15 Temmuz darbe gecesi Genelkurmay karargâhında derdest edilenlerden biri de İletişim, diğer adıyla Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü’ydü.
Özkürkçü’nün yaşadıklarını darbeden 4 gün sonra Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi yazdı.
Selvi’nin aktardığına göre, Akar’ın bağırmasını duyan Özkürkçü yerinden fırlayıp, makama çıkmış, içeri girmek isteyince Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan Gözel’in, “Bunu da alın” talimatıyla, elleri arkadan kelepçelenip, ayakları bağlanarak yan odaya alınmıştı.
Yine Selvi’nin aktardığına göre, Özkürkçü kapının açık olan bölümünde olanları görüyor, konuşulanlardan, Mehmet Dişli’nin Akar’ı iknaya çalıştığını duyuyordu.
Bu yazıdan devam edelim;
Selvi’nin tespiti miydi, Özkürkçü’nün anlatımı mıydı bilinmez; Akar elleri arkadan bağlanmış, boynuna yapılan tamponla başı koltuğa sabitlenerek helikoptere bindirilip, (Sonradan böyle bir olay yaşanmadığı, Akar’ın ellerini kollarını sallayarak çıktığı görüldü) götürülmüştü. Özkürkçü ise elleri çözülüp, başına bir torba geçirilerek, Genelkurmay’dan çıkarılmıştı.
Bu yazının ertesi günü Özkürkçü, “kafasına çuval geçirildiği” iddiasını, “Kafama çuval geçirilmedi. Gözlerim çok sıkı bir şekilde ‘bandana türü’ bir şeyle görmeyecek şekilde kapatıldı” diye yalanlayıp, ifadesinin geniş bir özeti olduğunu belirttiği şu açıklamayı yaptı:
“İlk derdest edildiğimde ise, 40 dakika boyunca Genelkurmay Başkanının makamının hemen yanındaki ziyaretçi bekleme odasına koyuldum. Ellerim ve ayaklarım sıkıca plastik kelepçeyle bağlandı ve ağzıma bir kumaş tıkıp üstüne de gözümdeki bandanayı çıkarıp bağladılar bağırmamam için. İlk tutulduğum yerde gözlerim açık, kulaklarım da açıktı. Kapı yarım açık olduğu için koridordaki hareketleri görebiliyor duyabiliyordum. Yaklaşık 40 dakika sonra (bir ara kapıyı kapattılar ki, o arada Sn Gnkur. Başkanımızı tahliye ettiler sanıyorum) benim gözlerimi başka bir bandana ile bağlayıp ayaklarımın bağını çözdüler. Ellerim arkadan kelepçeliydi ve Genelkurmay içinde başka bir binaya götürdüler. O esnada ayaklarımı tekrar bağladılar. Kıpırdamak kesinlikle yasaktı. Biraz oynadığımda iki kere kafama dipçikle vurdular. Tabii gelince darp raporlarını aldım. İki bileğim de yara içinde hala. Ayak bileklerimde çok hasar yok. Bir saate yakın da burada hareketsiz kaldıktan sonra ayaklarımızı açarak helikoptere götürdüler. Akıncı Üssüymüş. Orada herkesi bir odaya koydular. Ellerim ayaklarım, ağzım ve gözlerim hep bağlı kaldı. Tuvalet ihtiyacımı söyledim, şerefsizce bir tavırla ‘tuvalet yok burada’ dedi. Yanındaki kişi ‘tamam tamam’ dedi ve ellerimi önde bağladılar. Bu esnada gözlerim çok sıkı şekilde bağlıydı ve bu halde beni odanın içindeki tuvalete götürdüler. Meğerse odada tuvalet varmış. İyi ki de varmış zira sabaha karşı sürünecek tarzdaki zorlukla çeşmeye ulaşıp su içebildim. Ertesi gün akşama kadar su ve ekmek bile vermediler.”
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada iki gün önce savunmasını yapan Mehmet Dişli’nin Özkürkçü için, “Elleri, ayakları, gözleri bağlıyken, Genelkurmay Başkanı’nın odasında olanları anlatması sadece Aziz Nesin’lik bir olaydır. O akşam Ertuğrul Gazi Özkürkçü aynı zamanda Genel Sekreter Vekiliydi. Yani Genelkurmay’a o kadar silah, araç girişi yapılırken sorumlusu Ertuğrul Gazi Özkürkçü’ydü. Genelkurmay’da yapılan her şeyden sorumlu odur. Bunlara bakmıyor, üç beş ay sonra gidip benim hakkımda bu ifadeyi veriyor. Sanık pozisyonuna düşmemek için böyle davrandığını düşünüyorum. Benim dairem Stratejik Değişim Dönüşüm’e bakan bir daire. Halkla bütünleşme programı için İletişim Dairesi’nin yapısını değiştirmeye yönelik de bir projem vardı. Ertuğrul Gazi Özkürkçü buna şiddetle karşı çıktı, bunu kendisine karşı bir tavır olarak değerlendirdi. Ben de bunun üzerine geçmişte matbaaya karşı çıkmak ne anlama geliyorsa bugün bu dönüşme karşı çıkmasının da aynı anlama geldiğini söyledim. Beni ikinci Başkan’a şikayet etti, aramızda husumet var” dediğini hatırlatalım.
-Kimi Şehit Olur Kimi Gazi-
Özkürkçü’nün yaklaşık 5 yıldır devam eden; İktidarın “FETÖ’nün önünü açmak için yapıldı” dediği, sanıkların ise “FETÖ kumpası” olduğunu (Hakim ve savcıları FETÖ’den tutuklandı veya ihraç edildi) söylediği 28 Şubat davasında sanık olduğunu da kaydedip, yeni gelişmeyi aktaralım.
İddia o ki, Özkürkçü yaşadıklarından dolayı 15 Temmuz gazisi olmak için başvurmuş ve bu başvurusu kabul edilmiş.
Doğruysa, “hayırlı olsun” dileğinde bulunup, merak bu ya, o gece derdest edilen diğer komutanların da “Gazi”lik için başvurup, başvurmadığını soralım.
Mesela Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar? Son olarak TBMM 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu’na gönderdiği yazılı cevapta, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Odamda çalışmakta iken zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden birisi, ayağa kalktığım esnada beni iterek, sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak, nefes almamı engelledi. Bu esnada kolunu boğazıma doladı ve sıktı, muhtemelen boğazımdaki yara bu esnada oluştu. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Kelepçe özellikle sol bileğimi aşırı sıktı ve yaraladı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla, ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Bu mücadelenin ardından çok kısa bir süre sonra kendimi misafir koltuklarının olduğu yerde otururken buldum. Hatta emir subayım Genelkurmay makam odasında alnıma silah dayadı…”
Akar’ın 15 Temmuz’la ilgili açılan birçok davaya mağdur/müşteki sıfatıyla katıldığı biliniyor. Mağdur sayıldığına göre, pekala “15 Temmuz Gazi”si olmak için de başvurabilir, değil mi?!.
Müyesser YILDIZ
2 Haziran 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/akar-da-gazi-olacak-mi-0206171200.html