniyet unsurunun oluşmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü, katılanın kişiliğine yapılan hakareti 5 yıl gibi uzun sürede hissetmesinin insani özelliklere uygunluğunu Dairenizin takdirine arz ediyoruz.” karşılığını verir.
Erbaş’ın avukatı, söz konusu yorumla “Erbaş‘ın manevi varlığının zarara uğratıldığını, kamuoyu ve Erbaş’ın çevresinin kışkırtıldığını” öne sürer.
G.G.’nin avukatları, Erbaş’ın avukatının yorumun tamamını değil, bir kısmını yazarak Daireyi yanıltmaya çalıştığını belirtip, “Söz konusu yorum yalnızca müvekkilin kendi sosyal medya hesabından yapılmış olup, herhangi bir kişi veya grubun dikkatine sunulmamış, teşhir edilmemiştir.” der.
En önemli ayrıntıya gelelim.
Erbaş’ın avukatı, “Müvekkile ‘din simsarı’ şeklinde haksız ve kabul edilemez bir yakıştırma yapılarak onuru ve şerefi zedelenmiştir.” gibi bir iddiada bulunur.
G.G.’nin avukatları ise iddianamede böyle bir suçlamanın yer almadığını ve G.G.’ye karşı “suç uydurulduğunu” bildirip şunları vurgular:
“Bu beyan, katılan tarafın hakaret dosyalarının çok fazla olduğunun kanıtıdır. Diğer dosyalarından kopyala-yapıştır şekilde İstinaf dilekçesinin yazıldığını düşünüyoruz. Bu durum da katılanın hakaret dosyalarını kazanç kapısı olarak gördüğünün açıkça kanıtıdır.”
Yapılan suçlamaya bakar mısınız; hem de Diyanet İşleri Başkanına!..
Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar”?..
Müyesser YILDIZ
28 Ağustos 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/diyanet-isleri-baskaninin-actigi-hakaret-davalari-cogalinca-97089