Almanya öncülüğünde AB ile “mülteci pazarlığı” yapıyoruz.
Geçen haftaki toplantıda, Başbakan Davutoğlu AB liderlerine yeni önerilerde bulundu. O toplantıda, prensipte anlaşma sağlandığı, ancak anlaşmaya 10 gün içinde son şeklinin verileceği açıklandı. Nihai toplantı için de 17-18 Mart tarihleri belirlendi.
AB’nin açık niyeti; Yıllardır “Doğu-Batı arasında köprü” dediği Türkiye’yi üç-beş kuruşa “toplama kampı” yapmak.
Gizli niyeti de Türkiye’nin Rum kesimini tanımasını, yani KKTC’den vazgeçmesini sağlamak. Türklere vizesiz seyahat için önümüze koyduğu 72 maddeden biri olan, “Tüm AB Üye Devletlerin vatandaşlarına, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına girişlerinde eşit davranılması” şartının yegâne anlamı budur.
Bu ağır maddi ve manevi yükün karşılığında ne alacağız?
“AB 3 milyar euro” demişti. Davutoğlu bunu 6 milyar euroya çıkarttı…
Bir de Avrupa ülkelerine vizesiz seyahat edeceğiz ve AB ile yeni müzakere başlıkları açılacak…
Paradan konuşalım… Geçen hafta Davutoğlu Brüksel’deyken Erdoğan bile, “Biz sığınmacılara bugüne kadar 10 milyar dolar harcadık. Avrupa Birliği mülteciler için destek verecek, ama hâlâ vermediler. Şu anda Başbakan Davutoğlu orada, umarım parayı alıp, döner” dedi.
Evet, Davutoğlu parayı alıp, döndü. Ama sadece 3 milyarın 95 milyonluk kısmını… AB Komisyonu Başkanı Junker’in, “Başlangıç olarak 3 milyar avroluk fon 2018 sonrası yeni katkılarla desteklenecek” mesajı, paranın akıbeti hakkında bir fikir vermiyor mu?
Vizesiz seyahat ve yeni müzakere başlıklarının açılmasına gelince;
Pazarlıkların lideri Merkel daha dün partisinin toplantısında şunları söyledi:
“Şu anda AB’nin sınırlarının korunması üzerine Türkiye ile yapılan görüşmelerin bu ülkenin AB üyeliğine evet demekle bir bağlantısı yok. Ancak biz ucu açık görüşmeleri sürdürüyoruz. Vize konusunda da tüm şartların yerine getirilmesi önemli.”
-Çanakkale Ruhu Böyle mi Olur?-
Derdim, bu çirkin pazarlığı hatırlatmak değil.
Anlaşma için belirlenen 17-18 Mart tarihine dikkat çekmek.
Bu tarihi kim belirledi ve kabul ettiyse, sanki niyetleri bizimle dalga geçmek…
Ülkemiz terörle sarsılıyor…
Terörün arkasında hangi “dost” ülkelerin olduğu belli…
İktidar mensupları ve destekçileri de “Yüz yılın hesaplaşmasından, kuşatılmasından” söz ediyor…
Peki 18 Mart neyin yıldönümü? Unuttuk mu?
Çanakkale Zaferi’nin 101. yıldönümü.
İngilizler, Fransızlar ülkemizi işgâle geldi… O zamanki sözde müttefikimiz de Almanya’ydı…
101 yıl sonra Almanya’nın öncülüğünde, hep birlikte Brüksel’de bir masaya oturup, yeni bir “işgâl” planı yapacağız… Türkiye’nin mülteciler üzerinden işgâli… Doğu Akdeniz’deki yegâne güvencemiz Kıbrıs’ın AB tarafından işgâli…
Oysa Başbakan Davutoğlu’nun en sık anlattığı Çanakkale ruhu değil mi?
Daha 10 gün önce Cuma Namazı için gizlice gittiği Silopi’de, “Önümüzdeki günlerde birtakım provokasyonlarla karşı karşıya kalabiliriz” dedikten sonra şunları söylemedi mi?
“Mart ayı kritik ay gibi gelir, ama bizim için Mart ayında en sembolik gün 18 Mart günüdür. Yani Çanakkale, İstanbul’u savunmak için bütün milletin omuz omuza verdiği, Çanakkale birliği ruhudur. Ve bu ruh eminin diğer birçok provokasyonun da üstesinden gelecektir.”
Geçen yıl seçim çalışmaları için gittiği Almanya’da bile, “Bizler Çanakkale ruhunu 21. yüzyıla taşıyoruz. Aslında önümüzdeki dönemde, gireceğimiz seçimlerde de bundan sonraki yeni Türkiye mücadelesinde de temel mesele Çanakkale ruhunu yaşatmaktır” demedi mi?
Davutoğlu geçen yıl Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. yıl törenine katıldı. Katıldı katılmasına, ama Süleyman Şah Türbesi’nin kaçırılmasıyla ilgili olarak maalesef şu kıyaslamayı da yaptı:
“Şah Fırat operasyonu esnasında, 9 saat içinde, kutsal bir emaneti, Süleyman Şah’ın naaşını ve oradaki emanetleri Suriye derinliğinden alıp, Eşme bölgesine defnedilmek üzere getiren Türk Silahlı Kuvvetleri’nde o gece gördüğüm disiplin, uyum, kararlılık ve cesaret, Çanakkale şehitlerinin mirasının sahipsiz olmadığını bir kez daha ortaya koydu.”
Davutoğlu’nun bu sözlerine aynı gün MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural şöyle tepki gösterdi:
“Çanakkale ruhunu anlayan biri, Sevr’i yeniden hortlamak isteyenlerle Dolmabahçe’de mutabakat imzalamaz, teröristlerle vatan, devlet, kimlik pazarlığı yapmaz. Çanakkale ruhunun ne olduğunu kavrayan biri ne anlama geldiğini bilir ve Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu toprakları terk etmez, dönmediler onlar. Maalesef fiili işgalcilerin yapamadığını, zihni işgal edenlerin bu ruhu ortadan kaldırmaya yönelik kirli ve pis pazarlıklar içinde olduğu açık ve nettir.”
Bugün biz de diyoruz ki; Çanakkale ruhunu anlayan birinin mazlum milletlerin emperyalizme karşı büyük zaferinin adı olan 18 Mart tarihinde olacağı yer Sevr’i yeniden hortlatanların oturacağı Brüksel masası değil, Çanakkale’dir.
Hem Çanakkale, hem terör şehitlerimizin aziz hatırası adına, lütfen gitmeyin ve o toplantıyı iptal edin Sayın Davutoğlu!..
Müyesser YILDIZ
15 Mart 2016
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/davutoglu-18-martta-canakkalede-mi-brukselde-mi-olacak-1503161200.html