“FETÖ’nün siyasi ayağı” konusunda bir televizyon programında, 26 Haziran 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen ve askerlerin özel yetkili mahkemelerde yargılanmasının önünü açan yasayı kimlerin hazırladığının araştırılmasını istediği için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile 5 AKPli isim tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulan, hazırlanan iddianamede zincirleme şekilde kamu görevlisine hakaret suçlamasıyla 1 yıl 5 aydan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bugün Ankara’da hakim karşısına çıktı.
75. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, gizlilik kararı bulunmadığı ve pandemi yasakları kalktığı halde pandemi gerekçesiyle Anadolu Ajansı muhabiri dahil hiçbir gazetecinin salona girmesine izin verilmedi. Gazeteci olduğunu belli etmeyen Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu ise duruşmayı baştan sona izleyebildi. Başbuğ’a destek için gelen emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Yargıtay 18. Ceza Dairesi Onursal Başkanı Hamdi Yaver Aktan da duruşmaya katıldı.
Kendilerine Hakaret Ettiğim Sonucuna Nasıl Vardılar?
Yaklaşık 2 saat süren duruşmada 1.5 saat ayakta savunma yapan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, o dönem TSK’ya yönelik kumpasların öncüsü Taraf için, “Taraf’a gazete demenin, gerçek gazetelere yapılacak bir hakaret olacağı düşüncesindeyim.” ifadesini kullandı.
TBMM’de 25-26 Haziran gece yarısı, 13 dakikada gerçekleşen CMK değişikliklerine ilişkin görüşlerini 28 Ocak 2020’deki televizyon programından önce 7 Ekim 2015’te Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki duruşmada ve 3 Kasım 2016’da TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda yaptığı konuşmalarda dile getirdiğini hatırlatan Başbuğ şunları anlattı:
“Burada şu noktaları netleştirelim: Yasa değişiklik teklifleri Adalet Bakanlığı’nda hazırlanmıştır. Teklifler, Adalet Bakanı tarafından bir ‘önergeye’ dönüştürülmek üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığı’na verilmiştir. Dolayısıyla elbette bu yasa değişiklikleri Grup Başkanları ve önergeye imza koyan milletvekillerinin başlattıkları bir girişim değildir. Zaten bu kadar teknik ve zekice hazırlanan bu yasa değişikliklerinin kısa bir sürede TBMM’de hazırlanabilmesini düşünmek de gerçekçi olamaz. Ayrıca Adalet Bakanı’ndan aldıkları teklifi önergeye çevirerek altına imza koyan milletvekilleri de bellidir. Dolayısıyla benim bu milletvekillerini hedef alan bir düşüncem ve bu konuda bir bilgim yoktur. Bu nedenle burada sorulan soru, önergeyi kimlerin imzalayarak TBMM’ye getirdiği ile de ilgili değildir. Şunu da belirtmek isterim ki, önergeye imza koyan milletvekilleri arasında yakinen tanıdığım ve saygı duyduğum kişiler de bulunmaktadır. Bu nedenle hakkımda şikayetçi olan 6 kişinin, benim açıklamalarımla kendilerine hakaret ettiğim sonucuna nasıl ulaştıklarını gerçekten merak ediyorum. Ben onları hiçbir zaman hedef almadım. Burada benim incelenmesini istediğim husus, bu kanun tekliflerinin ‘kimin tarafından’ hazırlandığıdır. Daha açık bir ifadeyle; ‘bu kanun tekliflerini ilk olarak kaleme alan, yazan kişi’ kimdir? 2020 Şubat ayında, dönemin Adalet Bakanı bir gazetede kendisine yöneltilen sorulara cevap vermiştir. Sorulardan birisi, ‘Önergeyi ilk olarak kaleme alan kim?’ sorusuydu. Adalet Bakanı, bu soruya cevap vermemiştir. Aslında benim de incelenmesini istediğim soru budur.”
Şüpheleri Ortadan Kaldıracak Olan Kimdir?
Savunmasının devamında komplolara karşı yürütülen mücadelede TSK’nın yeteri kadar destek alamadığını ve çoğu kez yalnız bırakıldığını kaydeden Başbuğ, 26 Haziran 2009 günü gerçekleştirilen yasa değişikliklerine ilişkin duyulan şüpheleri giderip ortadan kaldırabilecek en uygun kişinin, dönemin Adalet Bakanı olduğunu vurguladı.
O Gece Meclis’te Kim Vardı?
Başbuğ daha sonra şu soruları yöneltti:
- TSK’yı ilgilendiren bu yasa değişikliği, Milli savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın görüşleri de alınarak, neden bir hükümet tasarısı olarak TBMM’ye getirilmemiştir? MSB ve Genelkurmay ile koordineden kaçınılmasının nedeni, yapılan değişikliğin Anayasa’ya aykırı oluşu mudur?
- Adalet Bakanı ve bakanlık bürokrasisi, bu değişliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu bilmiyorlar mıydı? Böyle bir sorunun bir hukuk devletinde, hukukun üstünlüğünün olduğu bir yerde akla gelmemesi bile düşünülemez. Ayrıca dönemin Adalet Bakanı’nın Şubat 2020’deki açıklamasında bu konuda, “Bu maddeler düzenlenirken, parti gruplarından da Meclis bürokrasisinden de maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna dair hiçbir itiraz gelmemiştir.” demesi de gerçekten çok düşündürücüdür.
- Yasa değişikliklerinin TBMM’de görüşüldüğü sırada MSB Kanunlar Dairesi’nden yetkili birinin bulunmaması nasıl izah edilecektir? Neden bu konuya dikkat edilmemiştir?
- FETÖ’cü savcıların 24 Haziran’da, ilgili yasa değişikliklerinin TBMM’de kabul edilmesinden önce Albay Dursun Çiçek’i bütün hukuk kurallarını çiğneyerek şüpheli olarak İstanbul’a çağırmaları nasıl değerlendirilecektir? Acaba bu değişikliklerin yapılacağından ve 30 Haziran’dan önce Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gireceğinden önceden bilgileri, haberleri var mıydı? Eğer yoksa bu cesareti nereden almışlardır? Böyle bir örnek var mıdır, bu duruma Adalet Bakanlığı neden sessiz kalmıştır?
- Adalet Bakanlığı, 21 Ocak 2010’da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bu yasa değişikliği ile Ankara Seferberlik Bölgesi Başkanlığı’nda (Kozmik Oda) yürütülen arama arasında bir ilişki olduğunu düşünmekte midir?
- Yasa değişikliklerinin TBMM’de görüşülmesi esnasında orada bulunduğu görüntülerden anlaşılan Adalet Bakanlığı bürokratı İbrahim Okur’un, bu yasa değişikliklerinin Adalet Bakanlığı’nda hazırlanmasıyla ilgisi var mıdır?
Başbuğ savunmasını şu sözlerle tamamladı:
“Eğer bu şüphelerim yersizse, karşı gerekçelerini işitmekten mutluluk duyarım. Burada amacım kimseyi suçlamak değil, sadece hakikatin ortaya çıkmasını istiyorum. Sorumluluğumun gereklerini yerine getirdiğim için bugün ve tarih önünde de yarınlar için vicdanım rahattır. Umarım ve beklerim ki, siz de yasaların çizdiği çizgiler içinde kalarak ve sadece ve sadece vicdanınızın sesini dinleyerek en doğru kararı verirsiniz.”
Adalet Bakanı Davanın Tarafı Oldu
Başbuğ’dan şikâyetçi olan AKP’lilerin avukatları Başbuğ’a herhangi bir soru yöneltmezken, sadece müvekkillerinin davaya katılım talebinin kabul edilmesini istedi.
Başbuğ’un Avukatı İlkay Sezer de “FETÖ yasa yapacak güce ulaştı.” şeklindeki tespitlerin yer aldığı bazı iddianamelerin dosyaya kazandırılması talebinde bulundu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve 5 AKP’linin davaya katılım talebini kabul eden Hakim, Av. Sezer’in talebinin ise sonraki celsede değerlendirilmesi kararıyla duruşmayı 20 Eylül’e erteledi.
Müyesser YILDIZ
3 Mart 2022