Üç gün önce Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkemizdeki Suriyelilerle ilgili yapılan çalışmalar konusunda şunları anlattı:
“Ülke olarak son 8 yılda 37 milyar dolar harcadık. Avrupa Birliği’nin haricinde uluslararası toplumdan 1 milyar dolardan az destek aldık. Bu savunmasız insanların daha fazla desteğe ihtiyacı var. Avrupa’nın 2018’in sonuna kadar 6 milyar euro göndermesi gerekiyordu, ancak neredeyse 2019’un sonuna geldik bunun sadece 3’te 1’ini alabildik; 2 milyar euro. Biz mevzuatımızı değiştirdik, iş ve işçi piyasasına girmelerine izin verdik. Topluma adapte olabilmeleri için elimizden gelenin en iyisini yaptık. Mesela sağlık sistemimizden ücretsiz faydalanma. Bu da Türk halkının en çok şikayet ettiği konulardan biri oldu. Türkler bu tedavi için para ödüyor. Ne yazık ki 8 yıldan fazla oldu ve bu bir sosyal problem oldu. Ancak kimi zamanlarda, bazı siyasi partiler bu durumu yanıltıcı bir şekilde ele aldı ve bunu muhalefet özellikle seçim döneminde kullandı. Bu tür kampanyalar benim partimi destekleyenleri de etkiledi. Nihayetinde biz neden Türkiye’ye geldiklerini unutmadık, rejim ve örgütlerin tehdidi altınlar. Onları zorla geri gönderemeyiz. Gönüllü geri dönüşlerini isteyebiliriz. Bayramlarda bazıları ülkesine geri dönüp orada kalıyor, medyaya ve muhalefete baktığınız zaman, ‘Oraya gidebiliyorlarsa neden kalmıyorlar’ diyorlar. Evet ailelerini ziyaret etmek için gidebiliyorlar, ancak yaşam koşulları yeterli değil. Geri dönen Suriyelilerin eğitim, sağlık, elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlarını giderebilmeliyiz. Türkiye olarak eğitime ve okullaşmaya öncelik veriyoruz. Ülkemizde 1 milyondan fazla okul çağında çocuk var. Şimdi 3’ünden 2’si okula gidebiliyor. Hepsinin eğitim alabileceğinden emin olmak için yeni okullar inşa ediyoruz. Öğretmenlerin yarısı, Suriye ve diğer Arap memleketlerinden geliyor.”
Biz Türkler ile Suriyelilerin “Eşitlik” tablosu ortada. Bizzat Dışişleri Bakanı, Suriyelilerin sağlık sisteminden ücretsiz yararlandığını, ancak “Türklerin tedavi için para ödediğini” söylüyor.
-Yüzde 50 Suriyeli Yüzde 50 Türk Dengesi-
Çavuşoğlu’nun, “Mevzuatımızı değiştirdik, iş ve işçi piyasasına girmelerine izin verdik” sözünden hareketle, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR)’un bir projesini anlatalım.
Malûm ülkemizde işsizlik had safhada.
Durum bu iken, İŞKUR “Geçici Koruma Statüsündeki Suriyeliler ve Türk Vatandaşları İçin İstihdam Desteği” adlı bir proje hazırladı.
“Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler” kimlerdir, kamplardakiler mi sokaktakiler mi, özellikleri nedir, bilmiyoruz. Projenin detaylarına geçelim.
Proje, “FRIT” denilen ve Avrupa Komisyonu ile Dünya Bankası’yla ortaklaşa yürütülen bir program.
Uygulama bölgesi, Adana, Gaziantep, İstanbul ve Şanlıurfa.
Süresi, 2018-2021 yılları.
Bütçesi, 45.5 milyon Avro. Harcamalar, Avrupa Komisyonu ve Dünya Bankası’yla imzalanan hibe anlaşması kapsamındaki fondan karşılanıyor.
Amacı, “Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin ve Türk vatandaşlarının aktif işgücü programlarından faydalanarak, istihdam edilebilirliklerinin artırılması, İŞKUR’un kurumsal kapasitesinin ve çalışma izinleri otomasyon altyapısının geliştirilmesi”. Bu kapsamda, herhangi bir mesleği olmayan, mesleği olmakla birlikte mesleğinde iş bulamayan veya mesleğinde yeterli olamayan işsizlerin niteliklerini geliştirecek Beceri Eğitim Kursları (BEK) düzenlenmesi öngörülüyor.
Geçtiğimiz Ocak ayında bu proje gündeme geldiğinde, İŞKUR’un 7 bin 400 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile aynı sayıda Suriyeliyi istihdam edeceği öne sürülmüş, ancak İŞKUR yetkilileri, direkt bir istihdam sağlamayacaklarını, sadece katılımcılara eğitim ve danışmanlık verileceğini söylemişti.
-Yüzde 30 Kimleri Kapsıyor?-
Bugüne gelirsek; Ağustos ayı sonunda projelerle ile ilgili ihaleye çıkıldı. Davet usulüyle gerçekleştirilecek ihaleler bu ay içinde yapılacak.
Bu kapsamda ilk etapta;
Gaziantep’te; 64 kişi için bakır işletmeciliği, 128 kişi için güzellik ve saç bakım hizmetleri, cilt bakımı, 64 kişi için sedef el işletmeciliği, 64 kişi için sayacı mesleği,
İstanbul’da; 50 kişi için ekmek üretimi, 25 kişi için çocuk bakımı, 200 kişi için aşçı yardımcılığı, 50 kişi için pizza yapımı, 200 kişi için servis görevlisi,
Şanlıurfa’da; 400 kişi için servis ve bar elemanı kursları açılacak.
Tam adı, “Yarısı Geçici Koruma Sağlanan Suriyeliler ve Yarısı Türk Vatandaşları İçin İstihdam Desteği Projesi Eğitimi” olan projenin ihale şartnamesinde aynen şunlar yazıyor:
– Belirlenecek kontenjanların yarısı Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeliler (GKSS) yarısı da Türkler için ayrılacaktır.
– GKSS’lerin yüzde 15’i kadın, yüzde 30’u gençlerden oluşacak şekilde kontenjan planlaması yapılacaktır.
Yüzde 50, yüzde 50 “Eşitlik” sağlanmasına, keza biz Türkler için “Yüzde 15 kadın, yüzde 30 genç” önceliği tanınmamasına rağmen, neticede bir kurs planlaması, olabilir diyelim.
Ancak şartnamede, “İstihdam yükümlülüğü” diye bir madde daha var. Burada da deniyor ki;
– Kursiyerlerin en az yüzde 30’u kurs sınav sonucunun açıklandığı tarihten itibaren en geç otuz gün, süre uzatımı talebinin uygun bulunması halinde en fazla doksan gün içinde işe başlatılmak şartı ile yüz yirmi günden az olmamak üzere en az fiili kurs günü kadar istihdam edilir.
– İstihdam yükümlülüğünün sınav sonucunun açıklandığı tarihten itibaren fiili kurs süresinin en fazla üç katı kadar sürede tamamlanması gerekmektedir.
– İstihdam yükümlülüğünün süresi içinde hiç yerine getirilmemesi halinde, kursiyerler için ödenen sigorta primleri ve kursiyer zaruri giderleri hariç, yükleniciye yapılan tüm giderler yasal faizi ile birlikte alınır.
– GKSS (Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeliler) kapsamındaki kursiyerler için yapılan çalışma izni başvurusu, istihdam yükümlülüğü süresini ilgili süreç tamamlanana kadar durur.
“Direkt istihdam sağlanmayacak” denmişti, ancak görüldüğü üzere “İstihdam yükümlülüğü” var.
Daha önemlisi, projenin adı “Yüzde 50 Türkler, yüzde 50 Suriyeliler” diye konmuşken, istihdam yükümlülüğünde “En az yüzde 30’un” kimleri kapsadığının belirtilmemesinin sebebi nedir? İş bulunacak yüzde 30’luk kontenjanın tamamı Suriyelilere mi ayrılacak, yoksa yüzde 15 Suriyeli, yüzde 15 Türk şeklinde mi olacak?
Ve dahi, “GKSS kapsamındaki kursiyerler için yapılan çalışma izni başvurusu” ibaresi… Çalışma izni, önce geçici oturum, ardından vatandaşlık hakkını getirmez mi?
Anlaşılan o ki, Suriyelilerin bir gün ülkelerine dönmesi hayalden ibaret kalacak.
Her neyse, Devletimizin bu proje vesilesiyle biz Türkleri, Suriyelilerle yarı yarıya eşit gördüğünü ortaya koymuş olması da önemli ve sevindirici bir gelişme değil mi?!.
Müyesser YILDIZ
2 Eylül 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/devletimiz-nihayet-biz-turklerle-suriyelileri-esitledi-02091915.html