Ankara tarafından maalesef pamuklar içinde korunup kollanan “Büyük İsrail” projesinin büyük maşası Barzani büyüdü, sağa sola diş göstermeye başladı. Bizimkiler de yumurta kapıya dayanınca “bedel ödetmeden” söz eder oldu. Barzani-PKK-PYD-YPG’nin patronları ABD ve İsrail ile ise hâlâ dost ve müttefikimiz!..
“Barzanistan”ın bağımsızlık referandumuna 8 gün kala demeç üstüne demeç patlıyor. Sözel savaşta nereden nereye geldik, önce ona bakalım.
22 Ağustos’ta Erdoğan Ürdün’den dönerken; ABD’nin PYD’ya yaptığı silah sevkiyatının bin TIR’ı geçtiğinden, bize parasıyla verilmeyen silahların terör örgütüne bedava verilmesinden yakınırken, Barzani’yle ilgili şunları söyledi:
“Görüşmeler var. Ben MİT Müsteşarımı gönderdim. Hem Bağdat’a, hem Erbil’e gitti, görüşmeler yaptı. Mevlüt bey Çarşamba günü gidiyor. Öyle bir referandum, Irak’ı bölmek demektir. Kaldı ki orada zaten tanınmış olan bir yerel yönetim var. Referandum yerine, yerel yönetim olarak o bölgeyi başarılı şekilde yönetmeye odaklanmaları daha isabetli olur. Nitekim o tür bir referandumu, dünyada bir çok gelişmiş ülke doğru bulmuyor. Türkiye olarak biz doğru bulmuyoruz, İslam ülkeleri doğru bulmuyor. Dolayısıyla o tür bir adım atılması, yalnızlığa adım atmak demektir. Kaldı ki, onların aldığı referandum kararının, Irak merkezi yönetimi tarafından da onaylanması lazım. Merkezi yönetimin, federal parlamentonun onaylamadığı o tür bir referandum, avara kasnak gibidir, başka bir şey değil.”
Hemen ertesi gün ABD Savunma Bakanı Mattis ile görüştü. Bilmem kaçıncı kez ABD’nin terör örgütüne silah yardımından duyulan “rahatsızlığı” yüzüne söyledi… Yine bilmem kaçıncı kez bunun delili fotoğrafları önüne koydu… Mattis, Barzani’yle görüşüp, Ankara’ya gelmişti. Görüşmede bu konuda da gündeme geldi ve Erdoğan’ın referandum için, “Yanlış olur” dediği bildirildi.
12 Eylül’dü; Kazakistan dönüşünde Erdoğan’a, Barzani’nin Türkiye’ye yönelik savaş ve bölgedeki Türkmenlerin göçüne dair planları soruldu. Yıllardır birçok konuda yandaş medyanın iddialarına bakarak, kükreyen Erdoğan söz konusu Barzani olunca, şöyle konuştu:
“Duygusal çıkışlar yapmak doğru olmaz. Bu dediklerinize dair bir değerlendirme için, o iddiaları etraflıca bizim Dışişleri’nden dinlememiz, doğru bilgileri almamız lazım. İddialar nedir, ne değildir, ne derece doğrudur? Bunları bir görmemiz lâzım. Okumamız lâzım. Değerlendirme ancak ondan sonra yapılabilir. Böyle duygusal çıkışlarla açıklamalar yaparsak, bu yanlış olur. Ama bizler Türkmen kardeşlerimize oraları terk etmelerini asla tavsiye etmeyiz. Onlar kendi topraklarında kalmalıdır. Biz de tabii ki üzerimize ne düşerse sonuna kadar onu yaparız.”
Erdoğan’ın iki gün önce bir televizyon programında yaptığı açıklamaya gelince; “Akıl tutulmasından, siyasi acemilikten” bahsettikten sonra, “Bizim bu konudaki hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu ayın 22’sindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve Bakanlar Kurulu toplantısından sonra kendisi (Barzani) çok daha net, açık görecektir… MGK ve Hükümetimizin kararından sonra çok açık, net Türkiye de kararını açıklayacaktır” dedi.
Son olarak bu sabah ABD’ye giderken de Barzani’yle bu işi “defaatle” konuştuklarını belirtip, “Sen hala aynı yolda devam ediyorsan, kusura bakma” dedi ve MGK ile Bakanlar Kurulu toplantısının aynı güne alındığını, Türkiye’nin kesin tavrını ortaya koyacağını vurguladı.
-24 Saat İçinde Dostça Çağrıdan Sert Uyarıya-
Erdoğan ne derse o olacak malûm, ama bir de Başbakan Binali Yıldırım’ın “Barzanistan” sürecini hatırlayalım.
Ağustos sonunda MHP Lideri Bahçeli’nin, “Bağımsızlık referandumu savaş sebebi sayılsın” çağrısına şu karşılığı verdi:
“Savaş kiminle kimin arasında olur? Savaş devletle devlet arasında olur. Biz bunları devlet olarak tanımıyoruz. Bir devlet bize kafa tutar, egemenlik haklarımıza karşı hareket içinde olursa bizim için savaş sebebidir. Ama burada Irak’ın parçası olan bir bölgesel yönetim var. Bu savaş nedeni olmaz.”
İki gün önce Cuma Namazı çıkışında ise şu uyarıyı yaptı:
“Türkiye olarak Sayın Mesud Barzani’ye dostça çağrı yapıyoruz. Hâlâ vakit varken bu yanlıştan dönün. Bölgede zaten büyük sorunlar var. Bunlar ortadayken yeni sorun alanı oluşturmak en başta orada yaşayan Kürt kardeşlerimize en büyük zararı verir. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünü değiştirecek herhangi bir adımın atılmasına karşıdır. BM de bugünlerde konuya müdahil olacaktır. Ümit ederim aklıselim galip gelir. Biz konunun yaptırım noktasına gelmesine arzu etmeyiz. Bir akıl tutulması yaşanırsa, o noktaya taşınırsa Türkiye’nin atacağı adımlar bellidir. Bunun bilinmesi gerekir.”
Bu “dostça” çağrının mürekkebi kurumadan Yıldırım’ın sert bir mesaj verip, “Referandumu ulusal güvenlik meselesi olarak görüyoruz. Her türlü adımı atacağımız konusunda kimsenin şüphesi olmasın” dediği bildirildi.
-Türkiye’de Meclis Yok mu?-
“Barzanistan”ın bağımsızlık referandumu, “ulusal güvenlik” meselemiz, ama;
Net ve kesin bir dille, “Dünya karşımıza dikilse, bağımsızlık kararı kabul edilmeyecektir” açıklaması yok…
Savaş sebebi sayma yok…
Ekonomik ambargo, ucuz elektrik vermeyi kesme, sınırı kapatma yok…
Barzani peşmergelerinin eğitimini iptal yok…
Kandil’e, Sincar’a operasyon yok…
“Irak Kürdistan Bölge Yönetimi olarak da tanımıyoruz” deme yok…
Ya ne var? Sadece Ankara’daki “bağımsızlık panelinin” iptal edilmesi, bir de MGK toplantısının 5 gün öne çekilmesi ve aynı gün Bakanlar Kurulu’nun toplanması var.
Gerçekten öyle de madem iktidar bile bu işi “ulusal güvenlik” meselesi olarak görüyor, en önce TBMM’nin toplantıya çağrılıp, tüm milli iradeyi temsilen Barzani ve patronlarına had bildirecek kararların alınması gerekmiyor mu? Sevr kapımıza dayanmış, Meclis bugün toplanmayacak da ne zaman toplanacak?!.
Ha, bu milli meseleyi de MGK/Bakanlar Kurulu kararı veya bir KHK ile hallederler, o başka!..
-BM’nin Müdahil Olması Ne Demek?-
Tüm bunlardan sonra Yıldırım’ın, “BM de bugünlerde konuya müdahil olacaktır” sözüne dönelim.
“Barzanistan” için yıllar önce hazırlanan, Sevr’e atıf yapan ve Kerkük’ü başkent gösteren sözde anayasaya BM uzmanlarının katkı verdiği unutulmuş olabilir.
Ancak geçen ay yaşanan bir olay var; Barzani müzakere heyeti, referandumu birkaç aylığına ertelemek için şartlarını açıkladı. Bu şartlar arasında;
“Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgelerin statüsünün belirlenmesi” ile “BM, ABD ve referandumun ertelenmesini isteyen ülkelerin gözetiminde yazılı bir anlaşma” yapılması da vardı.
Şartlar kabul edilmedi, Irak merkezi yönetimi ile müzakereler kesildi.
Lâkin çağımızın “Kürtçü Lawrence”ı, ABD Başkanlarının IŞİD’le Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk birkaç gün önce Barzani’yle görüşüp, “referandumun ertelenmesi için alternatif” sundu. Görüşmede, BM’nin Irak Temsilcisi Jan Kubis ve İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Frank Baker da vardı.
Emperyalist mutfağında bir şeyler piştiği çok açık.
Bizimkilerin sandığı veya sunduğu gibi, “Barzanistan”ın bağımsızlığına karşılar mı? On yıllardır bunun için yatırım yapmışlar, bölgeyi kan gölüne çevirmişler; Elbette ki, hayır. Sadece “zamanlama” sorunu var.
“IŞİD’le mücadeleye odaklanma zamanı” dediklerine bakmayın; “Büyük İsrail” Projesinin Suriye ayağının da prüzsüz hallolmasını bekliyorlar… Bir de Kıbrıs’tan Türk askerinin çekilmesini!..
Özetle, “paket program” uyguluyorlar… Barzani de denize çıkış olmadan yaşayamayacağını bildiğine göre, tahminim son dakikada referandumun ertelenmesi kararı alınacak, bu da Erdoğan’ın “zaferi” olacak”!..
En büyük petrol şirketi Exxon Mobil’in eski CEO’su, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un geçen ay, Ankara’nın “istenmeyen adam” ilân ettiği Ankara Büyükelçisi John Bass ile Mc Gurk’u övmekle kalmayıp, “Türkiye’nin oynayacağı büyük bir rol var” dediğini hatırlayalım ve ABD seferinden sonra Kıbrıs’tan İran’a pür dikkat kesilelim!..
Müyesser YILDIZ
17 Eylül 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/barzaniye-ne-yapilacak-1709171200.html