Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan Jandarma Yarbay Songül Yakut’a kurulan kumpas, yaşadıkları ve büyük mücadelesi, dönülmez yolculuğa çıkmasından sonra anlatılıp, konuşulmaya başlandı.
Tarih 21 Kasım 2013; Acil olarak karargâha çağrılır. Bir korgeneral, bir tümgeneral ve bir albayın olduğu odada Songül Yakut’a içinde kendisi ile ilgili iddiaların bulunduğu bir mektup okunur. İsimsiz, imzasız mektupta, Yakut aleyhinde ağır ithamlar vardır. Mektubu okuyan general, “Artık bu meslekte geleceğin yok, istifa et. Etmezsen disiplin yoluyla meslekten atılırsın” der.
Songül Yakut, “Bunlar iftira ve asılsız. Yalan. Mektubu gönderenlerin bulunup yargılanması gerekir” diye itiraz eder.
Kumpasçılar sadece mektup değil, bir de CD göndermiştir. Güya bunda Songül Yakut’un telefon konuşmaları vardır. General bunu hatırlatıp, şöyle devam eder:
“Bu belgeleri gönderenler yapılan işlemleri de takip eder. İstifa etmediğin takdirde bilgiler internete düşer ve rezil olursun!..”
Songül Yakut’un bundan sonra başlayan zorlu sürecini, “aşkım” dediği üniformasından koparılışını, yaşadığı maddi ve manevi zorlukları, TSK’ya dönüşünü biliyorsunuz.
İsimsiz imzasız ihbar mektubu, CD… Besbelli yasadışı. Hiçbir şekilde dikkate alınmaması, aksine bu işi yapanların araştırılıp, bulunmasını gerektiren bir iftira mekanizması.
Ergenekon-Balyoz’da “delil” yapılan mektuplar, CD’ler, illa da internet hesaplarının benzeri.
İşte koca TSK ve Türkiye bu üç kuruşluk işlerle “dönüştürüldü”!..
Peki bu iftiralara itibar eden, özellikle de Songül Yakut’a yaşatılanlar dönemde TSK’nın başında olanlar?
Sadece birisini;
Güne, o iftira sitelerindeki haberleri okuyarak, başlayan,
Yaşanan hukuksuzluklara “hukuk süreci” adını koyup, “Hukuk sürecine saygılı olmak zorundayız… En son İzmir’de yürütülen soruşturma ile ilgili bilgi ve belgeleri istedim. İnceledim gördüm ki, her şeyimizi vermişiz. Bunun arkasında nasıl duracağım?” diyen,
Her YAŞ öncesi başlayan asılsız ihbar ve iftiralara itibar edip, “Askeri Şura öncesi basına düşen generalleri ve albayları bana terfi için getirmeyin” emri veren,
Yargıtay Balyoz kumpasındaki mahkumiyetleri onadığında, bu davaları, “tarihi davalar” olarak nitelendiren,
Kumpaslarla içeri tıkılmış arkadaşlarına, “gerekli dersleri çıkarmaları ve saplantılarını bir kenara bırakmaları” tavsiyesinde bulunan,
Böylece kumpasçılara, iftiracılara, ihbarcılara, “Durmak yok, yola devam” cesareti veren,
15 Temmuz’dan sonra da çıkıp, “Ergenekon ve Balyoz’dan mağdur olan arkadaşlarım için üzüntüm çok büyük, vicdanımda bir sızı olarak kaldı. Birçoğu komutanlık görevini üstlenecek tecrübe ve donanıma sahipti. Benim için en önemli şey vicdan artı hukuktur. Hukuku izledik, ama vicdanım sızlıyor” sözleriyle günah çıkaran Necdet Özel’i hatırlatalım.
Niye mi?
Dün Songül Yarbay’la birlikte şehit düşen Tümen Komutanı Tümgeneral Aydoğan Aydın’ın mezarını ziyaret ederek, gül bıraktığı, dua ettiği ve gazetecilere şu açıklamayı yaptığı için:
“Aydoğan Aydın ile daha önce görev yaptık. Kendisi takdir ettiğim ve beğendiğim kahraman bir silah arkadaşımdı. Diğer arkadaşlarım da aynı şekilde. Elim bir helikopter kazası, ancak kaderin önüne de geçilmiyor. Bir yerde de ecel, zamanı geldiği zaman bizleri yakalıyor. Şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Ülkemin de başı sağ olsun.”
Merak ediyorum; Necdet Bey, Songül Yarbay’ın da mezarına gidebilir ve hem ondan, hem de kızının yaşadıklarını ancak şehadetinden sonra öğrenen annesinden helallik isteyebilir mi?
Müyesser YILDIZ
3 Haziran 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/songul-yarbayin-mezarina-da-gidebilir-misiniz-necdet-bey-0306171200.html