Başbakan Erdoğan birkaç hafta önce “gazilik de şehitlik de sektör oldu” deyiverdi.
Hafta sonu da Balıkesir’de zaman zaman gaziliğin istismar edildiğini öne sürüp, şunları söyledi:
“Gazi olabilirsin, eyvallah, bu bir şereftir. Bununla övün, ama istismar etmeyin. Biz şehit yakınları ve gazilerimize bugüne kadar olmayan imkanları sağladık. Önüne gelen şehit gazi dernekleri kuruyor. Bu da olmaz. Bir yere kadar saygı getirir, bir yerden sonra bakarsınız o kaybolur. Vatandaş, millet burada bir istismarın olduğunu anladığında saygısı kaybolur. Ama biz gerçek anlamda şehidimizin, gazimizin başımızın üstünde yeri olduğunu bildik ve onun için de bu adımları attık, bundan sonra da atarız.”
“Sektör olmak… İstismar etmek… Gerçek anlamda şehit ve gaziye başlarının üstünde yer vermek…”; Ne can yakıcı ifadeler!.. Şehit yakınlarını ve gazileri bir kez daha yüreğinden vurmak, devlet eliyle bir kez daha şehit veya gazi etmek gibi!..
Yazmayacaktım, ama bu sözlerden sonra dayanamadım. “İstismar” öyle mi? O halde şu yaşananlara ne buyururlar?!.
4 yıldır Silivri’de olan Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk’ü hepimiz tanıyor, biliyoruz artık.
Sağlık sorunlarını gündeme getirdiğim için bana çok kızdı. Bir daha yazmamamı istedi.
Silivri 1 No’lu Cezaevindeki B-3-Üst koğuşundan bir de mektup gönderdi. Yayınlamamak, bende tarihi bir belge olarak kalması kaydıyla… Böyle bir istirham karşısında boynum kıldan ince olduğundan, ne yazık ki gazimizin mektubunu sizlerle paylaşamıyorum.
Ama Gazi kardeşimiz kusura bakmasın, birilerine de şunları duyurma, anlatma mecburiyetindeyim.
Onun uyku apnesi sorunu var. Tetkiklerinin yapılıp, tedaviye başlanması gerekiyordu. Ancak İstanbul’da bu testi yapan hastanenin yoğunluğu sebebiyle Eylül’e gün verilebildi. Oysa her gecesi riskliydi.
Önce ben, sonra Vatan Gazetesi’nden değerli ağabeyim Mustafa Mutlu, Gazi kardeşimiz Öztürk’ün bu tetkikinin bir an önce yapılması gerektiğini yazdık.
Adalet Bakanlığı devreye girmiş, Öztürk’ü Eylül’e gün veren hastaneye götürmek istemiş.
Öztürk iki sebepten bu girişimi reddetmiş.
Birincisi; “Fatih Hilmioğlu’nun yürüyecek hali yok, siz bana gelmişsiniz. Hilmioğlu tahliye olana kadar tedaviyi reddediyorum” demiş.
İkinci gerekçesi, ilkinden de ibretlik. Gelenlere şunu söylemiş:
“Beni tedavi ettirmek için hangi garibanın randevusunu iptal ettiyseniz, geri çağırın.”
Haksız, hukuksuz şekilde hapse konmuş…
Üstüne böyle bir asalet, böyle bir vicdan, böyle bir onurlu duruş…
Bu mudur “gaziliğin istismarı”?!.
Yakınları ve elbette bizler, Gazi kardeşimiz Serdar Öztürk’e bu tavrından dolayı bir yandan kızıyor, öte yandan onunla gurur duyuyoruz. Tüm bunlara rağmen yine de onun sağlığı için çok, ama çok endişeleniyoruz.
Şehitlerimize rahmet, Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’dekiler başta olmak üzere tüm gazilerimize selâm olsun.
Müyesser YILDIZ
4 Mart 2013