İçeriğe geç

Darbe Bildirisinde İsmi Olan Partigöç Konuştu: “Ben Yapsam Başarılı Olurdu”

Yargıtay’ın kısmi bozma kararının ardından yeniden görülen Genelkurmay Çatı Davası’nda darbe bildirisinin altında ismi olduğu belirtilen eski tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yaptı. Gazeteci Cem Küçük’ün, “Partigöç konuşursa her şey ortaya çıkar.” şeklindeki sözlerine, “Cem beyi kırmayacağım, bu defa konuşacağım, ama zararlı çıkar. O beyefendiyi bu sefer mutlu edeceğim.” karşılığını veren Partigöç, hakkındaki suçlamaları reddettikten sonra, “Darbe yapacak olsam yapardım. Becerirdim, başarılı olurdu.” dedi. Partigöç, eski Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın OYAK Yönetim Kurulu Başkanlığına atanması konusunda da, “OYAK batacak.” iddiasında bulundu.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda görülmesine devam edilen davanın bugünkü celsesinde savunmasına başlayan dönemin Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı eski tuğgeneral Mehmet Partigöç, “piyasanın bu davayı satın aldığını”, “herkesin ekmeğini yiyeceği kadar yediğini” öne sürüp şöyle devam etti:

Bu davada verilen kararları bozan Yargıtay, mütalaa veren savcı hâlâ iddianame üzerinden konuşuyor. O iddianame esas alınıp film yapılıyor. İddianame kötü; senaryo, oyuncu kötü. Ali Yazıcı’nın yerine 1.90’lık birisini, benim yerime kel birisini koymuşlar. Oysa o zaman saçım vardı. Cem Küçük diye bir beyefendi var, tanımam. ‘Partigöç konuşursa her şey ortaya çıkar.’ demiş. Cem beyi kırmayacağım, bu defa konuşacağım, ama zararlı çıkar. O beyefendiyi bu sefer mutlu edeceğim. Cem beyin cemaatle ilişkisini de bilirim. Onun yayınlayamadıklarının, onun üzerinden nasıl pas edildiğini de bilirim.”

Şirin Ünal’ın AKP’ye Girmesini Kim Sağladı?

Partigöç, hakkındaki kimi suçlamalara karşılık da şunları anlattı:

Villadaki darbe toplantılarına katıldığım söyleniyor. O toplantılara katılmadım. Tüm taleplerime rağmen bölgedeki kamera kayıtları getirtilmedi. O villanın yakında Şirin Ünal’ın (eski AKP milletvekili, emekli Tümgeneral) evi var – hani evinde çalışan Özbek kızın sözde intiharıyla gündeme gelen. Özbek kültüründe evlenmemiş bir kız niye intihar eder, onu da bilirim. İşte ‘Şirin Ünal’ın evinin önündeki kamera kayıtlarını alın.’ dedim, alınmadı. Şirin Ünal’ın evi eskiden Dikmen’de, onun AKP’ye girmesini sağlayan eski bir Fetullahçının evinin yanındaydı. Bu adamın Genelkurmay’dan neden gönderildiğinin araştırılmasını istedim. Araştırılmadı. Yeşil sermaye medyasına sızdırılan evraklar ve özel hayatıyla ilgili bir durum vardı. Eşime yazdığım iddia edilen bir not çıkarıldı. ‘Bu notu kriminale gönderin.’ dedim. Niye yazıp çantama koyayım? Resmini çeker, eşime gönderirdim. O notu bulan Oğuz Tozak milliyetçi muhafazakarları sevmez.”

Paralel Yapı”nın İsim Babası ve Kasadakiler

“FETÖ”yle mücadele etmedikleri iddiasını yalanlayan ve MİT’e sorduklarında uzun süre, “Hayır FETÖ’cü değil, Nurcu.” karşılığının verildiğini öne süren Partigöç, savunmasını şöyle sürdürdü:

Paralel yapı işini çıkaran Mehmet Dişli’dir. ABD’ye gitmişti. ABD’de böyle yapılanmalara ‘paralelci’ dendiğini söyledi. Yani isim babası o. Resmi, gayrıresmi gelen bütün listelerin hepsini, kendi adım yazsa dahi kayıtlara işledik. Ortak liste haline getirip kuvvet komutanlarına verdik. Benim hakkımda da gelince 2. Başkan bana verdi. Emekli olmak istedim. ‘Öyle şey olur mu evlat? Ben sana güveniyorum.’ dedi. Bunun üzerine bütün hayat hikayem, akrabalarım, okuduğum okullar, çalıştığım yerlerle ilgili bir not hazırlayıp beni soruşturmalarını istedim. O listelere sadece orgeneralleri yazmıyorduk. Onlar ne oldu? Evimden anahtarı göndertip kasanın açılmasını sağladım. Bunun açılması görüntülerini talep ettim; çünkü o kasada çok sıkıntılı belgeler vardı. O yüzden ‘Kasamdan çıkan belgeler nerede?’ diye soruyorum. Tutuklandıktan sonra birkaç kez savcılığa çağırıldım. ‘Biz senin Fetullahçı olmadığını biliyoruz.’ denildi. Hatta yanımda komutanlarımdan birisini aradılar, sordular. Eski eşimle de görüşmüşler. O da, ‘Fetullahçı olması mümkün değil.’ demiş. Savcılar, ‘Artık bu işi senin üzerine yıkmışlar. Biz seni Kırıkkale’ye alalım, 8-10 yılda çıkarsın. Bizim yazdıklarımızı kabul et.’ teklifinde bulundu. ‘Ben zaten bildiklerimi anlatıyorum, kimseye iftira atmam.’ karşılığını verdim. Kabul etmeyince, başıma gelmeyen kalmadı. Benim niye ‘FETÖ’ demediğim sorgulanıyor. Tarihte adı devlet tarafından konan bir terör örgütü var mı? Benim bildiğim terör örgütünün adı, manifestosu, işareti olur, PKK gibi. Siz devlet olarak daha önce biat ettiklerinize yine devlet olarak ad koyup terör örgütü diyorsunuz.”

Askerlerimiz Çuvaldan Önce de Tutuklandı İddiası

Mehmet Partigöç Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, önce cemaat sonra FETÖ denilen bu dava ile CHP’ye yönelik davaların birbirinin aynısı olduğunu belirtip, “Her üç davanın asıl yöneticisi siyasettir. Her yerden FETÖ’cü çıktı, bir tek siyasetten çıkmadı.” dedikten sonra CHP’nin, “Bize düşman ceza hukuku uygulanıyor.” açıklamalarına karşılık verirken şu iddiaları gündeme getirdi:

CHP düşman ceza hukuku görmemiş. Üzerimize ip atmaları falan kastetmiyorum. Donla kim gözaltına alındı, tutuklandı? Deniz Bölükbaşı ile 1 Mart tezkeresinin müzakerecisiydim. Irak’taki birliklerin harekât subayıydım. Askerimizin başına çuval geçirilmesinden 1 yıl önce bazı askerlerimizi tutukladılar. Amerikalılara, ‘Ya verisiniz ya savaşırız.’ dedim. Birbirimize girdik. Beni tutukluların yanına götürdüler. Hepsi donluydu. İşte düşman ceza hukuku budur. Sonra Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yaptılar. Sonra da bize. Zekai Aksakallı verdi o aklı. Onun yedi ceddini bilirim. Düşman ceza hukuku adamı donla gözaltına almaktır.”

Zekai OYAK’ı Batıracak”

Partigöç, Zekai Aksakallı hakkında şunları da kaydetti:

Zekai’yi OYAK’a Yönetim Kurulu Başkanı yapmışlar. OYAK’ı batıracak. Bizim dönemimizde OYAK kamu kurumu statüsüne alınmak istendi. Kamu kuruluşu olursa ticaret yapamaz. 2-3 yıl cebelleştim, paspasım çıktı. Siyaset Coşkun Ulusoy’u istemedi. Şimdi Zekai’yi getirdikleri gibi emekli bir generali getirdiler. Oysa burasını profesyoneller yönetir. OYAK sivil şirket gibi yönetilmeli ve kârlılığı esas almalı. Zekai Aksakallı Yönetim Kurulu Başkanı yapılınca işkillendim. Aksakallı, İmam Hatip’te okumuş bir süre. O zaman 4 yıl. Sınıfta kalmış. Sonra üçüncü sınıfta normal liseye geçiş yapmış. Hem 4 yıl okumamak hem de normal lise mezunu olmak için Harp Okulu’nda da sınıfta kalmış. ‘Bunu getirdiklerine göre artık OYAK batacak.’ dedim.”

Bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı, “OYAK davamızın konusu değil.” uyarısında bulundu. Partigöç ise şu karşılığı verdi:

Zekai Aksakallı benim için vur emri veren adam. Davaya müdahil. Ben bu yüzden Fetullahçı ilan edildim. Zekai Aksakallı’yı terfi etmesi için brife eden firari Ali Kalyoncu’dur. Kalyoncu kim? Ailelerine girersem devletle ilgili ciddi sorunlar olur, girmeyeyim. OYAK’ın bundan sonrasının vebali Zekai Aksakallı’yı oraya getirenlerdedir.”

AKP’nin Kapatılmamasına En Çok Kim Üzüldü?

Savunmasının devamında Balyoz-Ergenekon sürecinin başlaması ve sonrasında yaşananlara ilişkin çeşitli iddiaları dillendiren Partigöç şöyle konuştu:

17 Askeri Şura gördüm. Erdoğan’ın katıldığı ilk YAŞ toplantısında generaller siyaseti sıkıştırma kararı aldı. Muhtemelen Erdoğan’a başına ne geleceği söylendi, sufle verildi. Şura’da, ‘İrticaya destek veriyorsunuz, attıklarımızı belediyede işe alıyorsunuz.’ denildi. Adamcağızın üzerine yüklendiler. Hayran oldum; dedi ki, ‘Adamı atabilir, mahkûm edebilirsiniz; ama rızkını nasıl kesersin, çoluk çocuğu ne olacak? Hırsız, it, uğursuz mu olsun? Aynı Cumhurbaşkanı ve siyaset şimdi ne diyor; ‘ağaç kabuğu yesinler’. Beni 4 yıl emekli etmediler. Aynı Cumhurbaşkanı, Ali Yazıcı’nın karısı davayı kazandığı halde niye işine döndürmüyor? İşte o noktadan bu noktaya geldi. Kavga burada başladı. Asker kendini güçlü gördü, siyasete saldırdı. AKP kapatma davasında pik yaptı. İlker Başbuğ bunların sonucu tutuklandı. Bir AYM üyesi Kara Kuvvetleri karargâhına çağırıldı. Kameraları kapattırdılar, nizamiyeyi boşalttılar. AYM’deki dağılımı konuştular. Ne oldu? Şimdi hapse tıktıklarından birisi kameraları açıp kaydetti ve siyasete ulaştırdı. AKP’nin kapatılmamasına en çok, eşi de hakim olan, Muharrem İnce’nin, ‘Apoletlerini sökeceğim.’ dediği general üzüldü. O Hulusi’nin defterini dürmeye çalışırken Hulusi onun defterini dürdü. AKP kapatılmayınca olay tersine döndü. FETÖ’nün yaptıkları denenler tamamen siyasetin emri, tutuklamalar başladı.”

Dursun Çiçek İçin Sahte Rapor Yazdım”

Mehmet Partigöç, Balyoz-Ergenekon döneminde askerlerin tutuklanmaması, tutuklandıktan sonra cezaevindeki koşullarının iyileştirilmesi ve bırakılmaları için neler yaptığını anlatırken de şunları söyledi:

Ancak bana en önce onlar ‘FETÖ’cü dedi. Serdar Öztürk’ün ofisinde bulunan, Dursun Çiçek’in hazırladığı belirtilen İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda ben bilirkişi yapıldım. Ben asla bir silah arkadaşımı satmam. Bilirkişi seçilirken ne yazacağı bilinir. Benim de suçlu da hatalı da olsa satmayacağım biliniyordu. Bu belgenin TSK’da üretildiğinden adım gibi emindim; ama ‘TSK’da üretilmemiştir.’ diye yazdım. O rapordan sonra Mehmet Baransu, kitabında benim hakkımda yazmadığını bırakmadı. Şimdi bana ‘FETÖ’cü diyorlar – konuşturmasınlar beni. Her hafta cezaevinde ziyaretlerine giderdim. Sadece Mehmet Ali Çelebi’yi ziyaret edemezdik. Şimdi Hulusi Akar’la kanka. Çelebi sağlık gerekçesiyle emekli oldu. Sağlık gerekçesini herkes biliyor, kişiselleşmemesi için girmeyeyim. Cemaatle AKP kavgası başladıktan sonra vesayetçi ekiple siyaset bir ortak noktada anlaştı. Hatta bir general, ‘Cemaat kanserse, iktidar sivilce.’ dedi. Cemaat bittikten sonra AKP’yi halledeceklerini düşünüyorlardı. Ama Cumhurbaşkanı kurt siyasetçi, bunları alt etti.”

Hulusi Akar’ın Adının Olduğu Bildiri de Var”

Partigöç savunmasını şu sözlerle tamamladı:

Darbe bildirisinde ismim var. Islak imza var mı? Yok. Elektronik imza dense, Arslan Güner döneminden beri TSK’da elektronik imza kullanılmıyor. Darbe bildirisi benim emrimdeki bilgisayardan gönderildiyse, o gece o odaya birisi girmiş mi? Kapıda kamera var. Görüntüler nerede? Bilgisayara uzaktan erişim bölümü vardı. Uzaktan erişim hakkı olan görevliler kim? 15 Temmuz’dan sonra kurulan idare tahkikat heyetinin bir üyesi ve heyetin başkanı. Ayrıca iki polis var. Niye oradalar? Bunların ne ifadesi alındı ne soruşturma yapıldı. Haydi biz yükledik diyelim. Mesajı nereden atmışız, bize nereden gelmiş? General-amiral şubesinin bir bilgisayarında örneğinin bulunduğu söylendi. Ne zaman, saat kaçta yazılmış veya nereden yüklenmişse bulun. Ayrıca iki mesaj var; birisinin altında benim, diğerinin altında Hulusi Akar’ın adı var. Hangisi önce hazırlanmış, hangisi hangisinden kopya edilmiş; bu da yok. Cem bey (Küçük) konuşsun diyor ya, konuşuyorum işte, anlatıyorum. Kendimi nasıl ispatlayabilirim? Olayı ortaya çıkaracak delillere kimse bakmıyor. ÖKK’cıların neden Genelkurmay’a geldiği sorgulanıyor. Yaşanan bazı olaylardan sonra ÖKK’nın Genelkurmay’ı takviye etmesi ve tatbikat yapması emri verildi. Komutanların hiçbirisi çıkıp da, ‘Takviye emri verdik, tatbikat yaptırdık.’ demiyor. ÖKK’cılar iyi ki de gelmiş. Kapıya dayandılar, ‘Hulusi’yi isteriz.’ dediler. O gece öldürülse ne olacaktı? Fetullahçı olmadığı anlaşılmış; bakan, milletvekili yapılmış. Bu vatanperver öldürülüp gidecekti. Kışlayı basıyorlar ya… Tim komutanı olsam daha fazla ateş açardım. Öyle bir cemaat ki 37 bin polisi, emniyet mürdürleri, kaymakamları, 40 bin askeri var. 4 bin 800 kişiyle darbe yapmaya kalkıyor. En ağırıma giden, ‘Darbenin liderlerinden birisi de sensin.’ denmesi. Darbe yapacak olsam yapardım, becerirdim, başarılı olurdu.”

Duruşmaya yarın da Mehmet Partigöç’ün savunmasıyla devam edilecek.

Müyesser YILDIZ
17 Temmuz 2025

12punto link: https://12punto.com.tr/gundem/darbe-bildirisinde-ismi-olan-partigoc-konustu-ben-yapsam-basarili-olurdu-93613

Kategori:Uncategorized