Erdoğan hemen hemen tüm mitinglerinde HDP yöneticilerine, “Benim ülkemde Kürdistan diye bir bölge var mı? Kürdistan’da yaşamak istiyorsan, Irak’ın kuzeyinde var. Defol git oraya” diyor.
Daha önceki bir yazımızda Irak Anayasası’na göre, Irak’ın kuzeyindeki “Barzanistan”ın “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi” olarak adlandırıldığını, yani orada “Kürdistan” diye bir yer olmadığını belirttik.
Ankara da çok uzun süre, galiba Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı olana kadar burası için “Irak’ın kuzeyi” ifadesini kullandı.
Hemen 3 gün önceki bir ayrıntının altını çizelim. Bilindiği gibi Cumartesi günü orada 2 askerimiz şehit oldu, 8 askerimiz yaralandı. Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklaması dikkatinizi çekti mi? Erdoğan’ın “Kürdistan” söylemine karşı, Bakanlık “Irak’ın kuzeyi” dedi.
HDP’lilerin “Kürdistan”a gitmesine dönersek;
Erdoğan’ın “Defolun” ifadesi sadece HDP’liler açısından değil, aslında “Barzanistan” için de olumsuz bir anlam içeriyor.
Ki, 25 Eylül 2017’de yapılan sözde bağımsızlık referandumundan sonra Erdoğan ile bir vakitler AKP Kongresi’nde “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla ağırlanan Mesut Barzani’nin arası açıldı. Erdoğan, şöyle tepki gösterdi:
“Yüzde 92’yle onaylanmış. Yahu senin bağımsızlığını kim kabul edecek? Dünya İsrail’den ibaret değil. Yaptırımlarımızı uygulamaya başlayınca, ortada kalacaksın. Vanayı kapadığımız anda iş bitti. Tüm gelir ortadan kalkıyor. Yiyecek bulamayacaklar. Türkiye’nin oyun kurucu olduğunu görmeyenlerle adım atmamız mümkün değil. Son ana kadar Barzani’nin böyle bir yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk. Yanılmışız. Bu ülkemize de bir ihanettir.”
Ankara vanayı değil, ama Türk hava sahasını “Barzanistan”a kapattı, Habur sınır kapısını ise Irak merkezi yönetimi devraldı.
Ancak bu yaptırım da fazla sürmedi. Bir süre sonra hava sahası yeniden açılırken, “Barzanistan”ın Başbakanı yeğen Neçirvan Barzani 24 Haziran seçimini kazanan Erdoğan’ın 9 Temmuz’daki yemin törenine katılmak üzere Ankara’ya geldi ve şunları söyledi:
“Türkiye ziyaretimde Erdoğan ile görüşme fırsatım oldu. Geçen yıl meydana gelen olaylardan (referandum) sonra, Türkiye’ye ilk resmi ziyaretimi gerçekleştirdim. Ziyaretimiz, Türkiye ve Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkiler açısından yeni bir başlangıç niteliğindedir.”
Şu ana kadar HDP’lilerden “Barzanistan”a giden olmadı, ama başka birileri gitti.
Mesela bu ay başında Erbil’de düzenlenen “Ortadoğu’da Güvenlik ve Egemenlik Sorunları” konulu toplantıya Cengiz Çandar katılıp, “Türkiye Kürdistan’da böyle bir bölge olmasından memnun değil, ancak kabullenmeye mecbur kaldı” dedi.
O toplantıda, Çandar’dan çok daha dikkat çekici bir isim de vardı. Bu isim, doğrudan Dışişleri Bakanlığı’mıza bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM)’nin Başkanı Ufuk Ulutaş’tı. Ulutaş, özetle şu değerlendirmeleri yaptı:
“Sayın Cumhurbaşkanımız bence Turgut Özal’dan da öteye giderek, birçok siyasi risk almış, hem bu meselenin ontolojik olarak ortaya konması hem de çözümüne dair Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en net adımları atmış liderdir ve bu özelliğini hâlâ korumaktadır. Türkiye çözüm süreci içerisinde çok ciddi adımlar atarken, Kürt vatandaşlarla arasındaki sıkıntıları aşarken hangi konumdaysa, şimdi de aynı konumdadır. PKK, Suriye’deki kazanımlarını Türkiye’ye geçirme gibi bir maksimalist yaklaşım içerisinde olduğu için süreç tıkandı. Türkiye, Suriyeli Kürtlerin PKK’nın boyunduruğu altından çıkması için ekstra gayret sarf etmekte. PKK’lı olmayan Suriyeli Kürtler ne kadar görünür olursa, Suriye’de siyasal bir çözüm o kadar kolay olacaktır.”
-“Barzanistan”ın Son Ziyaretçisi-
4 gün önce Ankara’dan, “Barzanistan”a giden bir isim daha oldu. Bu isim de “Suriye’de çözüm” için Türkiye’nin hem ABD, hem Rusya ile yürüttüğü müzakere heyetlerinin başında yer alan Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’dı. Irak’tan Erbil’e geçen Önal, önce Mesrur Barzani’yle görüştü. Kimdir Mesrur Barzani, daha önce anlattık.
2014’te, “PKK’yı hiçbir zaman terörist bir örgüt olarak görmüyoruz. Türkiye’deki çözüm sürecini destekliyoruz” diyen,
Mayıs 2017’de Washington’a yaptığı “resmi” ziyarette, Trump’ın damadı Jared Kushner başkanlığındaki ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleriyle, “Türkiye’deki çözüm süreci ve Türkiye’nin, YPG ile sorunlarını” görüşüp, “Türkiye’nin PKK ile başlatacağı yeni çözüm sürecini desteklemeye ve Türkiye ile YPG arasında arabuluculuk yapmaya hazırız” teklifinde bulunan “Barzanistan”ın Güvenlik Konseyi Müsteşarı ve Mesut Barzani’nin en büyük oğlu.
Yeni dönemde “Barzanistan”ın Başbakanı olması beklenen bu isimle 15-17 Şubat’taki 55’inci Münih Güvenlik Konferansı’nda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da görüştüğünü hatırlatalım.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ve beraberindeki heyeti Neçirvan Barzani de “kabul” etti. Görüşmede Barzani’nin, “Kürdistan bölgesinin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmayı arzuladığını ve zor zamanlarında Kürdistan’ın yanında olan Türkiye ile her alanda ilişkileri geliştirmeyi hedeflediklerini” vurguladığı belirtilirken, Önal, “Özellikle güvenlik konusunda iş birliğimizi arttırmak istediğimizi söyledik. DEAŞ, PKK ile mücadele gibi konularda inşallah bundan sonraki zamanlarda ilişkilerimizi daha da arttıracağız. Türkiye’de bildiğiniz gibi yerel seçimler var. Tüm dikkatler yerel seçimler üzerinde. Yerel seçimler tamamlandıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Irak’ı ziyaret etmek istiyor. Bunun planlamasını yapacağız, karşılıklı olarak. Uygun bir tarih planlandığında inşallah bu ziyaret gerçekleşecek” açıklamasını yaptı.
“Suriye çözüm süreci müzakerecisi” Sedat Önal ve Barzani!.. Gel de sürece “Barzanistan” da mı dahil ediliyor diye meraklanma!..
-“Diyalog Yeniden Başlatılmalı Anahtar Muhatap da Öcalan”-
Heybedeki büyük turpa gelelim.
Sedat Önal’ın ziyaretinden 1 gün sonra Washington merkezli Al Monitor’da geleceğin “Barzanistan” Başkanı Neçirvan Barzani ile yapılan röportaj yayınlandı. Uzun röportajın, bizi ilgilendiren kısımlarını aktaralım.
Habur sınır kapısı sorununun da hallolduğunu ve ticaretin önünün açıldığını bildiren Barzani, “Türkiye referanduma şiddetle karşı çıktı. Ankara ile ilişkileriniz nasıl?” sorusunu şöyle cevaplandırdı:
“Referandum sırasında ve sonrasında geçen süreyi göz önünde bulundurursanız, Türkiye’nin bize karşı kullanabileceği çok sayıda kritik nokta vardı ve bunu yapmayı tercih etmedikleri için çok müteşekkiriz. Ne sınırlarımızı kapattılar, ne de petrolümüzü Türkiye’deki ihracat terminallerine taşıyan boru hattını kapattılar. Artık ilişkilerimiz düzeldi ve iyiye gidiyor.”
Al Monitor’un bir diğer sorusu, “Türkiye ile PKK arasında sıkışıp kaldınız gibi görünüyor. Önümüzdeki dönemin Başkanı olarak, Türkiye ile PKK arasındaki barış görüşmelerini canlandırmaya yardım etmek ister misiniz?” oldu. Barzani, şunları söyledi:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yılki yemin törenine katıldım. Bu referandum sonrası ilk ziyaretimdi. Bunu her zaman çok açık ve net bir şekilde söyledim; PKK, Türk müdahalesine gerekçe sunuyor. Kürdistan Bölgesinin bu tür gruplar tarafından komşularımıza karşı faaliyet göstermesi için güvenli bir bölge olarak kullanmasını kabul edemeyiz. Bu nedenle, Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını anlamalıyız. Ancak, bu durum uzun bir süredir devam ediyor olsa da askeri olarak bu sorun tamamen çözülmez. Diyaloğun yeniden başlatılması gerekiyor. Şimdi Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan ile Başbakan olduğu dönemde barış ve diyalog atmosferinin oluşmasına katkıda bulunmak için görüşebildik. Diğer tarafı (PKK) da barış ve diyalogun ileriye dönük tek gerçekçi yol olduğuna ikna ettik.”
Hemen peşinden bir başka soru; “Siz halen PKK ile diyalog ve barış görüşmeleri yapılacağına inanıyor musunuz? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onlarla müzakere etmek istemediği görülüyor. Tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın da bunun bir parçası olması gerekiyor mu?”.
Ve Barzani’nin cevabı:
“Amaç bu konuyu tam olarak çözmekse, bu grupların sürece katılması gerekiyor. Bunda şüphe yok, Öcalan anahtar muhataplardan biri olmalıdır.”
-ABD Barzani’den Ne İstedi?-
Röportajın gündemi sadece PKK değildi, PYD/YPG de konuşuldu. Buna ilişkin sorular ve Barzani’nin açıklamaları da şöyle:
Soru: Amerikalılar güya, PKK’yı Suriye’deki ortaklarından, PYD ve onun bir kolu olan YPG’den ayırmaya çalışıyor. Suriye’deki her iki Kürt grubunu da Kandil Dağları’ndaki PKK liderliği ile tüm bağlarını koparmalarını ve Suriye’deki tüm Kürtlerle birlikte yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamaya ve böylece Türkleri sonsuza dek mutlu bir şekilde birlikte yaşamaları için ikna etmeye çalışıyor. Sizce bu gerçekçi mi?
Barzani: Buna inanmıyorum. Halen kuzeydoğu Suriye’de hâkim olan Kürt kuvvetleri, PKK ile güçlü bağlara sahipler ve tüm talimatlar Kandil tarafından veriliyor.
Soru: Amerikalıların YPG’yi Kandil’den ayırma konusunda sizin desteğinizi istediklerine ilişkin duyumlar alıyorum. Bu doğru mu?
Barzani: Hayır. Fakat Amerikalılar bizden, bu grupları Türkiye ile iyi bağlar kurma konusunda teşvik etmemizi istedi.
İşte Ankara’nın bir “Dostu” daha!..
“Kürdistan-Büyük İsrail” mutfağında 31 Mart sonrası için çok fena şeyler pişirildiği ortada değil mi?!.
Müyesser YILDIZ
18 Mart 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdogan-kurdistana-defolun-derken-orada-neler-oluyor-18031935.html