İçeriğe geç

Bu Yıl da Unutuldular!..

4 yıl önce bir Pazar akşamıydı…

Havaya bahar kokusu düşmüştü… Kimi kurstan çıkmış, kimi alışverişe, kimi gezmeye gelmiş öğrenci, öğretmen, çaycı, emekliydi… Kimi evlerine dönmek için otobüs bekliyordu…

Tarih 13 Mart, saat tam 18.45’ti; Ankara’nın kalbi Kızılay’ın ortası cehennem topuna dönüştü.

Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yargıtay’a 50-100, İçişleri Bakanlığı’na 200 metre mesafede; 13’ü lise ve üniversite öğrencisi tam 36 insanımız katledildi, 344 insanımız yaralandı…

Katiller, bölücü terör örgütü PKK’nın uzantısı TAK’tı.

Hatırlayalım o günleri; Yine hemen yayın yasağı kondu… Kızılay günlerce trafiğe kapatıldı…

Yetkililer, “Birlik, bütünlük günü. Hesabı mutlaka sorulacak” demeçleri verip, hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diledi. Terörü de lanetledi…

Sonra dönemin Başbakanından bakanlarına, siyasi parti yetkililerinden barolara, AB büyükelçilerinden vatandaşlara herkes günlerce Güvenpark’a gitti, karanfiller bıraktı, dualar etti, saygı duruşunda bulundu.

Medyamız, günlerce 36 canın hikâyesini yazdı.

Ama o büyük katliamın yaşandığı yere, o acıyı hatırlatacak, en azından gelen geçenin bir Fatiha okumasını sağlayacak bir anıt dikilmesinden geçtik, tek bir dal parçası, bir plaket konmadığından kısa sürede giden canlar da olay da hafızalardan silindi.

4 yıl sonra dün…

Gündemimiz Corona virüs… Piyasada maske kalmadı… Marketlerde raflar boşaldı…

Can ne kadar tatlı, bir kez daha hissettik!..

Ya 4 yıl önce giden o 36 can?

Onları kim hatırladı, kim andı?.. Geride kalanlar ne durumda biliyor muyuz, hiç merak ettik mi?

“Şehit sayalım, tazminat verelim” diyen olmadığı gibi, arayan soran da yok… Bir başlarına, eldeki birkaç tetikçi hakkında açılan davayı izleyip, hesap sorulmasını bekliyorlar, o kadar!..

-Basın Yok ki, Basın Açıklaması Yapalım-

Dün Güvenpark’ta yine sadece acılı aileler vardı. Ellerinde karanfiller ve kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarıyla.

Devlet’ten sadece polisler geldi; “Güvenlik önlemi almak” için… Medya da yoktu…

Kurumsal olarak bir tek ANKA Enstitüsü Başkanı Rafet Aslantaş ile KUMPASDER Başkanı Ahmet Tatar yanlarındaydı.

Patlamanın olduğu yere yakın bir banka fotoğraflar ve karanfiller kondu… Helva dağıtıldı… Gelip geçen yüzlerce insandan sadece 3 kişi merak etti, niye toplandıklarını… Birisi bastonlu, yaşlı bir dedeydi. Niye toplandıklarını öğrenince dua etti, ayrıldı.

Birisi de, “Corona virüs açıklaması mı yapılıyor?” diye sordu…

Saldırıda 20 yaşındaki yeğeni Elvin Buğra Arslan’ı kaybeden emekli Albay Faruk Dinç’in bir basın açıklaması yapması beklendi. Dinç, “Basın yok ki, basın açıklaması yapalım” cevabını verdi.

Annesinin karnındayken yetim kalan, 16’sında da hayatını kaybeden güzeller güzeli Destina Peri Parlak’ın annesi, bırakın saldırıya ilişkin bir haber verilmesini, alttan geçen bantlarda iki satır yazı bulabilmek için sabah bütün TV kanallarına baktığını, ama kimsenin hatırlamadığını anlatıp, ağladı.

Bir diğer anne, 4 yıldır sadece 13 Mart günü Kızılay’a geldiğini söyledi.

Yeğenini kaybeden Faruk Dinç, basın açıklaması yapmadı, ama şöyle konuştu:

“Biz bizeyiz yine bu yıl. O gün de hava böylesine güzeldi. Kimi kurstan çıkmıştı, kimi yorgunluk atıyordu o güzel havada. Binlerce insan buradaydı, belki 1 saniye, belki 1 dakika önce buradan geçmişlerdi; ama o an ateşin içine aldığı 36 can bizimdi. Oradan buradan değil, bizdik. Hangi meslekten, hangi görüşten olursa olsun bir anne, bir baba, bir evlat, bir çaycıydı. Onların hikayesi 13 Mart 2016’da burada sona erdi. Koskoca Türkiye bizim sesimizi duyacak mı? Duyuracak basın yok ki!.. Ama bizler onlar için burada değiliz. Onlar için ağlayacak, onların yerini dolduracak gençlerimiz için güleceğiz. Suçlular er geç cezasını bulacak. Bu katliamın önünü açanlardan tetiği çekenlere, hepsinin sorumluluğu aynı. İlk anlarda onların hikayelerini yazdılar evet. Onların hikayesi bitti, ama devam eden bir hikaye var. Geride kalanların hikayesini kimse anlatmıyor, umursamıyor.”

Konuşmanın sonlarına doğru CHP Ankara İl Başkanlığı yetkilileri Güvenpark’a gelip, bir pankart açtı. Ancak acılı aileler, “Halk biziz. Bu kader değil, katliam”, Dinç de, “Bunun olmamasını dilerdim. Bakmayın onlara. Bizim yanımızda kimsenin olmasına gerek yok. Bugün de olmasınlar” diye tepki gösterince, CHP’liler pankartı toplayıp, buradan ayrıldı.

Aileler adına hukuki süreci takip eden Avukat Tülay Bekar da şunları söyledi:

“Yanımızdan geçen; ama dokunmayan, göremeyenler adına tüm şehit ailelerinden özür diliyorum. Hep buradayız, adalete muhakkak ulaşacağız. Sizden bir avukat kardeşiniz olarak şunu istiyorum: eli kanlı emperyalistlerin uşakları araştırılsın, ortaya çıkarılsın. Bunun için lütfen davaya katılın, hakkınızı aramaya devam edin. Katliamda sorumluluğu olan kamu görevlileri hakkında da dava açtırmayı başarabilirsiniz.”

-Acıların Kardeşliği-

Sona bıraktık, dünkü anma töreninde çok özel biri daha vardı.

Yıldız Hemşireyi hatırlar mısınız?

Teröristbaşı Öcalan yargılanırken, mahkeme heyeti dahil herkesi ağlatmıştı.

Erzincan’da görev yapan Astsubay Murat Namdar’ın eşiydi.

25 yıl önce eşi, 11 aylık oğlu, babası ve halasıyla Erzincan’dan Mersin’e gidiyorlardı.

Asker elbisesi giymiş PKK’lılar otobüsü durdurdu, Murat Astubay’ı indirip biraz ileride, hepsinin gözünün önünde katletti.

İşte 25 yıl önce 11 aylık bebek olan Buğrahan da oradaydı… “Acıların kardeşliği” dedirtircesine…

4 yıldır anma törenini belki de hiç aksatmayan tek isim olan adalet şehidi Ali Tatar’ın ağabeyi, KUMPASDER Başkanı Ahmet Tatar, geçen yıl “Güvenpark’ı unutmaya, yaşanan acılar, kapanmayan yaralar karşısında sessiz kalmaya hakkımız yok” diye yazdıktan sonra şunları sormuştu:

“Az değil, 38 cana mezar olmuş otobüs durağına, haydi anıtı geçtik bir plaka da mı çivilenemez? Bu acılı insanların teselli bulması için, yaşanan vahşi terör olayının unutulmaması için hiç mi bir şey şey yapılmaz? Bu nasıl bir duyarsızlık? Bu şehri, bu ülkeyi yönetenler, bu yaşananlardan hiçbir sorumluluk duymuyorlar mı?”

Duymuşsunuzdur; Perşembe günü TBMM’de bir tören düzenlendi. 15 Temmuz’da bombanın düştüğü yere yapılan anıt açıldı.

Keşke Güvenpark’ı da hatırlayan ve unutturmamak için bir şeyler yapan olsaydı, olsa… Bunu da Mansur Başkan’dan beklesek, çok şey istemiş olur muyuz ki?!..

Silivri’deki Barış’lara, Hülya Kılınç’a ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.

Müyesser YILDIZ

14 Mart 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/bu-yil-da-unutuldular-14032034.html

Kategori:Uncategorized