İçeriğe geç

Gezi’nin “Faili” Silivri’de!..

AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın Taksim için, “Şu saatten sonra orada bulunan her kişiyi devlet maalesef terör örgütünün mensubu olarak değerlendirmek zorunda kalacaktır” demesini hiç yabana atmayın.

Başbakan Erdoğan’ın, “ulusalcıları” hedefe oturtmasını, “Mesele, AKP iktidarını devirmek… Milletin seçimiyle iş başına gelmiş hükümete hiç kimse kast edemez…Tüm bunların hesabını yargıda soracağız” sözlerini de.

2007’deki Cumhuriyet mitingleri resmi izinle yapılmıştı. Meydanlarda sadece Türk Bayrağı vardı. Tuncay Özkan’ın ifadesiyle, tek bir kişinin burnu kanamamış, tek bir cam kırılmamış, tek bir cüzdan dahi çalınmamıştı.

Ama yıllardır yüzlerce insan o Cumhuriyet mitingleri gerekçesiyle, “Hükümete darbe teşebbüsünde bulunmak” suçlamasıyla Silivri’de çürütülüyor.

Gezi parkı eylemleriyle ilgili olarak milletin başına neler getirilebileceğini, buradan ne kadar “terörist, darbeci” çıkarılabileceğini varın, hesaplayın.

Erdoğan ve adamları Gezi eylemlerinin “faillerini” henüz ortaya dökmemişti!.. Geçen hafta Silivri’ye gittiğimde Cumhuriyet mitinglerinin “faili” Gazeteci-Yazar Tuncay Özkan’a, “Sence Gezi eylemlerinden sonra ne yaparlar, bunu kimlere fatura ederler?” diye sordum. Özkan, şu cevabı verdi:

“Halkın demokratik haklarına sahip çıkmasında bir fail aranıyorsa, Taksim Gezi parkını da benim hesabıma yazssınlar. Adana’da, Hatay’da hayatını kaybedenlerin de sorumlusu benim. Gezi parkındaki ağaç da benim…”

-Dünyanın En Büyük Duruşma Salonu Kimler İçin?-

Gidip, görenler biliyor; Bilmeyenler için anlatayım, Ergenekon davaları Silivri Cezaevi kampüsü içinde spor salonundan bozma bir mahkemede görülüyor.

Geçenlerde Gazeteci-Yazar, Milletvekili Mustafa Balbay Silivri’de yargı ve yürütmenin (Adalet Bakanlığı) ne denli içiçe geçtiğini tarif edebilmek için şu çarpıcı örneği verdi:

“Birazdan duruşmaya ara verildiğinde yemek yiyeceğiz. Mahkemede değil , cezaevinde olsaydık da aynı yemeği yiyecektik. Yani mahkeme ve cezaevi bu kadar bütünleştirilmiş durumda…”

İşte Silivri’deki“yargı bağımsızlığının” en basit delilleri!..

Şuraya geleceğim; Görünürde cezaevi içindeki bu salonlar yetmediğinden, kezâ bu tablo “yargı bağımsızlığı ayaklar altında” eleştirilerine maruz kaldığından, cezaevi kampüsünün hemen dışında, birkaç metre ötede yeni bir duruşma salonunun inşaasına başlandı. 1 yıldan az bir sürede de hızla bitirildi ve birkaç hafta önce “hizmete” açıldı.

Daha Gezi parkı eylemleri başlamamıştı. Silivri’ye bir gidişte Gazeteci-Yazar ağabeyim Mustafa Mutlu’yla o salonu gezdik ve adeta dehşete düştük. Birkaç salon var, en büyüğü futbol sahası gibi. Burada tutuklu sanıklar için ayrılan bölümü kabaca hesapladık; En az 500 kişilik.

Devam eden duruşmaları düşündük; Ergenekon, Balyoz, KCK… Hiçbirinde bu kadar tutuklu sanık yok.

Acaba Balyoz’un temyizi burada mı görülecekti? Onu da araştırdım; İddialara göre, Yargıtay yetkilileri gelip, salonu incelemiş, ama “olmaz” sonucuna varılmış.

Öyleyse bu salon kimiler veya hangi davalar için hazırlanmış olabilirdi?!.

Salon turundan şaşkın bir vaziyette çıktığımızda, kapının önünde bekleyen Mehmetçik, gözleri parlayarak ve gururla şunu söylemez mi?

“Dünyanın en büyük duruşma salonuymuş!..”

Gezi parkı eylemlerinden sonra iktidarın açıklama ve milyonlara yönelik suçlamalarına bakarak, yeniden soralım:

“Dünyanın bu en büyük duruşma salonu kimler için hazırlandı?”

Başbakan Erdoğan’ın dün Sincan’da söylediği şu sözü de bir yere not edelim:

“İnşallah bu hukuksuzluğun, bu şiddetin, bu sandık tanımazlığın hesabını da yine 8 ay sonra demokrasi içinde ahlâk ve edebimizle sandıkta soracağız.”

İnşallah“hesap sorma” sandıktan ibaret kalır, Silivri’ye, o salona uzanmaz!..

“Hesap görmenin” ilk kurbanları Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak, Şirinyer’deki tüm babaların Babalar Günü’nü can-ı gönülden kutluyor, vefakâr ve cefakâr evlatlarına sabırlar diliyorum.

Müyesser YILDIZ

16 Haziran 2013

Kategori:Uncategorized