İçeriğe geç

Erdoğan 42 Yıl Önceki “Kandırılmayı” Hatırladı da 3 Yıl Öncekini Unuttu

ABD-AB-NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya ile yaptığı savaşta, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği gündeme gelince, geçtiğimiz ay en önce iktidar medyası kolları sıvayıp Türkiye’nin “veto kozunu” kullanmasını önerdi.

Veto kozuna karşılık, Batı’daki emperyalistlerden istenecekler de şöyle sıralandı:

– PKK ve FETÖ’ye verilen desteğin kesilmesi.

– KKTC’nin tanınması.

– F-16 ve F-35’ler dahil Türkiye’ye uygulanan ambargolara son verilmesi.

Biz ise o günlerde; ABD-NATO-AB üçlüsünün geçmişten bugüne Türkiye’yi nasıl kandırdığının bilançosunu çıkarıp şunu yazdık:

Bir daha ‘kanmak ve kandırılmamak’, bunun da ötesinde ‘3. Dünya Savaşı’nın taşlarının döşenmemesi için Ankara’nın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine kayıtsız-şartsız, hemen şimdiden ‘Hayır’ demesi gerekmez mi?”

Erdoğan “Veto” Kartını Çekti de

İktidarın bu konudaki yol haritasının sinyalini ilk dün Yeni Şafak verdi.

Finlandiya’ya sarı İsveç’e kırmızı kart: Türkiye’nin kararında ikili ilişkiler etkili olacak” başlıklı haberde; Finlandiya’nın NATO üyeliği için olumlu yönde oy kullanılabileceği, ancak İsveç için ağırlıklı görüşün, PKK’ya verdiği destek nedeniyle “veto” olduğu vurgulandı.

Ardından Erdoğan, Cuma namazı çıkışında şunları söyledi:

Biz şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz, ama olumlu bir düşünce içerisinde değiliz. Çünkü daha önce Yunanistan ile ilgili NATO konusunda bir yanlış yaptılar bizden önceki yönetimler ve Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı NATO’yu da arkasına alarak takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz.Kaldı ki, İskandinav ülkeleri ne yazık ki, terör örgütlerinin adeta misafirhanesi gibi. PKK’sı, DHKPC’si İsveç’te, Hollanda’da yuvalanmış durumdalar. Ve oraların hatta daha da ileri gidiyorum parlamentolarında da yer alıyorlar. Bu noktada bizim olumlu bakmamız mümkün değil.”

Burada durup Erdoğan’ın açıklamasını yorumlayalım.

Birincisi; net bir şekilde “Veto edeceğiz” demedi, “Olumlu bir düşünce içinde olmadıklarını” söyledi. Yani pazarlık kapısını açık bıraktı.

İkincisi; Emperyalistlerin Türkiye’ye yaptığı “yanlışlardan” sadece birisini hatırladı. O da 12 Eylül darbe yönetimi dönemine ait. Oysa kendi iktidarlarında da çok “yanlış” yaptılar.

Üçüncüsü; yine bölücü terör örgütlerine yataklık yapılmasından yakınıp en büyük hamisi ABD, dolayısıyla NATO değilmiş gibi, bir anlamda sadece terör örgütlerine bu desteğin kesilmesi şartını koştu.

PKK/YPG’yi Meşrulaştırma

Şimdi de iktidar medyasının geçen ay dillendirdiği şartlar ve Erdoğan’ın sözlerini birlikte değerlendirip son günlerde yaşanan sıcak gelişmeleri aktaralım.

NATO’nun kuruluş yıldönümü olan 4 Nisan’da Ankara’ya gelip; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla, “ikili ortaklığı güçlendirmeyi” konuşan ve “ABD-Türkiye Stratejik Mekanizmasının başlatılacağını” müjdeleyen ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland, iki gün önce ABD’nin, Suriye’nin kuzeydoğusunda, YPG/PKK’nın kontrolü altındaki bölgelerde yabancı firmaların yatırımlarını yaptırımlardan muaf tutacak bir muafiyet lisansı çıkaracaklarını duyurdu.

Bu açıklamayı nerede yaptı? Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da katıldığı Fas’taki DEAŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyon’un -ki bu koalisyon YPG/PKK ağırlıklı SDG’yi müttefik sayıyor- Bakanlar toplantısında.

Sözkonusu karara Ankara’nın tepkisine geçelim.

Dün Erdoğan, yine Cuma namazı çıkışında; YPG’nin terör örgütü olduğunu tekrarlayıp, “Amerika’nın bu yanlışını kabullenmemiz mümkün değil.” dedi… Yine ABD’nin kendilerini dinlemeyip teröristlere yardımlarını sürdürmesinden yakındı… “Irak’ın kuzeyinde ne yapıldıysa, Suriye’nin kuzeyinde de bunların aynısını yapmaya devam edeceklerini” kaydetti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise ABD’nin son kararını, “PKK/YPG’yi meşrulaştırma çabası” olarak değerlendirdi. Ardından, “İdlib ve Afrin bölgelerinin de yaptırımlardan muaf tutulmasını” isteyerek adeta ABD’nin kararını meşrulaştırdı!..

Diyeceğimiz; hani iktidar ve medyası NATO’da “veto” kartına karşılık, terör örgütlerine yardımın kesilmesi şartını koşuyor ya, sizlere ömür!..

İktidarın KKTC’nin Tanınması Gibi Bir Derdi Yok da

İktidarın aklında, fikrinde, ağzında dahi olmamasına karşın medya dillendirdiği için KKTC’nin tanınması şartına da bakalım.

Beş gün önce Kıbrıs’taki garantör ülkelerden İngiltere, Rum kesimi ile yeni bir kalkınma anlaşması imzaladı. Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, “Bu gerçekten tarihi bir anlaşma” dedi

Aynı günlerde Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, ABD’nin iki yıl önce kısmen ve şartlı kaldırma teklifinde bulunduğu silah ambargosunu, Ukrayna savaşı nedeniyle tamamen kaldırmaya hazırlandığını açıkladı

Böylesi bir kritik dönemde, en azından Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği için Türkiye’nin onayına ihtiyaç varken bunları yapanlar mı KKTC’nin tanınması şartını kabul edecek?!

Biden’dan Bir Parmak Bal

Son şart; “F-16 ve F-35’ler dahil Türkiye’ye uygulanan ambargolara son verilmesine” gelince; ABD Başkanı Biden, geçen Çarşamba Kongre’den Türkiye’ye F-16 savaş uçağı değil, bunlarda kullanılacak malzemelerin satışına onay vermesini istedi. Bu gerçekleşirse F-16 satışına bakılacak.

Tabii bu bir parmak bal, iktidar yazarlarını çok sevindirdi. Kimi, Ukrayna savaşında üstlendiğimiz uluslararası rolün NATO içindeki önemimizi hatırlattığından dem vurdu… Kimi, Biden’ın Ekim’de Erdoğan’a verdiği sözü tuttuğunu vurguladı.

Peki Erdoğan’ın sözkonusu gelişmeye ilişkin görüşü ne? Dün Cuma namazı çıkışında doğrudan bu konu değil de önümüzdeki günlerde ABD’ye gidip, Biden’la görüşecek olan Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, “Türkiye’ye F-16 verilmesini engellemeye çalışacağı” yolundaki iddialar sorulunca, şu karşılığı verdi:

Şu anda dereyi görmeden paçayı sıvamanın bir anlamı yok. Yani Biden ne gibi açıklamalar yapar veya yapacak bunu bilemiyorum. Tabii Miçotakis’in oradaki mesajları, onlar da ayrı bir konu. Dolayısıyla her şeyi bir görüp, özellikle Biden’ın açıklamalarını da gördükten sonra biz de tavrımızı ortaya koyarız.”

Ez cümle; NATO’da veto kartına” karşılık elimizde kala kala F-16’lar kalmış görünüyor!..

ABD Soruyu Kime “Havale” Etti?

Erdoğan’ın dünkü, “İsveç ve Finlandiye ile ilgili olumlu bir düşünce içerisinde değiliz” sözlerinden sonraki gelişmeleri de özetleyelim.

İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla görüştüklerini, ancak kendilerine böyle bir şey sunmadığını açıklayıp, Birkaç hafta önce de İsveç’in olası NATO üyeliğiyle uzun bir görüşme yaptık. Çok iyi ve yapıcı bir ilişkimiz var, ama bize buna benzer bir şey söylemediler. Ne NATO elçisi ne de 30 ülkeden biri bize buna benzer bir şey sunmadı. Eğer NATO üyeliğine başvurursak, konuşma imkanımız olacağını düşünüyorum.” dedi.

Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto da Türkiye’nin daha önce pozitif görüş beyan ettiğini hatırlatıp Çavuşoğlu’yla Berlin’de görüşeceğini söyledi.

Bugün ve yarın Berlin’de gerçekleştirilecek olan NATO Dışişleri Bakanları gayrıresmi toplantısına katılacak olan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, dün NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği duyuruldu, ama görüşmenin içeriği hakkında bilgi verilmedi.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Erdoğan’ın açıklamasına ilişkin, “Türkiye’nin bu konudaki konumunu netleştirmeye çalışıyoruz… Türkiye ve atadığı temsilciler ile çalışmaya devam ediyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

ABD Başkanı Joe Biden da İsveç Başbakanı ve Finlandiya Cumhurbaşkanı’yla telefon görüşmesinin ardından, iki ülkenin NATO üyelik sürecine destek vereceğini söyledi.

Son olarak Habertürk’ün konuyla ilgili sorusuna ABD Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye önemli bir NATO müttefiki ve kritik bir bölgesel ortaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgili sorularınız için sizi Türkiye Hükümeti’ne havale ediyoruz.” cevabını verirken Pentagon da, “NATO ve Türk hükümetine bu soru sorulmalı.” açıklamasını yaptı.

Ne kadar rahat ve kendilerinden eminler, değil mi?! Acaba neden?!

Yine mi “Kandıracaklar”?

Bunun sebeplerinden biri, acaba daha önce de dikkat çektiğimiz şu olay olabilir mi?

NATO’nun 70’inci kuruluş yıldönümü vesilesiyle 3-4 Aralık 2019’da Londra Zirvesi yapıldı. Gündemde, ABD-NATO’nun Rusya’yı çevreleyecek olan, ancak Türkiye’nin bloke ettiği “Baltık Planı” vardı.

İşte zirve öncesinde Erdoğan, önce Türkiye’nin NATO’daki anlam ve önemini anlattı, ardından şöyle konuştu:

Bizim terör örgütü olarak tanıdıklarımızı NATO tanımıyorsa, kusura bakmasınlar. Biz yine onları terör örgütü olarak tanımaya devam edeceğiz. Ama bizim terör örgütü olarak telakki ettiğimiz ve kendileriyle terör mücadelesi verdiklerimizi, bizim NATO’daki dostlarımız eğer terör örgütü olarak kabul etmezse, kusura bakmasınlar, orada atılacak her türlü adımın karşısında oluruz.”

Sonuç? Türkiye’nin talebi kabul edilmedi, ama Baltık Planı’na onay verildi.

Oysa Erdoğan’ın o sözleri, “terör diyene kadar veto” manşetleriyle verilmişti… Aynen dünkü açıklamasının, “İskandinavlara ‘one minute’… NATO planına veto sinyali… Türkiye ikinci hatayı yapmayacak” diye verilmesi gibi

Bu defalık “Haydi inşallah” diyelim; ama ne olur ne olmaz bu manşetleri de bir kenarda saklayalım!..

Müyesser YILDIZ
14 Mayıs 2022

Kategori:Uncategorized