Yunanistan Ege’deki adalarımızı işgâl etti; “Bizim zamanımızda olmadı” dendi.
Yunan Savunma Bakanı Kammenos Eşek Adası’nda kuzu çevirdi, Bakanımızdan, “şov yapıyor” tepkisi geldi.
Her toplantı ve açıklamada, Kıbrıs’ta “işgâlci” olduğumuz, askerlerimizi çekmemiz gerektiği söylenip, Garanti ve İttifak Antlaşmalarından vazgeçmemiz istendi. Yine de “çözüm ve müzakereden” vazgeçmedik.
Ege’deki karasularını 12 mile çıkarma kararı alındı. TBMM’nin böyle bir adımı “Casus belli-savaş sebebi” sayma kararının kaldırılması istendi. Kuru açıklamalarla yetinildi.
Batı Trakya’daki soydaşlarımızın hakları ayaklar altına alındı, PKK’lı teröristler ve “FETÖ”cü darbecilere kucak açıldı, “dostluk” mesajları verilmeye devam edildi.
Yunanistan’ın tüm bu tutum ve politikalarını “medeniyet projemiz” denilen AB de destekledi, yıllık ilerleme raporlarında hepsi tek tek önümüze kondu. Özetle AB-Yunanistan-Rum kesimi, Türkiye’ye karşı hep ortak hareket etti.
Ankara da her fırsatta “İyi komşuluk ilişkileri” adına ve “masadan kaçan taraf” olmamak için bu emrivakilerin gereğini yerine getirmeye çalıştı.
14 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesi görüşüldü. Başlangıçtaki sunumunda Bakan Çavuşoğlu’nun Yunanistan’la ilişkilerimiz konusundaki tek sözü şu oldu:
“Yunanistan’daki FETÖ iltisaklı şahıslar ve Batı Trakya Türk azınlığının sorunlarını her vesileyle dile getiriyoruz. Avrupa Birliği nezdinde de bunu getiriyoruz, İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde de bunu getiriyoruz.”
Bakan Çavuşoğlu Kıbrıs konusunda ise “Tüm esnekliğimize ve yapıcı yaklaşımımıza rağmen Rumların yönetimi, ekonomiyi ve gücü paylaşmak istememesi sebebiyle çözüme gidilemediğini, bunu BM, AB ve İngiltere’nin de gördüğünü” belirtip, “Şimdi yeni bir çözüm olacaksa, neyi ne için müzakere edeceğimizi, hangi bir sistem için müzakere edeceğimizi ve müzakerenin çerçevesini belirlemek için gayriresmî görüşmelerimiz devam ediyor” dedi.
Yani durmak yok, yola devam!..
Komisyonda AKP adına konuşan Volkan Bozkır da politikalarının, “Dost sayısını arttırıp, düşman sayısını azaltmak” olduğunu anlatıp, 13 komşumuzla ilişkilerimizin son derece iyi seviyeye ulaştığını söyledi. Bozkır, “En iyi ilişkiler yaşanmaktadır” dediği 13 ülke arasında Yunanistan’ı da saydı.
Muhalefet milletvekilleri, adalar işgâl edilip, buralar Lozan’a aykırı şekilde silahlandırıldığı halde Yunanistan’a tek bir nota verilmemesini sorguladığında ise Bakan Çavuşoğlu, bir yandan bu gelişmeleri reddederken, öte yandan bunların açık konuşulması halinde “Yunanistan’ın işine yarayacağı” gerekçesiyle “kapalı oturum” yapılması teklifinde bulundu. Çavuşoğlu şunu da söyledi:
“İstikşafi görüşmeler bizden önce başladı. Neden başladı? Bu sorunları -kıta sahanlığı dâhil, kara suları dâhil, FIR hattı dâhil- Yunanistan’la nasıl çözeceğiz diye. Yunanistan’la nasıl çözeceğiz? Diplomasiyle mi çözeceğiz? Tüm bunları bir paket hâlinde… Bu konuları, anlaşamadığımız konuları mahkemeye mi götüreceğiz? Bizim için başka bir seçenek daha var, eğer yüce Meclisimiz ve devletimiz o seçeneği de değerlendirirse… O tek taraflı bir seçenek, o başka bir şey ama bunu biz şimdi askerlerle de görüşüyoruz, tüm Genelkurmay vesaire. Milli Güvenlik Kuruluna da bir rapor hâlinde getireceğiz.”
Yunanistan ve Kıbrıs meselelerinin geçmişte sadece MGK rapor ve kararlarında değil, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yer aldığını, ancak aynen 2004’teki “Fetullah Gülen tehdit” değerlendirmesinde olduğu gibi AKP iktidarı döneminde “rafa kaldırıldığını”, Yunanistan’ın “tehdit” sayılmasından vazgeçildiğini hatırlatmakla yetinip, devam edelim.
Çavuşoğlu’nun TBMM’deki o açıklamalarından bir gün sonra Rum kesimi, Amerikan Exxon Mobil ve Katar’ın devlet şirketiyle 10 numaralı parselde sondaj çalışmasına başlandığını açıkladı.
Bu gelişmeye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün yaptığı bir açıklamayla tepki gösterildi. Açıklamada, Exxon Mobil’in adına yer verilirken, Katar’dan hiç söz edilmedi.
İki gün önceydi; TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Kıbrıs Adası etrafında münhasır ekonomik bölge de dahil uluslararası sularda her türlü deniz altı kaynakların ortaya çıkarılmasında mutlaka KKTC ile güneyin anlaşması gerekir. Bu bir kırılma noktasıdır. Bu konuda araştırma yapacak büyük petrol şirketleri ayağını denk almak mecburiyetindedir. Doğu Akdeniz’in, KKTC’nin menfaatlerine, ülkemizin çıkarlarına aykırı her türlü oldu bittiye, Türkiye anında karşılık verir ve gereğini yapar” dedi.
Rumlarla işbirliği yapan Katar’dan başlayalım; Haddini şöyle bildirdik:
Dün Katar Emirinin Danışmanı Ankara’da dedesinin adına yaptırdığı camiyi açtı. Açılış törenine de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, çok sayıda AKP milletvekili ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı katıldı. Ardından bu camide topluca Cuma namazı kıldılar!..
-AB’nin Yüzü Nasıl Kızartılır?-
Yunanistan ve Rum kesiminin en büyük hamisinin AB olduğunu belirttik.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Türkiye’yle ilişkileri görüşmek üzere Ankara’daydı. AB Temsilcisi, “Selahattin Demirtaş’ın serbest kalmasını ve aynı uygulamayı diğer siyasiler için de bekliyoruz” deyip, gitti.
Dün televizyona çıkıp, bu görüşmeyi anlatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şöyle bir ifade kullandı:
“Mogherini haddini aştı. Toplantıda da bunu söyledim. ‘Yunanistan’a neden sesiniz çıkmıyor’ dediğimde, yüz ifadesini görmenizi isterdim.”
Mogherini’nin yüzünü elbette ki, görmek isterdik. Ancak acaba Çavuşoğlu ne söyledi de muhatabının yüzü asıldı? Yunanistan ve Rum kesimine o hadsiz desteklerini, Türkiye ve KKTC’ye yaptıkları haksızlıkları tek tek yüzüne mi vurdu?
Efendim AB’nin yüzü, sözde değil, özde nasıl mı kızartılırdı ve kızartılır?
15 Kasım KKTC’nin 35’inci kuruluş yıldönümüydü.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan o gün yapılan açıklamada, bir kez daha KKTC’nin “sözde ve yasadışı”, Türk askerinin de “işgâlci” olduğu öne sürülüp, “Yunanistan, Türk işgâlini asla kabul etmeyecektir. İşgâlin sona ermesi ve çağdışı garantilerin kaldırılması için çalışmalarımız sürecektir” denildi.
Gelinen nokta itibarıyla keşke başta Erdoğan, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile tüm muhalefet partilerinin temsilcileri 15 Kasım’da KKTC’deki kutlama törenlerine katılsaydı!.. İlgililere anlamlı bir mesaj olmaz mıydı?
Devam edelim;
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Ankara’ya gelmeden birkaç gün önce Brüksel’de AB Dışişleri Konseyi toplantısı vardı. Toplantıya katılan Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Katrougalos, Kıbrıs’la ilgili faaliyetlerin de görüşüldüğünü belirtip, kaynakların sömürülmesine izin vermeyeceklerini ve Uluslararası Deniz Sözleşmesi’ne dayanan haklarına yönelik “yaygaraları” savuşturacaklarını bildirdi.
Keşke Çavuşoğlu, Mogherini’nin yüzüne bunları vurup, “Egemenlik haklarımızı ‘yaygara’ olarak nitelendirenlerle işimiz yok” deseydi!..
Bir başka konu; Yunanistan ve Rumların atağa kalktığı Eylül ayında TSK, KKTC’de kalıcı ve kapsamlı bir deniz üssü kurulmasını istedi. Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bizim KKTC’de üs diye bir sorunumuz yok. Niye? Orası bize çok yakın mesafede. İhtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız. Artıracağız, azaltmayacağız.”
Gelişmeler ortada; Üs kurmanın ve asker sayısını arttırmanın tam zamanı değil mi?
Ve son not:
Yunanistan Başbakanı Çipras bu ay başında, “savaş sebebi” saydığımız karasularını 12 mile çıkarma konusunda “haklarını” kullanacaklarını duyururken, Erdoğan tarafından Türkiye’ye davet edildiğini, tarihin henüz netleşmediğini de açıkladı.
Hiçbir şey yapamıyorsak, en azından bu daveti iptal etmek gerekmiyor mu?
Müyesser YILDIZ
24 Kasım 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/abnin-yuzunu-kizarttik-katara-haddini-bildirdik-24111836.html