İçeriğe geç

“FETÖ’nün 2020’li Yıllarda TSK’yı Tamamen Ele Geçirme Hedefini” Gerçekleştirecek Olan Kanunu da Konuşalım mı?

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un 2009’da bir gece yarısı çıkarılan ve askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan yasa değişikliğine dikkat çekmesiyle birlikte “FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışılmaya başlandı.

Dün tüm partilerin Meclis Grup Toplantısında, bu konu konuşuldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün Meclis’te yasa çıkarttırdığı” tespitinin bazı iddianamelerde de yer aldığına dikkat çekip, “Devleti FETÖ’ye teslim eden kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır” dedi. Erdoğan da bugün, “FETÖ’nün siyasi ayağının Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi” olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu’na, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un dün Twitter’dan verdiği cevaptan şu bölümün altını çizelim:

“FETÖ’nün devlete yönelik ihanet adımlarından olan; 7 Şubat MİT operasyonu, 17 Aralık küresel darbe girişimi, 25 Aralık ekonomiyi çökertme hamlesi ve 15 Temmuz işgal girişimi Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu, milletimizin ise iradesine sahip çıkmasıyla yerle bir edilmiştir.”

Daha önce Erdoğan da “FETÖ’nün ihanetini”, 7 Şubat MİT operasyonuyla anladıklarını söylemişti.

Ama biliyoruz ki, bu operasyondan 4 ay sonra Türkçe olimpiyatları töreninde Fetullah Gülen’e, “Bu hasret bitsin, dön” çağrısı yapan da Erdoğan’dı.

MİT Operasyonundan Sonra Hangi Kanun Çıktı?

7 Şubat 2012’deki MİT operasyonunu vurgulamamızın sebebi şu; AKP’nin, “FETÖ’yle irtibatın kesilmesinin” miladı olarak bu tarihi kabul ettiği anlaşılıyor.

Bu durumda 2012’den sonra “FETÖ”nün işine yarayacak herhangi bir kanun çıkarılmamış olması gerekir, değil mi?

Acaba öyle mi?

Genelkurmay Çatı İddianamesi’ndeki şu bölümü okuyalım:

“Örgüt, kritik kadrodaki personeli vasıtasıyla, TSK içerisindeki mevcudiyetini muhafaza edebilmek adına özellikle Disiplin Kanunu ile örgüt lehine kullanabileceği düzenlemeler yapabilmiştir. 6413 sayılı TSK Disiplin Kanunu ile yeniden düzenlenen disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle TSK’dan ayırma sürecinde disiplin puanına bağlı ayırmaya ilişkin yeni bir usul yaratılmıştır. İlk bakışta disiplinsiz personelin ayrılması için sistematik bir yol gibi görünen bu sistem, FETÖ mensubu kötü niyetli amirler tarafından kısa sürede personel hakkında arka arkaya cezalar verilmek suretiyle personelin TSK’dan ayrılması veya bu husus dile getirilerek personel üzerinde baskı oluşturulması için bir yöntem olarak kullanılmıştır. Gerekli disiplin ceza puanını dolduran personel hakkında Yüksek Disiplin Kurullarının da bir tasarrufu bulunmamaktadır. Bu durumda en az iki disiplin amirinin kararıyla personel hakkında TSK’dan ayırma cezası verilmektedir. Bu durum özellikle meslek hayatının başındaki genç personel üzerinde bazı amirlerin mutlak bir tahakküm oluşturmalarına yol açmıştır. Öyle ki, normal olarak bir subaydan beklenmesi gereken; inisiyatif kullanma, komutan kararını verinceye kadar fikrini ifade etme, kanunsuz emir karşısında bu emrin mevzuata aykırı olduğunun emri verene bildirilmesi gibi davranışlar, ‘Ceza alırım, amirim bana takar ve beni atarlar, kimi kime şikayet edeceğim’ gibi endişeler ile birçok personel tarafından sergilenememiştir.”

Disiplin Kanunu ile birlikte yeni sicil ve terfi sistemi de getirildi. İddianamede, bu sistemin nasıl kullanıldığı ise şöyle anlatıldı:

“Yeni sicil sistemi ve öngörülen terfi sistemi, normal şartlarda İnsan Kaynakları Yönetimi sürecinde herkes için eşit, uygulanabilir ve geçerli bir sistem olarak öngörülmekle birlikte, ancak yine FETÖ mensuplarının rakiplerinin ayıklanması ve önlerinin açılabilmesi için kullanılabilecek şekilde; Albay terfilerinde sicil notu 90’ndan 95’e yükseltilmiştir. Sicil notlarında Fiziki Yetenek Değerlendirme Testi (FYDT) etkisi 5 puan olarak belirlenmiştir. Sicil puanlamasında tüm değerlendirmeler ‘A’ olsa bile (bazı bölümlere yazılması gereken olumlu ifadeler girmediği takdirde) tam puan alınamamasının önü açılmıştır. Bu düzenlemeler ile terfi havuzuna giren albay miktarı sınırlandırılmıştır. FETÖ mensubu olmayanların havuz dışında bırakılması kolaylaştırılmıştır. Sicil değerlendirmesinde zorunlu kanaat girilmesi kapsamında; FETÖ mensubu amirler, örgüte mensup maiyetine olumlu sicil verebilmek için sicil sistemini sonuna kadar kullanmıştır. FETÖ mensubu subaylar görev safahatlarında gizli bir elin desteğiyle problemsiz ve stessiz bir şekilde ilerlerken (sınav stresi yaşamamışlar, hukuki problemlerinde FETÖ mensubu hukukçulardan destek alabilmişler, yoğun, yorucu ve verimli bir çalışma performansı göstermeseler dahi FETÖ mensubu amirlerinden tam sicil notu alabilmişler), FETÖ mensubu olmayan personel sistem içerisinde yaşadığı sorunlar ile tek başına mücadele etmiştir.”

İddianamede, sözkonusu tespitlerin altına uzun bir dip notta kondu. O dip notun son cümlesi şöyle:

“Bu sicil ve terfi sistemi neticesinde 6’ıncı yıldan itibaren (2020 yılı) FETÖ/PDY mensubu olmayan personelin terfi etmesinin önüne geçilmesinin planlandığı ve 2020’li yıllarda TSK komuta kademesinin tamamen ele geçirilmesinin hedeflendiği değerlendirilmektedir.”

İyi de bu kanun ne zaman kabul edildi?

30-31 Ocak 2013 gecesi saat 01.00 civarında… Yani MİT operasyonundan 1 yıl sonra.

Kimlerin İmzası Var?

İlker Başbuğ’un gündeme getirdiği 2009’daki yasa değişikliğinin nasıl yapıldığını biliyoruz; 6 AKP milletvekilinin son dakikada önerge vermesi, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’nın da , “Katılıyoruz” demesiyle…

Peki İddianamede sözü edilen 6413 sayılı TSK Disiplin Kanunu kimlerin önerisiyle çıktı?

26 Kasım 2012’ye gidelim. Bakanlar Kurulu toplantısı vardı. Toplantıdan sonra açıklama yapan dönemin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “TSK’da uygulanacak disiplin hükümlerini yeniden düzenleyen; oda ve göz hapsi cezaları ile ‘DİSKO” diye tabir edilen disiplin koğuşları, disiplin ceza ve tutukevlerinin kaldırılmasını, bazı cezalara yargı yolu açılmasını öngören TSK Disiplin Kanunu tasarısının Bakanlar Kurulu’nda benimsendiğini ve TBMM’ye gönderilmesine karar verildiğini” duyurdu.

Yani bu bir önerge değil, dönemin Başbakanı Erdoğan başta olmak üzere tüm Bakanlar Kurulu üyelerinin imzaladığı tasarıydı.

Tasarı 19 Aralık 2012’de TBMM’ye gönderildi.

30-31 Ocak 2013 gecesi Meclis’te görüşülüp, kabul edildi.

MİT operasyonundan sadece 9 gün sonra 16 Şubat’ta da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak, Resmi Gazete’de yayınlandı.

Meclis’te Neler Konuşuldu?

Peki Meclis’teki görüşmelerde neler konuşuldu, “FETÖ tehlikesini” fark eden oldu mu; Bunu da aktaralım.

Dönemin TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu başkanlığındaki oturumda, tasarının tümü üzerinde ilk sözü MHP adına Sakarya Milletvekili Münir Kutluata aldı ve özetle şunları söyledi:

“Bu düzenlemenin şimdi gündeme getirilmesi, TSK’nın bir ihtiyacını karşılamaktan çok Türk ordusu üzerinde oynanan oyunların dikkatten kaçırılması, meşru gösterilmeye çalışılması arzularına hizmet edeceği endişesini taşıyoruz. Türk Milleti’nin ayrıştırılması süreci ile Türk Ordusu’nun itibarıyla oynanması sürecindeki paralellik apaçık ortada iken, kimse ‘Türk Ordusu’nun kala kala yeni bir disiplin kanununa ihtiyacı kalmıştı’ diyemeyecektir… Bugün bir tarafta hapse atılmış bir ordu vardır, terörle mücadelede baskı altına alınmış durumdadır; diğer tarafta Hükûmetin kendisiyle müzakere masasına oturduğu bir terör örgütü vardır. Komuta kademesi zafiyete uğratılmış, Türk ordusu her gün bölücü mihrakların ve şuursuz siyasetçilerin hakaretlerine maruz kalmaktadır. Türk Ordusu’nun kendi emrinde olduğunu sürekli vurgulayanlarla, kendilerinin başkomutan sayıldığını ifade edenlerin, Türk Ordusu’na uygulanan itibarsızlaştırma politikalarına sessiz kaldıkları dikkat çekmektedir… Şu sözlerin sahibini Türk Milleti tanımaktadır; kullanmaktan hicap ediyorum ama Türk ordusunun nasıl bir baskı altında tutulmaya çalışıldığının, nasıl hakaretlere maruz kaldığının hatırlanması ve bilinmesi bakımından da ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum: ‘Türkiye -affedersiniz- bağırsaklarını temizliyor’, ‘Patagonya ordusunun zavallı generalleri’, ‘Yunan ordusu gibi’, ‘Sırp katillerinden farksız’, ‘Allah’ın evini bombalayacaklar, millete ateş açacaklar’, ‘Lağvedilsin’, ‘Muz cumhuriyetinin paşaları’. Bu ifade çok yetkin, bu milletin en önemli görevlerinden birini emanet ettiği bir şahsa aittir, hepiniz biliyorsunuz.”

CHP adına konuşan İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ise AKP’nin bu kanunu inandığı için değil, AB kriterlerine uymak için çıkardığını belirtip, şöyle devam etti:

“Kanunun amacında, ‘Disiplini sağlamak’ diyor. Evet, TSK’daki en önemli konunun başında disiplin gelmektedir. Peki, TSK’da eşitsizlikler, adaletsizlikler yaparak, TSK’ya düzmece delillerle operasyonlar yapılmasına, bu delillerle hazırlanan iddianamelerle ve o iddianamelere göre günlerce, aylarca, yıllarca komutanların içeride kalmasını engelleyecek düzenlemeler yapmak yerine, aksine bunları teşvik eden bir tutum içinde davranırsanız, TSK’da disiplini, moral değerini, huzuru nasıl sağlarsınız? Türkiye halkının çıkarlarını savunacak bir kurum yerine, başka ülkelerin ya da başka mihrakların emellerine hizmet edecek bir kurum hâline getirmek için yapılan operasyonlara, iddianamelere, delillere son vermek için bir düzenleme yapmazsanız, bu delillere ve bu iddialara göre iddianameleri hazırlayan savcılar ve özel yetkili mahkemeler hakkında, bu uygulamaları yok etmek için bir düzenleme yapmazsanız, ne kanun çıkarırsanız çıkarın, TSK’daki disiplini, moral değerleri ve huzuru sağlayamazsınız… Hangi çete bu düzmece delilleri yapıyor, hangi çete bu iddianameleri hazırlıyor, bunu bulup ortaya çıkarmazsanız ve bunları yapan, devam ettiren özel yetkili mahkemeleri kapatmazsanız hiçbir yerde, ne TSK, ne diğer devlet kurumlarında disiplini ve huzur içinde görev yapmayı sağlayamazsınız… TSK huzursuz, moral değerleri düşük, darmadağın. İstediğiniz zaman kullanacağınız bir hâle getirmek için her şeyi yapıyorsunuz. Bu vebal sizin omzunuzda ömür boyu asılı kalacaktır.”

AKP Grubu adına kim mi konuştu? Kumpas davalarda ve 15 Temmuz’da adı sıkça gündeme gelen asker kökenli milletvekili Şirin Ünal. Uzun uzun TSK’nın anlam ve önemini anlatıp, AİHM’in askeriyedeki “oda hapsi” cezasına ilişkin kararlarından örnekler veren Ünal, kanunun amacına ilişkin şu açıklamaları yaptı:

“AK Parti Hükümeti olarak Türk Ordusu’na ve Ordu mensubu tüm kardeşlerimize aidiyet duygusunu sürekli aşılamaya ve motive etmeye yönelik çalışmalarda bulunacağımız gayretlerini göstermekteyiz. 2023 vizyonu kapsamında, Ordu’da profesyonelleşmede kararlı tutumumuz devam ettirilecektir. Buradan yola çıkılarak, hazırlanan TSK Disiplin Kanunu Tasarısı kanunlaştığı takdirde TSK’da etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş olacaktır… Zira, disiplinin sağlanması, muhafazası ve devam ettirilmesi TSK’nın vazifesini yerine getirmesi için olmazsa olmaz bir kuraldır. TSK’daki itaat hissini sağlamlaştıran ve hukuka uygun olarak hareket etmeye yönelik usul ve esasları belirleyen bu tasarının kanunlaşmasını temenni ediyor, TSK ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

Hükümet adına söz alan dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da AİHM’in disiplin cezaları hakkındaki kararlarına değinip, “Biz, mahkumiyete yol açan hukuk kurallarını değiştirirsek, Türkiye’nin itibarı yükselmez mi? Milletvekillerinin asli vazifesi Türkiye’nin itibarını yükseltmek değil midir? Dolayısıyla da bu kanun bir ihtiyaçtan doğmuştur” deyip, TSK’ya yönelik operasyonlar hakkında şunları anlattı:

“Türk Silahlı Kuvvetlerimiz darbeyle ilgili ve açılan davalarla ilgili suçlanmaktadır. Darbe milletin vermediği yönetim hakkının, milletten çalınması ve gasbedilmesidir. Milletin en güvendiği kurumlardan birisi olan TSK’nın milletin hakkını çalacağı veya gasbedeceği düşünülemez. Darbeyi bir çete yapar. Bu çetenin içerisinde basın vardır, üniversite vardır, iş adamı vardır, siyasetçi vardır ve TSK içinde görev yapan kimseler de vardır. Çetenin diğer unsurları, TSK içinde görev yapanları öne sürerek, milletin darbeyi TSK’nın yaptığı zannına kapılmasını isterler, ancak millet basiretli sağduyusuyla her zaman göstermiştir ki, bu yapılan doğru değildir ve cuntaya destek veren siyasetçilere de hiçbir zaman yönetim hakkını ve iktidar hakkını vermemiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1960’da da günümüzde de, ‘Şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur’ diyenlerle, ‘Darbeler baskıların arttığı dönemde ortaya çıkıyor’ diyen zihniyetin arasında hiçbir fark yoktur.”

O dönem CHP İzmir Milletvekili olan Aytun Çıray’ın, Bakan Yılmaz’ın konuşması sırasında, “Siz darbe yapıyorsunuz… Siz 12 Eylül’ün ürünüsünüz, tamam mı?” diye laf attığını kaydedip, toparlayalım.

Meclis’teki görüşmelerin devamında, 51 maddelik kanun tasarısı üç bölüm halinde görüşüldü. Maddeler üzerindeki görüşmelerde de muhalefet milletvekilleri bu kanunun yol açabileceği tehdit ve tehlikelerden ziyade TSK’ya yönelik kumpasların üzerinde durdu, iktidar milletvekilleri ve Bakan Yılmaz ise sözkonusu kanunun “TSK’da disiplini sağlamayı amaçladığını” savundu.

Sonuçta, muhalefet partilerinin verdiği ufak tefek değişiklik önergeleri bile kabul edilmeyerek, yasa AKP’lilerin oylarıyla, Hükümetten geldiği şekliyle aynen kabul edildi.

15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra hazırlanan Genelkurmay Çatı İddianamesi sayesinde öğrenmiş olduk ki; Bu bir “TSK’da disiplini sağlama” kanunu değil, meğer “FETÖ’nün TSK komuta kademesini tamamen ele geçirme” hedefinin en önemli aracıymış!..

Müyesser YILDIZ
12 Şubat 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/fetonun-tskyi-ele-gecirme-hedefini-gerceklestirecek-olan-kanunu-kimler-savundu-12022047.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/makale/fetonun-tskyi-ele-gecirme-hedefini-gerceklestirecek-olan-kanunu-kimler-savundu-12022047-178313

Kategori:Uncategorized