Erdoğan’ın son dönemdeki “Dolar’la savaşı”, ABD ile Rahip Brunson krizinden önce 24 Haziran seçimleri üzeri başladı.
Seçimlerden 1 ay önce Erzurum’da düzenlediği mitingte, döviz kurlarındaki hareketlilik ve doların tarihi rekor kırmasına değinirken, “Geçen yıl 7,4 büyüme oranıyla dünyanın bir numarası olduk. Ey diğer adaylar!.. Çıkıyorsunuz yok kurmuş, murmuş. Ne kuru ya? Hepsi hikâye bunların. Biz George Soros’un kulu kölesi değiliz. Biz Allah’ın kuluyuz. İşimizi gayet iyi biliyoruz. Bakıyorum, birileri ülkemize çöreklendiler. Aynı Gezi olaylarında olduğu gibi. Faiz lobisi üzerimize yükleniyor. Boşuna yüklenmeyin. Avucunuzu yalayacaksınız. Ben yalnız bir şey söylüyorum. Yastığının altında doları olan, avrosu olan kardeşlerim, gidin paranızı TL’ye yatırın. Yerli paraya yatırın. Bu oyunu hep beraber bozacağız” dedi.
Temmuz sonuna doğru Rahip Brunson kriziyle birlikte doların rekor üstüne rekor kırmasından sonra ise Erdoğan, Ağustos başında 100 günlük eylem planının ilk aşamasını açıklarken yine vatandaşlara, “Yastıkların altındaki dövizleri, altınları çıkarma” çağrısında bulundu.
Bir hafta sonra da Bayburt’ta şunları söyledi:
“Dolar, molar bizim yollarımızı kesmez. Hiç endişe etmeyin. Bu bir yerli mili mücadeledir. Bu, bize karşı ekonomik savaş ilan edenlere benim milletimin bir cevabı olacaktır. Bugün için değil de ne zaman? Onun için yerli paramızla bunlara cevabımızı verelim. Yastık altındaki dövizleri, dolarları, avroları, varsa altınlarınızı gelin, yerli parayla değiştirin ve bunlara karşı en önemli cevabı milletçe hepimiz verelim. Hazır mıyız buna? 81 milyon vatandaşımızın mesajının aynı olduğunu biliyorum. Tüm kurcular, dövizciler cevabı alsın. Döviz kuruna bakıp, faizlere bakıp ve tehditlere bakıp el ovuşturanlar hiç boşuna sevinmesinler. Faiz lobilerine sesleniyorum, boşuna heveslenmeyin. Bu milletin sırtından kazanamayacaksınız. Milletimize de çok önemli görevler düşüyor. Anneler, bacılar, kardeşlerim; 15 Temmuz gecesi bağımsızlığımızı nasıl canımız pahasına savunduysak, bugün ekonomi saldırılarına karşı da ülkemizi aynı kararlılıkla müdafaa etmemiz gerekiyor. TBMM’nin savaş uçaklarıyla bombalanması neyse, ekonomimizin kur faiz sarmalıyla kuşatılması da odur. Çıplak ellerimizle tankların karşısına dikildiğimiz gibi, ekonomi tehditlerine teslim olmayacağız.”
-Darbecilere Hangi Para Üzerinden Tazminat Davası Açıldı?-
Malûm, 15 Temmuz darbe davasından yargılananların tüm taşınır-taşınmaz mallarına ve OYAK’taki birikimlerine ihtiyati tedbir kararı konuldu. Ve yine darbecilere, ceza davasının yanısıra 15 Temmuz’da kişi ve kurumlara verdikleri zarardan dolayı tazminat davaları da açıldı.
İşte bu tazminat davalarının birisinde dikkat çekici bir talepte bulunuldu.
Talebin tarihi; 8 Ağustos, yani Devletin dolara açtığı savaşın sonrası.
Talepte bulunan da bir devlet kurumu olan Milli Savunma Bakanlığı.
Bakanlık Avukatı, 15 Temmuz’da Silopi’deki Özel Kuvvetler Harekat Üssü Komutanlığı’nda yaşananlarla ilgili olarak, “Davalıların haksız eylemleri sonucu” 9.272.06 dolarlık zarar meydana geldiğini bildirerek, “Dolar cinsinden olan alacakların ödeme tarihindeki TL karşılığı zararın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile kuruma ödenmesini” istedi.
Gel de “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye sorma!..
-Bakanlık Olunca Teminata Gerek Yok mu?-
Dahası var; Milli Savunma Bakanlığı, bu ödeme için darbe sanıklarının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını ve bu hacizin “teminatsız” olmasını talep etti.
Hacizin ne olduğunu biliyoruz. İhtiyati haciz ise icra takibi kesinleşmeden, yani peşinen haciz talebinde bulunulması anlamına geliyor. Ancak bunun için alacaklı tarafın, yüzde 10 ila yüzde 15 arasında değişen bir teminat yatırması gerekiyor. Bu teminat yatırılmadan, mahkeme ihtiyati haciz kararı veremiyor.
İcra ve İflas Kanunu’nun 259’uncu maddesine göre, bu zorunluluğun istisnası şu; Alacak bir ilama dayanıyorsa, teminat aranmıyor. İlam mahiyetindeki bir belgeye dayanıyorsa da teminata gerek olup olmadığı mahkemenin takdirinde.
Özetle; Kural olarak bu istisnalar hariç, teminatsız ihtiyati haciz kararı verilemiyor.
Milli Savunma Bakanlığı Avukatının bu talepleri üzerine Silopi Mahkemesi’nin başvurudan bir gün sonra verdiği karara gelince;
“9.272.06 dolarlık zarar ve bunun dolar cinsi üzerinden ödenmesine” değinilmeksizin, “Dava dilekçesi ve ekleri incelenmekle; İhtiyati haciz talep eden davacının devlet kuruluşu olduğu gözetilmekle, takdiren teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına karar vermek gerekmiş” denilerek, şu hükme varıldı:
“Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin kabulüne, davalıların mal kaçırma ihtimali kuvvetli bulunduğundan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ve 264/3. maddeleri uyarınca davacı kurumun Milli Savunma Bakanlığı olması da değerlendirilerek, teminatsız şekilde dava konusu borç miktarıyla sınırlı olmak üzere davalılara ait taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına; Davalılar hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma süresince 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca davalılara ait taşınmazlara, kara, deniz ya da hava yolu ulaşım araçlarına, yardımlaşma kurum ve sandıklarından olan alacaklarına, konulan tedbir kararının devamı niteliğinde teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına; İş bu kararın infazı için Silopi İcra Müdürlüğü’nün yetkili kılınmasına karar verildi.”
Bu davada görüldüğü üzere özetle;
Vatandaşa dolar bozdurma çağrısı yapılırken, Devlet dolar üzerinden dava açıyor…
İhtiyati hacizde vatandaşın teminat yatırması zorunlu, ama davacı devlet kurumu olunca kanunda yer almayan bir ayrıcalık getiriliyor…
Ne denir ki?!.
Müyesser YILDIZ
10 Eylül 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/hepimiz-turk-lirasina-gecelim-derken-devlet-dolarla-dava-acti-10091809.html