Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu LGBT dernekleri hakkında ilginç ifadeler kullandı.
Kaymakam adayları uyum kursu kapanış töreninde konuşan Soylu, nasıl bir mücadele içinde olduklarını şu sözlerle anlattı:
“Tehlikenin büyüklüğünü, işin zorluğunu şuradan anlayın; teröre silah yardımı yaparlardı, bunu bilirdik. Terör örgütlerine para aktarırlardı; bunu da duyduk, bilirdik. Uyuşturucu ticaretini desteklerlerdi; bunu da öğrendik, bunu da bildik. Bugün iş öyle bir noktaya geldi ki, LGBT derneklerine devasa bütçeler aktarıyorlar, bunlara propaganda ve iletişim desteği veriyorlar. Karşımızdaki mücadelenin çetinliğini buradan anlayın. Dolayısıyla bu milletin geleceğini korumak için size, sizlerin ferasetine, bilgisine ihtiyacımız var. Türkiye çok değişti ve bu değişim durmayacak. Bu değişimin lokomotiflerinden birisi de siz olacaksınız. Her ilçeyi olumlu anlamda değiştirecek ve geliştireceksiniz. Artık Türkiye’nin standartları farklıdır. Demokratik standartları, hukuk standartları, hoşgörü standartları; bütün bunlar çok daha farklıdır.”
Soylu, kaymakam adaylarının görev yapacakları yerlerde bir kimlik inşa edeceklerini de vurgulayıp, “bu kimliğin şefkat, merhamet ve vicdan üzerine kurgulanmasını” istedi.
Acaba “LGBT derneklerine devasa bütçeler aktarıp, bunlara propaganda ve iletişim desteği verenler kim?” diye araştırmak istedik. İlk olarak da İçişleri Bakanlığı’nın ve ona bağlı bazı kurumların internet sitesine baktık ve bakın neler bulduk.
Öncelikle Türkiye ve AB arasındaki mali işbirliği çerçevesinde, sivil topluma yönelik desteklerin birleştirildiği “Sivil Toplum Sektörü” nedir; buna ilişkin şu resmi tanımı aktaralım.
“Sivil Toplum Sektörü, AB-Türkiye ilişkilerinin en dinamik boyutu olan Katılım Öncesi Mali Yardım Aracının (IPA) 2014-2020 yıllarını kapsayan döneminde sivil topluma yönelik çalışmaların yürütüleceği çerçeve Programdır… Belirtilen dönemde, AB tarafından Türkiye’ye tahsis edilecek 4,5 milyar avroluk mali yardımın 190 milyon avrosu sivil toplum sektörü altında yürütülecek proje ve programlara ayrıldı. Sivil Toplumun sektör olarak tanımlanması ile birlikte tahsis edilmiş bir bütçe çerçevesinde sivil topluma yönelik çalışmaların uzun vadeli bir bakış açısıyla programlanmasına zemin oluşturuldu.”
İşte bu program, Bakanlığın Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde de yer alıyor ve “Kamu-STK İşbirliği Projesi ve Yerel STK’lar Hibe Programı” başlıkları altında “Yerel STK’lar Hibe Programı kapsamında sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi, lobicilik ve savunuculuk faaliyetlerinin desteklenmesi ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir.” denildikten sonra “Hibe programı detay bilgi” kısmına geçiliyor.
Bu kısımda ise karşımıza 2015’te programlanmış, Mart 2019’da başlatılmış, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nce uygulanması öngörülen ve AB tarafından finanse edilen “Birlikte Yerel STÖ’ler Kurumsal Destek Programı” isimli bir proje çıkıyor.
Sözkonusu programın, “Öncelikli olarak yerelde hak temelli çalışmalar yürüten STÖ’lerin varlıklarını sürdürebilmelerine, temel amaçlarını yerine getirebilmelerine ve güçlenmelerine katkı sunmayı amaçladığı” anlatıldıktan sonra da şu bilgiler veriliyor:
“2018 yılının Ocak ayına kadar başvuru kabul edilen Programa 53 ilden toplam 419 başvuru iletildi. 5 ay süren değerlendirme sonunda, bütçe olanakları çerçevesinde BİRLİKTE programından destek verilecek 42 STÖ belirlendi. 35 tanesi yerel, 7 tanesi ise ulusal bileşen kapsamında desteklenen bu STÖ’lerin listesine bu adresten ulaşabilirsiniz: https://bit.ly/2zNIOqv BİRLİKTE programından destek alan yerel STÖ’ler en fazla 30.000 Euro, ulusal STÖ’ler ise en fazla 36,500 Euro kurumsal hibe desteği alacak… Öte yandan BİRLİKTE sadece bir hibe programı değil, aynı zamanda STÖ’lere rehberlik sağlayacak bir destek programı olarak da dikkat çekiyor. Bu rehberlik programı kapsamında STÖ’lerle birlikte hazırlanacak iki yıllık kurumsal gelişim programları, program mentorlerinin sağlayacağı birebir desteklerle yürütülecek.”
Peki 13 Eylül 2018’de belirlenen destek verilecek STÖ’ler listesine baktığımızda ne görüyoruz?
İsmi lâzım değil, listede iki LGBT derneği de var.
Burada dikkat çekmek istediğimiz LGBT dernekleri veya bunların kimi fonlardan yararlanması değil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “LGBT derneklerine devasa bütçeler aktarılmasından” yakınırken, doğrudan kendileriyle ilgili olmasa da Devletin, AB ile ortaklaşa yürüttüğü bir projenin bizzat Bakanlığın internet sitesinde paylaşılması.
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denilmez mi?!
O Öğrenciler O Hakimin Karşısına Çıksa?
Buradan yine LGBT ile ilgili bir başka konuya geçelim.
Hatırlanacaktır; Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör atanmasından sonra başlayan protesto eylemleri sırasında bir sergide yer alan Kabe görselinde LGBTİ+bayrağı kullanıldığı gerekçesiyle iki öğrenci, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamasıyla tutuklandı, beş öğrenciye de “ev hapsi” verildi.
Açılan davada sanıklar hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istenirken, 2.5 ay sonra tahliye edilen öğrencilerden birisi “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Ve bilindiği gibi, Adalet Bakanlığı geçtiğimiz Ağustos’ta AYM’ye gönderdiği cevapta eşcinselliğin İslâm dinine göre “haram” kabul edildiğini belirterek tutuklama kararının hukuka uygun olduğunu savundu.
Adalet Bakanlığı’nın bu cevabından veya İçişleri Bakanı Soylu’nun o değerlendirmelerinden sonra pek kıymeti harbiyesi olmasa da, Boğaziçi’nde sözkonusu olayın yaşandığı günlerde yapılan bir paylaşımı aktaralım.
Paylaşım şöyleydi:
“Birtakım harflerin, renklerin arkasına saklanarak sapkınlığınızı, ahlaksızlığınızı ve azgınlığınızı gizleyemezsiniz. Milletin size koyduğu isimler bellidir. Bu isimlerle anılıp sapkınlığınız yüzünüze vurulacak, rezil olarak yaşayıp rezil olarak gideceksiniz… Şüphesiz ki insanlar için yeryüzünde kurulmuş ilk ev, Mekke’deki mübarek ve âlemlere hidayet olan (Kâbe’dir). (Âl-i İmran) Azgın sapkınların Boğaziçi Üniversitesi’nde ortaya çıkarak kıblemiz Kabe’ye yaptığı saygısızlığı lanetliyoruz.”
Bunun önemi ne mi?
Sözkonusu paylaşımı yapan bir Cumhuriyet Savcısı. O dönemde Adalet Bakanlığı bürokratıydı. Şimdi ise Yargıtay Üyesi.
Düşünebiliyor musunuz; o öğrencilerin dosyası ya kazara bu hakimin önüne gitse, ne olur?!
Müyesser YILDIZ
24 Ocak 2022