
Gün geçmiyor ki yargıda, siyasette, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, dış politikada makul ötesi olaylara, daha önemlisi bunların “makulleştirilmesine” yani normalleştirilmesine tanık olmayalım.
İşte bu tabloya birkaç örnek:
Geçtiğimiz günlerde Mesut Barzani Cizre’ye geldi ve uzun namlulu silahları, bordo bereli peşmergeleriyle boy gösterdi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli bu tabloyu eleştirince Barzani’nin ofisi, bu geliş şeklinden Türkiye’nin ilgili kurumlarının onayıyla yapıldığını öne sürmekle kalmadı Bahçeli’yi, “Biz, Allah’ın Devlet Bahçeli’ye hidayet verdiğini, ırkçılık ve şovenizmden vazgeçtiğini sanıyorduk. Ancak görünen o ki; o hala eski Bozkurt, sadece şimdi koyun postuna bürünmüş.” ifadeleriyle eleştirdi.
Erdoğan ve AKP sözcüsü Ömer Çelik, bu açıklamaların düzeltilmesini isterken Dışişleri Bakanlığımız, KDP liderliğinden hem izahat hem de derhal sorumlular hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını talep etti.
Sonuç?
Barzani’nin ofisi veya KDP liderliği değil, “Kürdistan hükümeti” bir açıklama yaptı. Açıklamada, Cizre’de Barzani’ye gösterilen ilginin “takdire şayan” olduğu vurgulandıktan sonra, “Bu tarihi ziyaretin ardından ne yazık ki farklı, istenmeyen ve maksadını aşan yorum ve değerlendirmeler gündeme gelmiş, bu durum endişelere yol açmıştır. Önemli olan husus, Türkiye Cumhuriyeti ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerde yakalanan bu müstesna dönemdir.” denildi. Peşi sıra “barış sürecinin” önemine dikkat çekilip, “dayanışma, ilişkileri güçlendirme, ortak çıkarları ve bölge istikrarını korumaya odaklanma” çağrısında bulunuldu. Ez cümle, “barış süreci zarar görür ha” uyarısında bulunuldu.
Bahçeli’den özür dileme de sorumlular hakkında işlem de yok…
Ama Ahmet Hakan bile, “Yapılan saygısızlığı tam olarak telafi etmiyor bu açıklama. Sadece ‘eh işte’ dedirtiyor.” noktasına gelmişken, MHP’nin yayın organı dahil aslan medyamız, bu suya tirit açıklamayı “geri adım” saydı, iyi mi?
Neyse ki, Bahçeli dün, “Cizre provokasyonu ve bazı açıklamalar bizi yıldırmayacaktır… Ben elbet bir bozkurtum, öyle de geçip gideceğim” diyerek, Barzani’nin hiç de geri adım atmadığını söylemiş oldu.
Ha Gelmiş Ha Zoom’la Bağlanmış… Hangi Hukukla?
Mâkul ve illa da hukuk devleti olan bir devlette teröristler için yasalar çiğnenmez, değil mi?
Ama neler yaşandı?
Evvela ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü olan İmralı’deki teröristbaşı yürürlükteki yasalara aykırı şekilde Zoom bağlantısıyla Kandil’deki örgütüyle ve muhtemelen Suriye’deki teröristbaşlarıyla görüştürüldü. Yetmedi, koca koca adamlar teröristbaşının aynı yöntemle TBMM’deki PKK komisyonuna bağlanıp konuşmasını istedi. Olmadı, üç milletvekili ayağına gönderildi. Ama hâlâ, 51 komisyon üyesinin teröristbaşını SEGBİS’le dinlemesini isteyenler var.
Benzer bir yasa dışılığı dün de gözlerimizle gördük.
Şöyle ki; DEM, İstanbul’da “Uluslararası barış ve demokratik toplum konferansı” düzenledi.
Öncesinde Suriye’deki teröristbaşı Mazlum Kobani’nin sözde dış ilişkiler başkanı İlham Ahmed’in bu toplantıya bizzat katılabilmesi için iktidardan izin istendi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, dört gün önce bu talebe şu karşılığı verdi:
“Buradaki terör faaliyetinden vazgeçilmesi çerçevesinde ele alınacak işler bunlar. Vazgeçsinler, buyursun gelsinler. Bahsettiğiniz kişi, silah bırakmamaktan bahseden; silah bırakmamanın niçin gerektiğini ‘silah bırakamayız, çünkü uluslararası mükellefiyetlerimiz var’ çerçevesinde izah eden birisi. Kullandığı unvan da Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı bir yaklaşımı ifade ediyor.”
Sonuç?
DEM, konferans programını önceden yayımladığı ve de “Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetimi dış ilişkiler daire başkanı” unvanını kullandığı İlham Ahmed’in bu konferansa Zoom aracılığıyla bağlanacağını duyurduğu halde ne toplantıya ne Ahmed’in Zoom’la bağlanmasına engel olundu.
Peki Ömer Çelik’in ifadesiyle, “silah bırakmamaktan bahseden” İlham Ahmed “Suriye’nin bütünlüğüne aykırı bir yaklaşımı ifade eden” unvanıyla konferansta neler söyledi?
Suriye’deki sözde özerk yönetimin önemli bir rol oynamasında teröristbaşının etkilerinin olduğunu anlatıp, Türkiye’den “savaş-çatışma” diyenlerin seslerini kısmasını istedi!..
Gerçekte sesi kısılması gerekenin şu cüretine bakar mısınız?!
Teröristbaşının suçu (!) neyse; ona da Zoom imkânı sağlamak yerine, Temmuz’da İmralı’dan tahliye edilen Veysi Aktaş’a mesajı okutturuldu.
Terörisbaşı ise yine “ulus-devlet sosyalizminin başarısızlığından, demokratik cumhuriyet ve ulus perspektifinden, kolektif haklardan” söz etti!..
Açıklayın; Hep Birlikte Karar Verelim
Bu da son “makul”ümüz…
Yeni açılımın baş sahibi Devlet Bahçeli, tam iki kez teröristbaşından, “silah bırakmanın SDG/YPG/PYD’yi de kapsadığı çağrısında bulunmasını” istediği halde, teröristbaşı onun sözünü yere düşürdü.
Milletin tüm tepkilerine rağmen üç milletvekilinin teröristbaşının ayağına gönderilmesine karar verilirken de; görüşmenin odak noktasının, Suriye’deki SDG/YPG/PYD’ye silah bıraktırıp bıraktırmayacağının sorulması olacağı vurgulandı.
Sonuç?
Evet soruldu, ama teröristbaşının cevabını öğrenemedik.
Çünkü TBMM ve PKK komisyonu başkanı Numan Kurtulmuş öncesinde, “İmralı’ya giden milletvekilleri kendi gözlemlerini, notlarını komisyona anlatacaklardır. Mühim olan, orada ne konuşulduğunun ana hatlarının komisyonla paylaşılmasıdır. Kamuoyundan gizli kapaklı hiçbir şey şimdiye kadar yapılmadı, bu görüşme de gizli kalmayacaktır.” dediği halde kim tarafından hazırlandığı belli olmayan, DEM’lilerin bile itiraz ettiği, çalakalem yazılmış üç-dört sayfalık özet bir tutanak okundu.
İmralı’ya giden DEM’li Gülistan Kılıç Koçyiğit de Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda -ne var ne yok- ortaya döktü, yani Suriye’de silah bıraktırmaktan değil, Barzanistan modelinden dem vurdu.
Ama örneğin iktidarın gazetesi Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, bunu değil, Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, “Ben iktidarın, iktidarda kalıp kalmamaktan bağımsız olarak bu süreci yürüttüğünü hiç düşünmedim. Hâlâ da düşünmüyorum açıkçası” sözlerine üzülüp, “Erdoğan ve Bahçeli’ye açık haksızlık, büyük saygısızlık ve çok büyük insafsızlık yapılmasından” dert yandı.
Son bombayı da MHP Lideri Bahçeli patlattı ve “göz kamaştıran gelişmelerin muhatabı olmanın eşiğindeyiz” müjdesini verip teröristbaşının üç milletvekiline yaptığı açıklamalar için şunu söyledi:
“PKK’nın kurucu önderliğinin mesajları makul, müspet, muteber ve muayyendir.”
Devamında da, “Bu mesajın hilafına kamuoyuna maksatlı açıklamalar yapmanın, süreci çarpıtmanın ve berrak suyu bulandırmanın hiçbir mana ve ehemmiyeti yoktur.” diye ekledi.
Teröristbaşının açıklamaları “makul, müspet, muteber ve muayyen”; İmralı’ya giden DEM’li Koçyiğit’in açıklamaları ise “maksatlı ve çarpıtma”, öyle mi?
Bu kararı veren ve millete tebliğ eden kim; kendileri!..
O kadar eminseniz, buyurun; tutanakların tamamını açıklayın, millet de hakemlik yapsın…
Neticede kaderi belirlenmek istenen Türk Milleti değil mi?
Aynen jet hızıyla açığa alınan, Eskişehir’de görevli trafik polisimizin dediği gibi; “burası Türkiye” değil mi ve “burada son sözü her zaman Türk Milleti’nin söylemesi” gerekmez mi?!
Müyesser YILDIZ
7 Aralık 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/makulunu-kaybeden-ulke-105154