Sevgili Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun çok ses getiren Metastaz kitabının belki de en dikkat çeken bölümü, bir “FETÖ” davasında “Hüsn-ü şehadette” bulunulmasıydı.
Neydi bu olay?
Hayrat Vakfı Ankara Temsilcisi Sait Yavuz, tutuklanan Emniyet Müdürü Cihangir Ulusoy hakkında Erdoğan’a şöyle bir mektup yazmıştı:
“Adı geçen arkadaşımızın mukaddesatına, vatanına, milletine ve zât-ı âlîlerinize sadık dürüst bir vatanperver olduğuna, kendisine yapılan bu muamelenin bir iftira olduğu ve FETÖ ile mücadele edenleri yıldırmak gayesiyle yapıldığını düşünmekteyiz. Bu hüsn-ü şehadetimizi bu dünyada arz ettiğimiz gibi mahkeme-i kübrâ olan ahirette Huzur-u ilahîde de arz etmeye hazırız.”
Bu mektupla ilgisi var veya yok, Cihangir Ulusoy 5 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmişti.
Yazımızın konusu, o davanın diğer 2 sanığının akıbeti.
Dava neydi? Bunu da yine Metastaz’dan özetleyelim.
İki kardeş; Ahmet Timuçin Erpolat ve Muhammet Tolga Erpolat, Hacettepe Teknokent’te NATEK adlı bilişim firmasının sahibidir. Muhammet Tolga Erpolat’ın AKP’ye yakın bir isim olması sebebiyle çok sayıda kamu kurumunun ihalesini kazanırlar. İş yaptıkları kurumlardan birisi de TSK’dır.
Ancak karşılarında dişli bir rakip vardır. Bu rakip firmanın sahibi ise dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga’nın oğlu Serdar Kasırga’dır.
İddialara göre; Kasırga, NATEK’e baskı yaparak aldıkları ihalelerden pay ister. İstekleri karşılanmaz. Sonrasında NATEK’in sahiplerinin “FETÖ’cü” olduğu gündeme gelir.
Soruşturma sürecinde, sadece Fahri Kasırga ve oğlu değil, 15 Temmuz’da “FETÖ’cüler” tarafından Jandarma Genel Komutanlığı içinde vurulan, dönemin Terörle Mücadele Daire Başkanı, şimdi Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olan Turgut Aslan’ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in, Aydın Doğan’ın damadı, halen Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu üyesi olan Mehmet Ali Yalçındağ’ın isimleri de bolca telaffuz edilir.
Muhammet Tolga Erpolat, özellikle Turgut Aslan ve Yaşar Güler’i tanık gösterir. Bu arada “FETÖ’cü” suçlamalarından fırsatla NATEK’e adeta el koymak için çalışan Mehmet Ali Yalçındağ’ın bazı e-postaları ortaya çıkar. RedHack adlı hacker grubunun ifşa ettiği e-postaların birisinde, dönemin Jandarma Genel Komutanı Yaşar Güler’i ziyareti hakkında Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’a bilgi veren Yalçındağ, Orgeneral Yaşar Güler’in, NATEK’in sahipleri hakkında, “Çocukları çok iyi tanırım, bizimle iş yaparlar. FETÖ’cü değiller.” dediğini bildirmiştir.
Anlayacağınız, karmakarışık bir dosya. Hakkında “hüsn-ü şehadet” mektubu yazılan Cihangir Ulusoy’un bu davayla ilgisi, emniyet sistemlerinden Erpolat kardeşlerin “FETÖ’cü” olduğuna dair bilgileri sildiği ve Muhammet Tolga Erpolat’la görüştüğü iddialarıdır.
Sonuçta, Ulusoy “delil yetersizliğinden” beraat ederken, Erpolat kardeşler Nisan 2018’de “silahlı terör örgütüne üye olma” iddiasıyla tutuklanır. İddianameye göre, Bank Asya’ya para yatırıp örgüt liderinin çağrısına destek vermiş, örgütün tepe isimlerinden Tuncay Delibaşı ve Hasan Kara ile örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet göstermişlerdir. Ayrıca telefonlarında Kakao Talk uygulamasına ait kalıntılar bulunmuştur.
Duruşmalar başlar. Birkaç celse sonra Ahmet Timuçin Erpolat yüklü bir kefalet karşılığında tahliye edilirken, Muhammet Tolga Erpolat’ın tutukluluğu devam eder.
Dava sonunda ise her iki isim “örgüt üyeliğinden” hapis cezasına çarptırılır. Karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi tarafından Kasım 2019’da aynen onanır.
YARGITAY’DAN SERT KARAR
Tüm bunlardan sonra davaya ilişkin son gelişmeyi, yani Yargıtay’ın kısa bir süre önce verdiği kararı aktaralım.
Cumhuriyet Savcılığı hükmün onanmasını istemişti; ancak Yargıtay 16. Ceza Dairesi, oybirliğiyle kararı bozdu ve tutuklu sanık Muhammet Tolga Erpolat’ın “yurtdışına çıkmama” adli kontrol tedbiriyle tahliye edilmesini kararlaştırdı.
Karar kadar önemli ve dikkat çekici olan, yargılamaya ilişkin sert ifadelerdi.
Örneğin şunlar vurgulandı:
“Ceza yargılamasının amacı, maddi gerçeğe insan onuruna yaraşır biçimde ulaşmaktır… Kararın temelini oluşturan vicdani kanının, mahkeme huzuruna getirilip tartışılmış delillere dayandırılması esastır. Bu delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesi, gerçekçi ve akılcı olması, maddi vakıayı temsil etmesi ve kanıtlamaya yeterli olması aranmalıdır… Mahkumiyet hükmünün kurulabilmesi için maddi sorunu çözen makamın, sanığın suçlu olduğuna vicdani kanaat getirmesi gerekir… Mahkeme delil araçlarını akıl yürütmek ve tecrübe kurallarına başvurmak suretiyle vicdanına göre değerlendirdikten sonra, yine akıl yürüterek, boşlukları doldurmalı ve vicdani kanaate sezgileriyle değil, akıl yoluyla ulaşmalıdır.”
TARAF VE STV, NATEK ALEYHİNE YAYIN YAPMIŞ
Bu hatırlatmaların ardından da sanıklara yönelik suçlamalar tek tek ele alınıp şu tespitler yapıldı:
– MASAK raporları, FETÖ ile iltisaklı olduğu iddia edilen Taraf Gazetesi, STV, S Haber gibi kuruluşlarda sanıklar ve ortağı/sahibi oldukları şirketler aleyhine yapılan yayım ve yayınlar, bunlar nedeniyle sanıklar tarafından açılan davalarda verilen kararlar sanıkların lehine olduğu halde, sanıkların savunmalarında ileri sürdükleri deliller değerlendirilmeyerek, örgüte iltisakı saptanamayan NATEK A.Ş. bünyesi altında örgütün amaçları doğrultusunda örgütsel faaliyette bulunduklarına ilişkin kabulün hangi somut delile dayandığının kararda gösterilmemesi…
– İçeriği belirlenemese de açıklanabilir, makul bir nedene dayalı olmadan, örgütün üst düzey mensupları veya mahrem imamları ile mutad olmayan görüşmeler örgütsel faaliyet olarak kabul edilebilirse de; sanıkların, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün tepe yöneticisi olduğu kabul edilen Tuncay Delibaşı ve Hüseyin Kara ile iletişimlerinin sahibi bulundukları firma faaliyeti kapsamında iş ilişkisi çerçevesinde görüştüklerine ilişkin savunmanın aksi ispat edilmedi halde hükme esas alınması…
– Dosya içerisinde yer alan MASAK raporlarında da görüleceği üzere, yargılamaya konu NATEK A.Ş. isimli firma ile sahibi ve ortağı sanıkların finansal durumları, iş hacmi, başka bankalarda aynı tarihlerde gerçekleştirdikleri bankacılık faaliyetleri ve mevduat işlemleri, Asya Katılım Bankası A.Ş.’deki hesapların kapanış ile mevduatların sonlandırıldığı tarih, tanık Onursal Yamankurt’un duruşmadaki beyanları, sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak; sanıkların örgüt ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.’de gerçekleştirilen hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım kapsamında değerlendirilemeyeceğinin tartışmasız bırakılması…
– Dosya kapsamı itibarıyla örgütsel bağlarını ortaya koyan herhangi bir kod adı veya örgütsel iletişim ağı kullandığı saptanamayan, FETÖ/PDY’nin terör örgütü olarak kamuoyu tarafından bilinir hale gelmesinden sonra örgütsel faaliyetleri tespit edilemeyen sanıkların, ceza hukukunun genel prensiplerinden olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak, mahkumiyet hükmü kurulamayacağı…
OLASILIKLA CEZA VERİLEMEZ
– Ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek, oluşan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması, bu ispatın hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayalı olarak sanıkların cezalandırılmasının, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaştırmayacağı, mahkumiyetin büyük veya küçük olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmasının şart olduğu, adli hataların önüne geçebilmenin de başka bir yolu olmadığı nazara alınarak; sanıkların terör örgütü üyesi olduklarına ilişkin kabul yeterli gerekçeyi içermediği halde AİHS, Anayasa ve CMK’nın ilgili maddelerine de aykırılık oluşturacak şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, kanuna aykırı olup hükümlerin bu sebeplerden dolayı bozulmasına…
Evet, Barış’ların ifadesiyle, “çok ciddi, çok isimli ve çok su kaldıracak cinsten” o davada son durum bu.
Yargıtay’ın, mahkemelerin epeydir unuttuğu, “şüpheden sanık yararlanır” başta olmak üzere, hukukun çok temel ilkelerini hatırlatması ne kadar dikkat çekici, değil mi?
Sincan’dan açık cezaevindeki tüm dostlara kucak dolusu sevgiler…
Müyesser Yıldız
Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu G4 Blok
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html