Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesini sağlayan 24 Haziran 2018’deki seçimler öncesinde AKP, “Güçlü Meclis, güçlü hükümet, güçlü Türkiye. Yaparsa yine AK Parti yapar” sloganlarıyla hacimli bir beyanname hazırladı.
Beyannamenin başlangıcındaki Erdoğan imzalı sunuşta şu ifadelere yer verildi:
“Özgür, müreffeh ve saygın bir ülke inşa etmek için gece gündüz çalıştık… AK Parti döneminde yaşanan demokratikleşme ve kalkınma hamleleriyle Türkiye’nin çehresi değişti, milletimizin yüzü güldü, ötekileştirme son buldu. Toplumumuzun her kesimi insan hakları ve hürriyetlerinden azami seviyede faydalanma imkanı yakaladı… 24 Haziran seçimleri için oluşturduğumuz bu beyannamemizde, dengelerin yeniden şekillendiği bir dünyada daha özgür, güçlü ve müreffeh bir Türkiye’yi küresel ölçekte en ön sıralara taşıma irademizi ortaya koyduk. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek, tüm mazlumların adalet ve değişim talebinin, dünyadaki sessiz yığınların sesi olduk… Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı olan 2023’e doğru bu kutlu yürüyüşümüzde bir kez daha aziz milletimizin desteğini talep ediyor, 24 Haziran seçimlerinin ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlar getirmesini Yüce Mevlam’dan diliyorum. Vakit Türkiye vakti.”
Yeni Yönetim Modeli’nin tanıtıldığı bölümde ise “Bağımsız ve tarafsız yargı” başlığı altında özetle şunlar anlatıldı:
“Adaleti mülkün ve meşruiyetin temeli, hukuk devletinin esası olarak görüyoruz. Bize göre adalet, hukukun üstünlüğüne dayalı, herkesin güven duyduğu, her türlü güç odağından bağımsız, tarafsız, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilen bir yapıda olmalıdır. Yargının bağımsız ve tarafsız olması tüm vatandaşlarımıza ve uluslararası kamuoyuna hukuk güvencesi sunması, tüm süreçlerinin uluslararası standartlarda ve demokratik usullerle işlemesi temel prensibimizdir. Yargı erkinin güven veren; öngörülebilirliği sağlayan; ideoloji, siyasal tasavvur veya inanç dikte etmeyen ve bunların etkisinde kalmayan bir çerçevede olması sadece adalet gereği değil aynı zamanda demokrasimizi de güvence altına alınması anlamına gelmektedir… Geçmiş tecrübelerimiz göstermektedir ki güçlü bir hükümet ve etkili bir meclis olmayınca yargı, çeşitli kesimlerin etkisi altına girebilmekte ve demokratik işleyişi aksatabilmektedir… Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tam güvence altında olacaktır.”
Güçlü Demokrasi bölümünde de 2002’den bugüne her zaman milli iradenin esas alındığı, ülkemizin güçlü bir hukuk devleti olması yönünde önemli adımlar atıldığı, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin geliştirildiği, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılıp, basın özgürlüğünün genişletildiği vurgulanıp yeni sisteme ilişkin şu vaatlerde bulunuldu:
“Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da AK Parti iktidarlarında hukukun üstünlüğü ilkesi esas alınarak hareket edilecektir. Herkesin hak ve hukukunu koruyacağız. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da suç ve suçlulukla mücadelede uluslararası yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz ve diğer ülkelerin bu yükümlülüklerini yerine getirmeleri için proaktif bir anlayışla çalışacağız.”
2 yılda hukuk, adalet, hak ve özgürlüklerde ne gibi “atılımlar” oldu, hepinizin malumu.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, 2012-2013’te dünyadaki 126 ülke arasında 68. sıradaydık. 2017-2018’de 101, 2019’da da 109. sıraya düştük… Halkımızın yargıya güveni yüzde 30’lara geriledi… Yargıda “borsalar” kuruldu, yeni cemaatler savaşı başladı…
Ya iktidar cephesindeki manzara ne?
13 Ağustos’ta partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, “Türkiye’yi demokrasiden sağlığa, eğitimden adalete, her alanda şaha kaldırdıklarını” söyledi.
Aynı gün AKP’nin 19. kuruluş yıldönümü münasebetiyle düzenlenen törende de, “Bu davaya gönül verenlerin yeryüzündeki tüm mazlumların hukukunu korumanın mücadelesini verdiğini” belirtip, son 18 yılda adalet hizmetlerinde personel, mahkeme ve adliye sayısını kaçtan kaça çıkardıklarını ve “hukuk sisteminin altyapısını güçlendirdiklerini” kaydetti.
Yeni sistemde, yargının “bağımsız ve tarafsız” olacağı vaadedildi… Diğer alanlarda olduğu gibi, Türkiye’nin adalette de “şaha kaldırıldığı” anlatıldı.
Sonuç; birkaç gün önce Trump, bu parlak tabloyu bir kez daha yerle yeksan etti. Beyaz Saray’da daha önce farklı ülkelerde tutuklu ya da rehin tutulan 6 ABD vatandaşı ile gerçekleştirdiği söyleşide, Türkiye’de bir süre tutuklu kalan Rahip Brunson’a hitaben, “Senin için 28 sene istiyorlardı, değil mi? Uzun süre içeride kalmanı planlıyorlardı. Seni geri almalıydık” dedikten sonra şöyle konuştu:
“Şunu söylemeliyim, bana göre Erdoğan çok iyiydi. Sen çok masum bir insandın. Sonunda birkaç konuşma yaptıktan sonra o da kabul etti.”
Haksızlığa, hukuksuzluğa maruz bırakılarak hapse atılmış bir insan olmama rağmen, şu sözlerden öncelikle yargımız, ülkemiz, ama en çok da Lozan’da yargıdaki kapitülasyonların kaldırılması için büyük mücadeleler veren atalarımız adına üzüldüm, utandım!..
Peki Trump’ın bu hezeyanlarına kim cevap verecek, vermeli?!
Tabii ki, CE – HA – PE!..
İktidar, muhalefetin Biden’a tepki göstermekte geciktiğini, gösterilen tepkinin de göstermelik olduğunu savunuyor ya, bari bu defa gecikmeseler de Trump’a haddini bildirseler… Yoksa Erdoğan kendilerini yine “zırvalamak, faşist zihniyete sahip olmak, ayrıca bağımsız ve tarafsız yargımıza sahip çıkmamak” ile suçlar. Benden uyarması!..
Sincan’dan Silivri’deki Barış Pehlivan’a, Hülya Kılınç’a, Murat Ağırel’e ve açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser Yıldız / Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu – G4 Blok
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html