Eski Genel Kurmay Başkanları İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Doğan Güreş, hatta İlker Başbuğ ve Işık Koşaner çıkıp bir Muavenet’in vurulması, Eşref Bitlis’in düşen uçağı, en kritik zamanlarda “kaza-kırım”a uğrayan askeri uçak ve helikopterlerle ilgili bilgi, duyum veya şüphelerini artık milletle açık-seçik paylaşsa, ne olur!..
İşte bir “kaza-kırım” daha! Yine peşin peşin “teknik bir arıza” kabullenmesi. Hem de PKK saldırılarında bile “ima ve şüphe”sini hiç esirgemeyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan.
Ocak ayı içinde Afganistan’da 4 Fransiz askeri öldürüldüğünde Sarkozy adeta çıldırdı. Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nı hemen bu ülkeye gönderdi. ABD’nin tüm öfkesine rağmen de Afganistan’daki askeri eğitim faaliyetlerini askıya aldı.
İşte beğenmediğiniz Sarkozy, işte biz. Sözüm ona “İslam âleminin liderliğine” oynayanlar var. ABD askerleri Afganistan’da Kuran-ı Kerim’i yaktığında ne dediler ki?..
Kabil’de ISAF Merkezi’nde 12 askerimiz için tören düzenlenirken Fransız askerleri güreş müsabakası izlemiş. İşte, biz bir yandan “Karabağ için oluşturulan MİNS Grubu’nda Fransa’nın ne işi var, çıksın.” derken öte yandan bu Fransa ile Suriye’de ortak iş tutup “Suriye’nin Dostları” grubunda eş başkanlığı paylaşıyoruz!..
* * *
Türkiye’ye yine ilave ne dayatılıyor da 12 askerimiz daha “kaza-kırım”a kurban gitti?
– ABD Dışişleri’nde “Arap Baharı” organizasyonu yapan Anne-Marie Slaughter yakın zamanda resmi görevinden ayrılıp Princeton Üniversitesi’ne geçti. İlk işi de “Suriye’ye Çözüm” önermek oldu. İşte o önerilerden bazıları: muhalefet silahlandırılmalı; Türkiye, Ürdün ve Lübnan’a savaşsız bölge (no-kill zone ) kurulmalı, Türkiye ve Katar (muhtemelen İngiltere ve Fransa’yla birlikte) Özgür Suriye Ordusu’na taktik ve stratejik tavsiyeler vermeli, Türkiye ve Arap Birliği muhaliflere Suriye içinde de yardım etmeli; helikopterlerle silah yardımı yapmalı. Ayrıca Türkiye elindeki insansız hava araçlarını Arap ülkelerine kiralayabilir.
– Slaughter’in Türkiye-Katar’ın arkasına dayadığı İngiltere ile Fransa’nın Dışişleri Bakanı William Hague ve Alain Juppe, “Barış Misyonu batılı güçlerden olmasın. Esad rejimi kadar tepki çeker; Müslüman ülkelerden oluşsun” buyurdu.
– ABD’nin Ortadoğu’dan sorumlu Merkezi Kuvvetler Komutanı Orgeneral James Mattes Ankara’ya gelip Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’le görüştü. Ardından ABD Senatosu’nda: “Suriye için acil eylem planımız hazır, ama açıklayamam.” dedi.
– ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı raporda Türkiye’nin önemli bir kara para aklama merkezi olduğu belirtildi. Yine ABD ve beraberinde İsrail, İran’ın ambargoyu Türkiye üzerinden deldiğini, bankacılık faaliyetlerinde önemli bağlantılara ulaşıldığını duyurdu. Gizli CIA olarak bilinen Stratfor yazışmaları ile Başbakan Erdoğan’a “ömür” biçildi. Yani “sopa üstüne sopa” gösterildi.
– İlk 6 ay AB Dönem Başkanı Danimarka. Ancak Danimarka AB’nin Savunma ve Güvenlik politikasında yer almadığı için bu alandaki başkanlığı, gelecek 6 aylık dönemin başkanlığını Rum kesimi üstlendi. “Kürdistan” ın ilanı, Suriye, İsrail-İran savaşı hazırlıklarının ana üssü neresi? Doğu Akdeniz ve Rumlar, AB’nin Savunma Başkanı. NATO Genel Sekreteri, Danimarka eski Başbakanı Rasmussen’in Türkiye ziyaretinde de aslında ana gündem füze kalkanı değil (zira Rasmussen kalkanı Türkiye’nin istediğini açıkladığı gibi, sistemin tamamen ABD’nin kontrolünde olduğu ve en erken 21 Mayıs’tan önce de NATO’ya devredilmeyeceği ortaya çıktı) NATO-AB Ordusu idi. Malûm, Rumlar Türkiye’nin vetosu sebebiyle bu orduya dahil değil. İşte Rasmussen, vetomuzu kaldırmamızı istedi. Bunun ne anlama geldiği başlı başına bir yazı konusu; o yüzden bir Avusturya gazetesinin sorusunu aktarmakla yetineyim: “Türkler tüm dış politikalarını AB emrine vermeye hazır mı?”!..
– Yıllardır anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren Rumların birden bire vahiy gelmişçesine AB ile müzakerelerde “yargı ve adalet” başlıklarında vetoyu kaldırmaktan söz etmesi bundan. Ki gerçekten vahiy geldi: İngiltere Şubat ayında el altından buna ilişkin AB’ye talimat vermişti.
– Bir de şu denkleme bakın. NATO, İsrail ve Ermenistan’la işbirliğinin geliştirilmesini kararlaştırıyor. Azerbaycan İsrail’le, İran da Ermenistan’la yakınlaşıyor. Sevgili Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ise NATO’ya: “Bu ne iş?” diye soracağı veya: “Nerede yanlış yaptık da Azerbaycan’ı İsrail’e muhtaç ettik?” diye düşüneceği yerde, sadece ve sadece İran’ın Ermenistan’la yakınlaşmasına tepki gösteriyor.
– Mart başı. Pentagon’ın hazırladığı; ama sözümona Obama’nın henüz onaylamadığı plana göre “Çekiç güç bölgesi” oluşturulacağı ve Suriye’nin ABD, Türkiye, Fransa, İtalya ve İngiltere işbirliğiyle havadan vurulacağı duyuruldu… Kısa bir süre sonra da Cumhurbaşkanı Gül, olası “barış gücü”ne Türkiye’nin katılmasına yeşil ışık yaktı.
– Ve Rusya Kara Kuvvetleri Komutanı Postnikov davetlimiz olarak Ankara’ya sürpriz bir ziyaret yaptı. Suriye’ye olası müdahaleye Rusya’yı ikna çabası mıydı; yoksa son bir çare arayışı mı, bilmiyoruz.
Bildiğimiz, Afganistan’dan 12 şehidimiz geldi!..
Yine “12”den vurulduk!.. Hem de Irak’ın ve Afganistan’ın son halinin mimarı, CIA Başkanı “Çuvalcı General”in hızlı Ankara temaslarından hemen sonra.
Başbakan Erdoğan’ın Almanya gezisini iptali, tamam, doğruydu; ama neden Çanakkale’deki törenlere katılmadı? Gerekçe sağlık veya yas olamayacağına göre, “güvenlik” miydi? 12 askerimizin şehadetini kendisine yönelik bir “uyarı” olarak algıladığı için mi sadece MİT Müsteşarı ile görüştü? İnşallah Afganistan “kaza-kırım”ı da Ergenekon veya İran’a bağlanmaz !.. Ama Erdoğan bir gün önce: “Tampon bölge gündemimizde.” demişti. Ya daha fazlası isteniyor -Afganistan bataklığını da bizim devralmamız gibi- ya da uyarı TSK’yadır!..
* * *
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Afganistan’da ne işimiz var?” diye soranlara: “Biz tek başımıza Robinson gibi adada yalnız yaşayan bir devlet değiliz Yükümlülüklerimiz var. Bu, sadece bu olaydan belki de bir rant elde etmeye çalışma gayretidir.” karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı Gül de: “Türk askeri, ülkemizin insanlık adına üstlendiği misyon kapsamında Afgan halkına ciddi katkılar sağlamaktadır. Türkiye, dost ve kardeş Afgan halkına destek vermeye devam edecektir.” dedi.
Ey zaman, sen nelere kadirsin?!.. ABD’nin Afganistan’ı işgali ve Türkiye’nin bu işgale katılması gündeme geldiğinde: “Dün de akan Müslüman kanıydı; bugün de akan, yarın da akacak – ne yazık ki- fakir, fukara, zavallı, kimsesiz Afgan halkıdır. Böyle bir olayın içerisinde sıcak savaşa girmesi Türkiye’yi Asya’ya yabancılaştıracaktır. Hepimiz kaygıyla takip ediyoruz: yarın bu Irak’ı, Sudan’ı, Yemen’i de hatta hatta İran’ı da içine alır mı? Ekonomik açıdan Türkiye ne yazık ki, çok kötü şartlarda; ekonomik bağımsızlığını adeta kaybetmiş bir ülke olarak yakalanmıştır. Belki de Türkiye’nin bazı şeylere: ‘Hayır, öyle değil; şöyle olsun.’ diyememesinin altında bu da yatabilir.” diye feryat eden Gül’dü.
Ya AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın (AKP Grup toplantıları 7 Kasım 2001-12 Aralık 2001) şu sözleri?
“Hükümet, adeta yurtdışından gelecek paralar için asker gönderiyormuş gibi davrandı. Veya: ‘ABD istedi, biz de yerine getirdik.’ gibi davrandı. İster para karşılığı olsun, ister başka bir sebeple; herhangi bir dış unsur yüzünden asker gönderme kararının çıktığının düşünülmesi milletimizi derinden yaralamıştır. ABD Savunma Bakanı’nın hükümetle dalga geçer gibi: ‘Türkiye asker gönderme kararını kendisi aldı, ben de gazetelerden okudum.’ demesi milletimiz, milli onurumuz açısından çok daha yaralayıcı olmuştur…”
“Afganistan’ın geleceğinin konuşulduğu ve şekillendiği Bonn toplantısına Türkiye çağrılmadı. Arkadan alınan kararlara Sayın Başbakan: ‘Ben de onaylıyorum.’ dedi. Hükümet karar mekanizmalarında yer alamadı. Anlaşılan o ki, asker gönderme konusunda kamuoyuna yapılan açıklamalarla yabancı ülkelere verilen sözler birbirini tutmamaktadır.”
Gönlümüzü ferah tutalım, “milli onurumuz” yaralanmasın!.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu: “Irak’ta masada değildik; ama şimdi masadayız.” diyor!.. Suriye isyanı bizzat Türkiye’de örgütleniyor!.. “Sıcak para, kara para” gibi hiçbir ekonomik baskı olmadan kararları “hür irademizle” alıyoruz; emperyalizm de çaresiz destekliyor!..
Mahpus arkadaşlarım Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun “Sızıntı” da topladığı Wikileaks belgelerinde görüldüğü gibi, “kamuoyuna yapılan açıklamalarla, yabancı ülkelere verilen sözler birbirini tutmasa” da çok önemli değil. O kadar kusur kadı kızında veya Robinson’da bile olur!..
12 Şehidimiz için bir kez daha baş sağlığı, bu tür “kaza-kırım”ların bir daha yaşanmaması ve Çanakkale şehitlerimiz için rahmet dileklerimle.
Müyesser YILDIZ
18 Mart 2012
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yine-12den-vurdular-2503121200.html