Ezelden beri Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı ile bilinenler, son 24 saattir Cumhuriyet’i övüp Atatürk’ü anıyor. Sanki Cumhuriyet’in 99’uncu yılı haftasına, ülkeyi yöneten partinin üst düzey yetkilisinin Harf Devrimi aleyhindeki açıklamalarıyla girmemişiz gibi; Erdoğan’ın dün açıkladığı “Türkiye yüzyılı” vizyonunun, “Cumhuriyeti yükseltmek” anlamına geldiği anlatılıyor.
Son 20 yılda neler olduğu hepimizin malûmu; tüm birikimlerimiz satılmakla kalmadı, Cumhuriyet’in içi boşaltıldı ve de tarihte ilk kez devlet ricali önünde Atatürk lanetlendi!..
“Muhafazakar demokrat” olarak yola çıkmışlardı, şimdi kendilerine “muhafazakâr devrimci” diyorlar. İşte bu tanıma bir örnek:
İki gün önceydi; Ankara’da yatılı hafızlık Kur’an Kursu’nun açılışını yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “4-6 yaş Kur’an kurslarının milletimiz için devrim niteliğinde bir proje olduğunu” vurguladı.
Cumhuriyeti Doğduğu Gün Boğmak İsteyenlerin Sloganı
Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle herkes Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çeşitli konulardaki görüş ve icraatlarını hatırlatıyor. Biz de bir dönem silah ve dava arkadaşı olanların, Cumhuriyet ve ilkelerine karşı çıkarak kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile ilgili tespitlerini aktaralım. Bakın neler söylemiş:
– “Bilindiği üzere ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ diye bir parti kurdular. Bu partinin gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar. ‘Cumhuriyet’ kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyet’i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye ‘Cumhuriyet’ ve hem de ‘Terakkiperver Cumhuriyet’ adını vermiş olmaları, nasıl ciddiye alınabilir ve ne dereceye kadar samimî sayılabilir?”
– “‘Parti, dini düşünce ve inançlara saygılıdır’ ilkesini bayrak olarak eline alan kimselerden iyi niyet beklenebilir miydi? Bu bayrak, yüzyıllardan beri cahilleri, bağnazları ve hurafelere inananları kandırarak özel çıkarlar sağlamaya kalkmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi? Türk milleti, yüz yıllardan beri, sonu gelmeyen felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıkların gerekli olduğu pis bataklıklara, hep bu bayrak gösterilerek sürüklenmemiş miydi?”
– “Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduklarını zannettirmek isteyenlerin, yine bu bayrakla ortaya atılmaları, dini bağnazlığı coşturarak milleti, Cumhuriyet’e, ilerlemeye ve yenileşmeye karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni parti, dini düşünce ve inançlara saygı perdesi altında, ‘Biz Hilâfet’i yeniden isteriz, biz yeni kanunlar istemeyiz, bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü, Mustafa Kemal’in partisi Hilâfet’i kaldırdı. İslâmiyet’e zarar veriyor; sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir.’ diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?”
– “Olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, ‘Terakkiperver ve Cumhuriyet Fırkası’nın programı en hain kafaların eseridir. Bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. Dış düşmanların, yeni Türk Devleti’ni körpe Türk Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedef alan plânlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. Tarih, (gizli maksatlarla hazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) Doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman onun önemli ve belirli sebepleri arasında ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın dinî konularda verdiği sözleri, doğuya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır.”
– “Yaptığımız inkılâbın genişliği ve büyüklüğü karşısında, eski hurafelerin ve müesseselerin birer birer yıkılışını gören bağnaz ve gerici unsurlar, ‘dinî düşünce ve inançlara saygılı’ olduğunu ilân eden bir partiye ve özellikle bu partinin içinde isimleri ün yapmış kimselere dört elle sarılmazlar mı? Yeni parti kuran kimseler bu gerçeği kavramış değiller midir? O halde, ellerine aldıkları din bayrağı ile millet ve memleketi nereye götürmek istiyorlardı? Böyle bir soruya verilmesi gereken cevapta iyi niyet, gaflet, kayıtsızlık gibi sözler, memleketi ileriye götüreceğim diye ortaya atılan bir partinin ileri gelenleri için mazeret sayılamaz.”
– “Yeni parti kendine ad olarak seçtiği ‘Terakki’ ve ‘Cumhuriyet’ kelimelerinin tam tersi olan anlamlarla gelişmiştir. Bu partinin liderleri, gericilere gerçekten ümit ve kuvvet vermiştir.”
– “‘Terakkiperver’ ve ‘Cumhuriyet’ kelimelerini kullanarak, bize ve milletin aydınlarına karşı din bayrağını gizlemeye çalışanların, memlekette genel bir gericilik ve ayaklanmaya yol açmak için içeride ve dışarıda türlü düzen ve kışkırtmalarla uğraşanların varlığından habersiz oldukları düşünülebilir mi?”
– “Hükümetin ve benim tertemiz düşüncelerle yaptığımız uyarmalardan sonra olsun, gerçeği kavrayıp ona uymaları beklenirdi. Onlar tam tersine, bu defa da ‘Dinî düşünce ve inançlara saygılıyız’ sloganını büsbütün zıt bir anlamda yorumlamaya kalkıştılar. Sözde bu sloganla, her dinin ve her dinden olanların düşünce ve inançlarına saygılı olduklarını belirtmek, geniş ölçüde hürriyetçi olduklarını anlatmak istiyorlarmış. Böyle bir tutuma dürüst ve samimidir denemez.”
Diyanet ve Papazlar
Bu tespitlerden sonra günümüze gelelim.
Bizatihi Atatürk’ün kurduğu, bir Cumhuriyet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, dünkü Cuma Hutbesi’nde yine ne varlığını borçlu olduğu kurucusunu ne de Cumhuriyet’i andı.
Tepkiler üzerine olsa gerek; bugün Başkanlıktan yapılan açıklamada; “aziz milletin, şanlı bayrak inmesin, ezanlar dinmesin, harim-i ismet çiğnenmesin, mabetlerin göğsüne namahrem eli değmesin diye sağlam imanı ve sarsılmaz inancıyla onlarca cephede destanlar yazdıktan” sonra “milli iradenin gücünü tescil ederek 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilân ettiği” vurgulanarak şöyle denildi:
“Ortak değerlerimiz etrafında kenetlenmek, değerlerimizi diri tutarak gelecek nesillere aktarmak, her zaman milletimizin ve devletimizin huzur ve refahı için çalışmak, bu cennet vatanda yaşayan herkesin düne, bugüne ve yarına karşı en büyük sorumluluğudur. Bugün 99. yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, varlığını ve birliğini bu inançla ilelebet koruyacaktır. Bu vesileyle Milli Mücadele’mizin önderi ve Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, saygı ve minnetle anıyoruz. Milli Mücadele kahramanlarımıza, istiklal, istikbal, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden tüm şehitlerimize ve ahirete irtihal eden gazilerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Yüce Rabb’imiz, bu güzel vatanda birbirimize kenetlenerek ilelebet özgürce ve kardeşçe yaşamayı bizlere nasip etsin.”
Gel de her fırsatta Atatürk’ü lanetleyenlerin bu mesajdaki “samimiyetine” inan!..
Gönül ister ki, bir Türk Milleti’nin bu en büyük bayramındaki tavırları ile Yunanistan’ın -Osmanlı’ya karşı kanlı isyanla kazandığı- bağımsızlık yıldönümlerinde Rum-Yunan papazların icraatlarını karşılaştırsalar da aradaki farkı anlasalar!..
Atatürk’ün şu sözü ile bitirelim:
“Politika dünyasında birçok oyunlar görülür. Fakat, kutsal bir ülkünün kendini ortaya koyduğu Cumhuriyet rejimine, çağdaş yenileşmeye karşı, cahillik, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikle yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçekten yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yanıdır. Yoksa gericilerin ümit ve faaliyet kaynağı olan saf değil.”
Bayramımız kutlu, Ata’mızın Cumhuriyet’i ilelebet olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!..
Müyesser YILDIZ
29 Ekim 2022