İçeriğe geç

Erdoğan, O Bakanlara “Gitmeyin” Demiş!..

Hükümet, AKP ve devlet temsilcilerinin, HDP’lilerle 28 Şubat’ta gerçekleştirdiği Dolmabahçe toplantısı tartışılıyor.

Erdoğan, o toplantının yapıldığı gün akşam saatlerinde Suudi Arabistan’a giderken PKK’yı kastederek, “Ne istendi de bu hükümet 12 yıllık Başbakanlığım döneminde verilmedi… Bunlar saymakla bitmez” dedi.

Yani Dolmabahçe toplantısına herhangi bir tepki göstermedi. Taa ki, 21 Mart’a kadar. Ukrayna’dan dönerken şunları söyledi:

“Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek, oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Hâlâ yeni yeni talepler ortaya çıkıyor. Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle tamamen örtüşen bir şey yok. O zaman neyi görüştüler? Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz? Böyle bir şey var mı?”

Bu sözler üzerine Erdoğan’a şu soruldu:

“İzleme Kurulu’nu doğru bulmadığınızı söylemiştiniz. Şimdi de Dolmabahçe görüşmesini doğru bulmadığınızı söylüyorsunuz… Cumhurbaşkanı olmadan da söylediniz, ben bu işin devamlı takipçisi olacağım diye. Hükümet zaten bu konularda sürekli sizle istişare ediyor. Bir taraftan hükümete bakıyoruz, sonra siz ‘o yanlış oldu’ diyorsunuz.”

Erdoğan da şu cevabı verdi:

“Bakın, Hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. Yani olaya böyle abartılı yaklaşım doğru değil. O dediğiniz başkanlık sistemine geçtiğimiz zaman olabilir. Başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. ‘Hayırlı olsun’ demek düşer bana. Ama ben de, bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına da sahibim.”

O günlerde bu çıkış üzerine yazdığım yazıda, “İyi de o toplantının başkanlığını yapan, uğruna Bülent Arınç’ı küstürdüğü, en güvendiği isim, ‘hükümetteki gözlemcisi’ denilen Yalçın Akdoğan ile yine sağ kolu olarak bilinen İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Grup Başkanvekili Mahir Ünal değil miydi? Kendisine bilgi mi vermediler veya Erdoğan’a rağmen mi gittiler? Yoksa onları da mı gözden çıkardı veya onlar da mı saf değiştirdi?” diye sordum.

Galiba Yine Aldatılmış

Dolmabahçe tartışması, Erdoğan’ın Bayram namazı çıkışında yaptığı açıklamayla yeniden alevlendi. Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmediğini belirten Erdoğan şöyle konuştu:

“O toplantı bir mutabakat toplantısı olamaz. Niye? Çünkü ortada bir hükümet vardır, diğer tarafta grubu olan bir siyasi parti vardır. Burada neyin mutabakatını, kimle, ne için sağlıyorsun? Öyle bir şey olmaz. Yani eğer ada ile ilgili bir çalışmaysa bu, böyle bir şey asla olmaz. Bu mutabakatın yeri parlamentodur. Parlamentoda, diğer siyasi partiler de hükümet de müşterek çalışmasını yapmak suretiyle orada kalkar, ‘Türkiye Mutabakatı’ gibi böyle bir değerler silsilesini ortaya koyarlar. Bu parlamentodan çok güçlü bir şekilde çıktığı zaman onun bir karşılığı olur, bir değeri olur. Yoksa bölücü terör örgütüne sırtını dayamış olanlarla bir mutabakat asla yapılamaz. Böyle bir şey düşünülemez. Burada yan yana durup, orada bir fotoğraf karesi içerisinde yer almak doğru bir şey değildir.”

Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra Cumhuriyet toplantının detaylarını yazdı ve her gelişmeden an be an bilgi verildiğini öne sürdü.

HDP’li Pervin Buldan Cumhuriyet’in iddialarını kısmen doğrularken Dolmabahçe heyetinin başkanı Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “Dolmabahçe haberi büyük bölümüyle çarpıtılmış ve uydurma bilgilere dayanmaktadır. Haberde Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen gündeme getirilen iddialar ise gerçek dışıdır” dedi.

Tüm bu gelişmeleri hatırlatmamızın sebebi şu: Erdoğan’ın bayramda yakın çevresiyle de Dolmabahçe’yi konuştuğunu öğrendik.

İddialara göre Erdoğan, “Başından beri siyasilerin bu tür görüşmeler yapmasını doğru bulmadığımızı, buna taraftar olmadığımızı söyledik. Hele de doğrudan kamuoyu ve basın önünde görüşme yapılmasına kesinlikle karşıyım. Sürecin devlet görevlileri eliyle yürütülmesi gerekiyor. Aksi bir durum terör örgütünü meşrulaştırma olur” değerlendirmesinde bulunduktan sonra Dolmabahçe toplantısına katılan Akdoğan ve Ala’yı kastederek, “Yalçın’a da Efkan’a da gitme dedim” uyarısında bulunduğunu anlatmış.

Nasıl yani?

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Dolmabahçe toplantısının yapılacağını bir gün öncesinden Twitter’dan müjdelemiş!..

Erdoğan, “gitmeyin” demiş, ama kendisine en yakın bilinen isimler onu dinlemeyip gitmiş!..

Böyle bir “kalkışmaya” kim cesaret edebilir ki?

Erdoğan’ın bayramdaki değerlendirmelerine tanık olan isimlerden biri şu yorumu yaptı:

“Her zamanki sıradan bir toplantı gibi sunulduğu, toplantının içeriğinin söylenmediği anlaşılıyor. Galiba bir rol kapma çabası da olmuş…”

Acaba kim doğru söylüyor?

Erdoğan’ın Ukrayna’dan dönerken yaptığı açıklamadaki şu satırların altını bir kez daha çizelim:

“Bakın, Hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. O dediğiniz başkanlık sistemine geçtiğimiz zaman olabilir. Başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. ‘Hayırlı olsun’ demek düşer bana.”

Heyet Başkanı Yalçın Akdoğan’ın Dolmabahçe toplantısından 2 ay sonra 25 Mayıs’ta Star Gazetesi’ne verdiği röportajda, “Mekânın Başbakanlığın İstanbul’daki çalışma ofisi olması sebebiyle Dolmabahçe buluşmasına epey anlam yüklenmişti. Bunlar hesap edilmiş şeyler miydi?” sorusuna verdiği cevap da önemli. Akdoğan şöyle bir izahta bulunmuştu:

“Büyük mutabakat oldu, o yüzden Dolmabahçe’de toplanıldı, basın çağrıldı gibi algılanıyor ama öyle değil. Normalde ben HDP ile Başbakanlıktaki odamda görüşüyorum. Görüşme öncesinde sonrasında medya görüntü alıyor. O gün de aynı şey oldu. Ben Cumhurbaşkanı ile yurt dışına çıkacağım için İstanbul’daydım. Onlar da İmralı’dan geldikleri için İstanbul’daydı. Bu nedenle Ankara’ya gidemeyeceğimiz için Dolmabahçe çalışma ofisindeki odamda onları kabul etmiş oldum. Onlar da açıklamayı orada yapmış oldular. Bu, birden apayrı bir şey gibi yansıtıldı, algılandı.”

Millete karşı iyi-kötü polisi oynamıyorlarsa, Dolmabahçe konusunda da Erdoğan ve AKP arasında bir “kopukluk” veya “çatışma” yaşandığı anlaşılıyor.

İyi de Erdoğan’a yakın ismin ifadesiyle “rol kapmaya” çalışan ya da Erdoğan’ın ifadesiyle, “kendi tasarrufunu” kullananlar kim, kimlerdi?

Sahi; Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe mutabakatı hakkında ne düşünüyor?

Doğruysa, Erdoğan’ın “gitmeyin” dediği Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala, Davutoğlu’nun emri üzerine o pozları vermiş olabilir mi?

Müyesser YILDIZ
20 Temmuz 2015

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/efkana-da-yalcina-da-gitmeyin-dedim-2007151200.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/efkana-da-yalcina-da-gitmeyin-dedim-2007151200-78905

Kategori:Uncategorized