İçeriğe geç

Sincan’da Tanklar Kaç Kez Yürüdü?

28 Şubat davasının en önemli “delillerinden” birisi, 4 Şubat 1997’de 20 tank ve 15 çeşitli araçtan oluşan konvoyun Sincan’dan geçmesi olayıdır.

Henüz 28 Şubat MGK’sı yapılıp, “irticayla mücadele” kararları alınmamış… Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulmamış… 30 Ocak’ta RP’li Sincan Belediyesi’nin düzenlediği “Kudüs gecesinden” 4 gün sonra yaşanan tank geçişi medyada Refahyol İktidarına “gözdağı” olarak nitelendirilince, Genelkurmay Başkanlığı, bu olayın 6 ayda bir yapılan normal eğitim faaliyeti olduğunu açıklamış…

Ama, “İşte bu tankların geçişiyle 28 Şubat’ın yolu döşendi” deniyor ve “Tankların kullanılmasıyla Refahyol Hükümetine” cebir kullanıldığı savunuluyor.

6 yıldır devam eden 28 Şubat davasında, tank olayı defalarca anlatıldığı halde Savcı mütalaasında yine bunu temel aldı ve sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

Davanın hiçbir safahatını izlemeyen medya da Sincan’da tankların yürütüldüğünü hatırlatıp duruyor. İşte bugün iktidar medyasının bir yazarı daha, “Sincan’da yürütülen tanklar eğitim içindi demeniz kamuoyunu ikna eder mi?” diye sormuş.

-Akıncı’yı Bilen İsmin Raporu-

Görülmekte olan bir davada hedef, kamuoyu veya siyasileri ikna mı, yoksa hukuk önünde maddi delillerin ortaya konması mıdır?

Ki, Savcı da sanıklar ile avukatlarının savunma ve belgelerine itibar etmedi.

İyi, ama eski adıyla Mürted, ardından Akıncı, 15 Temmuz’dan sonra yeniden Mürted olan Üste yıllarca görev yapmış ve tarih boyunca Sincan’dan tankların geçişini en iyi bilen bir ismin raporuna itibar edilmemesine ne demeli?

Bu isim halen Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’un Başkanı olan Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş.

Karakuş, raporunda önce tankların Sincan’dan neden geçtiğini şöyle anlattı:

“Tanklar Sincan’dan 1960’lı yıllardan beri iki amaçla geçmektedir. Birincisi, Zırhlı Tümenin kendi eğitim çalışmaları ve tatbikatlarıdır. Bu çalışmaların bir kısmına Mürted/Akıncı’dan hava-kara işbirliği çerçevesinde kalkan uçaklar da katılmaktadır. İkincisi, Mürted/Akıncı’daki nükleer cephaneliğin–tesislerin korunması görevinin aynı zamanda Zırhlı Tümene ait olmasıdır.”

Ardından bu geçişlerin tarihçesi konusunda şu bilgileri verdi:

“1950’li yılların sonunda NATO, Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye’nin çeşitli bölgelerine nükleer füze yerleştirmişti. Füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesinin ana nedeni o zamanki füze menzillerinin ABD’den Sovyetler Birliği’ni vurmaya yeterli olmamasıydı. Ancak 1963 yılında Küba krizi nedeniyle, NATO Türkiye’deki füzeleri sökmek zorunda kalmıştır. Bu konudaki eksikliği gidermek amacıyla 1964 yılında Mürted/Akıncı’ya nükleer mühimmat atma yeteneği olan F-104 uçakları getirilmiş ve üsse nükleer cephanelik-tesisler kurulmuştur. O günlerden itibaren anılan üssün cephanelik ve tesislerin hava indirme birliklerine, sabotajcılara, suikastçılara, teröre karşı korunması için üs içinde 300-400 mevcutlu Emniyet Muhafız Birliği, 300-400 mevcutlu Muhafız Birliği, 150-200 mevcutlu ABD Birliği, Emasya Birliği, üs dışından ise koruma görevini etkin bir şekilde yerine getirebilecek Görev Kuvveti çapında Zırhlı Tümen görevlendirilmiştir. 1960’lı yıllardan 1997 yılına kadar tanklar, zırhlı personel taşıyıcıları, asker taşıyan araçlar anılan nedenlerle defalarca Sincan’dan geçmesine rağmen hiçbirisine darbe yakıştırması yapılmamıştır.”

Karakuş, 1968 yılı sonunda Mürted/Akıncı’ya atandığını, Üsteğmenliği, Yüzbaşılığı, Albaylığı ve Tuğgeneralliğinin bir kısmının burada geçtiğini, o nedenle olayların canlı tanığı olduğunu belirttikten sonra da, “Örnek olarak, 2-9 Mart 1992 tarihinde Üs Komutanıydım ve NATO denetlemesindeydim. O günlerde Zırhlı Tümenden 100’ün üzerindeki tank, zırhlı personel taşıyıcı ve asker taşıyan araç Sincan’dan geçerek, Mürted/Akıncı’ya gelip görevini tamamlamış yine Sincan’dan geri dönmüştür. Ayrıca, 1990–1993 yıllarında bazılarına bizzat kendimin de katıldığı, Zırhlı Tümenin bir kısım birliğinin Sincan’a doğru açılarak yaptığı hava-kara işbirliği tatbikatı icra edilmiştir. Sonuç olarak, tankların Sincan’dan geçişleri tamamen görevleri nedeniyledir” dedi.

Karakuş, raporunun sonunda tankların Sincan’da yürümesinin “darbe” olup olamayacağı konusunda ise şu önemli hatırlatmayı yaptı:

“Gerçekçi bir durum değerlendirilmesi yapıldığında, tankların darbe için kullanılması esnasında şehir dışına doğru değil, şehir merkezine doğru hareket ettiği, darbecilerin şehir merkezini ele geçirmek isteyeceği açıkça görülür. Nitekim anılan durumun gerçekçi kanıtı da 15 Temmuz’da FETÖ Terör Örgütü’nün darbe girişimi esnasında, tankların şehir merkezlerinde masum halkın üzerine sürülmesi şeklinde kullanılmasıdır.”

-ABD’nin Pakistan’a Tank Ambargosu da Sincan’da Delindi-

Karakuş, Sincan’da tankların yürümesiyle ilgili, bilinmeyen tarihi bir olayı da bizimle paylaştı. İşte Karakuş’un bu olaya dair sözleri:

“Mürted’de Tuğgeneral rütbesinde Üs Komutanı iken, 1992 yılı sonunda Birleşmiş Milletler tarafından Somali’de güvenliğin sağlanması görevinin komutanlığına bir Türk generalinin getirilmesini Türkiye’ye teklif etmiş, Türkiye de Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Çevik Bir’i görevlendirmişti. Bu durum Türkiye’ye büyük bir itibar kazandırdı. Somali’de Türk birliğinin yanı sıra Malezya ve Pakistan tank taburları da bulunuyordu. Ancak Pakistan’a Amerikan ambargosu olduğundan, Pakistan tank taburunun tankı yoktu. Sadece tüfekleriyle gelmişlerdi. BM araya girdi ve ülkelere danışarak, Pakistan birliği için Türkiye’den 48 tane M-48 tankının gönderilmesi kararını aldı. Tanklar ABD’ye ait C-5 uçaklarıyla taşındı. Her gün bir tank Sincan’dan geçerek Mürted’e geldi. C-5 uçağına yüklenerek, Somali’ye gönderildi. Burada özellik gösteren husus şuydu; Pakistan’a verdiğimiz tankların her yönüyle göreve hazır olduğunu göstermek amacıyla tanklar taşıyıcı üstünde değil gürül gürül çalışarak, Sincan’dan geçip Mürted’e geliyordu. Bu durumu Pakistan Askeri Ataşesi de takip ediyordu. Sonuç olarak, Zırhlı Tümene ait tanklar eğitim, tatbikat, denetleme, Mürted’in güvenliği dışında, Somali görevi nedeniyle, 48 günde 48 tank Sincan’dan motoru gürül gürül çalışarak geçmiştir.”

Gerçekler bu iken, “28 Şubat 1997’ye kadar Sincan’dan hiç tank geçmedi” veya “Sincan’da yürütülen tanklar eğitim içindi demeniz kamuoyunu ikna eder mi?” şeklindeki görüşler, adaleti etkilemek ve milleti yanıltmak değil midir?

Ve dahi önyargılarla karar verilecekse, bu davalar niye görülüyor?

-Erdoğan, “İntikam Hırsı Yok” Demişti-

Nisan 2012’de 28 Şubat gözaltıları başladığında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kimse bu süreci intikam hırsı olarak ele alamaz. Bu süreç sadece demokratik parlamenter sistemlerin bir gereği olan bir süreç. Temenni ederim ki, en kısa sürede neticelendirilerek adalet burada da yerini bulur” demiş,

Gözaltıların dalga dalga devam etmesi üzerine de 1 ay sonra, “Böyle bir dalga, iki dalga, üç dalga, dört dalga filan. Bunlar toplumun huzurunu da doğrusu kaçırıyor. Bundan bizler de ciddi manada rahatsızız. Yani atılması gereken adımlar atılır, biter, geçer. Ama bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe o dalgalarda kusura bakmasınlar ülke boğulur. Bu iş bu kadar uzatılmamalı” açıklamasını yapmıştı.

Tam 6 yıl geçti… Mahkeme heyeti Başkanından Savcısına 3 kez değişti… İktidar ve medyasından, “İntikam!.. Arkası da gelsin!..” sesleri yükseliyor!..

Bir hatırlatma daha; Erdoğan, sık sık kendisinin de 28 Şubat sürecinin mağdurlarından olduğunu söylüyor.

Mayıs 2012’de gözaltılar sürerken, davaya müdahil olup olmayacağı sorulduğunda, “Belli şeyler var ki, 28 Şubat’la ilgili şahsıma yönelik olan o dönemin sıkıntısını yaşamış olan, ama partiler, ama kuruluşlar neyse onlarla ilgili de böyle bir süreç iddianame kabul edildiği anda, dava başladığı anda tabii ki, hakkını arayacaktır. Ben de ararım veya aramam, kararımı bu süreç başladığında veririm” karşılığını vermişti.

Sahi, 28 Şubat sürecinde henüz 12 yaşında olan kızı bile davaya müdahil olurken, Erdoğan neden olmadı?..

Müyesser YILDIZ

8 Mart 2018

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/o-gun-12-yasinda-olan-kizi-mudahil-oldu-da-peki-erdogan-28-subat-davasina-neden-mudahil-olmadi-08031845.html

Kategori:Uncategorized