Geçen Aralık’ta TSK Karargâhı ile 2’nci Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Metin Temel arasında yaşanan anlaşmazlığın ardından Temel’in görevden alınmasıyla bu Ordu Komutanlığı boşaldı. 2. Ordu Komutanlığı’na 8 aydır 7’inci Kolordu Komutanı Korgeneral Sinan Yayla vekalet ediyor. 1 Ağustos’ta yapılan YAŞ toplantısında da 3’üncü Ordu Komutanı İsmail Serdar Savaş ile Ege Ordusu Komutanı Abdullah Recep’in görev sürelerini tamamlayıp, kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmesiyle Orgeneralsiz kalan Ordumuzun sayısı 3’e çıktı.
Gerek Doğu, gerek Suriye, gerekse Ege ve Akdeniz’de kritik gelişmelerin yaşandığı bir süreçte birbirinden önemli olan bu Ordu Komutanlıklarına YAŞ kararlarıyla eş zamanlı atama yapılması beklenirdi. Olmadı. Yeni görevlendirmelerin geçtiğimiz Cuma günü açıklanacağı beklentisi de gerçekleşmedi.
Sıkıntı olduğu açık. Zira adı üzerinde buralar Ordu ve Orgeneral atanması gerekiyor. Ancak şu anda tek bir Orgeneral var, İsmail Metin Temel. 15 Temmuz’da darbecilerle mücadelesi aylarca konuşulmuş, ardından “Afrin kahramanı” ilân edilmişken, Genelkurmay’da pasif bir göreve çekilen bu isim 3’üncü Ordu veya Ege Ordusu Komutanlığı’na atanır mı, pek ihtimal verilmiyor. Geriye görev süresi 1 yıl uzatılan 2 korgeneral ile bu YAŞ’ta Korgeneralliğe terfi ettirilen tek isim olan İrfan Özsert kalıyor. Bu da demektir ki; En azından 2 ordunun başına Korgeneral getirilmesi ihtimali yüksek.
-Ege Ordusu Niye Hedefte?-
Bu yazıda Ege Ordu Komutanlığı’nın üzerinde durmak istiyorum.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan 1 yıl sonra kurulan bu Ordumuzun en büyük özelliği, NATO’ya bağlı olmayan tek ordumuz olmasıdır.
Ege Ordusu’nun ilk komutanı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yapılan seçimlerde Turgut Özal’ın karşısına Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı olarak çıkan Turgut Sunalp, ikinci komutanı da Kenan Evren’di.
Sonrasında Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Işık Koşaner, Şükrü Sarıışık, Necdet Özel, Hayri Kıvrıkoğlu, Nusret Taşdeler, Abdullah Atay, Galip Mendi gibi birçok önemli isim Ege Ordusu Komutanlığı yaptı.
Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Şükrü Sarışık ve Nusret Taşdeler’in kumpas davalarda tutuklanıp hapis yattığını, keza Balyoz kumpasında “TSK’nın Ege ve buradaki adalar ile kayacıklar üzerinden Yunanistan’la kriz çıkarma planından” söz edildiğini de biliyoruz.
Şuraya geleceğim; Emperyalistler Ege Ordusu’nu hiçbir zaman kabullenmedi, Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte 90’lı yıllardan itibaren de her fırsatta lağvedilmesini istedi.
Mesela 1997’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekli olduktan sonra Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde Boğazlardan sorumlu Başbakanlık Başdanışmanlığına getirilen Oramiral Güven Erkaya, Nisan 2000’de o zamanki Başbakanı merhum Ecevit’e “Ege Denizi’nde Barış İçin Gizli Aksiyon” başlıklı bir plan sundu. Üç ayaklı planın ikinci kısmı Ege Ordusu’yla ilgiliydi ve “Türkiye’nin bu orduyu lağvetmesinden sonra Yunanistan’ın, Ege’deki adalarını silahsızlandırması ve adalar üzerindeki hava sahasını da 10 mil değil, 6 mil ilân etmesi” öngörülüyordu.
Bunu inceleyen Ecevit, tek yeni unsurun “Ege Ordusu’nun kaldırılması” olduğunu belirterek, “İşte bu, Türkiye’de yetkili resmi kurulların gündeminde yer alan bir konu değildir. Sayın Erkaya’nın kişisel düşünceleridir. Bugün devletin resmi gündeminde bu konu bulunmuyor, ele alınmadı” dedi.
Plan medyada yayınlandığında Güven Erkaya’nın, “Bir kopyasını da Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’na verdim. İntibaları genel olarak müsbet. Destekliyorlar” açıklamasından hareketle, “Ege Ordusu’nun kaldırılmasına Genelkurmay’ın da sıcak baktığı” öne sürülünce, Genelkurmay şu sert açıklamayı yaptı:
“Son günlerde bazı basın-yayın organlarında, Ege Ordusu’nun kaldırılması ile ilgili olarak ‘Genelkurmay Başkanlığı’nın konuya sıcak baktığı’ yönünde haber ve yorumların yer aldığı görülmektedir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Ege Ordusu’nun kaldırılması konusunda hiçbir kimse ile görüş alışverişinde bulunmamış ve hiçbir ortamda bu yorumları destekleyecek bir beyanı veya iması olmamıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı’nın gündeminde Ege Ordusu’nun kaldırılması ile ilgili herhangi bir konu yer almamaktadır. Basın ve yayın organlarında Ege Ordusu hakkında yer alan haber ve yorumlar, yazarların kendi düşüncelerini ve değerlendirmelerini yansıtmaktadır.”
Bu tartışmalarla birlikte, meşhur “Rogers Planı” hatırlandı. Neydi bu plan? Kenan Evren’in, 12 Eylül darbesini yaptıktan kısa bir süre sonra dönemin NATO Başkomutanı General Rogers’in “Asker sözü”ne güvenerek, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi konusunda Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıydı. İçeriği açıklanmayan Rogers Plan’ın görünürdeki amacı buydu, gerçekte ise Ege Ordusu’ndan başlayarak, TSK’nın tasfiyesini hedeflediği hep konuşulmuştu.
Ancak şu kesindi; Rogers Planı’nın kabul edilmesiyle, Türkiye’nin yıllardır savunduğu, “Önce Ege’deki sorunlar çözülsün, sonra Yunanistan NATO’ya dönsün” tezi, “Önce Yunanistan NATO’ya dönecek, sonra Ege’deki sorunlar halledilecek” şeklinde ters-yüz olmuştu.
Ege Ordusu’nun lağvı, 2003 yılından itibaren ise AB üzerinden gündeme geldi, getirildi. AB’ye uyum sürecinde TSK’da gerçekleştirilecek “Örgütlenme modelinde”; “Ege Ordusu’nun kaldırılıp, bu birliklerin 1’inci Ordu içinde yeniden organize edilebileceğinden” söz edilirken, “Böyle bir düzenlemenin AB ve NATO açısından askeri bir gereklilik olarak gündeme gelebileceği gibi, Yunanistan açısından da bir jest niteliği taşıyacağı” savunuldu vs.
-Tolon’un Uyarısı-
İşte böylesine önemli ve yaklaşık 40 yıldır hedefte olan bu Ordumuzun Komutanının da emekliye sevk edilip, yerine hemen atama yapılmaması üzerine emekli Orgeneral Hurşit Tolon’la konuşma ihtiyacı duydum.
Tolon, “Ege Ordusu’nun kuruluş amacı çok açık. Tevdi edilen görevler belli. Amaç, görevler ve birlik sayısı değişmedikçe, komutanın Orgeneral veya Korgeneral olması çok önemli değildir. Korgeneral de stratejik sevk ve idare makamıdır” dedikten sonra şöyle devam etti:
“Bu coğrafyada, çevremizde bu kadar risk varken, TSK komutasında büyük ölçüde indirim yapılması uygun mütalaa edilmemelidir. TSK’da hiyerarşi esastır. ‘Ben üsteğmenle tabur komutanlığı yaparım.’ derseniz, TSK’nın omurgasıyla oynarsınız. Bu ne TSK’nın varlık sebebi ne de gelenekleri ile bağdaşır. Her rütbenin kazanımı vardır. Korgeneral ve orgenerallik rütbeleri stratejik kademelerdir. O yüzden de, ‘Ben tuğgeneralle yönetirim.’ diyemezsiniz.”
-Ya Karşımızdakiler “Jest” Olarak Algılarsa-
Toparlarsak; Üç endişem var.
Birincisi şu:
Bilindiği gibi, “AKP-Cemaat” ortaklığı döneminde, Kuvvet Komutanı olmak için Ordu Komutanlığı yapma şartı kaldırıldı.
Acaba şimdi de Ordu Komutanlığı yapmak için Orgeneral olma şartının kaldırılmasının altyapısı mı hazırlanıyor?.. Ki, bunun sonu sadece Kuvvet Komutanları değil, Genelkurmay Başkanı’nın da Orgeneral veya Oramiral olmasından vazgeçilmesine varabilir.
İkincisi; Türkiye’nin yönünü yeniden AB’ye çevirdiği açıklanırken, acaba 2003’lerdeki gibi, “AB ve NATO’nun askeri gerekliliği” uyarınca, “Ege Ordusu’nun kaldırılması” da mı gündeme getirilecek?
Üçüncüsü; Bunların hepsi vehim olsa bile bundan sonra Ege Ordusu’nun Orgeneral değil, Korgeneral ya da Tümgeneral veya Tuğgeneral rütbesinde temsil edilmesini, ya karşımızdakiler “Türkiye’nin yeni bir jesti” sayıp, yeni umutlara kapılırsa?!..
Müyesser YILDIZ
12 Ağustos 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/orgeneral-olma-sarti-mi-kaldirilacak-12081934.html