Yıl 2009; Türkiye Kayseri’deki müthiş bir olaya tanık oldu. İddiaya göre, dönemin Kayseri 2. Hava İkmal Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Rıdvan Ulugüler, askeri personelin girmesinin sakıncalı olduğu yerlerle ilgili bir emir hazırlamış, ayrıca Ergenekon’dan tutuklu Albay Cengiz Köylü için köylülerden yardım talep etmişti. Haliyle ortalık ayağa kalktı.
Yapılan soruşturma neticesinde, Işık Evleri’nde yetişmiş üç astsubayın sisteme girerek, Ulugüler adına sahte emir hazırladıkları ortaya çıktı.
“Kayseri Işık Evleri” davası olarak bilinen bu olay, “FETÖ kumpaslarının” ortaya çıkarılmasında nirengi noktası olacaktı… Ancak malum güçler hemen devreye girerek, her şeyi itiraf eden astsubayların ifadelerini geri aldırdı. Üstüne soruşturmayı yürüten dönemin Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Zeki Üçok suçlandı, yargılandı, hapis cezasına çarptırıldı.
Üçok, yapılan yeniden yargılama sonucu bu davadan daha geçenlerde beraat edebildi.
O dönemde Üçok’la birlikte ismi en çok gündeme gelenlerden birisi de emekli Yarbay Gürol Doğan’dı. Üçok’un astsubayları sorgusuna Doğan’ın da katılıp, hipnoz ve işkence uyguladığı öne sürüldü. Açılan dava sonucunda Doğan da tutuklanıp, 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
-İstanbul Darbe Davasında Tanık Oldu-
15 Temmuz sonrasına gelelim.
Gürol Doğan, İstanbul’da hazırlanan ana darbe iddianamesinde tanık olarak ifade verdi. Hava Harp Okulu’nda öğrenciyken cemaatle tanıştığını, Fetullah Gülen için “Kaptan” kod adının kullanıldığını, bir kahvaltıda buluştukları Gülen’in, “Bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş, acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin. Askeriyede, maarifte, emniyette, yargıda ve bunların en etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten” dediğini belirten Doğan, daha sonra kendisinin çeşitli sebeplerden dolayı bu yapıdan ayrıldığını söyledi. İfadesinde, “FETÖ’cü” olduğunu bildiği isimleri tek tek sıralayan Doğan, Kayseri Işık Evleri soruşturma sürecinde yaşananları da anlattı.
Burada Gürol Doğan’a ara verip, bir başka isme, halen Akıncı davasında tutuklu yargılanan Konya 3. Ana Jet Üs eski komutanı Haluk Şahar’a geçelim.
Geçen yıl Ağustos ayında savunmasını yapan Şahar, 15 Temmuz gecesi kendisinin de Moda’daki düğünde derdest edilip, Akıncı Üssü’ne götürüldüğünü, bu yüzden aynı zamanda davanın mağduru olduğunu kaydederek, özetle şunları söyledi:
“Düğünde darbe teşebbüsünü haber alınca hemen üs komutan vekilini arayıp, alınacak tedbirlerin talimatını verdik. Konya Valisi ve Emniyet Müdürüyle de görüştüm. Darbeciler Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ı götürmek üzere işaret ettiğinde, direnç gösteren bir hareket yapmadan sessizce gitti. Bu da bizim direncimizi kırdı. Akıncı Üssü’nde darbeyi yönetmekle suçlanıyorum. Düğünde derdest edilip, o gece İstanbul’da tutulduktan sonra ertesi sabah 10.00’da Akıncı’ya götürüldüm. Ellerim bağlı, hiçbir haberleşme aracım olmadan ve ertesi gün saat 10.00’dan önce gitmediğim Akıncı Üssü’nde terör örgütü yönetici olarak darbeyi nasıl yönettiğimin akıl ve mantık çerçevesinde bir izahı yoktur.”
Şahar, sanık avukatlarının soruları üzerine de Abidin Ünal’a şu eleştirileri yöneltti:
“Öncelikle o saate kadar o kadar generalin orada bulunmaması gerekirdi. Bir baskında yapılacak ilk iş, değerli malzeme ve personeli dağıtmaktır. Herkesin birliklerinin başına gitmesi gerekirdi. Hava Kuvvetleri Komutanı’nın da Ankara’ya, orası ele geçirildiyse Eskişehir’e gitmesi gerekirdi. Varsayalım, baskını yedik. Eğer, komutan, ‘Arkadaşlar direnelim. Ne olursa olsun buradan çıkmayacağız’ dese, belki öldürülecektik, ama liderden aldığımız güçle bir direnç gösterecektik. Nasıl, cumhurbaşkanı halka seslendiğinde halk onun gücüyle harekete geçtiyse, bizim liderimiz de Hava Kuvvetleri Komutanı’mızdır, öl dese ölür, çık dese çıkardık. Öyle davranınca bu direnci gösteremedik.”
-Doğan’ın Bu Sözleri Şahar’ı Bayılttı-
Yeniden Gürol Doğan’a dönelim… Geçen hafta İstanbul’dan SEGBİS’le bağlandığı Akıncı davasında tanık olarak dinlenen Doğan, daha önceki ifadelerini tekrarladı.
Ancak bazı farklılar vardı.
Daha önce İstanbul TEM’e ifade verdiğini bildiren Doğan, o dönem bir Savcının, bu ifadeyi ortadan kaldırttığını önü sürdü.
1 yıl sonra, “Senin ifadeni FETÖ’cüler almış, yeniden alacağız” denilmesi üzerine 29 Aralık 2016’da 1440 sayfa ve 3 CD’den oluşan yeni bir ifade verdiğini, ancak 2 gün sonra, 2 isim hakkında detaylı bilgi vermediği belirtilerek yeniden ifadeye çağırıldığını anlatan Doğan, şu iddialarda bulundu:
“Polisler, o iki ismin bulunduğu bölümü çıkarttılar. Bunun üzerine ben de, ‘Çıkartma yapıyorsanız, Haluk Şahar’ın da adını çıkarın, onu çok severim’ dedim. ‘Hayır çıkaramayız, adı atama listelerinde geçiyor’ dediler. Sonra eski ifademi yırtıp atmamı istediler. İki ifadem var, sadece tarihleri ve o iki isimle ilgili kısım farklı. Mahkemeniz, bunları istediği takdirde görülecektir.”
İşte Doğan’ın bu sözlerinden sonra duruşma salonunda bulunan Haluk Şahar fenalaştı, baygınlık geçirdi. Sağlık ekipleri müdahale etti. Başkan Selfet Giray, hastaneye götürülmesini önerdi, ancak Şahar, tanığın ifadesini sonuna kadar dinlemek istediğini bildirerek, salonda kaldı.
Doğan’ın detaylı ifadesinden çıkartılan 2 isme gelince;
Sanık avukatlarının tüm ısrarlı sorularına rağmen Doğan uzun süre bu isimleri vermeyip, “İfadeler getirilirse, görürsünüz” dedi.
Ancak en sonunda o iki ismi açıkladı.
Birisi Abidin Ünal, diğeri Ünal’a yakın isimlerden B.G.’miş!..
Önemli bir tanıktan söz ediyoruz… Anlattıkları doğruysa da değilse de ne kadar vahim bir durum, değil mi?
Müyesser YILDIZ
18 Aralık 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/mahkemede-bayiltan-ifade-18121809.html