Sazlı sözlü bir yılbaşı “garip” olur mu?.. Olurmuş… Oldu…
Önce Silivri’de 4’üncü yılbaşını geçiren Gazeteci-Yazar, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’larda…
Elimizde Balbay’ın gönderdiği pasta, 100. Yıl’daki kapılarını çaldık… Babasından 8 aylıkken ayırdıkları, şimdi 5 yaşında olan Deniz, annesinin yaptırdığı dinozorlu pasta yerine babasının gönderdiğini tercih etti. Mumları, maytapları minik elleriyle yerleştirdi. Heyecanla yanmasını izledi, sonra da coşkuyla üfledi…
Ortaya hüzünlü mutluluğun -baba eksik- aile boyu fotoğrafı çıktı.
İkinci durağımız, “Amirallere suikast” iddiasıyla ikinci kez tutuklanma kararı çıktığında, 3 yıl önce onuru için canından geçen merhum Yarbay Ali Tatar’ın 80 yaşındaki annesi Satı Tatar’ın İncirli’deki evi oldu. Ona ancak bir demet beyaz şebboy götürebildik. Merhum Ali’si –kaderi benzemesin- aynen oğlum İlim gibi iri yapılıymış. Kapıda İlim’e: “Oğlum Ali gelmiş.” diye sarıldı Satı Anne.
Ağabey Ahmet Tatar ve eşi de oradaydı. Merhumu konuştuk hep. Söz bitti, ağabey Tatar, Ali’nin sazını alıp bize üç türkü söyledi. Üçü de biten sözlerin devamıydı.
İlk seçtiği türkü 1993’te Madımak’ta yakılan halk ozanı Muhlis Akarsu’nun “Zalım Felek Duymadın mı Sesimi” türküsüydü. İşte o türküden birkaç dize:
Zalim felek duymadın mı sesimi
Sen yaralı değilsin ki bilesin
Bilemezsin matemimi, yasımı
Sen yaralı değilsin ki bilesin
Dostun düşmanın olmadı ki bilesin
Gurbet ellerinde ömrüm çürüyor
Eller beni bir biçare biliyor
Akarsuya gelen bir taş vuruyor
Sen yaralı değilsin ki bilesin
Sonra Pir Sultan Abdal’dan “Boz Atlı Hızır”…
Bir yavru yolladım gurbet ellere
Emaneti sana boz atlı hızır
Seni bekçilerler nice ellere
Emaneti sana boz atlı hızır
Nice günler gördüm bahtı karalı
Nice günler gördüm dertli çareli
Bir yavru yolladım yürek yaralı
Emaneti sana boz atlı hızır
Hak’tan bize bizden halka zulüm yok
İmanım var vadesize ölüm yok
Senden başka kanadım yok kolum yok
Emaneti sana boz atlı hızır
Abdal’ım böyle m’olacak
Beklerim yolların yavrum gelecek
Analı babalı murad alacak
Emaneti sana boz atlı hızır
Ve son türkü Muharrem Koç’tan “Sefa Geldin Bizim Ele”…
Sefa geldin bizim ele
Efendim sen sefa geldin
Bizi koydun ah u zara
Her dertlere deva geldin
Aman dostum dosta yara
Dost bulunmaz derde çare
Her suyun geçidin ara
Kul olayım vara vara
İle acılarını bal eyledi Tatar Ailesi… Satı ananın sessiz, ama sicim gibi akan gözyaşlarıyla…
Eğlenmedik mi? Eğlendik. Son durağımız eski dostlar, gazeteci Dilek-Hamza Şahin çiftinin eviydi. Banu-Bülent, Sultan-Celal, Güneş-Hakan, çoluk çombak toplandık. Banu’nun kızı Rengin’in 2’inci doğum günüydü, onu kutladık. 2010’da doğumhaneden çıktıklarında minik Rengin’i kucağıma alıp anasının koynuna ilk veren ben olmuştum. 3 ay sonra tutuklandım. Rengin’in büyüdüğünü ancak Silivri’ye gönderilen fotoğraflarından görebildim. Birinci yaş gününde yoktum, ama ikincisine yetiştim işte.
Darısı yolları beklenen tüm yavrularla, ana-babalara!..
Müyesser YILDIZ
1 Ocak 2013