Terör koridorunu ortadan kaldırmak amacıyla 9 Ekim’de Suriye’nin kuzeyinde Barış Pınarı Harekâtı başlatıldı. Türkiye’ye gelen ABD heyetiyle yapılan anlaşma sonucunda da harekâta 17 Ekim’de ara verildi.
Harekâtın başladığı 9 Ekim günü Milli Savunma Bakanlığı, olası kara propagandalara karşı şu açıklamayı yaptı:
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları ile hazırlanan ‘Barış Pınarı Harekât Planı’ Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bugün saat 16.00’dan itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Harekât, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, BMGK’nin terörle mücadeleye yönelik kararları ve BM sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan ‘Meşru Müdafaa Hakkı’ çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak icra edilmektedir. Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda olduğu gibi, harekâtın planlama ve icrasında sadece teröristler ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler hedef alınmakta, sivil/masum kişilerin ve harekât bölgesindeki tarihi, kültürel, dini yapılar, altyapı tesisleri ile bölgede bulunması muhtemel dost ve müttefik ülke unsurlarının zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterilmektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
Ancak sonrasında gerek Türk askeri, gerekse de ÖSO unsurlarıyla ilgili olarak sosyal medyada rahatsız edici görüntüler dolaşıma sokuldu. Dahası bizzat ABD Savunma Bakanı Esper, 10 gün önce OSÖ üyelerinin savaş suçu işlediğine dair iddialar olduğunu öne sürüp, “Bununla ilgili birçok rapor gördüm. Raporlar ve iddialar inceleniyor. Eğer bunlar doğrulanırsa, savaş suçu sayılmalı. Bu durumdan Türkiye de sorumlu tutulabilir” dedi.
-Türkiye Savunmaya Geçti-
ABD başta olmak üzere birçok ülke ve uluslararası kuruluşun, Türkiye’ye yönelik suçlamaları karşısında gerek Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, gerekse de diğer yetkililer tabir-i caizse savunmaya geçti.
Mesela daha dün MSB, “Barış Pınarı Harekâtı kapsamında birliklerimizce keşif-gözetleme ve mayın/EYP temizlik faaliyetlerine devam edilmektedir. Bölgede olması muhtemel koalisyon ülkeleri ve sivil kuruluşlara ait unsurlara ateş açıldığına ilişkin medyada yer alan haberler gerçeği yansıtmamaktadır” dedi.
Bugün de yine MSB’den şu açıklama geldi:
“Barış Pınarı Harekâtı başlamadan önce yapılan açıklamalarda; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sivilleri, tarihi/kültürel/dini yapıları hedef almayacağı ve çevreye zarar vermeyeceği belirtilmişti. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında olduğu gibi, harekâtın icrası esnasında da operasyonların gecikmesi pahasına bu prensiplerden asla taviz verilmemiştir. Terör örgütü PKK/YPG ve destekçileri ise daha harekât başlamadan Kürt kardeşlerimizi yok edeceğimizi, Hristiyanlar başta olmak üzere diğer etnik ve dini grupların hedef alınacağı yalanını ortaya atmış, kendi işledikleri insanlık suçlarını ise tüm dünyadan gizlemeye gayretine girmişlerdir. Ancak Barış Pınarı Harekâtında TSK tarafından terör örgütü PKK/YPG ve destekçilerinin maskesi bir kez daha düşürülmüş, terör örgütünün Tel Abyad’da bir kiliseyi havan mevzisi yaptığı, bazı kiliselere terörist başı Abdullah Öcalan’ın posterlerini astığı ortaya çıkarılmıştı. Bugün ise Tel Abyad ve Rasulayn’da bulunan Kiliseler’in fotoğraflarına bakıldığında Barış Pınarı Harekâtı’nda hiç bir şekilde zarar görmedikleri apaçık görülmektedir. Bölgede bulunan askerlerimiz tüm etnik ve dini yapılar ile yakından ilgilenmekte, harekât öncesinden beri hasıl olan ihtiyaçları da dahil olmak üzere tamamının giderilmesi için de her türlü gayret sarf edilmektedir.”
-Böyle Bir Emrin Ne Gereği Vardı?-
Şimdi kamuoyuna yansımayan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar imzasıyla Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na gereği için gönderildiği bildirilen bir emirden söz etmek istiyoruz.
Emrin tarihi, 13 Ekim, yani harekâtın 4’üncü gününe ait.
Konusu; Barış Pınarı Harekâtında Uyulacak Hususlar.
13 Ekim tarihli olmasına karşın daha birkaç gün önce birliklere ulaşan emir, şu ifadelerle başlıyor:
“Mazisi ve tarihi zaferlerle dolu olan şanlı Türk Ordusu’nun, kahramanlıkları yanında yardımseverliği, merhameti ve vicdanıyla, dünyaya örnek teşkil ettiğine dair tarihimiz pek çok örneklerle doludur.”
Ardından 9 Ekim’de yapılan açıklamadaki gibi, Barış Pınar Harekâtı’nın uluslararası hukuki dayanağına atıf yapılıp, tüm mücadelenin teröristlerle olacağı vurgulanıyor ve “Sadece milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Hristiyanlar, Aramiler, Yezidiler, Keldaniler gibi diğer dini ve etnik grupların güvenliğine de çok büyük önem verileceği” kaydediliyor.
Sonuçta da şu uyarılarda bulunuluyor:
“Harekâtın, milli, manevi, mesleki değerlere uygun olarak icra edileceği, harekât başlamadan ve başladıktan sonra her fırsatta yazılı ve sözlü olarak emredilmiştir. Harekâta katılan tüm unsurlar, TSK’nın teamüllerine, mesleki değerlerimize, bağrından çıktığı aziz milletimizin manevi değerlerine, örf ve adetlerine uygun davranacak ve harekâtın uluslararası ve ulusal hukuk kuralları çerçevesinde icra edilmesi sağlanacaktır. Aksi hareket edenler hakkında TCK, Askeri Ceza Kanunu ve TSK Disiplin Kanunu ile ilgili diğer mevzuat kapsamında adli ve idari işlem yapılacaktır.”
Zeytin Dalı ve Afrin operasyonlarında veya İdlib’de görev almış komutanlara sorduk; Daha önce böyle bir emir yayınlanmadığını söylediler.
Söz konusu emir doğruysa; Bu en azından “Sorun” yaşanabileceğinin kabul edilmesi anlamına gelmiyor mu? Dünyanın Türkiye’yi suçlamak için fırsat kolladığı bir zamanda, bunun yazıya dökülmesi ve de Türk askerinin böylesine üzücü, hak etmediği bir uyarıya muhatap kılınması ne derece doğrudur?
Ayrıca, “Harekâta katılan tüm unsurlar”dan kasıt nedir? ÖSO dışında başka kim var?
Son soru; Varsayalım ki, ÖSO’cular verilen bu emirlere uymadı, uymuyor. İyi de Suriyeli olan bu insanlar hakkında nasıl ve hangi kapsamda bizim yasalarımıza göre, adli-idari işlem yapılabilir ki?
Müyesser YILDIZ
4 Kasım 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/pek-konusmadik-ama-daha-once-boyle-bir-emir-yayimlanmadi-04111906.html