Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, İsrail “her Ramazan ayında ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirdiği menfur saldırıları” bu Ramazan’da da tekrarladı.
Her zamanki gibi, yine kınama mesajları yağdı. Ama bu defa önemli bir fark vardı. Önce Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Artık kınama yetmez, gerçekçi adımlar atmalıyız.” mealinde açıklamalar da yaptı.
Erbaş’ın çözüm önerisi şu oldu:
“Derhal toparlanmalı ve ümmetin vahdetini temin etmeliyiz. Bu zor değildir. Buna ulema öncülük etmelidir.” çağrısını yaptı.
Birazdan Çavuşoğlu’nun önerilerinin detayına geleceğiz, ama “Ümmet adım atmamızı bekliyor” demesi Erbaş’ın ifadelerinden farksızdı.
Bu açıklamalar dışında başka neler yaşandı?
ABD’nin gelmişimize, geçmişimize “soykırımcı” damgası vurmasına gösterilmeyen tepkiler, İsrail’e gösterildi… Yasaklara rağmen İsrail temsilcilikleri önünde kalabalık protesto eylemleri düzenlendi… Bir vatandaşımız, arabasını yaktı…
İsrail’e yönelik ilk somut adım ise; Enerji Bakanı Yuval Steinitz’e Antalya Diplomasi Forumu etkinliğine katılması için yapılan davetin iptal edilmesi oldu.
Erdoğan – Putin Görüşmesi
İsrail’in saldırılarının başlamasından iki gün sonra ise gündeme, bölgeye “barış gücü” gönderilmesi meselesi geldi.
İlk olarak Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, İsrail’in ancak güçten anladığını ve bu gücü harekete geçirmenin zamanının geldiğini belirterek, “Türkiye olarak nasıl ki, Azerbaycan için askeri destek sağladıysak, Filistin için de aynı desteği sağlamamız gerektiği kanaatindeyiz. Şimdi buradan iktidarı bu konularda adım atmaya davet ediyorum.” dedi.
Bir gün sonra Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Kudüs’e yapılan saldırıları sonlandırmak üzere acilen TSK öncülüğünde ‘Barış Gücü’ oluşturulmalıdır” önerisinde bulundu.
Dün de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, İslam İşbirliği Teşkilâtı (İİT)’na, “Uluslararası koruma gücü gönderilmesi dahil çalışmaların hızlandırılması” çağrısı yaptı.
Erdoğan ise birçok liderle telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Bunlardan birisi Rusya Devlet Başkanı Putin’di. Görüşmeyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Erdoğan’ın, İsrail’in Kudüs, Gazze, Mescid-i Aksa ve Filistinlilere yönelik pervasız saldırıları karşısında Türkiye olarak tepkilerini en sert şekilde ortaya koyduklarını belirtip, uluslararası camianın da İsrail’e güçlü ve caydırıcı bir ders vermesi gerektiğini, bu amaçla her seviyede girişimlerini sürdürdüklerini ifade ettiği” duyuruldu.
Ayrıca Erdoğan’ın, “Filistinli sivillerin korunması için bölgeye uluslararası koruma gücü gönderilmesi fikri üzerinde de çalışılması gerektiğini” söylediği aktarıldı.
Rus tarafının açıklamasına bakalım. Kremlin, “Başkanların, tarafları gerginliği tırmandırmamaya ve anlaşmazlıklarını barışçıl bir şekilde çözmeye” çağırdığını kaydedip, “ayrıca barış sürecindeki uluslararası Ortadoğu Dörtlüsünün (Rusya, AB, BM ve ABD) özel rolünün altını çizdikleri” vurgulandı.
Bu görüşmeden sonra Rus Senatör Puşkov’un, Erdoğan’ın sözlerine ilişkin olarak, “Türk gönüllülerinin kitleler halinde Filistin’e gönderilmesinin, İsrail’le devlet düzeyinde askeri çatışma anlamına geleceği” şeklinde bir değerlendirme yapması dikkat çekti.
BM Genel Sekreteri Gutteres ile görüşen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Rusya, ABD, BM ve AB’nin oluşturduğu Ortadoğu Dörtlüsü’nün acilen toplanması yönünde fikir birliğine vardıklarını duyurdu.
Özetle, içerde “Türk barış gücü” konuşulurken, işin yine mahşerin dört atlısına kalacağı anlaşıldı!..
İlk Kim Önerdi?
İlk kez Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 2018 yılında, “Kudüs’e asker göndereceğiz.” dediğini, ancak sonrasında unutulduğunu hatırlatıp, İsrail’in son saldırısı üzerine konuyu yeniden ilk kimin gündeme getirdiğine bakalım.
SADAT’ın kurucusu, Cumhurbaşkanlığı eski Başdanışmanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin Başkanı olduğu ASSAM (Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) Yönetim Kurulu 10 Mayıs’ta bir açıklama yaptı.
“Filistin’in de Ordusu Olmalıdır” başlıklı açıklamada, “İsrail’in işgalci girişimine dur demenin vaktinin geldiği ve geçtiği”, “Hristiyan aleminin, Ortadoğu’ya bir Truva atı olarak yerleştirdiği bu azgın kavmin katliamlarını engellemek gibi bir niyetinin olmadığını, bilakis teşvik ettiğini artık anlamamız gerektiği” belirtildikten sonra şöyle denildi:
“İsrail’in bütün imkanları karşısında Filistin, yok denecek kadar basit silahlara sahiptir. Uçağı yok, donanması yok, tankı yok, hava savunması yok. İsrail bu saldırılar boyunca, çaresiz kalan İslâm Aleminin onurunu ve izzetini de ayaklar altına almıştır. Uluslararası ilişkilerde barışçıl çözümlerden yana adım atmaktan uzak olan İsrail devletinin üç dinin kutsal mekânı Mescidi Aksa’ya her Ramazan ayında yaptığı saldırılar ve Yahudi yerleşimcilerin bölgeyi işgal etme girişimlerinin kalıcı olarak durdurulabilmesi için artık Filistin’e bir ordu kurulmalı veya İslâm Ülkelerinin ortaklaşa oluşturacakları bir barış gücü ivedilikle Filistin’e gönderilmelidir. Mescid-i Aksa minarelerinden; ‘Selahaddin nerede?’ haykırışları İslâm Birliğinin bir an önce teşkil edilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu vesile ile Türkiye başta olmak üzere tüm İslâm Ülkelerini İslâm Birliği çatısı altında birleşmeye davet ediyoruz.”
Ne tesadüf; İktidarın söylem ve girişimleriyle, dikkat çekici bir kesişme daha!..
Hani Gazze’ye Gidilecekti?
Evet, ASSAM’ın açıklamasında vurgulandığı gibi; Mescid-i Aksa minarelerinden, “Selahaddin nerede?” haykırışları yükseldi.
Filistinlilerin Türkiye’ye selam gönderip, Erdoğan’a, “Gel iki gözümüzün nuru Erdoğan özgürlüğümüze kavuştur.” çağrısı yaptığı bildirildi.
Bu vesileyle, 8 yıl öncesine dönelim.
Mart 2013’te dönemin Başbakanı Erdoğan, Mavi Marmara saldırısından sonra Obama’nın araya girmesiyle İsrail Başbakanı Netenyahu ile görüşüp, ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde mesajlar verdi. Ardından, “Bu güzel gelişme vesilesiyle Filistin halkına, özellikle de Gazzeli kardeşlerimize selamlarımı iletiyorum. İnşallah en kısa zamanda Gazze’deki, Batı Şeria’daki kardeşlerimizle de kucaklaşma fırsatını bulacağımızı duyurmak istiyorum.” dedi.
Bu demecinden 1 ay sonra, 14 Nisan’da, Mayıs sonu gibi Gazze’de olacağını açıkladı.
Bu arada dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Bence, Başbakan Erdoğan’ın, Gazze ziyaretini ertelemesi iyi olur.” açıklamasını yaptı. Bunun üzerine ziyaretin erteleneceği iddiaları gündeme geldi.
Erdoğan ise ertelemenin söz konusu olmadığını söyledi. Ancak o ziyaret bugüne kadar gerçekleşmedi.
Diyeceğimiz; Filistin’e ordu kurma ya da buraya İslâm ülkeleri barış gücü veya uluslararası koruma gücü gönderme projeleri gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, bilemeyiz; ama bunlardan evvel “Gazze’ye gitmenin” zamanı gelmedi mi?!
Bayramlar gönlünüzce olsun…
Müyesser YILDIZ
13 Mayıs 2021
Odatv link: https://odatv4.com/filistine-baris-gucu-kimin-fikri-13052151.html