İçeriğe geç

Şehit Yakınları ve Gazilerin İncinmediğinden Emin misiniz?!

Kurban Bayramı mesajında da “Terörsüz Türkiye” menzilinden söz eden Erdoğan, şunun altını özellikle çizdi: “Şehitlerimizin ruhlarını muazzep edecek; şehit yakınlarımız ve gazilerimizi incitecek hiçbir girişime bugüne kadar müsaade etmedik; bundan sonra da asla müsaade etmeyiz.”

Öyle mi oldu, oluyor; şu ana kadar yaşananların fotoğrafını çekelim.

Bölücü terör örgütü PKK’nın sözde kongresinde “fesih ve silah bırakma” kararı alınırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Lozan ile 1924 Anayasası sözde “Kürt sorununun” kaynağı olarak gösterildi.

Cumhur İttifakı’nın ortaklarından Zekeriya Yapıcıoğlu bile, “Yapılan açıklamada silahlı mücadeleden herhangi bir pişmanlığa ilişkin bir görüş yok. Aksine silahlı mücadelenin haklı ve meşru olduğu belirtilmiş” derken, sürecin baş aktörü MHP Lideri Devlet Bahçeli, Lozan’ın hedef alınıp, 1921 Anayasası’na özlem mesajını görmezden gelmekle kalmadı “PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan ile görüşme trafiğini yürüten heyetlere” teşekkürlerini ve şükranlarını sundu.

ABD-PKK’nın Lozan Hesabı

Lozan ve 1924 ifadelerinin sorulduğu DEM’in eşbaşkanı Tuncer Bakırhan ise şu cevabı verdi:

Süreç ilerlerse muhataplarına bu soruyu sorabilirsiniz.”

Anlaşılan, süreç ilerlediği takdirde İmralı’daki teröristbaşı dışında sözde kongreyi toplayan diğer teröristbaşları Murat Karayılan ve Duran Kalkan da “muhatap” alınacak ki, onları adres gösteriyor!..

Bakırhan’ın o kaçamak sözlerine karşın DEM’in Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, açıkça şunları söyledi:

Gerçek bir yüzleşmeye ihtiyacımız var. Lozan’da olanlar da hakikat, 24 Anayasası’ndaki o tekçi yapının ülkeyi getirdiği yer de bir hakikat.”

İktidarın en meşhur kalemi Abdülkadir Selvi de; “Lozan vurgusu beni de rahatsız eder. Çünkü doğru değil… Bu, PKK terör örgütünün bir açıklaması. Kendi tabanını ikna etmek için birtakım gerekçeler sunuyor.” savunmasını yaptı.

Öyle olmadığını ABD’nin hem yeni Ankara Büyükelçisi hem Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack adeta gözümüze sokup, “Kürtlerle ilgili aksilikleri” Lozan’a bağladı. Ama yetkililerimiz PKK gibi, Barrack’a da sessiz kaldı.

PKK’nın sözde fesih ve silah bırakma kararı coşkuyla karşılandı ya; oradaki teröristbaşlarının neler anlattığını özetleyelim:

PKK/KCK’nın sözde yürütme konseyi üyesi Murat Karayılan; silahlı mücadeleye son verme yönünde alacakları karara karşılık, devletin yasal adımlar atması gerektiğini buyurdu… Öncelikle teröristbaşının “fiziki özgürlüğünün” sağlanmasını, inkâr-imha zihniyetinin değişmesini istedi… Teröristbaşının çağrısının “demokratik konfederalizm” olduğunu, gerilla ve PKK’nın destan yazdığını, devletin savaşla sonuç almak istediğini, ama kendilerini yenemeyeceğini öne sürüp, “Bu bir son değil, yeni bir başlangıç.” dedi.

Diğer teröristbaşı Duran Kalkan da KCK bünyesindeki diğer yapılanmaların faaliyetlerinin devam edeceğini bildirdi.

Malûm, o sözde kongrede, MİT’in 2018’de ve 2019’da düzenlediği operasyonlarda öldürülen Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun “şehit” ilân edildi. Bunun ardından yurdun dört bir tarafında o iki terörist için anma törenleri düzenlendi. Ama Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu dışında bundan rahatsızlık duyan çıkmadı. Dahası, Valinin görevi bırakması üzerine millete bir açıklama yapma gereği bile duyulmadı; sanki böyle bir olay yaşanmamış gibi davranıldı.

DEM’liler ve İktidarın Dili

Bahçeli’nin “teşekkür ve şükranlarını” sunduğu, “şeref verdiniz” diye karşıladığı DEM’lilerin açıklama ve icraatlarına dönelim.

Örneğin DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan; “Tarihsel bir seçimle karşı karşıyayız. Ya Kürt ve Türk ilişkilerini demokratik temelde yeniden kuracağız ya da Orta Doğu’nun felaket senaryosu içinde biz de tükenip gideceğiz.” tehdidi savurup “Orta Doğu’ya bir örnek yaratmaktan” söz etti

Korucular için, “Çatışmalar bittiğinde korucuları işsiz bırakmayacağız. Elindeki silahı al, ver sopayı, köyde hayvan baksın. Daha onurlu bir görevdir.” dedi. Tepkiler üzerine güya özür dilerken, “korucuların mevcut çözümsüzlüğün bir sonucu”, “Kürt meselesi çözülmediği için ortaya çıkan bir zemin” lafını sokuşturdu.

Bayramda Barzanilerin yanı sıra Türkiye’nin ambargo uyguladığı Bafıl Talabani’yi aradı. Görüşmede Bakırhan’ın, “Tıpkı daha önceki dönemlerde olduğu gibi, mevcut aşamada ve gelecekte de barış sürecinin ilerlemesi için Sayın Barzani’nin rolüne ve desteğine ihtiyaç duyulmaktadır” dediği, Neçirvan Barzani’nin de, “Bu sürece desteğimizi sürdüreceğiz. Barış süreci bir fırsattır ve bu fırsat heba edilmemelidir.” karşılığını verdiği bildirildi.

Diğer Eş Başkan Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG’yi ziyaret etmesini, oradan gelen heyetlerin de Türkiye’de ağırlanmasını istedi… Yeni Anayasa konusunda ise MHP Lideri Bahçeli’nin “yeni bir kimlik” vurgusunun önemli olduğuna dikkat çekip “anadilde eğitim ve kapsayıcı bir vatandaşlık tanımının” yer aldığı “yeni bir toplumsal sözleşme”ye işaret etti… Ve faili meçhul cinayetlerin açığa çıkartılması gerektiğini belirterek, “Bu tarihi yüzleşme, bu hakiki yüzleşme gerçekleşmelidir.” dedi… Yani birinci çözüm sürecindeki gibi, terörle mücadelenin sorgulanmasını gündeme getirdi.

DEM Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, açılıma “yasal güvence” istedi.

Ahmet Türk, şöyle buyurdu:

Hem Kürtlerin hem de devletin bu sürece sahip çıkmasını umuyoruz. Kürt tarafları ve siyasetçiler Kürdistan’ın hangi parçasında olurlarsa olsunlar barış için iyi çalışmalar yapmalılar. Sayın Öcalan’ın başlattığı bu sürece herkes sahip çıkmalı. Kuzey, Güney, Doğu ve Batı’da bulunan siyasetçiler bu sürece destek olmalılar.”

DEM’in sözcülerinden Öztürk Türkdoğan, sürecin teröristbaşının liderliğinde yürütüleceğini belirtirken, “sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının daha da iyileştirilmesi gerekiyor. Kendisiyle daha sık iletişim kurulmalı, Türkiye toplumları ve halklarıyla buluşması sağlanmalıdır. Temsilcilerin, gazetecilerin, aydınların, yazarların, milletvekillerinin Öcalan’la görüşmesi, düşüncelerini aktarması ve Öcalan’ın da topluma hitap etmesi çok önemli.” dedi.

Bunlara karşılık yetkililerimizin diline bakalım.

Yıllarca dünyaya sözde Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) gerçekte PYD/YPG olduğunu anlattıktan, son olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine güya bunların terör örgütü diye tanınması karşılığında onay verdikten sonra, açılımla birlikte önce Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ardından Erdoğan, nihayetinde AKP Sözcüsü Ömer Çelik, PYD/YPG yerine “SDG” demeye başladı.

Yetkililerimiz; süreç ortağı DEM’in, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konan çekincelerin kaldırılması talebini de duymazdan geldi!..

Kurucu Önder”e Alıştırma

MHP’ye ayrı bir başlık açalım.

Bahçeli, bayramda Alparslan Türkeş’in mezarı başında teröristbaşı için bir kez daha “kurucu önder” dedi

Kürt sorununun” çözüm adresi olarak siyaset ve TBMM’nin gösterilmesine sadece 3.5 yıl önce, “Millet iradesini hain bölücülere lekeletme iştahı ve iştiyakıdır… Bebek katillerini meşru görmek, bunlarla görüşme, konuşma, anlaşma şartlarını tesis etmeyi hedeflemek zulümdür, zillettir, Türkiye husumetidir.” sözleriyle tepki göstermişken, “terörsüz Türkiye” hedefiyle Meclis’te 100 üyeli komisyon kurulması teklifinde bulundu

MHP-DEM bayramlaşmasında; DEM’li Zülküf Uçar, Bahçeli’nin önerdiği komisyonun kurulmasının “hem sürecin toplumsallaşması hem sürecin hukuki boyutu açısından önemli olduğu” değerlendirmesini yaptı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Zühal Topçu da konunun artık Meclis’e geçtikten sonra “daha hızlı bir şekilde devam edeceğini düşündüklerini” söyledi…

MHP’li bir yetkili, süreci protesto eden şehit aileleri ve gazileri, “Devlet Bey’ime şehit yakınları üzerinde laf söyletmek hadsizliktir ve bunun hesabını vereceksiniz. Sabırla ya da nasıl beklerseniz bekleyin ama az kaldı bunu da böyle bilin.” diye uyardı…

Ez cümle; şu olup bitenlerin “şehitlerimizin ruhlarını muazzep etmediğine, şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi” ve dahi topyekûn Türk Milleti’ni “incitmediğine” samimiyetle emin misiniz?.. Öyleyse, acaba hangi evrende yaşıyorsunuz?!

Müyesser YILDIZ
9 Haziran 2025

Kategori:Uncategorized