Seydişehir Alüminyum Tesisleri 2005 yılında blok satış yöntemiyle 305 milyon dolara Başbakan Erdoğan’ın hemşehrisine satıldı.
TMMDB Metalurji Mühendisleri Odası, TESİŞ Sendikası ve Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi KİGEM bu satış kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’a dava açtı. Danıştay 13. Dairesi, 2007’de önce yürütmenin durdurulması, ardından satışın iptaline karar verdi. Hükümet, söz konusu yargı kararlarının gereğini yerine getirmezken, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da bunların iptali için temyize gitti. Neticede Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu geçtiğimiz Haziran’da 13. Dairenin kararını onadı, yani Seydişehir Alüminyum’un satışı resmen iptal edilmiş oldu. Ancak iktidar, şu ana kadar bu nihai karara da uymadı. Uymamaya devam edilmesi halinde ise Türkiye’de yapılabilecek bir şey, yargı kararını uygulatabilecek hiçbir yol ve yöntem hemen hemen kalmadı. Tek bir yol gözüküyor; AİHM’e gitmek. Oradan da en fazla Danıştay kararını uygulamamaktan Türkiye’ye tazminat cezası çıkacağı belli. Muhtemelen, kusurlu ve sorumlu kamu personeli bulunamayacağından, öngörülen tazminat cezaları yine bizim cebimizden çıkacak. Kısacası hem hepimizin malı olan bir tesisin satışındaki hukuksuzluk sürdürülecek, hem bu hukuksuzluğun bedeli bizlere ödettirilecek.
Bu, Seydişehir Alüminyum Tesisleri davasının bir boyutu. Ama bir başka dava ve bunun sonucunda ortaya çıkan bir başka tablo daha var. O da geçtiğimiz günlerde hal yoluna girdi!..
Seydişehir tesislerinin özelleştirilmesi kararı alındığında, hani işçiler eylem düzenlemiş ve satışa karşı çıkmıştı ya, dava bununla ilgili.
Seydişehir Cumhuriyet Savcılığı, 2005’teki bu eylem sebebiyle işçiler hakkında 2008’de bir iddianname tanzim edip, kamu davası açtı. Çünkü 37 polis, müşteki sıfatıyla, 47 “şüpheli” işçiden, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve görevi yaptırmamak için direnmekten” davacı olmuştu.
İfade tutanakları, olay yeri fotoğrafları ve cd’si ile doktor raporlarının yer aldığı iddianamede, şöyle denildi:
“Açık kimlik bilgileri yazılı olan şüphelilerin, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.’de 2911 sayılı yasaya muhalefet oluşturacak şekilde özelleştirme karşıtı protesto gösterisi düzenledikleri, söz konusu yasa dışı gösterilerde şüphelilerin görevli polis memurlarına görevlerini yapmalarını engelleyecek şekilde cebir kullandıkları, açık kimlik bilgileri yazılı olan ve söz konusu olayda görevli olan mağdur müşteki polislerin yaralandıkları, olaylar sırasında fabrikada işçi olarak çalıştıkları belirtilen 35 işçinin göz yaşartıcı gaz etkisiyle rahatsızlandıkları ve tedavi edildikleri, olayda yaralanan mağdur müşteki polislerin şikayetçi oldukları, dosya kapsamındaki mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işlediklerini gösterir, haklarında kamu davası açmaya yeter, şüphe oluşturacak delil elde edildiği anlaşılmakla, delillerin takdiri mahkemesine ait olmak üzere, şüphelilerin yargılamalarının yapılarak, eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur.”
İşte 2008’de tanzim edilen bu iddianame, geçtiğimiz günlerde Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 47 Seydişehir işçisi hakkında dava açıldı.
En yüksek yargı organı, Seydişehir Alüminyum Tesislerinin satışı hakkında önce yürütmeyi durdurma, ardından iptal kararı verdi. Aldıran ve uyan yok. Buna karşılık satışa karşı çıkan işçilerin “şüpheli” sıfatıyla yargılanmasına başlanacak.
“İleri demokrasi ve hukuk devleti”, bu olsa gerek!..
EMİNE HANIM’IN İFTARINA 200 BİN LİRA
Seydişehir Alüminyum Tesisleriyle birlikte, kasadaki nakit, stoklardaki ürünler, 7 maden sahasının dışında, Antalya’da liman ve Oymapınar Barajı’nın sahibi olan CE-KA Holding’in, Ağustos sonunda Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Pakistan için düzenlediği yardım iftarına katılıp, 200 bin lira bağışta bulunduğunu kaydedelim.
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html